• Sonuç bulunamadı

2.4.1. Çocuk Eğitimi

Baltacıoğlu'nun eğitim anlayışına göre çocuk eğitimi çocuğa şahsiyet kazandır- mak, yani öğretileni yapabilir hale getirmekle gerçekleşmelidir. Öğrendiğini yapabilir hale gelmemiş çocuk eğitilmiş sayılamaz. En başta çocuğu yetiştirecek ailenin eğitimli ve bilinçli olması gerekir. Baltacıoğlu’na göre çocukların kendilerine ait ayrı bir odalarının olması onların şahsiyetlerinin gelişmesinde önemli bir etkiye sahiptir. Ço- cuğa bilgiyi aktarmadan önce, her türlü imkânın hazırlanması şarttır.

Baltacıoğlu, Talim ve Terbiyede İnkılâp adlı eserini yazmadan önce okuduğu "Emile" ve yazarı J.J. Rousseau’nun etkisiyle de çocuğun doğa ile temas halinde ve iç içe olmasını arzu etmektedir. O’na göre çocuk, okul hayatı ile tanışmadan evvel doğaya ve çevresine ait pek çok bilgiyi edinmektedir. Yani, çocuk ilk bilgilerini kendi tecrübeleri sayesinde edinir. Bu yüzden çocuk doğa ile iç içe olmalı ve doğadaki faaliyetlerinde serbest bırakılmalıdır. Onun bu fikirlerinin oluşmasında Emile’nin tesirinin yanında Avrupa’da gördüğü açık hava okullarının da etkisi olmuştur.

Baltacıoğlu, çocuğun gelişimi üzerinde özellikle durmakta ve çocuk eğitimi hususunu çocuğun şahsiyetinin olgunlaşması merkezinde yoğunlaştırmaktadır. O’na göre çocuğun bünyesinde gelişme yeteneği var olmasa, şahsiyet çocukta ortaya çıkmazdı.

Öğretmenin ve ailenin görevi, eğitime yardım edecek ortamı hazırlamaktır ve çocuğun bu çevre ile ilişki kurmasını sağlamaktır.

Baltacıoğlu, çocuk eğitimini gerçekleştirirken de eğitim sisteminin beş temel prensibini uygulamaktadır. Ayrıca, çocuklarda gerçek eğitimin uygulanabilmesi için bazı kuralların neler olduğunu şöyle belirtmektedir:

o Çocuğun terbiyesi, dünyaya gözünü açtığı andan başlar. Onun için dünyaya gözünü açtığı andan itibâren onun terbiyesiyle uğraşınız!

o Çocuk her şeyi küçük yaşta öğrenir, en ihtiyar huyların bile kökleri en masum çağlardadır. Onun için çocuğa, doğduğu günden itibâren iyiyi sevdirmek, onu kötüden iğrendirmek fırsatını kaybetmeyiniz!

o Çocuk harekete, faaliyete muhtaçtır; başka türlü büyüyemez. Öyle ise çocuğu hareket ve faaliyet gösterebilecek bir yere koyunuz! Her şeyle oynamasına ve her şeyi karıştırmasına izin veriniz. Eğer etrafında zararlı şeyler varsa, onları önceden uzaklaştırınız!

o Çocuk da, büyük insan gibidir; hakkını ve hürriyetini bilir. Hürriyet, insanın tabii ve sosyal gelişimi için zarurî olan vâsıtaların, şartların adıdır. Eğer çocuktan bu şartları esirgerseniz, ,o da kötü olur, asi ve müntakim olur, istibdat için de iyi insan yetişmez.

o Çocuk birçok şeyler gibi, fikrini ifadeye, konuşmaya da muktedirdir, suya 'buva', gezmeye 'atta’ dedirtmek bönlüktür, tuhaflıktır. Doğrusunu söyleyiniz onları da kolayca öğrenir.

o Çocuk her şeyi öğrenmek, bilmek ister onun kadar bilgiyi öğrenmeye hırslı hiçbir yaratık yoktur. Onun için ona her şeyi öğretin ve daima doğrusunu söyleyin öğrenemeyeceği bir şey olursa, ne zaman öğrenebileceğini şimdiden haber veriniz.

o Çocuğa Cinden, Periden, Şeytandan, Kulyabanî’den bahsetmeyiniz. Lâyıkı ile müspet bir surette bilmediğiniz şeyleri inandığınız için görmüş gibi, bilir gibi söylemeyiniz, onu bozarsınız.

o Çocuk, samimiyete âşıktır, onlarla daima samimî olunuz, yalan söylemeyiniz, aldatmayınız, hoşuna gitmeyecek hareketler yapmak zorunda olsanız bile, sebebini söyleyiniz!

o Çocuklarınızı hiç dövmeyiniz, dayak 'cennetten çıkma' değildir. O azabın, hakaretin, zulmün en büyüğüdür... Dayak, ananın babanın çocuğuna tatbîk edeceği bir terbiye vâsıtası değil, emperyalist bir devletin müstemleke ahalisine tatbîk edeceği zulüm vâsıtasıdır. Dayak terbiye etmez, korkutur; dayak yetiştirmez, mutlaka bozar, yapmak istediğiniz bir hayırdır, dayak ise hayır yerine şer getirir..." (Baltacıoğlu, 1948: 12-14)

2.4.2. Halk Eğitimi

Cemiyet içindeki yaşantıya büyük önem veren Baltacıoğlu, insanların sadece toplum içerisinde yaşayarak mutlu olabileceklerine ve yalnız yaşayamayacaklarına inanmaktadır.

Halkın eğitim ve öğretiminin bu gâyeler doğrultusunda gerçekleştirilebilmesi için okul, vasfını halkevlerine yüklemektedir. Yeni kurulan cumhuriyetin inkılâplarının halka benimsetilmesi, manevî ve kültürel ihtiyaçların giderilmesi için özel ve müstakil evlere ihtiyaç vardır, bu evler de halkevleridir.

Halk için önerdiği öğrenimin hedefi, halkın en kolay şekilde okumasını ve medeniyet bilgisi ile donatılmasını sağlayabilmektir. Baltacıoğlu’nun önerilerini getirdiği dönemde henüz kurumlaşmış bir halk eğitimi söz konusu değildir. O, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde teşkilatlı bir halk eğitimi dairesinin kurulmasını ister.

Baltacıoğlu, halk eğitimi konusunda örgün öğretimdeki gibi hususî olarak planlanmış, konu, metod ve süreleri önceden belirlenmiş programları beğenmez. Her halk eğitimi kurumunun, kendine has özelliklerine göre program geliştirmesi gerektiğini düşünmektedir. O’na göre, halk eğitiminin hedeflerini gerçekleşebilmesi için okutmak, göstermek, yaşatmak yollarının izlenmesi gerekmektedir.

Baltacıoğlu, çocuk eğitiminde olduğu gibi halk eğitiminde de okuma-yazma öğretmenin ötesine geçmek istemektedir. Baltacıoğlu, toplumun okuma alışkanlığını geliştirebilmek için bireye daha ilkokulda iken gazete, dergi ve kitap okuma alışkanlığını kazandırmak; askerlik sürecinde okutmak; halkevleri aracılığıyla bunu yaygınlaştırmak, radyolar aracılığı ile okuma kampanyaları yapmak, gezici kitap sergileri açmak ve bunları uygulamaya geçirebilmek için de Kültür Bakanlığı’nda bir birim kurmak gibi önerilerde bulunmaktadır. (Türkkan, 2008: 111)

Baltacıoğlu’nun halkın eğitimi için mutlaka olmasını istediği Halkevleri ilk kez 1932’de Atatürk tarafından kurulmuştur. Millî devletin gözünde halk, devlet değerlerini de barındıran sosyal çevrenin kaynağıdır ve bu halkın devleti de kültürcü bir devlettir. Halkevleri bu kültürün yaşatıldığı yerlerdir. (Baltacıoğlu, 1950: 29)

Yine Baltacıoğlu’nun etkisi ile kurulan Köy Enstitüleri’nde de, İçtimâi Mektep eserinde dile getirdiği eğitim ilkelerinin varlığının etkisi görülür. Baltacıoğlu’na göre köylerin kalkınması Köy Enstitüleri’nde yetişen öğretmenler sayesinde olacaktır. (Baltacıoğlu, 1970: 2) Halk üniversitesi fikri de Baltacıoğlu’nun yine halk eğitimini gerçekleştirmek maksadı ile getirdiği bir yeniliktir. O’na göre, normal okul öğrenimi alamamış insanlar arasında imkânların var olmaması ya da uygun bir yetişme çevresinin eksikliği gibi sebeplerle eğitim alamamış fakat imkânlar sağlandığında kendisini geliştirebilecek, yetiştirebilecek insanlar vardır. Baltacıoğlu halk üniversitesi ile bu insanlara imkân yaratmayı ve kendilerini geliştirebilecekleri bir çevre sunmayı amaçlamaktadır.

2.4.3. Ahlâk Eğitimi

Bir milletin ahlâkını düzeltmeye, çevreden başlamak gerekir. Eğer çevre ahlâklı bir çevre değilse; okullarda verilecek terbiye böyle bir çevrede yıpranır, tükenir. Ahlâksız bir çevrenin okulları ahlâksız, adâletsiz bir memleketin eğitimi de adâletsiz olur. Eğitim, ahlâk, sanat, ilim, din tek tek fertlerin eseri değil toplumun eseridir ve o toplumun tarihinden doğmuştur.

Baltacıoğlu, okullardaki ahlâk eğitimini, birçok kimsenin sadece ahlâk derslerinden ibaret gördüğünü belirtir. Hâlbuki ahlâk hayat mahsûlüdür ve herhangi bir ders gibi öğretilemez. Ahlâkî kuvvetlerin kuru bir eğitim ve öğretimle gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Çünkü bunlar toplum kaynaklı kuvvetlerdir. Ahlâkın yeşerebilmesi için sosyal çevre lâzımdır. Okul, fertlerine toplum hayatı yaşatmak için uygun bir çevredir. Okullar toplumlarının idealine bağlıdırlar. Okulun vazifesi toplumun ahlâkî idealini yaşatmak olmalıdır. Okul, fertlerine toplum hayatı yaşatmak için uygun bir çevredir. Okullar toplumların idealine bağlıdırlar. Baltacıoğlu'na göre, çağdaş toplumda ahlâk köklü değişikliklere uğramaktadır. Dinden kaynaklanan bir ahlâk anlayışı, yerini ilimden kaynaklanan bir ahlâk anlayışına bırakmaktadır. Demokraside ahlâkî kültürün temelini şahsiyetçilik oluşturur. İşte Baltacıoğlu da ahlâkı, şahsiyetçilik olarak anlamaktadır. Çocukta ahlâkî şahsiyetin teşekkül edebilmesi için, onun sosyal bir hayat yaşaması gerekmektedir. Dolayısıyla ahlâk bir fikir, bir kavram, bir felsefe değil bir davranıştır.

2.4.4. Din Eğitimi

Baltacıoğlu’na göre din de ahlâk gibi cemiyetin yaşattığı bir olgudur. Din cemiyetle zuhûr etmiş, cemiyetle olgunlaşmıştır. Din tarihin ilk dönemlerinde de vardı, günümüzde de var olmaya devam etmektedir ve istikbalde de var olacaktır. Bu yüzden O’na göre din olgusu en başta toplumu ilgilendiren toplumdan yaşam kaynağını alan bir olgudur. Dinîn yaşanmadığı cemiyetlerde bulunan okullarda ne kadar din eğitimi verilirse verilsin bu bireyin dini yaşaması için yeterli değildir. Okullar; ahlâk meselesinde olduğu gibi din meselesinde de toplumun yaşattığı ve bireye verdiği dinî değerleri geliştirmekle mükelleftir. Dinin yaşanmadığı bir memlekette, okullarda eğitim ile bireye kazandırılmaya çalışılan din öğretisinin yetersiz kalacağı bir gerçektir. O bu

düşüncelerden sonra dinsiz bir bilimin, bilimsiz de bir dinin olamayacağı sonucuna varmaktadır.

Türkiye’de Batılılaşmanın benimsenmeye başlamasıyla, din eğitiminin devlet okullarında bile zamanla önce azaltılıp, sonra kaldırılması toplumsal değişimde dine fazlaca ehemmiyet vermeyen bir yapının hâkim olması Baltacıoğlu’nun din eğitimi hakkındaki görüşlerini açıklaması için uygun bir zemin sağlamamıştır. (Göçeri, 2003: 49)

Baltacıoğlu, sadece okullarda din eğitiminin verilmesiyle geçlerin dindar olacakları kanâatinde değildir. O’na göre din meselesi her şeyden önce bir toplum meselesi, bir hayat meselesidir. Eğer din toplumda yaşamıyorsa okullarda derslerle, nasihatlerle verilecek bir din eğitimi kısır kalmaya mahkûmdur. Baltacıoğlu’na göre din sosyal bir varlıktır. Din toplumla doğmuş, toplumla yaşamış, toplumla buhrâna girmiştir. Din eskiden beri vardır ve gelecekte de var olacaktır. Çünkü Sosyoloji ilmî bu gerçeği ortaya koymuştur. O halde dinsiz ilim, ilimsiz de din olmaz. Baltacıoğlu dinî eğitimin telkin edilerek ve öğretilerek gerçekleşebileceği kanâatindedir. (Baltacıoğlu, 1916/1996: 35)

2.4.5. Meslek Eğitimi

Baltacıoğlu’na göre, meslekî eğitimde okullar yalnızca günlük hayatı idame ettirecek meslekî bilgiler vermekle yetinmemeli, o mesleğin şahsiyetini de vermelidir. Bu okullarda eğitim görmüş bireyler cemiyet hayatına uyum sağlayacak kişiliğe de sahip olmalıdır. Meslek çevreleri, mesleğin verildiği okullar olmalıdır ve o okullarda okuyacak çocuklar bu çevreyi yaşamalıdır.

Baltacıoğlu’na göre, iş doğal bir yaşama biçimidir ve iş içinde eğitim yapılmalıdır. Baltacıoğlu’na göre bir işi yapacak kişi, o işin sanatçısı olmalıdır.