• Sonuç bulunamadı

2. YABANCILAŞMA KAVRAMI, TANIMI, TARİHSEL GELİŞİMİ,

2.2. Yabancılaşmanın Tarihsel Gelişimi

2.2.3. Karl Marx ve Yabancılaşma

Yabancılaşma deyince akla gelen ilk filozoflardan olan Marx, işe yabancılaşmanın en ayrıntılı tedavisini sağlamış ve güçlü bir şekilde çağdaş düşünceyi etkilemiştir.

17

Yabancılaşma (Entfremdung) kavramını Hegel’den, Genç Hegel’cilerden ve Feuerbach’tan etkilenimleri sonucunda kullanmaya başlamıştır (Parsak, 2010:6). Marx’ın yabancılaşmayı tanımlamasında Hegel’in etkisi büyüktür.

Marx yabancılaşma kavramının açıklanmasında Hegel’in felsefi davranışını takip etmiştir. Fakat o yabancılaşma için felsefeden daha fazla politik ve iktisadi alanda bir yer oluşturmuştur. Hegel onun zamanının ilahiyatçılarını ve filozoflarını takip ederek, bireylerin ruhsal yaşamalarındaki yabancılaşmanın temel psikolojik durumunu tanımlamıştır. Marx ise, onların çalışma yaşamlarındaki yabancılaşmayı tanımlamıştır. Böylece Marx manevi yabancılaşmanın yerine, emeğin yabancılaşması üzerine konuşmuştur. Ancak Hegel’in analizlerinde kullandığı iki yabancılaşma tanımını, Marx emeğin yabancılaşması üzerine yaptığı yorumlarda başlangıç noktası olarak kullanmıştır. Hegel’in “Phenomenology of Mind” isimli kitabında tartışılan "insanın evrensel özü" kavramı, Marx'ın insanın doğası üzerine olan düşüncelerini etkilemiştir. Hegel, insanlığın kendini gerçekleştirmesinin sonuçlarını fark edince, insanın evrensel özü olduğunu ileri sürmüştür. Marx da insanın temel doğasına inanmıştır ve çoğunlukla iş veya üretim faaliyetinde bu terimi kullanmıştır. Marx’a göre, emek, insanın varoluşsal faaliyetini temsil eder, onun özgür bilinçli faaliyeti yaşamını korumak için bir araç değildir, onun evrensel doğasını geliştirmek içindir. Marx, emeğin temel insan doğasına ait iki yönünün varlığından bahsetmiştir. Bu iki yön, duygusal varlığın ve sosyal varlığın bulunmasıdır. Marx için, insanın temel özellikleri bireysellik, toplumsallık ve duygusallıktır. Hegel için ise, bireysellik ve evrenselliktir. Marx için emeğe yabancılaşma, bireyin emeğinden ayrılması ve bireyselliğini kaybetmesidir. Erich Fromm, Marx’ın emeğe yabancılaşma ya da ayrılma durumunu şu şekilde tanımlar, “Yabancılaşma, bireyin deneyime sahip olmaması ve dünyanın bireye yabancı kalmasıdır”. Ürünler bireylerin kendi üretimi olmalarına rağmen, onların karşısında bir yabancı olarak kalırlar (Kanungo, 1982:12- 15). Yabancılaşma kavramının gelişimi incelendiği zaman görülmektedir ki, felsefi boyuttan, iktisadi ve siyasi arenaya geçişi Marx ile olmuştur.

Marx, Hegel ve Feuerbach’ın tanımlarından hareketle yabancılaşmayı teoriden pratiğe geçrmiş, bireyin hayatındaki gerçek parametrelere bağlı bir kavram halinde sunmuştur. Başka bir deyişle Marx, Hegel'in felsefesini soyuttan somuta indirgemiştir (Uysaler, 2010:29). Bu durum yabancılaşma açısından önemlidir. Marx’a göre, emeğin yabancılaşması insanoğlunun bir yazgısı değildir. Emeğin yabancılaşması durumu, insanın varoluşunun her yerdeki ve bütün gelecekteki sınırı,

18

ayrılmaz doğası değildir. Bazı sosyo-ekonomik örgütlenme biçimlerinin doğurduğu bir sonuçtur (Elma, 2003:20). Marx, Hegel’in savunduğu emeğin yabancılaşması görüşünü kabul etmez. İnsanın bağımsız olabileceğini, emeğinin serbest kalabileceğini ve kendisini bu döngüden kurtarabileceğini dile getirmektedir. Marx’ın bu görüşü, Hegel’in yabancılaşma kuramından ayrıldığı noktaların başında gelmektedir.

Marx’ın teorisinin önceliği ve en önemli noktası yabancılaşma kavramıdır. Bu bağlamda, “1844 Paris Elyazmaları” çok değerlidir. Marx, Elyazmalarında "yabancılaşmış emek" konusunu vurgulamıştır ve çalışan ile ürettiği ürünün arasındaki ilişkiyi değerlendirmiştir (Ergil, 2015:6). Marx’ın vurguladığı yabancılaşma şekli, emeğin ve insanın kendi gereksinimlerine, isteklerine yabancılaşmasıdır (Ofluoğlu ve Büyükyılmaz, 2008:114).

Marx, yabancılaşmanın toplumun gelişimini engelleyen ve insanlık tarihi üzerine büyük bir etki yapan önemli etkenlerden biri olduğunu savunmuştur. Marx, yabancılaşmanın çeşitli boyutlarda ortaya çıktığını ve yabancılaşmanın dört boyutta ele alınabileceğini işaret etmiştir. Bunlar; bireyin emeğine yabancılaşması, üretim sürecine yabancılaşması, doğaya yabancılaşması ve kendine yabancılaşmadır. Bireyin emeğine yabancılaşması, bireyin emeği sonucu ortaya çıkan ürün üzerinde kontrolünü kaybetmesi ve bunun sonucunda da bireyin emeği sonucu ortaya çıkan ürüne yabancılaşmasıdır. Zamanla kendi ürünü çalışanın karşısına, farklı ekonomik maddi bir varlık olarak çıkar. Çalışan kendisi asla alamayacağı veya almayacağı 'şey' ler üretmeye başlar (Ferguson and Lavalette, 2004:300). İnsanlık tarihince var olan yabancılaşma, kapitalist sistemde özellikle işçiler için çok yüksek seviyelere ulaşır. Üretim sürecine yabancılaşma ise, çalışanın üretim sürecinde kontrole sahip olamaması nedeniyle ortaya çıkmakta ve bunun sonucunda kişi yaptığı işi isteyerek değil, sadece zorunlu olarak yapmakta ve işine yabancılaşmaktadır (Fettahlıoğlu, 2006:34). Yapılan işe karşı isteksizlik öne çıkmış durumdadır.

Marx' a göre, doğaya yabancılaşma doğadan ayrılma anlamındadır. İnsanın doğaya hükmetme ve onu istediği gibi değiştirebilme ve geliştirebilme yetenekleri kapitalizmin getirdiği yabancılaşma ile birlikte bireyin insiyatifinden çıkar ve sonuç olarak birey doğaya yabancılaşır. Aynı zamanda doğaya hükmetme yeteneğini kaybeder.

19

Emeğine ve dürtülerine yabancılaşan birey, zekâsını ve yeteneklerini kullanamaz. Özgür olarak kendini ifade etmesi elinden alınan birey, farklılaşarak kendi öz varlığına yabancılaşır. Kendisine yabancılaşan birey; bu yabancılaşma durumunun, yaşamının bütün aşamalarını özellikle de diğer bireylerle olan ilişkilerini etkilemesi sonucunda toplumsal bir olgu oluşur (Marx, 1993: 29).

Veblen, Charles Wright Mills, Melvin Herbert Marcuse ve Melvin Seeman gibi düşünürler, Marks’dan sonra yabancılaşma konusunu ele almışlardır. Ayrıca bu düşünürler, Marksist yabancılaşma kavramının çağdaş yorumcuları olarak isimlendirilmişlerdir. Bunlardan C. W. Mills’e göre, çalışanların ellerinden, emekleri sonucunda üretilmiş olan birçok şey geçmektedir. Fakat kendilerinin bunları bizzat sahiplenememeleri neticesinde çalışanın kendi emeğine yabancılaşması durumu meydana gelmektedir (Şimşek, Akgemici, Çelik, 2008:572). Çalışan ortaya çıkardığı son ürünü tanımamaktadır.