• Sonuç bulunamadı

Tutum kavramı ve Eğitimdeki Önemi

Eğitim sadece bir olgunun öğretilmesi süreci değil, hayata dair farklı alanlarda birçok olgunun ve davranışın kazandırılması, yaşama yönelik her alanda birikim sağlama sürecidir. Yani eğitim sadece bilişsel işlemlerden oluşan bir aktivite değil, devinişsel ve duyuşsal alanları da içerisinde barındıran komplike bir kavramdır. Eğitim; geçmiş ile gelecek yaşamı etkileyen bireyin anlayış, tutum, davranış ve düşüncesini kapsayan, bu özellikler ile yeni nesilleri topluma alıştıran, kazanılması gerekilen yeni beceri, anlayış, tutum ve davranış gibi özelliklerin kazandırılmasını amaçlayan faaliyettir (Karslı, 2003; Kaya, 2017). Yani eğitimde amaçlar bilişsel, duyuşsal ve devinişsel alanların hepsini kapsayan bir içerik şeklinde oluşturulmaktadır. Bilişsel alanla birlikte bilgiyi tanıyan, anımsayan ve onun üzerinde akıl yürüten, kavramlar, genellemeler, kuramlar vb. oluşturabilen ve bunları denetleme gibi süreçlerde kendini gösterebilen, kısaca bilgi/biliş kazanan ve “bilen insan” yetiştirebilmek hedeflenmektedir. Devinişsel alanla bireylere organlarını tek tek veya toplu hareketler ile kullanabilen kısaca “bilip yapabilen insan” yetiştirebilmek hedeflenmektedir. Duyuşsal alan ise ilgi, tutum ve özgüven gibi adlarla anılan duygu ve eğilimleri içermekte, bu alanla “ne yaptığını, niçin yaptığını bilen ve bunları sorgulayabilen insanlar” yetiştirebilmek hedeflenmektedir (Otluoğlu, 2002; Özçelik, 1998: 20). Bu hedefler doğrultusunda, eğitim sisteminde başarılı çıktılar elde etmek için girdilerin iyi tespit edilmesi ve bu tespitler sonucunda işlemlerin planlanarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Eğitim girdileri öğrencilerin özellikleri, hedefler, eğitim ortamı, kullanılacak araç ve gereçler gibi davranış değişikliği oluşturmak için gerekli olan her şeyi içermektedir. Eğitim girdilerinin hepsi çıktı faktörünü etkilemektedir ancak her kişinin farklı kalıp, şema ve özelliklere sahip olması yani öğrencilerin bireysel farklılıklara sahip olması, “öğrencilerin özellikleri” girdisinin önemini artırmaktadır. Eğitim süreçlerinde her

öğrencinin özelliği çok önemlidir çünkü tasarlanan eğitim ortamlarından faydalanma düzeyleri, öğrencilerin bireysel farklılıklarına göre değişim göstermektedir (Kuzgun ve Deryakulu, 2004; Simonson vd., 2009). Bu anlamda başarılı bir öğretim süreci tasarlanabilmesi ve bu tasarımın başarılı gerçekleştirilebilmesi için öğrenenlerin bilişsel, fiziksel, duyuşsal ve sosyal özellikleri gibi temel alanların tespit edilmesi kısaca hedef kitlenin doğru bir şekilde anlaşılması gerekmektedir.

Geleneksel olarak tasarlanan ve gerçekleşen öğretim süreçlerinde öğrencilerin özelliklerinin tespit edilmesi ne kadar önemli ise E-öğrenme ortamlarında gerçekleşen öğretim süreçlerinin başarısı ve etkililiği için de öğrencilerin özelliklerinin göz önünde bulundurulması o kadar önemlidir. Daha etkili, işlevsel, kaliteli ve iyi bir E-öğrenme ortamı tasarlanabilmesi için öncelikle öğrencilerin özellikleri ve ihtiyaçlarının kapsamlı bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir (Khan ve Joshi, 2006; Haznedar, 2012). Çünkü E-öğrenme ortamlarını sadece teknoloji açısından ele almak ve bu şekilde algılamak yöntemi başarısız kılacaktır (Rosenberg, 2002). Bu anlamda E-öğrenme süreçleri tasarlanırken sadece araç-gereç, yöntem, kullanılan teknolojiler değil motivasyon, ilgi, beklenti, hazırbulunuşluk ve tutum gibi öğrencilerin E- öğrenme ortamlarına katılma, kullanma ve bu süreçleri devam ettirme isteklerini etkileyecek duyuşsal alandaki her bir öğrenen özelliği değişkeninin de ele alınması etkili bir öğrenme süreci gerçekleştirme adına katkı sağlayacaktır. Duyuşsal alan, insanın sahip olduğu olumlu ve olumsuz duyguları; duyguların şekillendirdiği tutumları, değerleri, ilgileri, ahlakı, karakteri, kişisel ve sosyal muhakeme yapabilme gücünü içinde barındırır ve tüm bunlar öğrenme sürecinde oldukça önemlidir (Malmivuori, 2001). Çünkü öğrenciler öğrendiklerinin ne işe yarayacağını bildiklerinde başarıları artacaktır (Bolin, vd., 2005). Eğer duyuşsal alan özellikleri eğitimsel planlara ve uygulamalara dahil edilmez, davranışların duyuşsal boyutları reddedilir veya önemsenmezse o eğitim sisteminin etkinliğini kaybetmesi riski artacaktır (Combs, 1982).

E-öğrenme ortamlarında başarı ve etkililikte en önemli olan ve en çok etki eden duyuşsal davranıştan birisi ise tutumdur. Tutum kavramı, tarih boyunca tüm sosyal ve psikolojik yapılarda, geleneksel öğrenme yaklaşımlarından E-öğrenmeye geçme süreçlerine kadar her alanda, en etkili olan ve önemli rol oynayan bir fenomen olarak

ifade edilmiştir. Çünkü tarih boyunca insanın algıları, tercihleri, kararları ve davranışlarını açıklamada tutum kavramı kullanılmış, bireyin herhangi bir nesne, kişi veya duruma yönelik tutumu, onun davranışlarının ne yönde olacağının temel bir belirleyicisi olarak ele alınmıştır (Berkant, 2013; Fishbein ve Ajzen, 1975; Fishbein ve Ajzen, 1980 ). Tutum, diğer insanlar, durumlar ve fikirler ile ilgili tepkilerimizi, düşüncelerimizi ve fikirlerimizi yani dış dünyadaki düşünme durumlarını ve ruh halini belli bir derecede çevresine göstermenin ve bunu açıklamanın temelini oluşturan duyuşsal bir pskilojik eğilimdir (Bordens ve Horowitz, 2002: 162; Chapman, 1999; Eagly ve Chaiken, 2007). Tutum, bireylerin kendilerindeki veya çevrelerindeki herhangi bir olay, durum, nesne, kurum, kavram, konu, eşya veya obje karşısında öğrenme yolu ile sahip oldukları, davranışlarına olumlu veya olumsuz yönde eğilimler oluşturan her türlü his ve tavır olarak tanımlanabilir. İnceoğlu’na (1993) göre tutum, “bireyin kendine ya da çevresindeki herhangi bir toplumsal konu, obje ya da olaya karşı deneyim, motivasyon ve bilgilerine dayanarak örgütlediği bilişsel, duygusal ve davranışsal bir tepki ön eğilimidir” şeklinde tanımlamaktadır (Aktaran: Tavşancıl, 2006:70). Tutum, deneyimler ve yaşantılar yolu ile öğrenilen, seçimler yapılması ile düzenlenebilen, durumları olumlu veya olumsuz olarak sınıflandıran, sıralayarak belirli bir ölçüde derecelendirmeye ve değerlendirmeye dayanan bir özelliktir. Yani tutum, bir davranış değil, davranışlara zihinsel hazırlık durumu oluşturan bir eğilim, bir ön koşul hatta bir anlamda ön yargı oluşturma durumudur.

Bu anlamda insanların tutumlarının onların davranışlarını, niyetlerini, algılarını, karar ve tercihlerini etkilemesinde bir ön öğrenme olarak göz önüne aldığımızda E-öğrenme ortamları için öğrenenlerin tutumlarının belirlenmesinin ne kadar önem arz ettiğini anlamak da mümkün olacaktır. Çünkü bir insanın bir nesneye, olaya veya bir uyarana karşı geliştirdiği tutumunun ne olduğunu bilmek, o bireyin uyarana karşı davranışının ne olduğunu tahmin etmeye yarayacak, eğer bu kişi olumlu bir tutuma sahip ise alacağı kararların da olumlu olma ihtimali artacak, eğer olumsuz bir tutuma sahip ise kararlarında olumsuzlukların olması ihtimali ortaya çıkacaktır (Ülgen, 1995: 12; Üstüner, 2006: 112). Yani bir kişinin daha

önceden E-öğrenmeye yönelik geliştirdiği olumlu veya olumsuz bir tutum o kişinin bu süreçteki durumunu etkileyecektir.

Duman ve Yakar (2017), tutumu Krathwohl’un Duyuşsal Alan Taksonomisinin değer verme basamağında olduğunu ifade etmiştir. Değer verme basamağında ise bir işe düşkün oluş, adanmışlık, takdir ediş, iş ediniş, kendini veriş, değer verebilme, saygı duyabilme, açık olabilme, kabul edebilme vb. gibi hedeflerin ön planda olduğu vurgulanmıştır (Krathwohl vd, 1964). Bu alandaki hedef davranışlar E-öğrenme ortamları göz önüne alınarak uyarlandığında, öğrenenlerin ve öğretenlerin tutumlarının E-öğrenme ile ilgili bazı durumları etkilemesi olasılığını meydana getirmektedir. Etkilenme olasılığı artan bu durumlar ise şu şekilde sıralanabilir:

 Öğrenen veya öğretenin E- öğrenmeye yönelik tutumları, E- öğrenme ortamlarında gerçekleşen öğrenme faaliyetlerine değer verilmesinde ve bu ortamlarda gerçekleşen öğrenmelerin önemsenmesinde etkili olacaktır.

 Öğrenen veya öğretenin E-öğrenmeye yönelik tutumları, onların E- öğrenme ortamlarında gerçekleşecek öğrenme faaliyetlerine kendilerini vermelerinde ve ciddiye almalarında etkili olacaktır.

 Öğrenen veya öğretenin E-öğrenmeye yönelik tutumları, E-öğrenme ortamlarında gerçekleşen öğrenme faaliyetlerinin tercih edilmesinde etkili olacaktır.

 Öğrenen veya öğretenin E-öğrenmeye yönelik tutumları, E-öğrenme ortamlarında gerçekleşen öğrenme süreçlerine katkı sağlamsı, bakış açısı getirmesi ve desteklemesi gibi faaliyetlerde etkili olacaktır.

 Tüm bunların yanında öğrenen veya öğretenin E-öğrenmeye yönelik tutumları, E-öğrenme ortamlarında gerçekleşecek öğrenmeleri sahiplenmeleri, düşkün olmaları, etkilenmeleri, paylaşımlar yapabilmeleri gibi durumlarda da etkili olacaktır.

Öğrenmede başarıyı etkileyecek olan birçok kavram, kişilerde daha önceden var olmuş veya geliştirilmiş olan tutumlardan dolaylı olarak veya direkt bir şekilde etkilenir. Bu durum E- öğrenme ortamları için de geçerlidir ve öğrenmede başarıyı etkileyen kavramları etkileyen tutum, E-öğrenme ortamlarındaki verimliliği, güdülenmeleri ve bilgi uygulamasını da etkileyen önemli bir unsur olarak ifade

edilmektedir (Mohammadi vd., 2011). Bu anlamda E- öğrenme faaliyetlerinde öğrenenlerin veya öğreticilerin tutumlarının öğrenme süreçlerine başlamadan tespit edilmesi, öğrenmedeki motivasyon, güdülenme, verimlilik, etkililik, başarı gibi birçok unsuru artırmaya yönelik fikirlerin oluşmasında etkili olacaktır. Bunların yanı sıra E-öğrenmede tutumların belirlenmesinin sağlayacağı avantajlar şu şekilde sıralanabilir:

 Öğrencilerin E-öğrenmeye yönelik tutumlarının belirlenmesi onların beklenti ve ihtiyaçlarının zamanında ve uygun şekilde karşılanması fırsatını sunacak, bu durum ise öğretim sürecindeki başarıyı doğrudan etkileyecektir (Özgür ve Tosun, 2010)

 Öğrencilerin sürecin en başında E-öğrenmeye yönelik tutumlarının belirlenmesi, onların olumlu tutum geliştirmelerini sağlayacak uygun ortamların tasarlanmasına, uygulanmasına ve yeniden düzenlemeler yapılmasına kolaylık sağlayacak, bu süreç için harcanacak vakit, emek ve maliyet en aza inecektir. Bu durum da kurumların kaliteli eğitim, başarılı öğrenci, kalıcı öğrenme gibi hedeflerini gerçekleştirmelerine daha çok vakit ayırmaları fırsatını sunacaktır (Haznedar, 2012).

 Öğrencilerin E-öğrenmeye yönelik genel tutumlarını belirlemek, onların var olan programlara kayıt olmalarındaki etkiyi artırmada yardımcı olacaktır (Liaw vd., 2007).

 Öğrencilerin E-öğrenmeye yönelik tutumlarını belirlemek, öğrencilerin E- öğrenme sistemlerini ne ölçüde kullandığını belirlemede yardımcı olacaktır (Ong ve Lai, 2006).

 Öğrencilerin E-öğrenmeye yönelik olumlu tutumlarının derecesini belirlemek, öğrencilerin E-öğrenmeyi kullanmaya yönelik eğilimlerinin belirlenmesinde de yardımcı olacaktır (Liaw vd., 2007).