• Sonuç bulunamadı

2.2. Bilimsel Muhakeme Becerilerinin Fen Başarısı ile İlişkisi

2.2.1. Kavramsal Anlama

2.2.1.1. Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramı

Bilişsel gelişim kuramının ilk temsilcilerinden birisi Jean Piaget’dir (Lawson, 1995, s.100). Piaget’in bilişsel gelişim teorisi çocuğun düşünce süreçlerini anlamaya önemli katkılarda bulunmuştur. Piaget’in bilişsel gelişim dönemleri genellikle, özellikle fen eğitiminde, “düşünme desenleri” ya da “muhakeme yetenekleri” açısından ele alınır (Karplus’tan aktaran Schen, 2007). Her bilişsel gelişim döneminin getirdiği yetenekler, çocuğun geçirdiği yaşantı, çevresel faktörler, hazırbulunuşluk düzeyi gibi durumlara göre farklılık gösterebilmektedir (Ömercikoğlu, 2006).

Piaget’in teorisine göre, bireyler çevrelerindeki olayları bilimsel muhakeme düşünme becerilerine göre yorumlarlar. Piaget’in öğrenme kuramına göre bilişsel gelişim; duyu- motor (0-2 yaş), işlem öncesi (2-7 yaş), somut işlemler (7-11 yaş) ve soyut işlemler (11 yaş ve üstü) olmak üzere dört döneme ayrılır. Bybee ve Sund (1990) bu süreçleri aşağıdaki gibi özetlemişlerdir. (Bybee ve Sund’dan aktaran Güler, 2010):

1. Duyuşsal Dönem: Bebekliğin ilk iki yılında çocuklar dünyadaki varlıkları duyu

organları ile algılar, motor davranışlar ve duyu organları birleşimi ile keşfeder. Bu dönemde dil henüz gelişmemiştir. Bu dönemin en önemli özelliği çocuğun öznel ve benmerkezci olmasıdır.

2. İşlem öncesi dönem: 2 yaşından 7 yaşına kadar olan dönemi kapsar. Bu dönemde

çocuklar bilgiyi mantıksal yollarla transfer etme ve değiştirme işlemini yapamazlar. Ancak sembollerle düşünebilirler. Piaget bu dönemi eylem süreci olarak adlandırır. Genel olarak mantıksal cümleler kuramazlar; çünkü bu dönemde düşüncelerini sezgisel olarak ifade ederler. Bu dönemin sonuna doğru çocuklarda tersinir düşünme, kavramsal algılama ve kavramlarla düşünme yeteneği gelişir.

3. Somut işlemler dönemi: 7-11 yaş arasındaki çocuklarda mantıksal ilkeleri anlayabilme

ve somut varlıklara uygulayabilme, diğer kişilerin düşüncelerini anlayabilme ve iki kavram hakkında aynı anda düşünebilme yetenekleri gelişir. Bu dönemde çocuklar özellikle fen bilimleri ve matematik alanında daha önce yapamadıkları mantıksal çıkarımları

20

yapabilirler. Deney yapma, mantık kurallarına uygun açıklamalar ve yordamalar bunlara örnektir. Bir bütünü ve parçalarını aynı anda dikkate alarak uyumlu gruplamalar yapabilirler. Çocuklarda sınıflama yeteneği gelişir. Tersinir düşünme yeteneği geliştiğinde parçadan bütüne gidebildiği gibi bütünden de parçaya gidebilir. Çocuklar bu dönemde gruplama operasyonları ile sıralama yapabilir. Bu dönemde kazanılan önemli yeteneklerden biri de korunumdur.

4. Soyut işlemler dönemi: 11 yaş ve üstündeki çocuklar mantık kurallarıyla düşünebilirler

ve bir durumun değişik ihtimallerini dikkate alabilirler. Mantıksal cümleler hakkında neden-sonuç ilişkisi kurabilirler. Bu dönemde bir olaydaki veya deneydeki değişkenleri belirleyebilirler ve değiştirebilirler. Analojilerle öğrenebilirler ve kendi düşünme etkinliklerini sergileyebilirler. Soyut işlemler dönemindeki öğrenciler düşünceleri daha önceki deneyimlerinden bağımsız olarak nesne ve ilişkileri bulur veya keşfederler. Henüz doğrulanmamış, yeni fikirler üretilebilirler. Bireyler, soyut nedenleri, düşüncelerini yansıtarak ve olasılıklarını sistematik şekilde göz önünde tutarak problemleri çözerler. Bu dönemde çocuklar somut problemlerle sınırlı kalmaz aynı zamanda soyut terimleri ve birçok hipotezi birden düşünürler.

Piaget her ne kadar bilişsel gelişimi belirli yaşlara ayırmış olsa da dönem sınırları belirgin değildir. Bireyler bazen dönemler arasında uzun süreli geçişler yaşayabilmekte, bazen üst seviye, bazen de alt seviye davranışı sergileyebilmektedirler (Kılcal ve Yazgan, 2010). Piaget’e göre soyut işlemler dönemi zihinsel gelişimin en üst noktasıdır. Bireyler bu seviyenin düşüncelerini soyut olarak gerçekleştirebilirler. Piaget bu dönemi formal operasyonel dönem olarak isimlendirmiştir (Şimşek, 2007). Piaget, formal operasyonel dönem özelliklerini hipotetik düşünme, kombinasyonel düşünme, olasılıklı düşünme, değişkenleri belirleme ve kontrol etme, korelasyonel düşünme ve orantısal düşünme olmak üzere altı başlık altında toplamıştır (Demirbaş ve Ertuğrul, 2012).

2.2.1.2. Vygotsky’e Göre Bilişsel Gelişim

Öğrenme konusunda koşullanmacı-davranışçı teoriler güncelliklerini yitirince bilişsel esaslı teorilerde önemli gelişmeler sağlanmıştır. Bilişsel esaslı teorilerde de önceleri Piaget’in zihinsel gelişim ve öğrenme anlayışı son derece güncel iken, son zamanlarda geliştirilen birçok bilişsel öğrenme teorisi alanında Vygotsky’nin fikirleri de tekrar güncellik kazanmıştır. Jerome Bruner bile, Eğitim Kültürü adlı eserinde, Vygotsky’nin görüşlerinin önemini geç fark ettiği için ondan özür dilemektedir (Ergün ve Özsüer, 2006). Vygotsky bir çocuğun muhakeme sürecinin akranlarıyla yaşadığı, sosyal etkileşime girdiği

21

ortamlarda geliştiğini ifade etmektedir. Böyle bir ortamda her bir birey diğerlerinin muhakemesinden etkilenme fırsatı bulur (Maher ve Davis, 1995).

Vygotsky’e göre öğrenme; problem çözmek, çelişkileri gidermek ve anlamak içindir. 2 yaşına kadar çocuğun bilişsel gelişiminde “doğal çizgi” hakimdir fakat daha sonra doğal çizgi yerini “kültürel çizgi”ye bırakır. Çocuk zihni sadece kendi keşiflerinin sonucu değildir, çevreden edindiği bilgi ve kavramsal aletler zihinsel gelişmesine büyük kolaylıklar sağlar. Vygotsky sadece bireyin gelişiminin değil, bu gelişimin bağlı olduğu sosyal ve kültürel dokunun da önemli olduğunu belirtmiştir. Kişilerdeki yaratıcı süreç, sosyal-tarihi çevreye bağımlıdır (Palmer, Bresler ve Cooper, 2001)

Konuşmanın gelişim sırası Vygotsky ile Piaget’de birbiri ile uyuşmaz. Piaget sözlü olmayan içsel konuşma-benmerkezci konuşma-sosyalleşmiş ve mantıklı konuşma yolunda bir gelişim olduğunu savunurken; Vygotsky sosyal-benmerkezci ve içsel konuşma yolunda bir gelişim olduğunu savunmaktadır. Piaget 1962 yayınında Vygotsky’nin benmerkezci konuşma, daha sonra ortaya çıkacak olan içsel konuşma gelişmesinin başlangıcıdır; içsel konuşma içe dönük (otistik) konuşmanın bitmesine ve mantıklı düşünceye yol açar görüşüne tamamen katıldığını söylemiştir. Ancak o, yedi yaşından önce çocukların oyun kuralları konusunda işbirliği yapamadıklarını, her çocuğun ayrı oynadığını, kazanmanın bir yarışma puanına bağlı olduğunu anlamadan oyunda herkesin kazandığını belirtmiştir (Çocukta Hüküm ve Muhakeme). Harekette görülen bu özellikler aynen dilde de vardır (Ergün ve Özsüer, 2006).

Öğrencilerin bilimsel kavramları zihinlerinde nasıl oluşturduklarını anlamak, başarılı bir öğretim için mutlaka şarttır. Böylelikle eğitimciler kavramları öğrencilere sistemli bir biçimde anlatırlar. Ancak Piaget'nin bu alanda yapmış olduğu araştırmalar Vygotsky'de bazı sorular uyandırır. Piaget çocukların oluşturdukları kavramları kendiliğinden ve kendiliğinden olmayan şeklinde ikiye ayırır. Çocuğun gerçeklik hakkında esas olarak kendi zihinsel çabalarıyla geliştirmiş olduğu fikirler kendiliğinden kavramları oluştururken, yetişkinler tarafından etkilenmiş olanlar çocukta kendiliğinden olmayan kavramları oluşturur. Piaget'nin bulgularına göre her iki kavram da çocuğun düşünmesinde başlıca etken olup, oluşan kavramların değiştirilmesi oldukça güçtür (Confrey, 1995).

Vygotsky (1986)'nin yaptığı çalışmada üç önemli problem vardır. Birincisi, Piaget’e göre sadece çocuklarda oluşan kendiliğinden kavramların incelenmesi, onların düşünme niteliğini anlamamıza yeterlidir. Oysa, çocuklar tarafından yetişkinlerden özümsenmiş

22

kendiliğinden olmayan kavramların gelişimine hiç değinilmemiştir. İkinci problem, birincisinin uzantısıdır. Her ne kadar Piaget kendiliğinden ve kendiliğinden olmayan kavramları farklı olarak nitelendirse de, bu iki kavram arasındaki ilişkiyi görmemektedir ve bu iki kavramı bütünsel bir sisteme oturtamamaktadır. Vygotsky'e göre Piaget’in çalışmasındaki son problem ise, düşüncenin giderek toplumsallaşmasının, çocuğun zihinsel gelişiminin tam da özünü oluşturduğunu savunan Piaget'nin, sadece kendiliğinden olmayan kavramların doğru olmasıyla okul öğrenimi gibi düşüncenin toplumsallaşmasında son derece önemli rolü olan bir etkenin içsel gelişme süreçleriyle ilişkisini görmezlikten gelmesidir. Ancak gerçek olan her iki teori de önceden var olan bilgiye yeni bilgilerin eklenmesi ile kavram oluşumunun gerçekleştiğini savunmaktadır (Vygotsky’den aktaran Oğuz, 2007).

Her ne kadar kavramsal değişim ile ilgili teoriler önceden var olan bilgiye dayandırılsa da, Lawson (1988) öğrencilerin hücre konusunu öğrenirken konu hakkında var olan bir bilgiye sahip olmadıklarını savunur. Böylece öğrenme süreci, var olmayan bilgiden, yapısal bilgiye doğru dönüşüm içerir. Diğer taraftan, Spelke (1991) fizik öğretiminde de bu alanda yetersizliklerin olduğunu tartışır. Örneğin; bebeklik yaşlarda bilinen nesnelerin katı olması ve görülmediklerinde de var oldukları kavramı, ileriki yıllarda fizik öğretiminde biraz ayrıntılı fakat ana kavrama dokunulmadan işlenmektedir. Oysa bebeklik yaşlarda bilinen bu kavram çocukların zihinsel düşüncelerini geliştirme yönünde farklı bir öğretme metoduyla ele alınmalıdır (Spelke’den aktaran Oğuz, 2007).

2.3. Bilimsel Muhakeme Becerilerinin Öğretilmesi İle İlgili Çalışmalar