• Sonuç bulunamadı

Son üç yılda uluslararası doğrudan yatırım girişleri içinde en yüksek payı sanayi sektörü almıştır.

2014 yılında sanayi sektörüne yönelik yatırım girişleri içinde en büyük payı imalat sanayi sektörü alırken, hizmetler sektöründeki yatırım girişinin büyük bölümü de yine mali aracı kuruluşların faaliyeti kaleminden kaynaklanmıştır. Tarım sektörü 2014 yılında da yabancı yatırımcıların en az ilgi gösterdiği sektör olma özelliğini devam ettirmiştir. 2014 yılında uluslararası doğrudan yatırım sermaye girişinin

% 0,7’si olan 61 milyon doları tarım sektöründe, % 56,3’ü olan 4.898 milyon doları sanayi sektöründe,

% 43,0’ı olan 3.740 milyon doları da hizmetler sektöründe gerçekleşmiştir.

5.2. DIŞ BORÇLAR

2012 yılında % 11,6 ve 2013 yılında % 14,8 artan dış borç stoku, 2014 yılında önemli oranda yavaşlayarak % 3,4 artış göstermiştir. Böylece 2014 yılında brüt dış borç stoku, 389.115 milyon dolardan 402.415 milyon dolara yükselmiştir. 2014 yılında, özellikle kısa vadeli dış borçlardaki artış büyük ölçüde yavaşlamış ve borç stoku içinde kısa vadeli borçların payı azalmıştır. Bir önceki yıla göre 2013 yılında % 30,2 artan kısa vadeli dış borçlar 2014 yılında % 1,9 artarak 132.957 milyon dolara, uzun vadeli dış borçlar da % 4,2 artarak 269.458 milyon dolara yükselmiştir. Toplam dış borç stoku içinde kısa vadeli borçların payı 2013 yılında % 33,5 iken, 2014 yılında % 33,0’a gerilemiş, uzun vadeli borçların payı aynı yıllar itibarıyla % 66,5’ten % 67,0’a yükselmiştir.

GRAFİK 21. Dış Borç Stoku (Milyon Dolar)

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı

100.196 130.422 132.957

238.728 258.693 269.458

338.924

389.115 402.415

0 100.000 200.000 300.000 400.000 500.000

2012 2013 2014

Kısa Vade Uzun Vade Toplam

37

Dış borç stoku içinde önemli bir yer tutan özel sektör dış borcunun artış hızı 2013 yılına göre önemli oranda yavaşlamıştır. 2013 yılında % 17,6 artan özel sektörün dış borcu 2014 yılında % 5,3 artarak 282.235 milyon dolara yükselmiştir. 2013 yılında kamu sektörünün dış borcu % 11,5 artış gösterirken, 2014 yılında % 1,5’lik bir artış ile 117.696 milyon dolara yükselmiştir. TCMB’nin dış borcu ise gerilemeye devam ederek, 2014 yılında bir önceki yıla göre % 52,5’lik düşüş ile 2.484 milyon dolar olmuştur.

2014 yılında kamu kesimi dış borcunun 99.830 milyon dolarlık kısmı (%84,8) uzun vadeli ve 17.866 milyon dolarlık kısmı (%15,2) kısa vadeli borçlardan oluşurken, özel sektör dış borcunun 167.486 milyon dolarlık kısmı uzun vadeli (%59,3) ve 114.749 milyon dolarlık kısmı (%40,6) kısa vadeli borçlardan oluşmuştur.

Toplam dış borç stoku içinde 2014 yılında bir önceki yıla göre TCMB’nin payı % 1,3’ten % 0,6’ya ve kamu kesiminin payı % 29,8’den % 29,2’ye gerilerken, özel kesimin payı %68,9’dan %70,1’e yükselmiştir.

GRAFİK 22. Dış Borç Stokunun Borçlulara Göre Dağılımı (%)

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı

5.3. DIŞ TİCARET DENGESİ

2014 yılında 2013 yılının tersine ithalatta daralma, ihracatta artış yönünde değişim gözlenmiştir.

Yakın çevre ülkelerde yaşanan siyasi gelişmelere rağmen yurtiçi talebin zayıf seyretmesi ve döviz kurunda yaşanan gelişmeler sonucunda ihracat artmış, iç talepteki durgunluk ve alınan makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle ithalatta azalma gerçekleşmiştir.

2014 yılında ihracat, yurtiçi talebin zayıflığı ve kur artışları ile dış talep kaynaklı olarak % 3,8 artarak 151.803 milyon dolardan 157.642 milyon dolara yükselmiştir.

2014 yılında yurt içi talep koşullarının zayıf seyri, yılın ikinci yarısında petrol fiyatlarında kaydedilen hızlı düşüş ile 2012 ve 2013 yıllarında dış ticaret dengesi üzerinde önemli ölçüde etkili olan altın ticaretinin tarihsel değerlerinde seyretmesi ithalatın daralmasında etkili olmuştur. İthalat 2013 yılına göre % 3,8 azalarak 251.661 milyon dolardan 242.183 milyon dolara gerilemiştir.

Böylece, Türkiye’nin dış ticaret açığı 2014 yılında %15,3 oranında daralarak 84.541 milyon dolara gerilemiştir.

30,70 29,80 29,2

67,2 68,9 70,1

2,1 1,3 0,6

0,00 20,00 40,00 60,00 80,00

2012 2013 2014

(%)

Kamu Özel TCMB

38

2013 yılında % 3,7 artış gösteren dış ticaret hacmi, 2014 yılında ihracattaki büyümeye karşın ithalattaki azalışın etkisi ile % 0,9 azalarak 399.825 milyon dolar olmuştur.

TABLO 11. Dış Ticaret Göstergeleri (Milyon Dolar)

Göstergeler Değer Değişim (%)

2012 2013 2014 2013 2014

İhracat 152.462 151.803 157.642 -0,4 3,8

İthalat 236.545 251.661 242.183 6,4 -3,8

Dış Ticaret Hacmi 389.007 403.464 399.825 3,7 -0,9 Dış Ticaret Dengesi -84.083 -99.859 -84.541 18,8 -15,3 İhracatın İthalatı Karşılama Oranı

(%) 64,5 60,3 65,1 - -

Kaynak: TÜİK

GRAFİK 23. Dış Ticaret Göstergeleri (Milyon Dolar)

Kaynak: TÜİK

6. SONUÇ VE BEKLENTİLER

Türkiye'nin son üç yıldır ciddi bir büyüme sıkıntısı ile karşı karşıya olduğu açık. Para politikası kullanımının küresel koşullar ve enflasyonla mücadele nedeniyle büyümeye destek vermesini beklemek çok gerçekçi görünmüyor. Zaten son üç yıldır sermaye akımlarını yavaşlatmak için Merkez Bankası'nın uyguladığı faiz indirimlerinin sıkı bir politikaya işaret ettiği de söylenemez. Bunun yanında kredi büyümesini sınırlamak için alınan bir takım makro ihtiyati tedbirlerin iç talebi yavaşlattığı ve cari açığın düşmesi karşılığında büyümeden bir miktar ödün verildiği görülüyor. Mali politika ise zaman zaman büyümeye destek vermek için kullanılsa da bütçe hedeflerini gerçekleştirmek için hükümetin gerektiğinde sıkılaştırma yapmaktan kaçınmadığı gözleniyor.

152.462 151.803 157.642

236.545 251.661 242.183

-84.083 -99.859 -84.541

389.007 403.464 399.825

-200.000 -100.000 0 100.000 200.000 300.000 400.000 500.000

2012 2013 2014

İhracat İthalat Dış Ticaret Dengesi Dış Ticaret Hacmi

39

Büyümenin arzu edilen yüzde 5 düzeyine çıkabilmesi için hem küresel koşulların düzelmesi hem de içeride yatırımları yeniden canlandıracak ciddi yapısal reformların yapılması gerekiyor.

Dünya ekonomisinin 2015 yılında karşı karşıya kalabileceği olası riskler ve senaryolardan Türkiye'ye olası yansımaların pek de umut vermediği söylenebilir. Bir başka deyişle, küresel ekonomide iklim artık Türkiye'nin alışkın hatta bağımlı olduğu ortamlara benzememektedir.

İçinde hem avantajları, hem dezavantajları barındıran böylesi zorlu ve kaotik bir dünya ekonomisi ortamında iç ekonomik dengelerini koruyamaması halinde ortaya çıkabilecek gelişmelerin Türkiye ekonomisini sıkıntıya sokabileceği açıktır. Dolayısıyla, Türkiye'de tüm ekonomik birimler 2015 yılında çok daha dikkatli olmak durumundadır.

2015 yılında; özellikle petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle, cari açığın daha da düşmesini bekliyoruz. Cari açığın çözümünde, yüksek katma değerli ürünlerin yanı sıra; KOBİ’lerin etkinliğinin artırılması gerektiği de, kaçınılmaz bir gerçektir. KOBİ’lerin, başta finansmana ulaşım olmak üzere, diğer yapısal problemlerinin çözülmesi ve ekonomi içerisinde daha etkin bir şekilde yer almaları, cari açıkta sürdürülebilir bir iyileşme için çok önemlidir. Bu hususta 2015 yılında gerekli adımların atılması gerekmektedir.

Enerji ithalatımızın, cari açığın %85’ini ve ithalatımızın %22’sini oluşturduğu dikkate alındığında, 2014 yılında, Türkiye’nin enerjide önemli bir konuma gelmesinin yolunu açan gelişmeler yaşanmıştır.

Kuzey Irak ve Azerbaycan petrolünün transfer merkezi olmamız için yapılan anlaşmalar, Rus doğalgazında fiyat indirimi ve Güney Akım Proje’sinin Türkiye eksenine yönelmesi gibi gelişmeler, gelecek yıllar için, ülkemiz adına önemli kazanımlar teşkil edecektir.

Türkiye’nin, Aralık 2014'te devraldığı ve 2015 yılı boyunca devam edeceği; G20 ve onun iş dünyası ayağı olan B20 Dönem Başkanlığının, ülkemizin istikrarlı siyasi ve ekonomik büyümesine katkı sağlayacağı düşüncesindeyiz.

B20’de görüşülecek gündem maddelerinin tamamı, yalnızca gelişmiş ülkelerin değil, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin ve yalnızca büyük ölçekli şirketlerin değil, küçük ve orta ölçekli şirketlerin de sorunlarını ele alacaktır.

Türkiye’nin artık tam olarak ekonomik büyümeye ve hedeflerine odaklanması gerekmektedir.

Yazı-tura ekonomisi güdülen yıllar geride kalmıştır. Yeni Türkiye’nin siyaset kurgusunun değiştiği gibi ekonomik kurgusu ve yapısı da değişmelidir.

Kendi iç dinamiklerimize has kalkınma modellemesinin yapılması ve bu modellemeye uygun kurum ve kuruluşların re-organizasyonu, hedeflerimiz için kaçınılmazdır.

Türkiye, gelecek 10 yılda, hem küresel ekonomideki belirsizlikleri ve gidişatı, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, kendi lehine çevirecek yöndeki hamleleri yapmak ve pozitif ayrışmak durumundadır.

İş âlemi olarak önceliğimiz, huzur, güven ve pozitif istikrar ortamının korunmasıdır. Ülkemizin büyümesini sağlayacak özel sektör yatırımlarının yeterli seviyede gerçekleştirilebilmesi, finans sistemimizi, sadece teminata dayalı bankacılıktan, proje ve yatırım bankacılığına geçirmekle mümkün olabilir.

Özellikle KOBİ’lerimizin, Öz Kaynaklarını Arsa Ve Bina Yatırımlarına Harcayıp, Borçlanarak Makina Teçhizat Yatırımını Da Tamamladıktan Sonra, İşletme Sermayesi Havuzunda Boğulmalarını Önlemek

40

İçin, TOKİ benzeri bir yapıyla, GMYO (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı) veya uzun vadeli kiralama veya uzun vadeli satış sistemiyle, önleri açılmalıdır.

Mevcut teşvik sistemi, bölgesel teşvikler niteliğinden, sektörel teşvikleri de içine alan bir forma dönüştürülmelidir.

İşletmeler üzerinde ek birer finans yükü olan, Geçici Vergi, kademeli olsa da kaldırılmalıdır.

Tahsilat vadesine uygun KDV ödeme sistemine geçilmelidir. Özellikle KOBİ'ler için bir yük olan, vadeli ithalattaki %6 KKDF (Kaynak kullanımı destekleme fonu) kaldırılmalıdır.

İş sağlığı ve güvenliği hususunda, sadece iş güvenliği noktasından bakarak çözüm bulamayız. İş sağlığı ve güvenliği, iş hukuku ve yargılaması, çalışma hayatının sorunlarını, 3'lü bir bütün olarak ele almamız gerekmektedir.

İş dünyası olarak siyaset kurumuna bir çağrımız olacaktır; seçimler demokratik hayatın bir gerçeğidir ve arenasıdır. Ancak eskiden olduğu gibi sık sık seçim gündemiyle uğraşmayı da doğru bulmuyoruz. 2019 yılında, genel seçimler, yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aynı yıl yapılacak olmasını önemsiyoruz. Böylelikle seçimsiz dönemlerde işimize çok daha fazla odaklanabiliriz.

40