• Sonuç bulunamadı

Karacadağ'da kayak

Belgede Diyarbakır Karacadağ (sayfa 32-68)

Fotoğraf: Burhan Çelik

Diyarbakır

Gençlik ve Spor Müdürlüğü'nün organize ettiği 'Karacadağ Kış Yürüyüşü' programıyla 400 genç kayak yapma imkanı buldu. Karacadağ'ın eteklerine ilk kez çıkan gençler kayak yaparak doyasıya eğlendi. ..

Karacadağ'da ilk etapta 1,5 kilometrelik yolu aştı. Ardında Karacadağ'ın zirvesine ulaşan gençler, burada kayak yapma imkanı buldu.

Diyarbakır

Doğa Sporları Gençlik Kulübü,

Diyarbakır

Ticaret Meslek Lisesi Doğa Sporları Kulübü ve Dağcılık Federasyonu

Diyarbakır

İl Temsilcisi Abdurrahim Ekin'in de katıldığı kayak programı renkli geçti. . Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Abdullatif Umut, bu programı düzenlemekten dolayı mutluluk yaşadıklarını söyledi. Gençleri kayakla tanıştırmanın mutluluğunu yaşadıklarına dikkat çeken Umut, şimdiye kadar kayakla tanışma imkanı bulamayan gençleri bir araya getirdiklerini söyledi. . Gençlerin mutluluğunu paylaştıklarına dikkat çeken Umut, güzel anların yaşandığına vurgu yaptı. Farklı projelere imza atmaya çalıştıklarını anlatan Umut,

"Şimdiye kadar hiç kayakla tanışmayan 400 gencimizi kayakla tanıştırdık. Çok güzel anlar yaşandı. Gençlerimiz çok mutlu oldular. Onların mutluluğu bizim mutluluğumuzdur." dedi. . Çoğunluğu lise öğrencilerinden oluşan öğrencilerin ilk defa kayak yapma imkanı bulduğunu anlatan Umut, öğrencilerin boş zamanını bu şekilde değerlendirdiklerine dikkat çekti. Gençleri kötü alıkoymayı planladıklarını söyleyen Umut, şöyle konuştu: .

"Gençlerin devlete millete faydalı gençler olmaları için etkinlikler yapmaya çalışıyoruz. Bunun için farklı projeler üzerinde çalışıyoruz. Bu projeyle de hem

Diyarbakır

Gençlik Spor ve Müdürlüğü'nün organize ettiği 'Karacadağ Kış Yürüyüşü' programıyla 400 genç kayak yapma imkanı buldu.

Diyarbakırlı 400 Genç Karacadağ'da Kayakla Tanıştı

gençlerin kayak yapma imkanı bulmasına ön ayak olduk hem de gençlerin bir araya gelmesini sağladık. Bu herkesin toplumsal sorumluluğudur. Herkesin bu konuda duyarlı olması lazım." .

Dağcılık Federasyonu

Diyarbakır

İl Temsilcisi Abdurrahim Ekin ise böyle bir programın yapılmasından dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Gençlere hitap eden önemli bir programın ortaya konduğuna dikkat çeken Ekin, öğrencilerin büyük bir bölümünün ilk defa Karacadağ'a çıkma fırsatını bulduğunu anlattı.

Programın yapılış amacının da bu olduğunu dile getiren Ekin, ciddi bir desteğin olmasından dolayı mutluluk duyduklarına dikkat çekti. .

Daha önceki gezilerde en fazla 15 kişilik grupları götürebildiklerini ifade eden Ekin, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nün desteğiyle 400'den fazla öğrencinin kayakla tanıştığını dile getirdi. (Cihan Haber Ajansı) 29.02.2012

Kayak yapmak isteyen Karacadağa gidiyor

11 Ocak 2011 günü birlik olarak kayak yapmaya gelen vatandaşlar, Türkçe ve Kürtçe müzik eşliğinde kar üzerinde halay çekip, mangal keyfi yapıyor. Şanlıurfa'nın Siverek İlçesi'nde 1919 rakımlı olan volkanik Karacadağ'daki kayak merkezi yeni sezonu açtı. Şölen havasında açılışı gerçekleştirilen Karacadağ'da oldukça renkli görüntüler yaşanırken, en çok ilgiyi çevre köylerden şalvar ve poşularıyla kayak yapmaya gelen köylülerin gösterileri çekti. Sıcak iklim bölgesinde bulunan Şanlıurfa'nın en yüksek bölgesi Siverek İlçesi'ne bağlı Karacadağ'da, 1998 yılında hizmete giren Karacadağ Kayak Merkezi'nin yeni sezon açılışı yapıldı. Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Malatya gibi çevre illerden çok sayıda vatandaşın geldiği Karacadağ'da, pist uzunluğu 300 metre, genişliği ise 500 metre olan kayak merkezinde kaymanın tadını çıkardı.

Türkiye`de en ucuz kayak keyfi'nin yaşandığı Karacadağ'da, kayak ücreti alınmazken, tesiste günlük olarak 20 liraya kayak takımları kiralanarak vatandaşların hizmetine sunuluyor. Bölge insanının vazgeçilmez tutkusu haline gelen Karacadağ'da kayak yapmayı kendi kendilerine öğrenen ve zirvesinde botsuz kayan köylülerin zaman zaman yaptıkları akrobasi hareketler, davetlilerin beğenisini kazanıyor.

Şalvarları, poşularıyla kayak yapan köylüler, kayak severleri Karacadağ Kayak Merkezi'ne davet etti.

Günü birlik olarak kayak yapmaya gelen vatandaşlar, Türkçe ve Kürtçe müzik eşliğinde kar üzerinde halay çekip, ardından mangal keyfi yaparak günün yorgunluğunu üzerlerinden atmaya çalışıyorlar. Faik Bulut'un Karacadağ izlenimleri üç ünlü vadi ve su kaynağı görüyoruz: Çelkani (Kırk gözeler), Eyyüppınar ve Zirkevi.

Her taraf guni (yani geven), taş ve kayayla kaplı. Göçerler üç kısım: İlki konar göçerler; yazı yaylada, kışı Ceylanpınar, Viranşehir ve Çınar tarafında ovada geçiriyorlar. Tek geçim kaynakları hayvancılık. İkincisi, dağ çevresindeki köylerde yerleşik olanlar. Sadece yazın hayvanlarını Karacadağ'a götürüyorlar, sonbahar ve kışın köylerine dönüyorlar. Üçüncüsü eskide kalan bir göçerlik türü. Bölgenin yerlisi olmayıp dışarıdan gelenler. Beritanlılar aşireti gibi.

Karacadağ'ın doğu yüzü Diyarbakır'a, Çınar ilçesine bakıyor. Ovabağ, Kalecik, Leblebitaş (Çepeniya) ve Karasungur (Geliyebukan) köylerini geçiyoruz.

Burada volkanik patlamalar sanki dün yaşanmış gibi, arazi 50 kilometre boyunca uzanan bir kömür deposunu andırıyor. Bir yandan da bazaltların içinden ağaçlar fışkırıyor. Diğer etekte göremediğimiz pirincin hasını, muhtarın tarlasında bulduk.

Yöre pirinci deyince durmak lazım! Taşlık ve soğuk suyla beslenen toprakta yetişiyor.

Yedi yılda bir ekilmesi gerek, yoksa toprağın bereketi kalmaz. Arazinin yapısına göre bire 60 ürün verebilir. Bir ölçeğe dört beş ölçek su koymak lazım ki, beyler sofrasının pirinci kıvamını bulsun! Ahmed Arif bam telini yakalamış: 'Karacadağ'da çeltikler/

Bir kız çocuğunun gözyaşı gibi/ Ayak bileğinde bir dizi boncuk/ Sol omzunda nazarlık/ Dağ başında unutulmuş, üşümüş/ Minicik bir aşiret kızının/ Damla damla, berrak olur pirinci/ Kamyonlarla, katır kervanlarıyla/ Beyler sofrasına gider' Gıre Bedro'da (Bedro Tepesi) bulunan obadakiler Şahin aşiretinden. Zazaca ve Kurmanci konuşuyorlar. Anlattıklarına göre 300, 400 yıl önce Bingöl tarafından gelmişler. Bir paşanın hışmına uğrayan kardeşler dört bir yana göçmeden önce kendi aralarında bir parola belirlemiş: Şeva reş, şuva reş; miya qer, berxe ber.' (Kara gece, kara nadas; karakoyun ve önündeki kuzu.) Bu sayede yüzyıl sonra birbirlerini bulmuşlar. Onlar da yaşamlarından şikâyetçi ama başka meslek olmayınca köy ile

yayla arasında idare etmeye çalışıyorlar. Yöredeki biricik deve sürüsü bu göçerlerin mülkiyetinde (2).

Diyarbakır Karacadağ kilimlerinde malzeme ve teknik

Özellikle düz dokuma yaygılarda büyük zenginlik ve çeşitlilik söz konusuyken zamanla yok olma aşamasına gelmiştir Hayvanlardan kırkılan yünler temizlenir,yün tarağında taranarak koyun pisliği ve ot dikenleri temizlenir.taranan yünler teşi denen eğirme aletiyle ip haline getirilir,son zamanlarda fabrikasyon ipler kullanılmaya başlanmıştır.

Elle eğrilerek kullanılan ipler kilime güzellik katar.Elle eğrilmiş yünün büklümleri uzunluğuna paralel olarak ayarlanmış liflerle birlikte gevşektir ve kilim yüzeyine pürüzsüzlük vermektedir, bu da kullanılan renkleri güzelleştirerek parlaklık kazandırmaktadır (93).

Yörede üretilen kilimlerde çoğu zaman çözgüler boyanmadan kullanılmasına rağmen ,atkı iplikleri galepler (çileler) haline getirilerek boyanmaktadır. Boyamada ise yörede bulunan çeşitli bitkilerin yaprak,meyve,kabuk ve köklerinden doğal renkler elde edilmektedir. Ancak sentetik boyaların kolay olması nedeniyle devreye girdiğini görüyoruz.

Karacadağ kilimlerinde kullanılan renkler kırmızı veya tonları, sarı veya tonları,beyaz,siyah,mavi,yeşil veya tonları,mor,gri,kahverengi veya tonlarıdır. Teknik olarak da kilim,cicim veya iki tekniğin de bir arada kullanıldığını görüyoruz Daha önceleri yer tezgahları kullanılırken,ıstar tezgahları ve modern tezgahlar kullanılmaya başlanmıştır.

Diyarbakır Karacadağ kilimleri kullanıldıkları yere göre taban kilimi,yolluk kilimi,seccade,divan kilim,duvar kilimi,yastık kilimi,minder kilimi olarak ayrılmaktadır. Karacadağ kilimleri, geometrik,stilize hayvan ve bitki motifleri ile süslenmiştir.Düz dokumalarda genellkikle geometrik şekillerin bir araya getirildiği kompozisyonlar ya da geometrik tarza uydurulmuş stilize edilmiş hayvan ve bitki motiflerinden oluşturulmuş kompozisyonlar dikkati çeker.Düz dokuma tekniğinde desen oluşturma yapılan bir desenin ardından yeni bir desen işleme gibi kolaylıklar sağladığından kompozisyon oluşumları bir anlamda zorunluluk sonucu ortaya çıkmaktadır.Teknik olarak yatay iplik sıralarıyla dokunan yaygıların nakışlarının geometrik veya geometrize edilmiş olması kaçınılmaz bir olaydır.

Karacadağ kilimlerinin birçoğunda kenar su çerçevesi kullanılır.Su

bordörü olarak en çok zikzaklar,meandırlar içinde geometrik şekilleri olan

altıgen,devetabanı,küçük kurbağa gibi motifler kullanılır. Kilimlerde kullanım

alanına göre tek parça veya iki parçadan(iki şak) yapılarak birleştitildiği

örnekler de bulunmaktadır. Kilimlerin çoğu orta kısmında üç göbekli, beş

göbekli kompozisyonlara sahipken sadece uç ve orta kısmında motiflere sahip

kilimler de dikkati çeker. Kilim örneklerinde bir diğer özellik ise göbekli işlemelerin dışında bir düzen içerisinde sıralar halinde kuşak kuşak kompozisyonların da oluşturulduğudur (93).

Karacadağ'da Hane Yapısı

Karacadağ'da ortalama hane büyüklüğü genel olarak on (10) kişidir. Ancak hanenin yapısı, sosyal konumuna ve yaşam devinimindeki yerine göre farklar gösterebilmektedir. Karacadağ'da, erkek soyundan üç kuşağın, yani dede, babaanne, baba, anne ve çocukların bir arada yasadığı hane yapısı egemen olmamakla beraber oldukça yaygındır. Bu tür “geniş aile” yapılarında aynı hanede yasayanların sayısı on (10) veya on kişinin üzerinde olmaktadır. Ancak erkeklerin bir kısmı, maddi durumları uygun olursa ve geçimlerini babalarından ayrı olarak sağlayabiliyorlarsa, evlenip ilk çocukları dünyaya geldikten sonra ayrı bir eve çıkabilmektedir. Bu tür hanelerde yaşayanların sayısı üç kişiden on kişiye kadar değişebilmektedir.

Karacadağ'da, haneleri birbirlerine sıkı ilişkilerle bağlı, birer ekonomik ve sosyal birim olarak kabul etmek gerekmektedir. Haneler kendi içlerinde yaş ve cinsiyete dayalı belli hiyerarşik yapıya sahiptir. Ayrıca kendi geçimlerinden birinci derece de kendileri sorumludur. Örneğin ayrı bir eve çıkma kararının neye bağlı olduğu sorusuna, tüm köylerde hanenin kendi geçimini sağlayabilmesi yanıtı verilmiştir. Ayrıca köylerin yarısından fazlasında aile içinde özellikle kadınlar arasındaki güç ilişkilerinin de önemli bir faktör olduğu söylenmiştir. Kimi köylerde (örnegin Çömçeri) evli erkek çocuk aileden ayrılmaya karar verdiğinde kendine miras kalacak olan toprağın zilliyetini ve kendine düşecek hayvanları da almakta ve miras paylaşım zamanında ailenin mal varlığı evde kalan erkek kardeşler arasında bölüşülmektedir.

Hanelerinden ayrılan evli erkek çocukların aileleri ile ilişkileri sıkı bir şekilde devam etmektedir. Köyü ilgilendiren konularda karar alınacağı zaman bir çok haneden oluşan bir aileyi bir tek kişi temsil etmektedir. Ayrıca hanenin dışarıdan yardım almasını gerektiren bazı ekonomik ilişkiler (borç alıp verme, hayvan otlatma vs.) geniş aile içinde alınan kararlarla yürütülmektedir. Bu tür ilişkilerin özellikle, göreceli olarak daha güçlü ve zengin ailelerde yoğun olarak sürdüğü gözlemlenmiştir.

Yoksul ailelerin ise çeşitli nedenlerle bu tür ilişki ağlarının dışına çıkmış veya çıkartılmış olduğu tahmin edilmektedir. Kadınların karar mekanizmaları dışında bırakılmaları, geleneksel yapıya hakim olan erkek egemen yaklaşımın bir yansıması olarak belirmekte,bu tür ilişkilerde kadınlar dışlanmaktadır. Ancak kadınlar karar mekanizmalarına gizli olarak etki edebilmektedirler.(32)

Karacadağ'da Konut Durumu

Karabahçe ve Yarımkaş yerleşim birimleri dışındaki köylerde konutlar birbirlerine büyük benzerlik göstermektedirler. Bunlar çoğunlukla eski, tamir görmemiş ve ortalama iki odası olan evlerdir. Yakacak olarak hemen her yerde tezek kullanılmaktadır. Nadiren bazı yoksul hanelerin ve yaylada kalanların yakacak olarak geven (Astragalus) bitkisinden yararlandığı da söylenmiştir.

Karabahçe ve Yarımkaş köyleri dışında diğer köylerde yenilenen veya genişletilen eve rastlanmamıştır. Karabahçe köyünde son yıllarda tüm haneler ev dışına tuvalet yapmış ve kimi göreceli olarak zenginleşen haneler ise evlerini genişletmiştir (3 oda). Yarımkaş köyünde ise konutların bazılarının şehirdeki apartmanlara benzer hale dönüştürüldüğü ve içeriye tuvalet yapıldığı gözlenmiştir.

Evler genellikle sade olup, duvarlarında ağırlıklı olarak dini öğelerin işlendiği fotoğraflar asılıdır. Altaylı, Karabahçe, Oglaklı, Yarımkaş köylerinde ve Kapıkaya beldesinde tuvaletler konut dışında, genellikle avluda, bağımsız tuvalet mekanları bulunmakta, diğer köylerde ise tasların üst üste konularak yarı yarıya kapatıldığı bölümler veya ahırlar tuvalet işlevini görmektedirler. Ancak su yetersizliği ve şebeke suyun olmaması nedeniyle konutlarda tuvaletin bulunması bir ihtiyaç olarak görülmemektedir.

Köylerde yapılan görüşmelerde konut durumunun önemli bir statü ve zenginlik göstergesi olduğu belirlenmiştir. Kadınlarla ve göreceli yoksul olanlarla yapılan görüşmelerde görüşülenlerin çoğunluğu ellerinde para bulunduğu takdirde evlerine yatırım yapacaklarını söylemişlerdir. Ancak bu yatırımın biçimi/konusu hakkında fazla bilgi toplanamamıştır. Gözlemlerimize dayanarak zengin ve fakir evler arasındaki farkın duvarların sağlamlığı dışında, mutfak gereçleri (tencere, tabak, bardak vs.), buzdolabı, halı ve yatak (karyola) sahibi olmak olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca odaların büyüklüğü ve sayısı da başka bir zenginlik göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır (19).

Karacadağ Çadırları

Çadırın orta direk sayısı çadırın büyüklüğünü belirler. Çadırlar standart direk sayısı olur. En küçüğü 3 direkli olarak başlar ve 5 direkli, 7 direkli, 9 direkli olarak kurulur. Orta direkleri evin en olgun erkekleri yerleştirir, kadınlar genelde çadırı geren etrafındaki kazıkları çakar. Çadırın bir bölümü erkek misafirlere ayrılır. Aileye ayrılan kısımda da mutfak en köşede olur ve mutfakta bütün yemek erzakları olur. Mutfağın ön kısmında yemek ve ekmek pişirilen tezgah olur. Aileye ayrılan kısımda evin en genç gelinine ayrılan bölüm olur,gelinin yeri etrafı güzel nakışlı,desenli kilimlerle örtülü olur. Misafirlere ayrılan kısmın etrafı açık olur. Çadırların büyüklükleri hane nüfusuna ve ev sahibinin aşiretin içindeki pozisyonuna göre değişir. Çok misafiri gelen gideni çok olan ailenin çadırı da büyük olmalıdır (35).

Göçerler üç kısım: İlki konar göçerler; yazı yaylada, kışı Ceylanpınar, Viranşehir ve Çınar tarafında ovada geçiriyorlar. Tek geçim kaynakları hayvancılık.

İkincisi, dağ çevresindeki köylerde yerleşik olanlar. Sadece yazın hayvanlarını Karacadağ'a götürüyorlar, sonbahar ve kışın köylerine dönüyorlar. Üçüncüsü eskide kalan bir göçerlik türü. Bölgenin yerlisi olmayıp dışarıdan gelenler. Beritanlılar aşireti gibi. Kimi obaların yanında küçük bostanlar var. İğde, incir, asma ve kavak ekili.

Yerleşik olmaktan umut kestikleri için buralarda yurt kurmayı tasarlıyorlar. Bu göçerlerin kıl çadırları (Kürtçesi kon, el) geniş bir alana yayılıyor ve etrafı revag isimli çitle çevrili. Açık ve dostlar, lokmalarını herkesle paylaşıyorlar. Genelde 12 direkli olan çadırlar hane halkı ve misafirler için ikiye bölünüyor.

Karacadağ çadırları

(

Foto.Umut Kaçar)

Anlatılanlara bakılırsa, kışın uygun kırraç (hayvanların otlayabileceği, kar tutmayan alan) için ovaya giden göçerler, yerleşik köylülere mera kirası ödüyor.

Ceylanpınar Üretme Çiftliği yakınlarında da ona buna hava parası vermek zorundalar.

Ova köylüleri ise göçer sürülerinin tarlalara zarar vermesinden şikâyetçi. Okul yok, kimse okumuyor. Sağlık hizmeti nadiren veriliyor. Teknoloji namına sadece piknik tüpü ve az sayıda cep telefonu var. Tüm obalardaki talep aynı: 'Devlet bize yerleşim yeri versin!' (2).

Ziyaret edilen köylerin büyük bir kısmında, göreceli olarak en zenginlerin evinde bile arzu edildiği söylenen yaşam standartlarına ulaşılamadığı belirtilmektedir.

Aşiret ve şeyhlik, Güneydoğu'da sıkça rastlanan geleneksel yönetim ve örgütlenme biçimleridir. Diyarbakır genellikle aşiret etkisinin azaldığı bir yer olarak bilinse de Karacadağ'da halen bu yapıların etkin olarak sürdüğü görülmüştür.

Karacadağ'da Yardımlaşma konusunu ele alırken iki çeşit yardımlaşma şeklini ele almak gerekmektedir. Bunlardan birincisi eşitler arasında yardımlaşma iken, bir diğeri güç ve servet olarak eşit durumda olmayanların birbirleri ile yardımlaşmasıdır. Karacadağ'da “eşitler arası yardımlaşma” aile ve akraba ekseninde yürümektedir. Akrabalar genellikle birbirlerine yakın oturdukları zaman günlük işlerini birlikte yapabilmekte ve ihtiyaçlarını birlikte giderebilmektedirler. Bunun en sık rastlanan örneği birlikte sürü oluşturup bunları sıra ile gütmek seklinde olmakta (Alatosun ve Kapıkaya hariç), ancak kadınlar arasında ev işlerinde birbirlerine yardımcı olmak gibi şekilleri de alabilmektedir. Ayrıca Yarımkas köyünde ot biçmenin de yardımlaşarak sürdürülen bir faaliyet olduğu söylenmiştir.

Yapılan toplantılarda yardımlaşma konusu gündeme getirildiğinde anlaşılan şey genellikle “muhtaç durumdakilere yapılan yardım”lar olmuştur. Bunun bir sebebi birinci tür yardımlaşmanın çok yaygın ve sık yapılıyor olması ve bu yüzden de görünür olamaması olabilir. İkinci bir sebebi ise eşitler arasında yapılan yardımlaşmaların uzun dönemde karşılıklı olması ve bu yüzden de yardımlaşma değil, değiş tokuş olarak algılanması olabilir. Göreceli zenginlerin fakirlere yardım etmesi Karacadağ'da sık rastlanmayan ve Altaylı köyü sakinlerine göre zamanla azalmakta olan bir pratiktir. Muhtaç olanlara genellikle yiyecek yardımı yapılmaktadır. Örneğin Halıören köyünde, hasattan sonra fakir hanelere birer çuval buğday verilebilmektedir. Karabahçe köyünde ise su tankeri olanlar olmayanlara yardımcı olmaktadır. Ayrıca kimi köylerde fakirlere zekat şeklinde yardım yapılmaktadır.

Karacadağ'da Gelir Ve Geçim Kaynakları

Karacadağ yöresindeki başlıca geçim kaynakları sırasıyla hayvancılık, mevsimlik işçilik ve bitkisel tarımdır. Yapılan görüşmelerde köylüler, yıllık geçimin sağlanabilmesi için her orta gelirli hanenin mutlaka mevsimlik işçilikle ve hayvansal, bitkisel üretimle uğraşmaları gerektiğini vurgulamıştır. Bunlardan hayvancılık, hayvan ve hayvansal ürünlerin satılması sonucu getirdiği nakdi gelir yanı sıra süt, yoğurt gibi hanenin günlük geçim ihtiyaçlarını sağladığı için özellikle önemlidir. (19)

Karacadağ bölgesi toprak yapısı ve potansiyeli bakımından verimli topraklara sahiptir. Organik tarıma elverişlidir. Çeltik üretiminde temel girdi olarak su göletlerinin ve sulama potansiyelinin olması büyük avantajdır. Doğal ve suni göletleri besleyecek yüzey su potansiyelinin bulunması önemlidir. Kış mevsiminde olağan olarak karın yağması ve baharda eriyen bu karlardan su göletlerin beslenmesine elverişli olması bir fırsattır (30).

Bitkisel üretimde ağırlıklı olarak arpa ve buğday ekilmektedir. Buğday hanenin un ihtiyacı için, arpa hayvan beslenmesi için kullanılmaktadır. Pirinç önemli bir ürün olmakla beraber 7 yılda bir ekilmektedir. En önemli ekonomik faaliyet hayvancılıktır (31).

Konu başka bir yazarca ele alınmıştır. Biz sadece resimlerle konuya yaklaşacağız.

Ehli bir hayvan Karacadağ köyleri ve yaşam

Karacadağ'da küçük baş hayvancılık

Karacadağ yoğurdu Foto:Umut Kaçar

Ovabağ

Büyük başlar cılız

Mera alanı yetersiz

Naylonlar altında yem bitkileri

Köy yaşamı

Hayvan sulaması için iptidai bir gölet

Hilar – Siverek arası bölgede tarım hayvancılık

Karacadağ'da Cinsiyetlerarası Güç Dağılımı

Karacadağ'da kadınlar erkeklere nazaran daha çok çalışmakta, kararlara daha az katılmakta ve kaynaklara daha zor erişmektedir. Ancak bunlar tamamen güçsüz olduğu anlamına gelmemektedir. Sosyal ve ekonomik statü, aile, hane yapısı, kendi aralarında kurdukları ilişki ağları ve yas gibi değişkenlere bağlı olarak, sınırlı dahi olsa kadınların dolaylı yollardan ekonomik ve sosyal güç elde etmeleri mümkün olabilmektedir.

Karacadağ'da Cinsiyetlere Göre rol Dagılımı

Yeniden üretimle ilgili (yemek yapmak, bulaşık-çamaşır yıkamak, temizlik yapmak ve çocuk bakmak) tüm sorumluluk bütün hanelerde sadece kadınlarındır.

Üretim ile ilgili işlerin paylaşımı, harcanması gereken güç ve emek ise cinsiyet kodlarına bağlı olarak belirlenmektedir. Erkekler bitkisel tarım söz konusu olduğunda genellikle ağır iş gücü gerektiren ekim, biçim, gübreleme, traktör ve at kullanma işleri ile uğraşmaktadırlar. Kadınlar ise ekin toplama işinden sorumludurlar. Hayvan bakımı ile ilgili olarak ise ot toplama, yem verme, süt sağma, kuzu otlatma ve ahır temizleme işleri kadınlar tarafından, çobanlık ve yün kırkımı ise erkekler tarafından yürütülen işlerdir. Kadınlar aynı zamanda tezek yapma, erkekler ise inşaat işlerinden sorumludur. Kadınlara göre köyde yapılan en ağır iş, günde bir ile beş saat arası zaman harcamayı gerektiren su taşıma işidir. Eşek olan evlerde su taşıma sorun olarak görülmemektedir, ancak bu hanelerdeki kadınlarda çeşme başında sıra beklemekten şikayetçi olmaktadırlar.

Kadınlar hemen hemen bütün köylerde iş yüklerinin ağırlığından şikayetçi olmuşlardır. Sabah gün doğumundan, gece yarısına kadar (17 saat) kadınların boş vakti bulunmamaktadır. Kadınlar maddi zorluklar sebebi ile ya da erkekler istemediği için işlerini kolaylaştırabilecek araç ve gereçlerden yoksundurlar. Ayrıca hem genç kızlar hem de kadınlar mevsimlik işçilikten ve özellikle pamuk tarımı faaliyetlerinin zorluğundan yakınmışlardır. Sadece erkeklerin mevsimlik işe gittiği durumlarda ise kadınlar, köy içindeki işlerin tamamının kendilerine kaldığından şikayetçilerdir. Genç kızlar arasında okula devamlılıkla ilgili istek irdelendiğinde eğitilmiş insan olma fikrinden çok okulun kendilerine sağladığı ev içi ve dış işlerinden uzak kalma olgusunun daha belirleyici olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca genç kızlar eve katkıda bulunmak için mevsimsel olarak yaptıkları kenger toplama işinin de son derece emek istediğini, buna karşılık getirisi kısıtlı bir iş olduğunu belirtmişlerdir.

Karacadağ'da Mehr ve Çeyiz

Kadınların kendilerine ait mal edinmeleri mehr ve çeyiz yolu ile olmaktadır.

Karacadağ'da bu genellikle hayvan olmaktadır. Söz konusu hayvan ya da hayvanlardan elde edilen tüm gelir kadına aittir. Mehr'e Yarımkaş, Halıören köyleri ile Alatosun ve Kapıkaya beldesinde rastlanmıştır. Buralarda mehrin genellikle zengin ailelerde geçerli bir gelenek olduğu söylenmiştir. Ayrıca genç kızlar hem bu köylerde

hem de Karabahçe'de babalarının evinde kendilerine ait hayvanları olduğunu belirtmişlerdir. Mehr; evlenen kadına, kocanın ailesi tarafından verilen ve onun rızası olmadan kimsenin dokunamadığı mallardır. Kadınlar için bir diğer mal edinme biçimi evlendiklerinde babalarının evinden koca evine eşya götürme, yani çeyiz yolu ile olmaktadır. Çeyiz evlenen kız ve erkeğin sosyal ve ekonomik statüsüne göre büyük farklılıklar gösterebilmektedir.

Karacadağ'da son senelerde genç kızların çeyiz olarak eve ait temel gereksinimleri tercih ettikleri söylenmiştir. Yatak, vitrin, halı, çarsaf takımları, dikiş makinesi, mutfak eşyaları bunların arasındadır. Ancak altın her zaman için çeyizin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu altınlar daha sonra genellikle ev eşyaları, nakit para ya da borç ödeme amacıyla bozdurulmaktadır. Ancak böyle durumlarda (aile için yapılan altın bozdurmalarda) kadınlar haneden ayrıldıkları zaman altınlarını yeniden talep etme hakkına sahiptirler.(19)

Karacadağ eteklerinde yaşam. (60)

Diyarbakır Karacadağ yöresinde, evlenmek isteyen erkek, evin dış kapısının girişine babasının ayakkabılarını çiviyle kapıya çakar. Böylece, genç, babasına, kendisinin evlenmek istediğini belirtmiş olur. Diyarbakır'ın Karacadağ yöresinde, evlenmek isteyen genç kızlar, bu isteklerini karşısındaki erkeğe anlatmak için, bir çocuk aracılığı ile, üzerine isimlerinin baş harfleri beyaz ve kırmızı renkle işlenmiş ya da üzerine kalp çizili bir mendil göndermektedir. Erkek de, bunun karşılığında tespih gönderir .(20)

Faik Bulut Karacadağ gelenekleriyle ilgili gözlemlerini anlatıyor:

Karacadağ yöresi, her bakımdan Siverek'ten ayrı özellikler taşır. Düğünler kaval eşliğinde yapılır; oyunları sert ve hareketlidir. Düğün davetiyesi (Kürtçesi xelat) bir top kumaş olarak gönderilir. Karşılığında yağ, peynir, kurbanlık koyun yollanır ki, düğünün masrafı hafiflesin. Erkek tarafı, düğün evine bir sorık (kırmızı sancak, bez) asar. Önceleri, gelin devenin sırtına kurulu toda (tahtırevan) içinde getirilirdi.

Kadınlar, gelin uğurlama şarkıları söylerdi. Kız evindeki bekâr erkek için bir koyun hediye verilirdi ki, hem bekârın kısmeti açılsın hem de gençler onu kesip eğlensin.

Karacadağda Evlenme İstekleri Karacadağ'lı bir Nine

Buna azap koyunu denirdi.

Köyün biraz ötesinde çadırda bir göçer düğünü vardı. Gördüğüm düğünlerden farkı şuydu: Kaval eşliğinde halay çekildi. Yakın dönemde bir akrabaları vefat ettiğinden, çalgı ve oyun işi uzun sürmedi. Erkekler tarafında yanık sesli bir hoca Kürtçe mevlit okudu. Gelin karşılama sırasında bulgur (bereket için), tuz (nazar için) ve şeker (çocuk ve mutluluk için) serpildi. Aslında köy düğünleri eskiden yedişer davul zurna eşliğinde bir hafta sürerdi; şimdi üç güne indi. Düğünler için dışarıdan aşık (şölen hizmetlileri), gevende (davul-zurnacı) ve dela'ile (çalgıcı-çengi) getirilirdi. Kirvelik çok önemlidir. Kirve, sünnet ettirdiği çocuğun masraflarının yanı sıra düğününün masraflarını da karşılar. Taziyeler ise üç gün sürer, genelde iş yapılmaz, gelenler taziye evine katkıda bulunur.

Kimi obaların yanında küçük bostanlar var. İğde, incir, asma ve kavak ekili.

Yerleşik olmaktan umut kestikleri için buralarda yurt kurmayı tasarlıyorlar. Bu göçerlerin kıl çadırları geniş bir alana yayılıyor ve etrafı revag isimli çitle çevrili. Açık ve dostlar, lokmalarını herkesle paylaşıyorlar. Genelde 12 direkli olan çadırlar hane halkı ve misafirler için ikiye bölünüyor (2).

Akrepler, renkler de Karacadağ ve Koçer yaşam biçiminde önemli bir totem göstergesi olarak yerini alır. “Karacadağ'da genelde kadınlar, taç tepelik, levzik (alınlık), Reşme (saçbağı), gümüş takılarla (halhal, kemer) süslenirler. Ağbani (ipekli başörtü) ve hibri (renkli ipek bağ) ile başlarını bağlarlar. Kadınların başörtüsü gibi erkeklerin kullandığı Cefiyeler (puşi) genellikle lila renginde olur. Kimileri bu rengin akrebi uzak tuttuğunu ileri sürer. Nitekim evlerin çoğunun rengi de aynı renk …” (21).

Kadın Başlığı:

18.yüzyıldan günümüze kadar kadın başlığı olarak KOFİ kullanılmıştır. Kofi, en altta Tar denilen tas biçiminde Kofinin düz durmasını sağlayan tenekeden ve tahtadan yapılmış parçadan oluşur. Tar'ın üstüne fes geçirilir. Açık başa tülbent sarılır onun üzerine tar geçirilir en üstte ise fes bulunmaktadır. Fesin üzerine tülbent sarılır, tülbenttin üzerine ise Çar sarılır. Çar'a yöremizde 7 renk adı verilir. Çardan sonra genellikle temezi sarılır. Temeziler şifon poşulardan oluşur. Karacadağ tarafında tar kullanılmaz. Tar'ın yerine Kım denilen tiftikten ve yünden yapılan bir tür külah kullanılır (2).

Diyarbakır Karacadağ kilimleri kullanıldıkları yere göre taban kilimi, yolluk kilimi, seccade, divan kilim,duvar kilimi, yastık kilimi, minder kilimi olarak ayrılmaktadır

Karacadağ kilimleri, geometrik, stilize hayvan ve bitki motifleri ile süslenmiştir. Düz dokumalarda genellkikle geometrik şekillerin bir araya getirildiği kompozisyonlar ya da geometrik tarza uydurulmuş stilize edilmiş hayvan ve bitki motiflerinden oluşturulmuş kompozisyonlar dikkati çeker (93).

Belgede Diyarbakır Karacadağ (sayfa 32-68)

Benzer Belgeler