• Sonuç bulunamadı

ÜÇ KARDEŞTİK GETTİK GEYİK AVINA

Belgede Diyarbakır Karacadağ (sayfa 183-200)

% Sayı

B- ÜÇ KARDEŞTİK GETTİK GEYİK AVINA

a- TÜRKÜSÜNÜN OTANTİK HİKÂYESİ

Avcılığın yaygın olduğu Diyarbakır'da bilhassa hafta sonları guruplar halinde ava gidilirdi. Bir hafta sonu Halil, Ramazan ve Hikmet adlarındaki üç kardeş yirmi kişiden oluşan bir avcı gurubuyla Karacadağ'a geyik avına giderler.

Avcılar beşer kişilik guruplara ayrılarak avlanmaya başlarlar. Bir müddet sonra kayalık bir yerde geyik sürüsü ile karşılaşırlar. Geyik sürüsündeki bir geyiğin yavrusunu vururlar. Geyik sürüsü dağılır, vurulan geyik yavrusunun anası dağılan sürüden ayrılarak bir yerde durur. Duran geyiği gören kardeşlerden en küçüğü olan Halil vurulan geyik yavrusunun yanında kalarak onunla ilgilenir. Diğer iki kardeş ileride bekleyen ana geyiğin peşine düşerler. Ana geyik kaçar onlar kovalar, uzunca ve yorucu bir kovalamacadan sonra geyik iki kardeşin arasında kalır. Çapraz ateş arasında kalan geyik sağa-sola kaçmaya çalışırken kardeşlerden ortancası olan Halil'in geyiğe attığı mermilerden biri abesi olan Ramazana isabet eder. Aldığı mermi yarasının verdiği acıyla bağırarak yere yıkılır. Yanlışlıkla abesini vurduğunu anlayan Halil koşarak Ramazan'ın yanına gelir, Ramazan yerde kıvranmaktadır. Halil abesine sarılarak ağlayıp bağırmaya başlar, bağırtı sesine doğru koşan diğer avcılar olay yerine gelirler fakat kalbinden aldığı mermi yarası ile Ramazan orada ölür, cenazesi Diyarbakır'a getirilir.

Diyarbakır'daki evlerinde şivan kopar, herkes perişan bir haldedir.

Ramazan'ın cenazesi Şeyh Mahmut düzlüğündeki mezarlığa defnedilir.

Aradan beş-altı ay geçtikten sonra ailesi ölen oğullarının dul kalan karısını Halil'in almasını isterler. Halil bunu duyunca çok üzülür ve kabul etmeyeceğini belirtir. Ana ve babası Halil'i ikna etmek için sözü dinlenen bazı şahısları devreye sokarlar. Bu şahıslar Halil'e: “ağabeyin öldü hanımı dul kaldı, bunu senin nikâhına alman gerekir derler. Halil: “siz benden olmayacak bir şey istiyorsunuz, ben canım kadar sevdiğim ağabeyimi yanlışlıkla vurup öldürdüm, benim acım içimden çıkmazken birde bana ablalık eden yengemle evlenmemi istiyorsunuz. Bu nasıl olur, ağabeyimin kemikleri sızlar, benden bunu istemeyin, ben bacım gibi saygı duyduğum yengemle evlenemem, o benim bacımdır, ağabeyimin bize emanetidir, ben emanete hıyanet edecek biri değilim” der ve kabul etmez.

Halil bir gün evde yengesinin yalnız olduğu zamanda onunla konuşur ve kendisinden isteneni yengesine anlatır. Yengesi: “Halil sana da bu yakışırdı. Ağabeyin seni çok severdi, bende sana ablalık yaptım, sen benim dünya ahret kardeşimsin”

diyerek Halil'e sarılır ve ikisi birden hıçkırarak ağlarlar. Halil yengesinin elini öperek evden ayrılır ve Diyarbakır'ı terk eder.

b- ÜÇ KARDEŞTİK GİTTİK GEYİK AVINA TÜRKÜSÜNÜN SÖZLERİ

Üç kardeştik gittik geyik avına Geyik çekti bizi kendi dağına Tövbeler tövbesi geyik avına

Arkadaşlar ben vuruldum kalbimden Geyik hiç gitmiyor benim aklımdan Tüfeğim kayada asılı kaldı

Elbisem bohçada basılı kaldı Sevdiğim sılada küsülü kaldı Arkadaşlar ben vuruldum kalbimden Geyik hiç gitmiyor benim aklımdan

a- OTANTİK HİKÂYESİ: Diyarbakır'ın çok eski yaylalarından biri olan, çam ve meşe ağaçları ile kaplı bulunan Karacadağ yaylası gerek aşiretlerin gerekse yerleşik halkın yaz aylarında gidip çadır kurdukları yerdir. Kanuni Sultan Süleyman'ın Diyarbakır'a getirttiği hamravat suyunun da gözesi buradır.

Uzun yıllardan beri Karacadağ mıntıkasında yaşayan “Türkan” aşiretinin reisi olan Sadun Ağa'nın çok güzel bir kızı ve yakışıklı, cesur bir oğlu vardır.

Kaynak ve Karabahçe semtlerinde yaşamını sürdüren bu aşiretin reisinin oğlu bir gün atalarından kalan kılıcı alıp ava gider. Bir iki gün sonra dönmeyince aramaya başlarlar ve kayalık bir yerde ölüsü ile karşılaşırlar. Sadun ağa bu pek cesur ve babayiğit oğlunun ölümüne çok üzülmüş, günlerce yas tutmuştur.

Ağa çok güzel olan kızını erkek gibi yetiştirip ata binmesini, kılıç kullanmasını öğretmiştir. Görenlerin hayran olduğu bu kızın bir gün taliplisi çıkar ve babasından istetir. Sadun Ağa kızını istemeye gelenlere der ki: “bildiğiniz üzere oğlum Karacadağ'da bir ejderha tarafından öldürüldü. Kılıcı bile orada kaldı, kızımla evlenmek isteyen bu yiğit gitsin oğlumu öldüren ejderhayı öldürsün ve kaybolan kılıcı da bulup getirsin kızımı vereyim” der. Aracılar bunun çok zor bir iş olduğunu belirtmişler ise de Sadun Ağa: “benim başka söyleyeceğim bir şey yoktur” der.

Ağanın kızını isteten gence durum anlatılır. O da: “ben gidip ejderhayı öldürüp ağanın kızını alacağım” der ve yola koyulur. Birkaç gün sonra bu gencin de öldüğü haberi gelir. Ağanın kızına bir çok genç talip olur ve ağa kızını vermek için aynı şartları ileri sürünce sevdalılar bu sevdadan vazgeçmek mecburiyetinde kalırlar.

Babası öldükten sonra anasıyla yetim büyüyen ve çok çalışkan olan Bekir marangozluk yapmaktadır.

Bir gün ağanın evindeki işleri yaparken bu güzel kızı görür ve oda aşık

olur. Bir kaç gün sonra bostan koruluklarını tamir ederken ağanın kızı yanına

gelir biraz sohbet ederler. Kız da bu fakir ve yoksul gence gönlünü kaptırır. Bir zaman sonra da görüşmelerinde Bekir'e kendisini babasından istetmesini söyler.

Bekir sevinerek eve gelir ve anasına durumu anlatarak kızı gidip istemesini söyler. Anası: ”oğlum biz kim ağanın kızı kim, boşuna sevdalanmışsın, bu kızı sana vermezler” deyince Bekir; yalvararak gidip istemesini çünkü kızın da kendisiyle evlenmek istediğini söyler, anası Bekir'in yalvarmalarına dayanamayarak gidip istemeye karar verir. Sadun Ağa, Bekir'in anasını kabul eder ve görüşürler. Ağa kızını Allah'ın emriyle oğluna istemeye geldiğini söyleyen Bekir'in anasına derki: “senin oğlun yetim büyüdü, şimdi kızımı ona istiyorsun, nice babayiğitler istedi bende şartımı söyledim kabul ettiler fakat hiç birisi gittiği yerden geri dönmedi. Oğlun bu sevdadan vazgeçsin, sen dul bir kadınsın bir şey olursa yalnız kalırsın” der.

Bekir'in anası ağaya yalvararak, beğim bu şartları kaldır, başka ne istersen onu yapalım, sen haklısın fakat senin kızının da oğlumda gönlü var, bu iki genci biri birinden ayırma seveni sevenden ayırmak doğru değildir dediyse de ağa şartım şarttır karşılığını verir.

Ağlaya, ağlaya evine dönen Bekir'in anası durumu oğluna anlatır ve bu sevdadan vazgeçmesi için yalvarır. Bekir kararlıdır gidip ejderhayı öldürüp Sadun Ağa'nın kızını almayı kafasına koymuştur ve anasıyla vedalaşarak atına atlayıp yola çıkar.

Anası her gece rüyasında oğlunu, ejderhayı öldürüp geldiğini ve ağanın kızını almayı hak ettiğini görür ve bu rüyaları yorumlayarak oğlunun sağ salim döneceğini düşünürken kara haber gelir. Bekir'de diğerleri gibi aynı akıbete uğramıştır. Anası bu haberi duyunca ellerini havaya kaldırarak Sadun Ağa'ya ve Karacadağ'daki ejderhaya beddualar eder.

b- KARAJDAĞ'IN KARI VAR TÜRKÜSÜNÜN SÖZLERİ:

Güneşe bakmak olmaz Gönülü kırmak olmaz Büyüklük sende kalsın Seven ayırmak olmaz

Bırak gülsün gözleri Bir bütündür sözleri Sadun ağa kızın ver Sevdalıdır özleri

Ok gibi kaşlar kara Açmış yüreğe yara Sadun ağa kızın ver Sonra bağlama kara

Sandım olacak düğün Kara gün oldu bugün Canlar alan karajdağ Sende karaya bürün

Bağlantı

Karajdağ'ın karı var Herkesin bir yâri var Seven sevene ver Beğ kızının yâri var

KARACADAĞ SORUNLARIYLA

İLGİLİ PANEL, RAPOR VE KANUN TEKLİFLERİ Prof. Dr. Kenan Haspolat

Tarım ve Hayvancılık Panelleri

I. Mağara besicileri ile Karacadağ göçerleri (sabah oturumu): . Gap'ta hayvancılık sorunları ya da besiciler ya da Urfa'da hayvancılık sorunları gibi çeşitli başlıklarla bu konuyu daha önce birkaç kez işledik. Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile birlikte yürüttüğümüz bu çalışmalarla, özellikle mağaralardaki havasız ortamlarda yapılan besiciliğin daha sağlıklı ve açık alanlara taşınması; Karacadağ'da çok sayıdaki göçerlerin uygarlığa daha yakın bir yaşam sürmelerinin gerektiği vurgusunu yapmak istiyoruz. .

Yaptığımız panel, toplantı ve inceleme çalışmalarının raporları dosya halinde Tarım Bakanlığı ile TBMM Tarım Komisyonuna sunuldu. Şu ana kadar besicilerin mağaradan açık alanlara taşınma projeleri ile göçerlerin dillendirdikleri iskan edilmek istiyoruz gibi sorunları henüz çözüm aşamasına gelmemiş olsa da, bu konuda önemli bir kamuoyu bilinçlenmesi oluşmuş bulunuyor. Yetkili makamlar konuya daha yakın ve çözümcü düşünceler içerisindeler. .

Yaklaşık 250 besici ve göçerin bulunduğu panel salonunda fazlasıyla bir coşku ve ilgiyle karşılaştık. Karacadağ'dan çok sayıda göçer bu panel için gelmişti.

Birkaç gün öncesinden Valilikten alınan bir randevu ile sorunlarını panel öncesi Valiliğe aktaran göçerler, panel ortamından da son derece memnun ayrıldılar.

Besiciler ise uzun zamandır Şanlıurfa Besi Organize Sanayi Bölgesi için umutlu bekleyiş içerisindeler. Seçim öncesi kendilerine gösterilen yarım ilgi ile bu sorunun çözüldüğü imajı verilmeye çalışılsa da aslında sorunlarının çözümü konusunda hala beklemedeler. Çünkü bu proje için en önemli konu alt yapı finansmanıdır ve öncelikle onun sağlanması gereklidir. Türkiye'nin en büyük besi kapasitesine sahip olan bu proje bir an evvel hayata geçirilmek zorundadır. Çünkü toplum olarak hepimizin daha sağlıklı et üretimi yapılmasına ihtiyacımız vardır.

Vali Nuri Okutan, hayvancılığın şu an için en cazip sektör olduğunu, çiftçinin havyacılığa yatırım yapmasının en akılcı davranış olacağını belirterek, destek için yanlarında, sorunlarının çözümü için önlerinde olacağını vurguladı. Tarım ve hayvancılığa verdiği önemi anlatan Vali, salondaki üreticiler için motivasyon kaynağı oldu. .

Sivil topluma uzak durduğu eleştirileri yapılan Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba ise paneli sonuna kadar izledi. Çünkü çevre için, şehrin hijyeni için bu konu kendisini de doğrudan ilgilendiriyordu. Mağaralarda yapılan besiciliğin atıkları hemen mağaralı bölgenin altında bulunan şehre doğru akmaktadır.

Düzenleyen Prof. Dr. Kenan HASPOLAT

1

1

Salondaki üretici ile şimdi artık daha yakın duruş içerisinde olduğu görüntüsünü sergileyen Fakıbaba, bu sektör için gerçekten bir şeyler yapabilme, onların sorunlarına eğilme istek ve arzusu içindeydi.

H.Ü Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Ruhi Mermut oturumu yönetirken aynı fakülteden Doç. Dr. Seyrani Koncagül, Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanı Rızvan Rızvanoğlu ile yardımcısı Abdullah Şıldır, göçer Kadri Yılmaz konuşmacı olarak sorunları aktardılar, bilgilendirme yaptılar, hayvancılık ve çevre konusunu işlediler.

Doç. Dr. Seyrani Koncagül; ışık almayan, temiz olmayan, rahatsız, rutubetli, yetersiz havalandırmalı ortamlardan çıkılması gerektiğini vurguladı. Yem fabrikaları, kesimhaneler, et parçalama, kombina gibi sanayi tesisleri; mazot, gübre, teşvikler, destekler, geç ödemeler gibi girdiler; insan ve hayvan sağlığı, organize sanayi bölgesi üzerinde durdu.

Besicileri temsilen konuşan Abdullah Şıldır; şu an mağaralarda 70 bin hayvan olduğunu söyleyerek Tarım Kredi Kooperatifinden faydalanamadıklarını, 532 üyelerinden hiç birinin takas alamadığını, etin besiciye kiloda en fazla 1.5 lira bunun da yetersiz olduğunu belirtti. 2006'da projemizle örnek ve pilot bölge seçildik ama diğer bölgeleri bizden önce tercih ettiler dedi. Erzurum yayalarından bu toplantı için gelip göçerleri temsilen konuşan Kadri Yılmaz ise artık yerleşik hayata geçmek istiyoruz, insanca yaşamak istiyoruz, televizyon nedir bilmiyoruz, insanlık nedir bilmiyoruz, bize sahip çıkın, göçerlere sahip çıkın rica ediyorum dedi.

Oturum Başkanı tarafından verilen kısa bilgiler ise şöyleydi: Göçerlerin üretiminin tüketimi konusunda ciddi sıkıntılar var. Kışın Ceylanpınar civarına giden göçerler oralarda barındırılmayıp kovuluyorlar. Gelen destekler çiftçimize, hayvancımız ulaşmıyor. Ahırcılıktan ziyade yayla hayvancılığı desteklenmelidir.

Sonuç olarak Şanlıurfa besicileri ile Karacadağ göçerlerinin sorunlarını Vali ile Belediye Başkanının ortak çabası çözecektir. Kendilerinde bu ortak çabayı gözlemliyor olmaktan dolayı umutluyuz.

GÖÇERLERİN OKUL SORUNLARI 20 Eylül 2010

Göçerlerin okulu ne zaman başlayacak?

Yaklaşık 16 milyon öğrenci arkadaşlarıyla tatil günlerinde yaşadıklarını paylaşacak, yeni yılın plan ve programını çizecekler. Ancak bu sevinci gecikmeli olarak yaşayacak veya hiç yaşayamayacak çocuklarda mevcut. Onlar ne anadilde eğitim hakkı için okulu boykot ediyor, nede deniz zevkinden biraz daha faydalanmak için gecikiyorlar. Onlar yaşayabilmek için, ekmek paralarını çıkarabilmek için dağda bayırda koyunları otlatmakla zorunda olduklarını dile getiriyorlar. Bugün yaklaşık 16 milyon öğrenci ders başı yaptı. Sabah ders zilinin çalması ile yaklaşık 3 aydır görüşemeyen öğrenciler arkadaşlarıyla hasret giderdi. Öğrencilerin heyecanı gözlerinden Okunuyordu.

Yaklaşık 16 milyon öğrenci arkadaşlarıyla tatil günlerinde yaşadıklarını paylaşacak, yeni yılın plan ve programını çizecekler. Ancak bu sevinci gecikmeli olarak yaşayacak veya hiç yaşayamayacak çocuklarda mevcut. Onlar ne anadilde eğitim hakkı için okulu boykot ediyor, nede deniz zevkinden biraz daha faydalanmak için gecikiyorlar. Onlar yaşayabilmek için, ekmek paralarını çıkarabilmek için dağda bayırda koyunları otlatmakla zorunda olduklarını dile getiriyorlar. Onlardan şanslı olanı bir-iki ay sonra okula gidecek mayıs ayında, baharın gelmesi ile okulu yine terk etmek zorunda kalacak, diğerleri de hiç okula gidemeyecek çünkü onların yerleşik bir hayatı yok. Onlar ekmek parası için dağ bayır dolaşmak zorunda kalıyorlar. onlar ne yazı yazmayı öğrendiler, ne resim çizmeyi ne de türkçe konuşmayı. Onlar devletin kendilerini iskân etmesini istiyor, göçerlere göre okul okuyabilmenin tek şansı yerleşik hayata geçiş. Bir kısmının yarı göçebe yaşadığı göçerler her yılın mayıs ve ekim yarları arası dağlarda kalan kısmını evlerinde geçiriyor. Kısa dönem eğitim gören göçerler, eğitim sistemlerini kısa dönem askerlik sistemine benzetiyorlar.

Bazı göçerler ise asırlardır yerleşik hayata geçememenin ezikliğini yaşıyor.

Karacadağ'da yaklaşık bin 500 göçer okuldan bihaber. Birçoğunun Türkçe konuşmayı bile bilmediği Karacadağ göçerleri, eğitimsiz bir hayat sürdürüyorlar.

Onlar artık yerleşik hayata geçerek okula başlamak istiyor. Şanlıurfa'nın Siverek ilçesi sınırlarında yer alan Karacadağ'da yaklaşık bin 500 göçer kalıyor, bölgenin otlak alanını eksik bulan birçok göçer de doğu illerine göç etmiş. Bunlardan bazıları yaklaşık bir ay sonra gelerek çocuklarını okula gönderecek ancak Karacadağ'da yaklaşık 150 ailenin ne evi var nede sürekli çadır kurabileceği bir yer bu durumda en çok sıkıntı çekende öğrenci yaştaki çocuklara oluyor. Çocuklar asırlardır süren yolculuğun biran önce bitmesini istiyor. . Eyüp Ağan, asırlardır ailece dağlarda göçerlik yaptığını belirtti. Okul çağındaki çocuklarının eğitimsiz büyümelerini istemediğini kaydeden Eyüp Ağan, devletin kendilerini iskân etmeleri durumunda çocuklarını okula daha rahat gönderebileceğini söylüyor.

Her yıl eğitim hayatına geç başladıkları için derslerinde geri kaldığını dile getiren Zeliha Ağan ise biran önce düzenli bir eğitim hayatına başlamak istediğini söyledi. Her yıl bir veya iki ay geç okula başladığını anlatan Ağan her yıl bir ay da erken okulu terk etmek zorunda kaldığını belirtti. Zeliha artık normal öğrenciler gibi eğitim almak istediğini vurguladı. Zeliha, Karacadağ'da göçerlik yapan diğer kejan aşireti mensubu 150 akraba ailenin çocuklarına göre biraz daha şanslı olduğunu belirtiyor. Çünkü o her yıl kısa bir dönem de olsa okul okuyabilme şansının olduğunu ifade ediyor. O da yaz aylarında Karacadağ'da hayvan otlatıyor, kış aylarında ise bir ağanın köyüne yerleşiyor. Gecikmeli olarak okul hayatına başlayan Zeliha, büyüyünce polis olmak istiyor.

Çocuklarının eğitimsiz büyümesini istemediğini belirten Eyüp Ağan,

“Asırlardan beri dağlardayız dedemiz de bu dağlarda göçerlik yapmış. 6 ay karacadağ'da kalıyor 6 ay da Urfa'nın köylerine gidiyoruz. Onun için çocuklarımızın

düzenli bir eğitim alma şansları yok. Bazen ovaya indiğimiz 6 aylık süre zarfı için yerde bulamıyoruz. Kışın kalacak yerleri bazen kiralıyoruz. Biz devletin iskân etmesini istiyoruz. Çocuklarımız eğitimsiz büyüyor. Biz artık çocuklarımızın cahil büyümesini istemiyoruz.”dedi.

Göçerlerin bağlı bulunduğu Eğriçay köyü muhtarı Seydo Alak ise toplum olarak devletin hiçbir sosyal hakkından yararlanamadığını kaydetti. Ulaşım, su, elektrik, barınma gibi temel ihtiyaçların hepsinden yoksun kaldığını aktaran Muhtar Alak, “en önemlisi ise eğitimden yoksun kalıyoruz. Dedeleriz bu dağlarda öldü babalarımız bu dağlarda öldü bizde bu dağlarda öleceğiz bari çocuklarımız bu dağlarda ölmesin yeter artık. Devlet Afgan halkına Devlet üretme çiftliğinde yer verdi neden bize veriyor. Çocuklarımız ne zamana kadar cahil büyüyecekler.” Diye sitemde bulundu.

GÖÇERLER DE HAYVANCILIK DESTEĞİ İSTİYOR

Diyarbakır, Şanlıurfa ve Adıyaman kırsalında yaşayan göçerlerin sorunu kıl çadırda masaya yatırıldı.

Dicle, Harran ve Adıyaman Üniversitesi'nden öğretim görevlileri kıl çadırda yapılan Karacadağ Göçerler Paneli'nde, göçerlerin yaşadıklarını sorunları dinledi, onlar için çözüm önerilerini dile getirdi. Panelde sıkıntılarını anlatma fırsatı bulan göçerler, yerleşik yaşamlarının olmadığı için hayvancılık desteklerinden yararlanamadıklarını söyledi. Dicle Üniversitesi (DÜ) Ziraat Fakültesi Dekan yardımcı Doç. Dr. Öner Çetin ve DÜ Öğretim Görevlisi Dr. Songül Akın Kurt panelde göçerlere kır sosyolojisi konusunda bilgi verdi.

2

Urfa'da Gündem Gazetesi, Güneydoğu'nun Çoban Çocukları, 20 Eylül 2010 Karacadağ Göçerler Paneli, 08 Ekim 2010

2 3

3

Bilim adamları, Karacadağ eteklerindeki bir kıl çadırda yapılan panelde göçerlere örgütlenmelerini, kooperatif kurmalarını önerdi. Akademisyenler göçerlere

“Siz istemezseniz sorunlarınızın aşılması mümkün olmaz” dedi.

Panelde Karacadağ Türkmen Derneği Başkanı Nusret Kaya, göçer temsilcisi Eyüp Ağan ve göçer köylerinden Eğriçayır Köyü muhtarı Seydo Alak sorunlarını dile getirdi. Eğitim konusunda ciddi sıkıntıları olduğuna dikkat çeken muhtar Seydo Alak, çocukların okula geç başladığını söyledi. Köylere ulaşımın temel sıkıntılar arasında olduğunu kaydeden Alak, yerleşik yaşamları olmadığından hayvan desteklemesinden yaralanamadıklarını ifade etti. Her ailenin yüzlerce hayvanı olduğunu anlatan Alak,

Tarım Bakanlığının bu sıkıntıları çözmesi gerektiğini kaydetti. . Alak, “Devlet her yıl binlerce TL destekleme dağıtıyor. Bunun için

başvurular oluyor. Yerleşik hayata geçmediğimiz için sıkıntılarımız devam ediyor. Bu panelde en büyük sıkıntımızı dile getiriyorum. Biz de bu ülkenin bir vatandaşı olarak hayvancılığa verilen desteklerden yararlanalım.” şeklinde konuştu.

ŞANLIURFA'DA SAĞLIK' KONULU PANEL

10 Mart 2011 tarihinde DSİ Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen panelin açılış konuşmalarını Güneydoğum Derneği Başkanı Duygu Sucuka, Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Halil Mutlu, Şanlıurfa Belediye Başkan Yardımcısı M. Fevzi Yücetepe yaptılar.

Nusret KAYA'nın konuşmasından başlıklar;

KARACADAĞ TÜRKMEN DERNEĞİ BAŞKANI Sayın Nusret KAYA,göçerlerin sağlık sorunlarını anlatığı panelde çok önemli konulara dikat çekti. Göçerlerimizin sağlığı hepimiz için çok önemlidir. Hepimize bütün hayvansal örünleri hazırlayıp sunan onlardır .Göçerlerin aşı kampanyalarından yararlanamadıklarını,oysa göçer hayat yaşadıkları için kendileri ve hayvanları bulaşıcı hastalıklar için her zaman daha çok risk gurubunda olduğunu bunun için aşılamalar da ihmal edilmemelidir. Gebbe takibi yapılmalı. Genelde yaşamları çadırda olduğu için gerekirse gebeliğin son haftası hastahanede geçirmeleri sağlanmalıdır. Göçerlerin yazın hayvanlarıyla ortak kulandıkları su kuyularının çok sağlıklı olmadığı,bu kuyuların suları belli aralıklarla tahlileri yapılmalı ve gereken müdahalenin yapılması gereklidir. Göçerler gezici sağlık tedavisinden faydalanmaları için çalışmalar yapılmalı. Göçerlerin Aile Hekimliğinden haberleri bile yok. Nerde hangi hekime bağlı olduklarını bilmiyorlar. Sağlık denilince sadece beden sağlığını da düşünmemeliyiz. Aynı zamanda insanımızın ruh sağlığını da düşünmeliyiz. Onun için insanımızın yaşam şartlarını iyileştirmeliyiz. Daha bilinçli yaşamalarına teşvik etmeliyiz. Bu da eğitimle olur,bu tür toplantılarla olur. Göçerlerin eğittim den ve sağlıktan sağlıklı bir şekilde faydalanmaları için Bulundukları yaylaklar ve kışlaklar hangi muhtarlığa bağlıysa oranın muhtarlılarına bildirmeleri gerektiğini söyledi.

4

10 Mart 2011

4

(KARACADAĞ GÖÇER FORUM SONUÇ RAPORU)

Göçer Sorunları, İnsanca Yaşamak Onların da Hakkı: GÖÇERLER Katılımcılar

İzleyen Kurum-Kuruluşlar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, GAP İdaresi,

Siverek İlçe Tarım Müdürlüğü, Siverek Sağlık Grup Başkanlığı, Sivil Toplum Örgütleri

Toplantıdan notlar

Şanlıurfa-Siverek Yöresindeki Karacadağ'ın zirvesinde gerçekleştirmiş olduğumuz 2. Göçer Sorunları Toplantısını anlatmaya çalışacağım. İlk toplantımızı 17 Eylül 2010 tarihinde yine bu zirvede, panel için kurulan bir kıl çadırın altında yapmıştık. Açık, güneşli, güler yüzlü bir havaydı o zamanki. İkinci toplantımız ise 14 Mayıs 2011 günü, bir gülen, bir ağlayan, kararsız bir havanın parçalı bulutlu, yağmurlu-güneşli, soğuk, yazı karşılıyorken kış gibi hissedilen bir atmosferinde gerçekleşti. Hava şartlarının olumsuzluğuna bakınca toplantıyı ertelemek gerektiğini düşünseniz de bunu yapmak mümkün değil maalesef. Aylar öncesinden organize etmeye başlanılmış, geniş bir çerçevede davetli katılımcı beklenilen bir toplantı, son gün son dakikada iptal edilemiyor. Eldeki imkânları değerlendirerek çözüm aramak gerekiyor. Bizim elimizdeki imkânlar da, yaklaşık 1900 metre rakımlı bu zirvedeki 'Kayak Merkezi Kafeteryası' olarak bilinen küçük bir tahta yapı idi.

Toplantı günümüzün sabahında çok yağmur yağmıştı Karacadağ'a. Beni sabahtan arayan Karacadağlılar, toplantıyı yapmanın zor olacağını söylediler. Yerler çok çamur olduğu için toplantı çadırını kuramamışlardı. Eldeki diğer seçenek olan, ahşap kulübe, toplantı için düzenlendi, hazır duruma getirildi. Kulübenin tam ortasındaki kuzine soba, kapalı, yağışlı, hava sıcaklığının 5-6 derece olduğu bu zirvede çok işe yaradı. Sobanın etrafına dizilen konuklar, sanki burada bir sorun dinleme

5

6

Duygu Sucuka Güneydoğum Derneği ,Tarih: 14 Mayıs 2011, Yer: Karacadağ Kayak Merkezi Nuri Okutan - Şanlıurfa Valisi

Mahmut Hersanlıoğlu - Siverek Kaymakamı

Nihat Eri - 22. Dönem Mardin Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Gündüz - Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu - HRÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Öner Çetin - Dicle Ün. Ziraat Fakültesi Eyüp Ağan - Karacadağ göçer temsilcisi

Musa Yeşiltaş - Diyarbakır Beritanlılar Kooperatifi Başkanı Seydi Alak - Karacadağ Eğriçayır Köyü Muhtarı

5 6

toplantısı değil de, hoşça vakit geçirme amacıyla buluşmuş gibiydiler. Kısacası biraz sonra başlayacak olan yorucu bir ortamın, başlangıçtaki hoş görüntüleri idi bunlar.

Samimi, ilgili, dost bir ortam.

Katılımcı ve izleyiciler bir bir gelmeye başladılar. Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan, Siverek Kaymakamı Mahmut Hersanlıoğlu oradaydı. Bayındırlık Bakanlığı Bakanlık yetkilileri ve Şanlıurfa İl Müdürlüğü düzeyinde, Devlet Bakanı Faruk Çelik Danışmanıyla katılım sağladı. Mardin Milletvekili Nihat Eri, beraberindeki kalabalık bir grupla, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Mustafa Gündüz, eşi ve misafirleriyle oradaydı. Harran ve Dicle Üniversiteleri Ziraat Fakülteleri ile GAP İdaresi temsilcileri, Siverek İlçesi Tarım ve Sağlık Birimleri, Akademisyenler, yazarlar, Diyarbakır Beritanlılar Kooperatifi, Mersin'den bu toplantı için gelen İZDER (Seçilmiş ve Atanmışları İzleme Derneği), Türkiye Gençlik Konseyi, Göçerler, Muhtarlar, diğer Sivil Toplum Örgütleri ve kalabalık bir basın grubu, toplantıyı oluşturan kişi ve kesimlerdi.

Hava ve iklim şartlarına çok da hazırlıklı gitmediğimiz Karacadağ'da, o gün üşümekten titreyerek gerçekleştirmiş olduğumuz toplantının göçerler adına son derece faydalı olduğunu düşünüyorum. Bu tür çalışmalarda, biz sivil toplum örgütleri, sorunu teşhis ederler, çözümü isterler. Çözümü gerçekleştirecek olan ise devlettir ya da ilgili mercilerdir. Devlet o gün Valisi, Kaymakamı, Bakanlık temsilcileri ile oradaydı. Sorunları dinlemek ve çözüme yönelmek için orada olduklarına inancımız tamdır. Dağ başında yapılmış bu iki toplantımızdan sonra, ileri bir tarihte, il veya ilçede düzenleyebileceğimiz bir salon toplantısında, ne gibi çözümler üretildiği, yine çözüm üreten makamlar tarafından anlatılabilir.

Karacadağ'daki ilk toplantımızda hem bilim adamları, hem de göçerler konuşmuştu. Bu ikinci toplantımızda farklı bir yöntem düşündük. Önce göçerlere, sorunun sahiplerine söz verdik, sorunlarını kendi ağızlarından dinledik. Çözüm mercii olarak ise Vali Okutan detaylı bir konuşma yaptı, sorunların çözümü yönünde neler yapılabileceğini, onlara nasıl yardımcı olabileceğini anlattı.

Göçer toplantılarımızı sadece Karacadağ'da değil, geçtiğimiz yıl Siirt'te de yapmıştık. Dolayısıyla göçer sorunlarının aşağı-yukarı ortak olduğunu biliyoruz. Bu vesileyle, bu ikinci Karacadağ toplantımıza tüm Bölge göçerlerini çağırmaya çalıştık.

Ulaşabildiğimiz kadarıyla Siirt, Batman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep Göçer kuruluşlarıyla irtibat kurduk. Hepsi de memnuniyetle katılmayı kabul ettiler. Ancak son andaki bazı talihsizlikler nedeniyle bazı katılımcılar maalesef toplantıda olamadılar. İnsanca yaşamak onların da hakkı: Batman'da görev yapıyorken, Mersin'deki ailemin yanına geliş gidişlerimde bu dağdan geçerdik. O zamanlar, bu dağın, böyle bir potansiyeli olduğunun farkında değildim. Güneydoğum Derneğinin çalışmaları kapsamında gördüğüm kadarıyla Bölge ve Türkiye için önemli bir üretim kaynağı, ekonomiye önemli bir destek burası. Karacadağ, Diyarbakır-Şanlıurfa-Mardin üçgeninde, oldukça geniş alana yayılmış, çok sarp yamaçları olmayan, yayla vasıflı bir dağdır. Eteklerinde çok fazla köy bulunmaktadır. Yine eteklerindeki geniş topraklar, meşhur Karacadağ taşlarıyla dolu olması sebebiyle işlenemez durumdadır.

Belgede Diyarbakır Karacadağ (sayfa 183-200)

Benzer Belgeler