• Sonuç bulunamadı

2.3. ESERDEKİ BİLGİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

2.3.2. Kavimler ve Topluluklar

Tezkire-i Hâcegân’da anlatılan hadiseler bir önceki başlıkta izah edildiği gibi Cungarların desteğiyle iktidarı ele geçiren Afak Hoca’nın iktidara gelişiyle başlamaktadır. Bu dönem bir diğer ifadeyle Cungar hakimiyeti devridir. Daha evvel de değinildiği gibi, Batı Moğollarının önemli bir kolu olan Cungarlara, Oyratlar adı verilmiştir. Bu topluluk Türkler tarafından Kalmuklar olarak ifade edilmiştir.

Kalmak kelimesinin görünüşe nazaran etnik değil, coğrafî bir tabir olarak ilk defa Şerafeddin Yezdi’nin Zafernâme mukaddimesi’nde geçtiği anlaşılıyor. Denildiğine göre, Moğol hanedânı Çin’den kovulduktan sonra, ancak onların anayurtları, yani Karakurum ile Kalmak ellerinde kalmış ve sonradan Oyrat emirleri bu toprakları da ellerinden almıştır.154

Tezkire-i Hâcegân’da “Kalmak / ﻕاملاق” şekliyle ifade edilen Oyratların veya Cungarların siyasi mücadeleleri ve hocalar ile olan münasebetleri geniş yer bulmuştur. Cungar hanlığının yöneticileri halk üzerindeki otorite ve kontrollerini hocalar vasıtasıyla sağlamışlardır. Eserdeki bilgilerden anladığımız kadarıyla hocalar halk üzerinde ciddi bir nüfuza sahiptir. Bu nüfuzdan yararlanan hocalar Cungarların sadece bir kukla yöneticileri olmakla kalmamış, mensup oldukları Nakşibendî tarikatı öğretisisini de yaymak için gayret göstermişlerdir. Tezkire-i Hâcegân’da zikredilen birçok kıssa ve hikaye de bu hususu teyit eder niteliktedir.155

Kalmuk kuvvetleri ile girişilen askeri harekatlar da o ölçüde yer bulan diğer bir konudur. Eserde konu edinilen dönem, hocaların iki fırka halinde birbiri ile giriştikleri

154 Wilhelm Barthold, “Kalmuklar”, İA, Cilt 6, İstanbul 1977, s. 140. 155 Bkz. T. H. vr. 6b.

yoğun bir mücadele devridir. Bu bakımdan hocaların Cungar Hanları ve bazı yerel yöneticiler ile kabile beyleriyle olan ilişkileri de dikkate değerdir.

Kırgızlar, Tezkire-i Hâcegân’da adı geçen diğer bir topluluk olmasının yanı sıra, Çin kaynaklarından edinilen bilgilere göre en eski Türk kabilelerinden biri olarak kabul edilmektedir. İlk devletlerini Ki-Ku, Kien-Kun veya Gen-gün, Gegun adıyla bugünkü Kırgızistan’ın doğusunda ve kuzeydoğusunda milâttan önce II. yüzyılda kurmuşlardır. Bir süre sonra bu devletin yıkıldığı ve Kırgızlar’ın Hun İmparatorluğu yönetimine girdiği anlaşılmaktadır. Hunlar’ın zayıflaması üzerine Baykal gölünden Tibet’e kadar uzanan sahada Hakas Devleti’ni kuran Kırgızlar, VI. yüzyılın ikinci yarısında Göktürk Devleti’nin idaresi altına girdiler. XVII. yüzyıl ortalarına kadar Kazak Türkleri ile birlikte yaşayan bu Kırgızlar Moğol kabilelerinin doğudan, Ruslar’ın kuzeyden tehdidine mâruz kaldı. Kazan, Astrahan ve Başkırdistan’ı işgal eden Ruslar, Kazakistan’a doğru ilerledikleri gibi Moğolistan’da uzunca bir süredir huzursuzluk içinde bulunan Kalmuklar da hızlı bir şekilde Kırgız ve Kazak bozkırlarını işgal ettiler. Kalmuklar’ın yağma ve işgali karşısında halkın itirazına rağmen Küçük Orda Hanı Ebülhayr, Ruslar’dan yardım istedi. 1730’larda Kazakistan’a giren Ruslar, Kazak topraklarının en verimli bölgelerini işgal ederek buralara Rus göçmenlerini yerleştirdiler. Bu sırada bazı Kırgız boyları da Kazaklar’la birlikte Ruslar’a esir düştüler. 1848 ve 1856 yıllarında Ruslar Kazakistan’ın tamamını, Kırgızistan’ın ise kuzeybatı bölgelerini işgal ettiler. Diğer bölgelerdeki Kırgız Türkleri, Buhara ve Hîve devletlerinin mücadelesinden bıkan bir grup Türk halkı tarafından 1700 yılında Fergana vadisinde kurulan Hokand Hanlığı’nın hâkimiyetine girmişlerdi. Bu hanlığın halkının çoğunluğunu kendileri teşkil ettiğinden çok geçmeden Hokand’ın idaresi Kırgız Türkleri’nin eline geçti. Böylece Hokand Hanlığı, Kırgız nüfusu ağırlıklı bir devlet haline geldi. Kısa sürede güçlenen Hokand Devleti, XVIII. yüzyılın ortalarında Çin’in istilâsına uğradıysa da bir süre sonra yeniden toparlandı. Ancak Yenisey yöresinin İli vadisindeki Kırgızlar bir daha Kırgızistan’a dönemeyerek Kazak ve Altay Türkleri ile birlikte Çin idaresinde kalmışlardır.156

Tezkire-i Hâcegân’da “زيغرق” biçiminde geçmekte olan Kırgızlar, Karatağlı Hocaların Kalmuklarla mücadelelerine de ortak olmuşlardır. Kırgızların bu çekişmeye dahil olmaları ve siyasi hadiselere karışmaları Tezkire-i Hâcegân’da tafsilatlı olarak

156 Mehmet Saray, “Kırgızistan (Tarih, Eğitim, Kültür ve Sanat)”, TDVİA, Cilt 25, İstanbul 2002, s. 442-

işlenmektedir. Kaşgar’da bulunan Ahmed Hoca’nın Kırgızları kullanma politikasına başvurduğu bilinmektedir. Hoca Yusuf’un bağımsızlığını ilan etme girişimleri esnasında temas içinde olduğu ortaklarından birinin de Kırgız-Kıpçak lideri Ömer Mirza olduğu görülmektedir. Yine Tezkire-i Hâcegân’da verilen bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla Cihan Hoca’ya karşı oluşturulan Hoca Burhaneddin’in ordusunda Kırgızlardan müteşekkil unsurlar da bulunmaktaydı.157

Buna ilaveten, Kırgızların Yarkend şehrine belirli aralıklarla yağma akınları düzenlemeleri ve şehir halkından bir kısmını esir almaları eserde yer bulan gelişmelerdendir. Yine Kırgızların akınları sırasında ganimet topladıkları hususunda eserde bazı bilgiler mevcuttur.158

Tezkire-i Hâcegân’da ifadesini bulan diğer bir topluluk da Kıpçaklar’dır. Kıpçak bir Türk kavmi ve bu kavmin rehberliği altında kurulan kavmî bir işbirliğin adıdır. Kelimesin aslî şekli “kıvçak, kıbçak” olup, daha sonraları seslerin değişmesi ile

Kıfçak, Kıpçak, Hıfçak ve Hıfçah şekillerini de almıştır.159 Eserde Kıpçak kelimesi

“Kıfçak / ﻕاچفيق” biçimde ifade edilmekte olup Kırgızlarla birlikte zikredilmektedir. Eserde adı geçen topluluklardan biri de Moğol kökenli bir kavim olan Hıtaylar’dır. Muhammed Sâdık Kaşgârî Tezkire-i Hâcegân’da, Hoca Cihan’ın, Hoca Burhaneddin’e karşı savaşı sırasında ordusunu oluşturan unsurlar arasında Hıtay askerinin de olduğunu belirtmektedir.160 Tezkire-i Hâcegân’da “ىاطخ” şeklinde ifadesini bulan Hıtaylardan birçok defa askerî mücadeleler noktasında bahsedildiği görülmektedir. Yine Kırgızlar’ın, Aksu askeri, 600 Kalmuk ve 200 Hıtay askeri ile Yarkend’e akınlarından söz edilmektedir.161

Tezkire-i Hâcegân’da göze çarpan bir diğer kavim de Orta Asya’da Hazar denizinden Çin sınırına kadar uzanan topraklarda yaşayan bir Türk topluluğu olan Kazaklar’dır. Eserde “ﻕازق” biçiminde ifade edilen Kazakların Cungarlarla olan mücadelelerinin aktarılması yanında tıpkı Kırgızlar gibi Kazakların da hocaların yarattığı siyasi ortama müdahil olmaları eserde yer bulmaktadır.

Çinliler ile olan mücadele ve ilişkiler de Tezkire-i Hâcegân’da mevzu bahis olan bir noktadır. Kaşgârî’nin verdiği bilgilere baktığımız zaman, Hoca Burhaneddin’in

157 Bkz. T. H., vr. 71b.

158 Bkz. T. H., vr. 37a.

159 Reşit Rahmeti Arat, “Kıpçak”, İA, Cilt 6, İstanbul 1977, s. 713. 160 Bkz. T. H., vr. 71b.

Altışehir’de hükümdar olmasının Çin hükümetince kabul edildiği ve Burhaneddin Hoca’nın hem Çin’i hem de Kalmukları arkasına alarak Altışehir’de tekrar Aktağlık Hocaların kukla saltanatını kurduğunu görüyoruz. Hoca Burhaneddin, Hoca Cihan ve Yarkend halkını uyarmış, Çin Hâkânı ve Amursana’nın yarlıklarını hatırlatarak Çin hükümdarının yarlığı ile Amursana’nın Han olduğunu ve kendilerinin Çin hükümdarının yarlığını iletmeleri için buraya gönderildiklerinden bahsetmiştir.162 Daha evvelki bölümlerden hatırlanacağı üzere Hocalar Devri, 1755’deki Birinci Çin İstilasına kadar sürmüştür. Eserde Çin hükümetinin hocalar üzerindeki tasarruf ve politikaları da gözler önüne serilmiştir. Muhammed Sadık Kaşgârî’nin eserinde kaydettiklerinden anlamaktayız ki, Çinliler hocaların içinde bulunduğu kaotik durumdan yararlanarak Doğu Türkistan üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için çalışmışlardır.