• Sonuç bulunamadı

3. YÖNTEM

4.1. Baltacıoğlu’nun Edebî Eserlerindeki Eğitici Unsurlar

4.1.2. Yetişkinlere Yönelik Edebî Eserlerindeki Eğitici Unsurlar

4.1.2.2. Karagöz’ün Köy Muhtarlığı

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, 1930’lu yılların sonlarından itibâren ortaya çıkan Karagöz’ün yeniden canlandırılması çalışmalarında en çok çaba harcayan isimlerdendir. Onun Karagöz’ün Köy Muhtarlığı adlı bu piyesinde Karagöz, yoksul bir Anadolu köyünde muhtar olarak seçilmiştir. Piyes; yeni kurulan devletin dil anlayışı (dilde sadeleşme), halkçılık ve köycülük, Köy Enstitülerinin faydaları konularına ait alt mesajlar içermektedir. O, piyeste eski rejim ile cumhuriyetin karşılaştırılmasını yapar (Çıkla, 2007: 62-63) Aynı zamanda Karagöz’ün karşısına çıkardığı olumlu ve olumsuz tipler sayesinde “iyi” ile “kötü”nün karşılaştırmasını yaparak, iyiyi ve kötüyü ayırt edebilen birey yetiştirmek temeline dayanan eğitim prensiplerinden “şahsiyet ilkesi”ni gerçekleştirmek istemiştir. Piyeste Karagöz, Köylü ve Köy Öğretmeni olumlu tipler; Hacivat, Geveze, Zırzop ve Ezberci isimlerinden de anlaşıldığı gibi olumsuz tiplerdir.

Köyün muhtarı seçilen Karagöz, yüz yaşındaki bir ihtiyardan köyün sorunları hakkında bilgi alır. Hastalıklar yüzünden köyün nüfusunun azaldığını öğrenen Karagöz hastalıklarla mücadele etmenin yollarını arar. İlk olarak köydeki bataklığı kuruturlar, sonra köyü işgal eden sineklerden kurtulurlar. Mezarlığın bakımının yaptırılması, köyün ağaçlandırılması, köye radyo getirilmesi, lağımların kapatılması gibi başka önemli hizmetleri de yerine getirirler. Karagöz köy sorunlarının çözümü konusunda Hacivat, Zırzop, Geveze ve Ezberci’den destek ister, fakat onlar köylüyü küçük gördükleri için yardım etmezler. Bu sırada Köy Enstitüsü’nde okumuş bir öğretmen köye gelir ve uzun zamandır ihmal edilen bu köyün sorunlarını çözmede Karagöz’e yardım eder.

Baltacıoğlu diğer bazı eserlerinde olduğu gibi bu piyeste de köyün ve köy halkının geliştirilmesini amaç edinmiştir. Köylüye “iş birliği yapılarak her sorunun üstesinden gelinebileceği” mesajını vererek onları birlik olmaya yönlendirmek ister. Böylece o dönemlerde nüfusun çoğunun yaşadığı köylerin kalkınabileceğine inanmaktadır.

Piyeste Karagöz, Hacivat’ın konuşmalarında Arapça-Farsça sözcükleri fazlaca kullanmasından rahatsız olur. Baltacıoğlu piyesin şu kısmında dilde sadeleşmenin önemini vurgularken, Osmanlı zamanında kullanılan ağır, anlaşılması güç dili de eleştirmektedir:

Karagöz - Ey bunca yıldır bu kadar dil değişikliği oldu da sen bir türlü o kuruyasıca dilini düzeltmedin.

Hacivat - Benim dilimde ne var? Benim dilim kitap dili, ülema dili, efendim.

Karagöz - Eh, benim dilim de Türk dili, halk dili. (Tokatlar.) Hacivat - Ben bu dili medreseden aldım.

Karagöz - Ben de bu dili milletimden aldım. (Tokatlar.) Hacivat - Benim senin gibi nâdan, câhil, bî- behre ile işim yok.

Karagöz - Benim de senin gibi ana dilini söylemesini beceremeyen, içinde yaşadığı milletin öz dilini unutan Hacivatlarla işim yok. (Cumhuriyet Halk Partisi [CHP], 1941: 11-12)

Baltacıoğlu, Türk toplumunun en büyük sorunlarından biri olan halktan kopuk aydınların durumunu Karagöz’ün kendini kültürlü görerek böbürlenen Hacivat’a yönelttiği eleştiriler vâsıtası ile ortaya koyar:“Karagöz - Sen ne sersem herifsin Hacivat.

Halkı tanımazsın, halkla görüşmezsin, halktan adamları beğenmezsin. Üstelik ana dilini de konuşmazsın; yalnız lügat paralarsın.” (CHP, 1941: 13)

Köye ve köylüye büyük önem veren Baltacıoğlu, piyeste Karagöz’ün, köylüyü hor gördüğü için kovduğu Zırzop’u savunan Hacivat’a dersini vermesi ve ona köylünün ne demek olduğunu anlattığı şu bölümle yeni kurulan millî devlet içerisinde köylünün yerini ortaya koymaktadır:

Hacivat - Aman canım ne de olsa köylü şehirliden küçüktür.

Karagöz - Değil öyle, kalın kafalı Hacivat. Köylü ile şehirli arasında hiçbir ayrılık yoktur. Hepimiz biriz, kardeşiz.

Hacivat - Köylü hiçbir şey bilmez Karagöz. Karagöz - Çok şey bilir Hacivat.

Karagöz - Tarlayı sürmesini bilir; ekini ekmesini bilir; çok çocuk yetiştirmesini bilir; büyütmesini bilir. Çocuklarını askere göndermesini bilir. Yurdunu korumasını bilir; sıkıntı çekmesini bilir. Güçlükleri yenmesini bilir; Türk olduğunu bilir; milletinin ulu millet olduğunu bilir. (CHP, 1941: 25-26)

Karagöz’ün bu son sözleri aslında Baltacıoğlu’nun olmasını istediği köylünün resmidir.

Bu piyeste Baltacıoğlu, Köy Enstitüleri’nin ne kadar önemli olduğunu alt mesaj olarak vermektedir. Piyesin olumsuz tipleri; Hacivat, Zırzop, Geveze ve Ezberci’ye rağmen bu enstitüden mezun köy öğretmeninin her sorun karşısında bulduğu çözümler vesilesiyle Köy Enstitüleri’nin önemi vurgulanır:

Öğretmen - Öğretmenim. Öğretmenim ama yalnız okuyan ve okutan cinsinden değil. Yapmasını da bilirim. Ben Köy Enstitüsü’nde yetiştim.

Karagöz - Köy Enstitüsü de ne demek?

Öğretmen - Köylerin, köylülerin işine yarayacak öğretmenleri yetiştiren okul demek. Orada bahçıvanlık, demircilik değil, hastabakıcılık bile öğretiyorlar.

Karagöz - Aman ne iyi. Allah razı olsun bu okulları açanlardan. (CHP, 1941: 37)

Köy öğretmeni, Köy Enstitüsü’nde Baltacıoğlu’nun eğitim prensiplerine göre yetişmiştir. Bu öğretmen şahsiyet sahibi olduğu, girdiği sosyal ortama kolayca intibak edebilmiştir. Toprağa, suya dokunarak gerçek bir ortamda eğitim almıştır yani çevre prensibine uygun bir ortamda yetiştirilmiştir. Çalışma prensibine uygun yetişmiştir, çünkü bulunduğu sosyal çevrede seyirci olarak değil aktif bir katılımcı olarak yer almıştır. Verim prensibini yerine getirmiş, bilgileri öğrenmekle kalmamış onları faydalı bir ürün olarak meydana getirmiştir. Köy Enstitülerinde, köy ortamının bütün özellikleri öğretmenin bünyesine işlenmiştir ve o içinde yaşayacağı bu sosyal ortama uygun hale getirilmiş, yani başlatma ilkesi de uygulanmıştır. Sonuç olarak denebilir ki, bu piyesteki köy öğretmeni Baltacıoğlu’nun yetiştirmek istediği “yeni adam” tipine ideal bir örnektir.