• Sonuç bulunamadı

2. Timar Defterleri

2.6. Karaman Eyaletinde Üretim Üniteleri

2.6.1. Karyeler (Köyler)

Osmanlı idari düzeni içerisinde en küçük yerleşim yerleri ve en küçük yönetim birimi olan köylerde temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan çiftçi aileler yaşıyordu. Verimlilik durumuna göre 60 ile 150 dönüm arasında değişen miktarlarda ziraat alanlarına ayrılmış toprakları köyün sipahisinden tapu misli denen bir bedel karşılığında kiralayarak işletirler, bununla hem kendi ailelerinin geçimlerini temin eder hem de devletin tayin ettiği

diğer vergileri öderlerdi. Toprağı üç yıl üst üste boş bırakmaları halinde de Çiftbozan resmi ile cezalandırılırlardı. Osmanlı ekonomisinin temeli ziraata dayandığından sosyal yapıda çiftçi köylüler önemli bir unsurdu. Bu nedenle divana intikal eden bazı anlaşmazlık konularında kararlar daima köylünün lehine çıkmaktaydı.439 Köy yerleşmeleri de şehirler gibi cami

etrafında teşekkül etmiştir. İdari açıdan da ilgili olduğu sancağın kadısına bağlı olarak teşkilatlanmıştır. Köylerde imamların idari bir etkinliği söz konusu olsa da idari teşkilatın başında köy kethüdası bulunmaktadır. Bu kethüdalar ise il kethüdasına bağlıdır. Köylerin güvenliğinden ise köy subaşılarının idaresindeki sekbanlar sorumludur.440 Köyler aynı

zamanda sipahilerin oturduğu iskan yerleridir. Köylerin etrafını ziraat alanları oluşturduğundan sınırlarının belirlenmesi önem arz etmektedir. Çünkü sınırların belirsizliği gerek reaya gerekse dirlik sahipleri arsında anlaşmazlığa sebebiyet vermektedir. Bu nedenle tahrir esnasında köylerin sınırları da mutlaka tespit edilirdi. Köylerin sınırlarının tayini için genellikle sınır taşları kullanılırdı. Sınırların belirlenmesi hariçten gelenlerden alınacak vergiler içinde önem arz etmekteydi.441

Devlet tarafından planlı bir şekilde kurulan şehirler hariç bütün yerleşmeler başlangıçta küçük birer köy karakterindedir. Köyler coğrafi, ekonomik ve politik şartlara göre zamanla gelişerek önce kasaba sonra da şehir karakteri kazanabildikleri gibi yaşam koşullarının ortadan kalkmasıyla zamanla terk edilip ortadan kalktıkları da görülmektedir.442

Bu tür yerler için “hâlî ane'r-reâyâ” tabiri kullanılırdı.443 Köylerin esasını genellikle yerleşik

hayata geçmiş Türkmenler oluşturduğundan bunlar, köy sınırları içerisinde tasarruf ettikleri arazilerden başka, köye yakın genellikle dağlarda veya yüksek düzlüklerde edindikleri yaylalara yazları sürülerini otlatmak için çıkarak tarlalarındaki ürünleri erişinceye kadar yaklaşık üç ay göçebe hayatı yaşamak suretiyle eski adetlerini de devam ettiriyorlardı.444

Osmanlı belgelerinde karye adı ile geçmekte olan köylerin kayıtlı vergi nüfusu ne olursa olsun ekonomisi hayvancılıkla birlikte tarıma dayalıdır. Osmanlı belgelerinde nüfusun, bir yerleşim yerinin karye olarak kabul edilmesinde önemli bir unsur olarak

439

Feridun M. Emecen, “Osmanlılar'da Yerleşik Hayat, Şehirliler ve Köylüler”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, s. 94-95.

440

A. Tabakoğlu, “Osmanlı İçtimai Yapısı”, s. 28.

441

H. İnalcık, Sancak-ı Arvanid, s. XXVIII-XXIX.

442

Osman Gümüş, XVI. Yüzyıl Lârende (Karaman) Kazasında Yerleşme ve Nüfus, Ankara 2001, s. 98.

443

Alaaddin Aköz, XVI. Asırda Lârende (Karaman) Kazâsı, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, Konya 1992, s. 59.

444

değerlendirilmediği görülmektedir.445 Köylüler kısmen piyasaya açık olmakla birlikte kendi

kendine yetebilen bir ekonomiye sahipti. Gıda maddeleri köy içinde üretiliyor, dokumalar kendi tezgahlarında işleniyor, diğer ihtiyaçlarda yine köy içinden karşılanıyordu. Bu haliyle köylerde bir istikrar söz konusuydu. Timar sisteminin bozulmaya başlaması zirai üretim ve köy hayatında istikrarsızlığa sebep olmuştur. Bu istikrarsızlık sonucunda güvensizlik ortamının iyice artması bilhassa XIII. yüzyılda köyden şehre göçü yoğunlaştırmıştır.446

Osmanlıda, dirlik, vakıf ve mülk reayası olmak üzere üç sınıfa ayrılan köy halkının şerî ve hukuki davalarına da mahalli kadılar bakarlardı.447

Kayıtlarda karye, mezraa veya cemaat ayrımı yapılmaksızın vergi gelirleri “hâsıl” adı altında kaydedilmiş ve çok büyük bir bölümü hisselere ayrılarak farklı sipahilere verilmiştir. Ayrıca gelirinin bir bölümü bir vakfa vs. tahsis edilmişse veya malikâne-divânî gibi tasarruf şeklinde bir farklılık varsa buda mutlaka belirtilmiştir.

Kayıtlarda Konya sancağında 340, Akşehir sancağında 69, Beyşehir sancağında 232, Niğde sancağında 162, Kayseri sancağında 66, Aksaray sancağında 90, ve Kırşehir sancağında 172 olmak üzere Karaman eyaletinde toplam 1131 karye tesbit edilmiştir.

Konya sancağında Aladağ nahiyesine bağlı Pirlavganda karyesi 38.618 akçe, Belviran nahiyesinde Ermudusun karyesi 19.578 akçe, Karakilise karyesi 15.146 akçe, Akşehir sancağında Akşehir nahiyesinde Altuntaş karyesi 19.468 akçe, Nadir karyesi 17.180 akçe, Beyşehir sancağında Göçü nahiyesinde Tavgana karyesi 27.262 akçe, Seydişehir nahiyesinde Ortakaravirân karyesi 22.986 akçe, Niğde sancağında Melengübi nahiyesinde Eksene karyesi 15.090 akçe Niğde nahiyesinde Sekihisârı karyesi 29.832 akçe, Ürgüb nahiyesinde Enüğü karyesi 24.638 akçe, Kayseriye sancağında ve Kayseri nahiyesinde Mincusin karyesi 18.781 akçe, Sarımsaklu karyesi 16.661 akçe, Salur karyesi 15.973 akçe ve Aksaray sancağında Aksaray nahiyesinde Yapılcan karyesi 19.768 akçelik yüksek hasılları ile dikkat çekerken Karaman eyaleti genelinde Kırşehir sancağı hariç karye hasıllarının genellikle 10.000 akçe seviyesinin altında, Kırşehir sancağında ise 5.000 akçe seviyesinin altında olduğu görülmektedir.

445

O. Gümüş, Lârende Kazası, s. 98-99.

446

A. Tabakoğlu, “Osmanlı İçtimai Yapısı”, s. 28.

447

2.6.2. Mezraalar

Ekilen yer, tarla anlamına gelen kelime Osmanlılarda sürekli bir yerleşim yeri olmayan ve ekinlik olarak kullanılan küçük toprak parçalarını niteleyen bir anlamda kullanılmaktadır.448 Mezraalar genellikle ahalisi dağılmış eski iskan yerlerdir. Bir yerin mezra

olduğunun tespiti için o yerin harabesi, suyu veya mezarlığı olup olmadığına bakılmaktadır. Bir mezraa hangi sipahiye gelir olarak yazılmışsa öşrünü o sipahi alır, örfi vergileri ise orayı işleyen çiftçiler kime tabi iseler ona verirlerdi. Mezralar önceden yerleşim yerleri olduklarından genellikle sınırları vardır. Sınırı yoksa sipahi tasarruf ettiği bölümün sınırlarını tahrir esnasında tahrir eminine tayin ettirirdi. Tahrirden sonra ziraata açılan yerlerin vergilerini ise hazine adına hariç eminleri alırlardı.449

Mezraalarda en temel hususlardan biri de bir kişinin bile meskun olmamasıdır. Aksi takdirde orası karye sayılırdı. Bazı mezraalar zamanla iskan alanı olması nedeniyle karye haline gelirken, bazı karyelerin de ahalisinin dağılması nedeniyle mezraa'ya dönüşmektedir.450

Mezralar birer tarım alanı olduklarından çevre köyler, cemaatler veya bazı şahıslar tarafından tasarruf edilmektedir. Birden fazla köy veya cemaat tarafından ekilen mezralar olduğu gibi bazı mezralarda konar-göçerler tarafından hariçten ekilmektedir.451 Mezraalar genel olarak

nüfus artışı sonucu daha fazla tarım arazisine ihtiyaç duyulması, devletin teşviki veya zorlaması ya da diğer bazı ekonomik sebeplerle meydana gelmiş yerlerdir.452 Mezraalar da

köyler gibi hususi bir isme sahiptir. “hisar”, “viran”, “ören” gibi kelimelerle biten mezraa isimleri oranın önceden yerleşim yeri olduğuna işaret eder. Bunun dışında bazı mezraalar o bölgeyi ilk ziraata açan kimselerin adıyla anılırken bazıları da bulunduğu yerin özelliğini yansıtan adlar taşırlardı. Bir kısmı da bölgeye yakın yerlerde tarımla uğraşan konar-göçer grupların adlarıyla anılırdı. Savaşlar, salgın hastalıklar ve nüfusun artmasıyla yeni ziraat alanlarına ihtiyaç duyulması gibi nedenlerle Anadolu'da mezra sayıları sürekli artış göstermiştir.453

Kayıtlarda Konya sancağında 556, Akşehir sancağında 43, Beyşehir sancağında 53, Niğde sancağında 238, Kayseri sancağında 117, Aksaray sancağında 234 ve Kırşehir sancağında 207 olmak üzere Karaman eyaleti genelinde toplam 1448 mezraa tesbit edilmiştir.

448

İ. Şahin, “Mezra”, DİA, XXIX, Ankara 2004, s. 546.

449

H. İnalcık, Sancak-ı Arvanid, s. XXIX.

450

M. Ali Ünal, Çemişkezek Sancağı, s. 92.

451

D. Yörük, Aksaray Sancağı, s. 152.

452

Harun Tuncel, “Mezraa Kavramı ve Türkiye'de Mezraalar”, AÜTCD, S. 5, Ankara 1996, s. 83.

453

Mezraalar genellikle çevresindeki köyler tarafından ekildiğinden bir kısım mezraalar tabi bulundukları köylerle der kurb-i, der nezd-i gibi bağlarla birlikte zikredilmiş, bir bölümü de müstakil yazılmıştır.

Niğde sancağında Karahisâr-ı Develü nahiyesinde bulunan Çiftlik mezraası 35.314 akçelik hâsılı, Kayseri sancağında Ardıç mezraası da 9.880 akçe hasılı ile dikkat çekmektedir. Eyalet genelinde çok azı hariç tüm mezraaların hâsılı 5.000 akçe seviyesinin altındadır.

2.6.3. Çiftlikler

Çiftlik, ziraat yapılan yer anlamında olup, Osmanlıda bir çiftçi ailesinin işleyebileceği ve bir çift öküzle sürülebilecek büyüklükteki arazi parçalarını ifade etmektedir. Sonradan miri arazi rejiminin bozulmasına bağlı olarak büyük zirai işletmeleri ve malikâneleri ifade eden bir anlam kazanmıştır.454 Büyüklüğü 60 ile 150 dönüm arasında değişen çiftlikler Osmanlı vergi

sisteminin en mühim ünitesi olarak görüldüğünden parçalanmamasına büyük önem verilir ve bunun önlenmesine yönelik kanunlar çıkartılırdı. Ancak sadece bir çiftçi öldüğünde geride iki erkek evlat bırakmışsa çiftliğin bu iki oğul arasında ikiye bölünmesine izin verilmiştir. Boyu ve genişliği kırkar adım olan bir saha olarak tarif olunan bir dönüm yer, günümüzde ortalama 1000 m2 olarak kabul edilmektedir.455 Bir tam çiftlik Karaman eyaletinde âlâ yerden 60

dönüm, evsat yerden 80-90 dönüm, ednâ yerden de 100-120 dönüm olarak kabul edilmektedir.456

Osmanlı devletinde çiftliklerin tasarruf hakkı tapu resmi denen bir bedel karşılığında köylülerin tasarrufuna veriliyordu. Ayrıca çakırcı, şahinci, doğancı, kürekci, yağcı, voynuk, müsellem, yaya, mütekait sipahizade vs. gibi, mîrî hizmetlerde çalışanlara devlet tarafından çiftlik verilmekle, arazisi olmayan reayanın veya konar-göçerlerin mevat bir yeri veya ormanı ihya ederek çiftlik yapması suretiyle de çiftliğe sahip olunabilirdi. Raiyyetin ihtiyarlık, fakirlik veya herhangi bir sebeple çiftliğini idare edemeyecek duruma geldiği için çiftlikten vaz geçmesi ve terk etmesi, çiftliği, sipahiye haber vermeden bırakarak başka sanatla meşgul olması veya bırakıp başka yere gitmesi ya da sebepsiz yere üç yıl boş bırakması halinde sipahi

454

H. İnalcık, “Çiftlik”, DİA, VIII, İstanbul 1993, s. 313.

455

H. İnalcık, “Osmanlılarda Raiyyet Rüsumu” Belleten, XXIII/92, Ankara 1959, s. 582.

456

bu çiftliği başkasına tapu ile verebilirdi.457 Askeri sınıfa mensup kişiler çiftlik tasarruf

ettiklerinde reaya çiftçilerden farklı olarak raiyyet vergilerini ödemezlerdi. Çünkü bu yerler eğer hasa çiftliği ise mukataa veya ortakçılık usulüyle diğerleri ise kendileri tarafından işletilirdi. Bu yerler genellikle o yeri elinde bulunduran şahsın ismiyle anılırdı. XVI. yüzyılda bu konudaki yolsuzlukların önüne geçilmesi amacıyla hassa çiftliklerinin çoğu raiyyet çiftliğine dönüştürülmüştür.458

Osmanlı İmparatorluğunda bir çiftçi ailesine yetebilecek büyüklükteki bir miri arazi parçasını elinde bulunduran bir aileden bu toprağı işlemesi karşılığında alınan vergiye “çift resmi” denir.459 Çift resmi, raiyyetin sipahiye karşı yapmak zorunda olduğu 7 hizmetin

karşılığında ödediği vergidir. Bu hizmetler ve akçe karşılığı şöyledir: 1- Üç gün şahsi hizmet veya 3 akçe,

2- Bir araba ot veya 7 akçe

3- Yarım araba saman veya 7 akçe 4- Bir araba odun veya 3 akçe

5- Boyunduruk (araba ile hizmet) veya 2 akçe

Bu açıdan çift resmi toprağa bağlı bir vergi, diğer açıdan da şahsi bir vergidir.460 15. asrın

ortalarına kadar 22 akçe olan çift resmini Fatih Sultan Mehmet % 50 oranında arttırmıştır.461

Bir çiftliğe, Çift, nim çift veya bennak statüsünde yazılan raiyyetin evli olması şarttı. Gayri Müslimlerden bu verginin karşılığı olarak “İspenç resmi” alınırdı. Karaman eyaletinde bir çift için 36 akçe nim çift için de 18 akçe alınırdı 462Çift resmi ile nim çift resmi her zaman

birlikte değerlendirildiğinden çift için geçerli olan kurallar aynen nim çift içinde geçerlidir. Ancak nispetler yarı yarıyadır.463 Çift resminin yüksek olduğu bazı sancaklarda mücerred

resmi gibi bazı resimler alınmazken nüfusun seyrek olup tarım arazilerinin bol olduğu yerlerde ziraatı teşvik amacıyla çift resmi normalin altında düşük bir miktarda alınıyordu.464

457

Neşet Çağatay, “Osmanlı İmparatorluğu'nda Reayadan Alınan Vergi ve Resimler”, AÜDTCFD, V/5, Ankara 1947, s. 500-501.

458

H. İnalcık, “Çiftlik”, s. 314.

459

Feridun M. Emecen, “Çift Resmi”, DİA, VIII, İstanbul 1993, s. 309.

460

H. İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 580.

461

H. İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 585.

462

D. Yörük, Aksaray Sancağı, s. 172.

463

H. İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 586.

464

Bir çiftlik veya nim çiftlik araziyi tasarruf eden bir raiyyet vefat ettiğinde geride birden fazla oğul bırakmışsa, babalarının ziraat ettiği yer tam çiftlik ise iki kardeş üzerine nim çiftlik, nim çiftlik ise, birinin üzerine kaydolunarak, diğer kardeşlerde bu mülkü hisselerine göre taksim edip, çift, nim çift, bennâk resimlerini aralarında müştereken öderlerdi. Bir raiyyet başka bir sipahi timarına yerleşirse üç sene kışlak resmi verir, daha sonra durumuna göre çift resmi veya bennak resmi alınırdı.465

Tahrir esnasında deftere çift kayd olmayanlar sonradan çiftlik tasarruf etmeye başlarlarsa bu kişiler eski durumlarına bakılmaksızın yeni durumlarının gerektirdiği çift resmini ödemeye başlarlardı. Bennaklar yeni bir tahrire kadar ayrıca bennak resmini de ödemeye devam ederlerdi.466

Konar-göçerler dağdan veya boş araziden bir çiftlik yer ihya ederlerse daha az, aynı yeri köylü ihya ederse daha fazla resim verirlerdi. Ancak konar-göçerler reayaya ait bir yeri ziraat ederlerse önceki yazılmış resmi neyse onu öderlerdi. Çift resmi imparatorluk genelinde Mart ayında tahsil edilirdi.467 Timar sistemi içinde sipahinin asıl gelir kalemini oluşturan çift

resmi, timar sisteminin önemini kaybetmesi ve avarız vergilerinin düzenli hale getirilmesiyle önemini kaybetmeye başlamıştır.468

Raiyyet çiftliklerinin dışında yine bir çift öküzle işletilebilir büyüklükte ve bir tımar alanında birkaç tane olan hassa çiftlikleri denen topraklar ise sipahilere kendilerinin ve ailelerinin toprak işleriyle ilgilerini sürdürebilmek ve bazı ihtiyaçlarını mahallinde temin edebilmelerini sağlamak gayesiyle tahsis ediliyordu. Bu tahsis sipahinin görev süresince geçerliydi. Hassa çiftlikleri reaya çiftliklerinden ayrı bir hukuki statüye tabi olarak doğrudan doğruya sipahiler tarafından işletilir, sipahiler kendileri işlemek istemezlerse ortakçılık şeklinde işletilebilirler veya tapu bedeli alarak köylüye devredebilirlerdi. Çayırlar ise genellikle devlet malı sayılarak sipahilere tahsis edilmiş ve reayaya verilmemiştir. Ancak savaşların uzaklarda ve uzun sürmesi ve tımarların sık sık el değiştirmesi sipahilerin bu tür tımarlara ilgi göstermesini engellemiş olduğundan önemli bir fonksiyona sahip değildir. Bu tür çiftlikler zamanla küçülmüş ve önemini kaybetmiştir.469

465

N. Çağatay, “Reayadan Alınan Vergi ve Resimler”, s. 492.

466

H. İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 583.

467

N. Çağatay, “Reayadan Alınan Vergi ve Resimler”, s. 498-499.

468

F. M. Emecen, “Çift Resmi”, s. 310.

469

Kayıtlarda Konya sancağında 6 çiftlik, Akşehir sancağında 2 çiftlik, 2 çayır, Beyşehir sancağında 6 çiftlik, 4 çayır, Niğde sancağında 3 çayır, Kayseri sancağında 1 çiftlik, 1 çayır, ve Kırşehir sancağında 3 çayır, olmak üzere Karaman eyaletinde toplam 15 çiftlik ve 13 çayır ismi geçmektedir.

Tablo 8: (H.984) 1576-1577 Tarihli Tımar Ruznamçe Defterinde İsmi Geçen Çiftlik ve Çayırlar

Sancağı/ Nahiyesi

Tasarruf

Sahibi Çiftlik Hâsılı

Konya Sancağı

Ereğli İbrahim veled-i Mustafa Çiftlik-i karye-i Obruk 95

Ereğli " Çiftlik-i Burun Ağa 120

Konya Mustafa veled-i Ahmed Çiftlik-i Fazıl 950

Saidili Talha veled-i Bekir Çiftlik-i İsa Fakih 36

Saidili Hamza veled-i Emrullah Çiftlik-i Ali Paşa 460

Turgud Yusuf Çavuş Çiftlik-i Şaban ve Hıdır

ve Ahmed 310

Akşehir Sancağı

Akşehir Mehmed Çavuş

Çiftlik-i Mevlânâ Muslihuddin ve birâderi Ahmed

3.250

Çimenili Yunus Çiftlik-i karye-i

Resulsarâyı 520

Beyşehir Sancağı

Göçü Kâtib Ahmed Çiftlik-i evlâd-ı Ece 320

Gurgurum Yusufhan (Ser‘asker-i

Nahiye-i Beğşehri)

Çiftlik-i evlâd-ı İlyas

Fakih 300

Seydişehri " Çiftlik-i karye-i Ohluk 350

Seydişehri " Çiftlik-i Hıdır 640

Seydişehri "

Çiftlik Baba Hamid (Der tasarruf-ı Mahmud ve Baba Yusuf)

Yağan Kâtib Mustafa (Tezkireci-i Karaman)

Çiftlik-i karye-i

Karadiğin 280

Kayseri Sancağı

Kayseriye Mahmud (Miralay-ı livâ-i

Kayseriye)

Çiftlik-i Şeyh Müeyyed (Der karye-i Gökçehisâr der yed-i Mahmud veled-i Müeyyed) 4.970 Sancağı/ Nahiyesi Tasarruf Sahibi Çayır Hâsılı Akşehir Sancağı

Ilgın Cafer Çayır-ı Davudpınarı 500

Ilgın İlyas Çayır-ı sınır-ı nefs-i Ilgın 200

Beyşehir Sancağı

Beğşehri Kâtib Ahmed Çayır-ı İlyas 300

Kaşaklu Mehmed veled-i

Şahmender Kethüdâ Çayır-ı Kaşaklu 200

Yağan Balı Çayır-ı Çukurçimen 350

Yağan " Çayır-ı Devletşah 500

Niğde Sancağı

Karahisâr-ı

Develü Malkoç

Çayır-ı Eşekkuyusu (Der

cemâ‘at-i İlyaslu) 1.900

Karahisâr-ı

Develü Emir Kethüdâ Çayır-ı Karakoğalu 500

Karahisâr-ı

Develü Cafer Yiğeni Çayır-ı Kırbeğlü 20

Kayseri Sancağı

Kayseriye " Çayır-ı Gelevri 90

Kırşehri Sancağı

Süleymanlu Katib Osman Çayır benâm Doprak 400

Süleymanlu Abdi veled-i İskender Çayır benâm Çoban 200

2.6.4. Cemaatler

Osmanlı sosyal hayatını oluşturan öğelerden biri de konar-göçerlerdir. Anadolu'nun Kızılırmak'tan itibaren Marmara'ya kadar uzanan batı kısmı ile Rumeli'de yaşayanlarına Yörük, Kızılırmak'ın doğu ve güneyinde kalan bölgeleri ile Suriye ve Irakta yaşayanlara da Türkmen adı verilmiştir.470

Konar-göçerler için yazları asıl iş alanları olan hayvancılıkla, kışları küçük çaplıda olsa ziraatla uğraşmaları nedeniyle gerçek anlamada göçebe hayatı yaşayan gruplardan ayrı olarak kanunnamelerde ve resmi belgelerde konar-göçer tabiri kullanılmıştır.471

İl veya Ulus adı altında teşkilatlanan konar-göçerler boy (aşiret), oymak (cemaat) ve oba (mahalle) denen bölümlere ayrılmıştı.472 Osmanlıda Anadolu'daki konar-göçerler arasında

en yaygın idari ve sosyal birim cemaat idi. Cemaatler birbirleriyle akrabalık bağları olan kimselerden oluşan bir topluluk özelliğindeydi. Karaman eyaletinde konar-göçerlerde ana teşekkülü oluşturan birimlere cemaat deniliyordu. Bölük kelimesi de, cemaat kelimesiyle eş anlamlı olarak ya da cemaati oluşturan bir alt birimi ifade etmek için kullanılmaktadır.473 Boy

ve Oymakların başında bir bey bulunuyordu. Bey, ilgili boyun kethüdası ve ihtiyarlarının işaret ettiği bir kişinin hükümet tarafından onaylanması ve boy beyi olarak tayin edildiğine dair beylik berâtı verilmesiyle seçiliyordu.474 Yönetimde acizlik göstermeleri veya halka

zulmetmeleri durumunda devlet bunları azlediyordu. Aşiret kethüdaları ise boy beyi tarafından tayin edilirdi. Kethüdalar idarelerinde bulunan oymak veya cemaatin derbend muhafazasına tayin edilmeleri halinde kendileri de derbend muhafız başılığına tayin edilirlerdi.475 Konar-göçerler idari ve adli bakımdan yaşayış tarzları sebebiyle özel bir duruma

sahiptiler. Belirli bir yerleri olmadığı için doğrudan beylerine bağlı idiler kazai açıdan da kadıya bağlı olmalarına rağmen cezai bakımdan yine beylerine tabiydiler. İnfaz onların elindeydi. Devletle olan ilişkilerini de yine beylerinin vasıtasıyla hallediyorlardı. Bazı konar- göçer gruplarına müstakil kadıların tayin edildiği de görülmektedir. Bu kadılar bağlı bulundukları oymakla birlikte konup göçerlerdi.476

470

D.Yörük, XV. Yüzyılda Ereğli Kazası, Konya 2009, s. 74.

471

Y. Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Ankara 1997, s. 14.

472

Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda Aşiretlerin İskanı, İstanbul 1987, s. 14.

473

Ayşegül Hüseyniklioğlu, Karaman Beylerbeyliğinde Konar-Göçer Nüfus (1500-1522), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Elazığ 2008, s. 279-281.

474

C. Orhonlu, Aşiretlerin İskanı, s. 14.

475

Y. Halaçoğlu, İskan Siyaseti, s. 17.

476

Konar-göçerler kışın şehir veya kasaba yakınındaki eski iskan merkezlerinin bulunduğu sahalara konarlar yazın da daha serin alanlara göç ederlerdi.477 Karaman Eyaletinde

konar-göçerlerin yaylak ve kışlak hayatını şekillendiren en önemli faktör coğrafyadır. Eyaletin sahip olduğu yeryüzü şekilleri ve iklim şartları bu hayat tarzı için oldukça uygundur. Konar-göçerler, Kasım ayından Mayıs ayına kadar, Ormanlık alanlar, derin vadiler ve sahil kenarları gibi mutedil havalı alanlarda kışlarlardı. Buralar ılıman bir iklime sahip olduğu gibi kış şartlarında odun, su ve hayvanları otlama alanları vs. açılardan da en uygun yerlerdir. Kışlaklar zamanla sürekli iskan yerlerine dönüştürülmüştür. Mayıs ayından eylül ayına kadar da yüksek dağlar üzerindeki serin, bol otlu ve sulak düz arazilerde yazlarlardı. Karaman eyaletinde Tuz Gölünün batısı ve güneyi ile Konya'nın batısındaki dağlar ve Toroslar uygun yayla alanlarının bulunduğu yerlerdir. Hem kışlak hem de yaylakların bazı cemaatler tarafından müşterek kullanıldıkları da görülmektedir. Konar-göçerlerin temel yaşam alanlarını oluşturan yaylak ve kışlakların arasında birde ara bölgeler bulunmaktadır ki ilkbaharın ve sonbaharın geçirildiği ve daha çok köy civarları ve mezra alanları olan bu yerler yazlak ve güzlek olarak adlandırılırdı.478

Konar-göçerlerin yaylak ve kışlakları arasındaki gidiş gelişleri esnasında konaklayacakları yerde istedikleri kadar kalamayacakları ve üç günden fazla oturmamaları Kanunnamelerde hüküm altına alınmıştı. Konar-göçerler hayvanlardan elde ettikleri yoğurt, yağ, peynir ve yapağı gibi ürünlerden ihtiyaç fazlası olanları kondukları yere yakın bir