• Sonuç bulunamadı

Baltacıoğlu’nun Eğitim Sisteminin Temel Prensipleri

2.3. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun Eğitim İle İlgili Temel Görüşleri

2.3.2 Baltacıoğlu’nun Eğitim Sisteminin Temel Prensipleri

Baltacıoğlu; Sosyoloji, Psikoloji ve Sosyo-Psikoloji bilimlerinin verilerine göre şekillenen bir değişim telakkîsiyle eğitim felsefesinin ilkelerini oluşturur. Baltacıoğlu; bu temel prensiplere “İçtimaî Mektep” adlı eserinde yer vermiş ama bu prensipleri sınıflandırmamıştır. Bu eserinden sonra kaleme aldığı “Toplu Tedrîs” ve İçtimaî Mektep’in ikinci baskısında beş madde halinde bir sınıflama yapmıştır (Akar, 1985: 55).

1. Şahsiyet prensibi. Baltacıoğlu’na göre, eğitim insana sadece belli bir çalışma

çevresine ilişkin malumatlar vermemeli, aynı zamanda o alan ile ilgili şahsiyeti de kazandırmalıdır. O, insan yetiştirmenin amacını ulusun değerlerini ve çağın yöntemlerini kazandırmak olarak da açıklamaktadır. Yalnız bu kazanımlar kişinin öğrenme zekâsına ve bunun gibi başka sebeplere göre de farklılık gösterebilir.

Psikolojik durum, sosyolojik yetenekler, beden yapısı ve fiziki gelişim kişiyi oluşturan ögeler olarak sıralanabilir. Yani bir kişiliğin ortaya çıkabilmesi için bireyin huyunu ve niteliklerini meydana getiren öğelerin iyi tatbîk edilmesi ve buna uygun eğitim-öğretim metodunun uygulanması gerekmektedir.

Okul, bilim dallarına ait bilgilerin öğretilmesinde önemli bir yere sahiptir. Ancak okulun esas gâyesi salt bilgi vermekten öte, kişinin şahsiyet kazanmasını sağlamak olmalıdır. Şahsiyetli insanı, toplumla uyum içinde yaşayan ve toplum için faydalı eserler meydana getiren insan olarak tarif eden Baltacıoğlu, şahsiyetsiz insanın ise çevresine uyum sağlamaktan yoksun olduğunu belirtir. Böylece eğitimin amacını; çocuğu şahsiyet sahibi bir birey haline getirebilmek için, onu sosyal hayata hazırlamak olarak görür. Şahsiyet oluşturabilmenin metodunu ise şöyle özetler: "Gerçek şahsiyetler

ve onların gerçek üfûleleri ancak gerçek cemiyetlerin tabiî ve aslî müesseseleri içinde yapılan gerçek ve tam faaliyetlerle teşekkül edebilir." (Baltacıoğlu, 1942a: 29)

“Kişilik” mefhumunu bireye, kendi milletinin millî ve manevî hassasiyetlerinin benimsetilmesi olarak değerlendiren Baltacıoğlu; kişilik sahibi insandan bahsederken eğitimin somut etkilerinin bireyde zuhûr etmesini ve her toplumun ulusal şahsiyetini kazanmış kişileri kastetmektedir. Bir ulusun yaratmak istediği asıl bireyler millî eğitim görmüş ve millî şahsiyetlerine kavuşmuş bireylerdir.

Bu değerlendirmelerinden de anlaşılacağı gibi Baltacıoğlu’nun, bireyin eğitilmesinden kastı, yalnız kuramsal bilginin bireye aktarılması değil, bu bilginin günlük hayatta tatbîk edilmesidir. O, günlük yaşamda tatbîk edilmeyen eğitim prensiplerinin, ihtiyaçları karşılayamadığına inanmaktadır. Gerçek şahsiyetlerin, somut davranışları ile kendini gösteren bireyler olduğunu söylerken aslında, kendisinin eğitim algısındaki somutluk (müşahhaslık) ilkesine vermiş olduğu öneme de dikkat çekmektedir. Millî kimliğin araçları olan din, dil ve sanatı olduğu gibi, kişiliği de saf bir varlık olarak görmektedir.

2. Çevre prensibi. Eğitim alacak bireyin aklî münasebetler ihtivâ ettiği bütün

saha çevreyi oluşturmaktadır. Çevrenin insan kişiliğinin oluşmasındaki etkisi, bireyin sağlam bir şahsiyete sahip olmasında büyük önem taşır.

Çevrenin önemini sık sık vurgulayan Baltacıoğlu, şahsiyet sahibi bireylerin gerçek bir çevre içerisinde yetiştirilebileceğine inanır. Uygulanacak her eğitimin kendine has bir çevresinin olduğunu düşünen Baltacıoğlu eğitimin, kendisine has olan bu çevrede verilmesi gerektiği görüşündedir.

Çocuk doğal çevresinde, yani kendisine en uygun çevrede eğitime tabi tutulmalıdır. Bir topluluk içinde yetişmesi gereken çocuğun, bir yandan da içinde bulunduğu toplumla duygu paylaşımı yapabilmesi sağlanmalıdır. Yani çocuğun tâbi tutulduğu eğitim sisteminde hem fiziki hem de toplumsal çevrenin etkileri göz ardı edilmemelidir.

Baltacıoğlu okulun bireye sosyal bir varlık olduğunu fark ettirmede, gerekli olan bilgi ve yetenekleri kazandırmada önemli bir görevi olmasına rağmen, tek başına bu görevleri yerine getirmekte yetersiz kalacağını düşünmektedir. Birey; eğitimin temel amacı olan kültürel kişiliğini ve teknik kişiliği yalnızca gerçek çevrelerde kazanabilir (Baltacıoğlu, 1967: 81).

Baltacıoğlu şahsiyet sahibi bireyin; aile, millet, devlet ve insaniyetten oluşan çevreler içerisinde, aynı zamanda meslekî bir çevrede yetişmesi gerektiği görüşündedir (Baltacıoğlu, 1942a: 32).

Çevre prensibine göre eğitimin muhîti, toplumsal yani işlevsel bir yaşam alanıdır. Bu sebeple Baltacıoğlu’nun çevreden kastı; mahalle, köy, şehir değil kişiyi meslekî olarak da besleyebilecek alanlar olan atölye, işlik, büro, sahne, gazete, deniz, toprak gibi gerçek muhîtlerdir (Baltacıoğlu, 1944a: 97).

3. Çalışma prensibi. Baltacıoğlu’nun şahsiyet ve çevre prensiplerini tamamlar

nitelikte olan çalışma prensibine göre; eğitim gören birey, içinde yaşadığı muhîtte gerçekleşen olaylara karşı tepkisiz olmamalıdır. Çocuğun, faydalı fiiller icrâ ederek sosyal hayat içerisine katılması sağlanmalıdır. Eğitim tek taraflı ele alınmamalıdır. Eğitimin verimli olması, onun tüm yönleriyle ele alınması ile mümkündür. Bu yüzden çalışma ilkesine göre, okullar soyut bilgilerin verildiği mekânlar değil, gerçek yaşamda icrâ edilebilecek bilgilerin verildiği mekânlar olmalıdır. Ayrıca Baltacıoğlu; okulları millî değerleri ve çağın yöntemlerini öğreten, gerçek hayat dışındaki gerçek şahısların mekânı olarak da ifadelendirmektedir. Çalışma prensibine göre; adam, ulusal kültürü ve çağının tekniğini, gerçek çevreleri içinde çalışarak, yaşayarak kazanır, benimser (Baltacıoğlu, 1942a: 34).

4. Verim prensibi. Baltacıoğlu’na göre; gerçek bir çalışmanın neticesi, gerçek

bir eser olmalıdır. O, verimden kastını şöyle ifade eder:

Gerçek bir travayın şartı gerçek bir eser, bir randıman elde etmektir. Gerçek randımandan maksat sosyal değer taşıyan eser demektir. Terbiyenin mevzuu olan insan gerçek bir hayat çevresinde yaşayacak, gerçek bir travay yapacak, fakat mutlaka gerçek bir eser verecektir. (Baltacıoğlu, 1942a: 35)

Baltacıoğlu günlük hayatta kullanılabilecek, faydalı bir eser meydana getirmeyi çalışmanın temeli olarak ele almıştır. Amaçlanan gerçek fayda; toplum açısından bir anlam ifade eden, bir işe yarayan ürün oluşturmak anlamına gelmektedir.

Baltacıoğlu’nun eğitim sisteminin temel prensiplerinden birisi olan verim prensibinde, eğitime tâbi tutulan birey harcadığı emek sonucunda işe yarar bir ürün meydana getirerek toplumsal bir faydanın kaynağı olacaktır. Örneğin; eğitilen birey marangoz ise yapılan sandalyeler kullanılabilecek ve ticari faaliyetlerde boy gösterebilecek şekilde olacaktır.

Aile, okul gibi tüm çevrelerde verilen eğitim, verimli olmalıdır. Eğer eğitim bireyde kendinden beklenilen kültür kişiliğini ve teknik kişiliği oluşturabiliyorsa verimlidir, oluşturamıyorsa da verimsizdir.

Eğitimin gâyesi, bireye ait olduğu milletin değerlerini ve çağın bilim yöntemlerini kazandırmak olarak ele alınabilir. Uygulanan eğitim bu iki hedefe ulaşabiliyorsa görevini yerine getiriyor demektir. Bu hedeflere ulaşmak bazen gecikebilir, çünkü eğitim geniş zaman dilimlerine yayılmış bir süreçtir. Eğitime; ilkelerine ve kuramlarına, oluşturduğu eserlerin vasıflarına ve miktarına göre değer biçilebilir. Yani eğitim, meydana getirdiği eserin verimine göre değerlendirilir.

Baltacıoğlu verimi; “Gerçek randımandan maksat, sosyal değer taşıyan eser

demektir.” diyerek tanımlar (Baltacıoğlu, 1942a: 35). Yani Baltacıoğlu’nun “verim”

anlayışı; uygulanan eğitimin sosyal hayatta karşılaşılan gereksinimleri ne kadar karşıladığı ile orantılıdır.

5. Başlatma prensibi. Başlatma prensibi, Baltacıoğlu’nun prensiplerinin

sonuncusudur. Baltacıoğlu, Başlatma Prensibi’ni şu şekilde ifade etmektedir:

Elimizde olan travayları yaptırmak alınması elimizde olan kişilik randımanlarını sağlamak. Buna "Başlatma" diyorum. Demek ki, eğitim kişiliği bütün olarak kazandırmak değil, yalnız başlatmadır. Eğitim, sosyal yaşayışa henüz elverişli olmayan çocukları sosyal çevre içinde, sosyal travaylarla, sosyal randıman sağlayarak, sosyal kişilik edinmeye başlatmaktır. (Baltacıoğlu, 1935b: 121)

Baltacıoğlu’nun başlatma prensibi, eğitim ile çocuğa verilmesi gerekenlerin belirlenmesidir. Bu prensip; dar bir alanla sınırlanmış okulda verilen eğitimin çocuğa gerçek bir kimlik kazandırabilmek için taşıması gereken nitelikleri belirler. Başlatma prensibinde esas amaç, kısa bir süre içinde çocuğu gerçek hayata hazırlamaktır. Çünkü Baltacıoğlu’na göre konusu ne olursa olsun, eğitimin temel amacı çocuğu gerçek hayata hazırlamak ve ona gerçek şahsiyeti kazandırmaktır. Okulda verilecek eğitim kişiyi gerçek hayata hazırlamakta yeterli değildir, fakat bu eğitimden sonra kişi deneyimleriyle ve başarılarıyla eksiklerini tamamlamalıdır. Başlatma prensibi sadece temel eğitimin en etkin bir biçimde nasıl verileceğini ifade eder.

Çocuklara okul çevresi içerisinde yaptırılması mümkün olan hayat tecrübelerinin yekûnu ’inisiyasyon’ dediğim fiili teşkil eder. Terbiye bir

inisiyasyondur; her şey değildir. Terbiyenin vazifesi hayata hazırlamaktır yoksa bütün hayatı yaşatmak değildir. (Baltacıoğlu, 1942a: 40)

Baltacıoğlu okullarda verilecek olan terbiyenin sadece temel terbiyeden ibaret olması gerektiğine dikkat çekmekte ve başlatma prensibini kişiyi yaşama alıştıran bir devre olarak ifade etmektedir.

Baltacıoğlu’nun bu beş prensibi birbiriyle bağlantılıdır. Bu ilkeler bütünüyle uygulandığında ise başarının anahtarı ortaya çıkacaktır.