• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: DP DÖNEMİNDE ADANA’DA GÜNDELİK HAYATTA

3.2. Karaborsa

Türkiye’nin tarihinde karaborsacılığın en yaygın görüldüğü dönemlerden biri DP’li yıllardır. Karaborsa meselesi, yalnızca Adana’da değil Menderes döneminin ekonomi politikalarının dolaylı sonucu olarak Türkiye genelinde yaşanmış bir sorundur. 1955’te başlayan ekonomik kriz birçok malın piyasadan çekilmesine ve yaşanan kıtlık neticesinde bu malların karaborsaya düşmesine neden olmuştur. Örneğin yurt dışından ithal edilen kahvenin ülkeye girişi kısıtlanınca piyasada kahve kıtlığı yaşanmış bu da kahvenin karaborsaya düşmesine neden olmuştur.710 Bu sorunun önüne geçebilmek için DP Hükümeti, 6 Haziran 1956 tarihinde Millî Korunma Kanunu’nu uygulamaya koymuştur. Yasanın amacı, stokçuları ve karaborsacıları cezalandırmak, piyasaları daha iyi denetleyebilmektir;711ancak bu yasanın uygulamaya konulmasına rağmen Adana’da karaborsacılık, stokçuluk devam etmiş bu meselenin önüne tamamen geçilememiştir.

Adana’da bu dönemde karaborsacılık en çok kahve, şeker ve sinema bileti üzerinden yapılmıştır. 27 Ekim seçimlerinden önce (1957) dağıtılmak üzere getirilmiş olan 300 ton kahve gümrük gerekçesiyle piyasaya çıkarılamayınca kahve karaborsacılığı başlamıştır. Yerel basında kahve karaborsacılığının sona ermesi için resmileşmesi yani kahvenin karaborsa fiyatından satılıp paranın devlet hazinesine girmesi gibi öneriler sunulmuş;712fakat bu öneriler hükümet tarafından dikkate alınmamıştır. Bazı illere Kızılay tarafından dağıtılan ve kilosu 88 liradan satılacak olan kahveye Adana’da alıcı çıkmamıştır; çünkü karaborsada kilosu 60 liraya kahve bulmak mümkündü.713

710 Bu süreçte piyasadaki kahve yokluğu CHP’nin seçim propagandasına dahi yansımıştır. 1957 seçim afişlerinde CHP, DP’yi piyasada bulunmayan malların sorumlusu olarak göstermiş ve bir seçim afişine “Kahve Gitti Adı Kaldı Yadigâr” ifadesini yazdırmıştır (Mehmet Ö. Alkan, “Kahve –Kahvaltı ve Çay Tiryakiliği”, Türkiye’nin 1950’li Yılları, Haz. Mete Kaan Kaynar, İletişim Yayınları, İstanbul 2015, s.620).

711 Millî Korunma Kanunu’nun çıkarılmasını gerektiren ekonomik sorunların nedenleri için bkz: Yaşar Baytal,

“Demokrat Parti Dönemi Ekonomi Politikaları (1950-1957)”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 40 (Kasım 2007), s.545-567).

712 Yeni Adana, 21 0cak 1958.

713 Cumhuriyet, 18 Haziran 1958.

Piyasada yaşanan şeker sorunu da şekerin karaborsaya düşmesine neden olmuştur.714 Şeker sorununu gidermek amacıyla toptancılar belediyeyle ortak çalışma yaparak şekerin perakende piyasasında rayiç bedeli üzerinden satışı sağlanmıştır. Buna rağmen perakendecilerin, temin edilen şekeri karaborsaya intikal ettirmeleri önlenememiştir.715 Bu mesele, şehre 230 ton şeker tahsis edildiğinde ve her haneye bir kilo şeker alma sınırı getirildiğinde kısmen çözülmüştür.716 Her hanenin yalnızca bir kilo şeker alma hakkının olması piyasadaki şekerin nispeten eşit dağılımını sağlamıştır fakat özellikle kalabalık aileler için bu kilo sınırı ihtiyacı karşılamaya yetmemiştir.

Belediyenin bir süre bizzat kendisinin ilgilendiği şeker ve kahve satışlarını kontrol etme görevini derneklere devretmiş olması da şeker ve kahve karaborsası denetiminde gevşekliklere neden olmuştur. 717 Önlem olarak belediye kontrol ekipleri şeker satışlarında vurgunculuk yapanları tespit etmiş ve bu şahısları savcılığa göndermişlerdir.718 Belediye zabıta memurları ile millî korunma memurları fahiş fiyatla kahve ve çay satan muhtelif şahısları yakalayarak Cumhuriyet savcılığına teslim etmişlerdir.719 Vurguncuların akıbetlerine ilişkin malumat bulunmamaktadır. Bu tür önlemlerin piyasadaki karaborsa faaliyetlerini engelleme hususunda ne derece caydırıcı olduğu tartışmalıdır.

Bazı dönemlerde ise piyasada şeker sorunu yokken şehirde şeker kıtlığı olacağı söylentileri dolaşmıştır. Dışarıdan şeker ithal edileceği yönünde söylentiler birçok esnafın ve halkın stok yapmasına sebep olmuş, herkesin ihtiyacının çok üzerinde alışveriş yapmasıyla şeker kıtlığı ortaya çıkmıştır.720Farklı dönemlerde ortaya çıkan bu tür söylentiler üzerine Şeker Şirketi Genel Müdürlüğü bir beyanat vererek şeker fabrikalarının belediyeden alınacak bir belgeyle vatandaşın taleplerini tamamen karşılayacağını ilan etmiştir.721 Şehirde şeker kıtlığı olacağına dair söylentilerin temel nedeni Canka’ya göre; meşrubat ihtiyacının artmasıyla ilgiliydi. Yaz mevsiminde,

714 Şeker karaborsacılığı öyle bir hal almıştır ki, bu sektörden para kazanmayı planlayan bir kişi şeker sıkıntısının yaşandığı bu süreçte, topladığı şekerleri Toros dağlarında açtığı çukurların içine saklamıştır. Anlatılana göre, Toroslarda açtığı çukurlara şeker dolduran karaborsacı, yağan bir yağmur sonrası bu işten zararlı çıkmış, Toroslarda “şerbet dereleri” akmıştır (Habora, Benim Başkentim Adana, s.28).

715 Demokrat, 6 Temmuz 1954.

716 Demokrat, 21 Ağustos 1955.

717 Yeni Adana, 11 Şubat 1955.

718 Demokrat, 27 Ocak 1955.

719 Yeni Adana, 11 Nisan 1957.

720 Yeni Adana, 15 Kasım 1956.

721 Demokrat, 29 Haziran 1954.

meşrubatçıların taleplerinden dolayı stoğu yeterli gelmeyen tüccarın şeker bulunmadığını söylemesi halk arasında şeker kıtlığı yaşandığı kaygısını beslemiştir.722 Basında ise sürekli olarak şeker sıkıntısının olmadığı ifade edilmiş ve şehre gelen/gelmekte olan toz ve kesmeşekerin miktarı hakkında bilgi verilmiştir: “Şehrimize 150 torba toz, 240 sandık kesme şeker geldi. 280 kesme şeker de bugün geliyor sevkiyat devam edecek.”723 Bu haberlerin yapılış amacı; halkın söylentileri dikkate alarak şeker stoğu yapmasının önüne geçmekti. Zira bu tür söylentilerin karaborsacılar tarafından ortaya çıkarıldığı düşünülmekteydi.

Şeker noksanlığı her zaman karaborsacıların oluşturduğu suni bir buhran olmamıştır.

Şehrin şeker sıkıntısı yaşadığı zamanlarda şeker karaborsaya intikal etmiş ve fiyatı 3 liraya kadar çıkmıştır. Bu dönemde tatlıcılar baklava ve kadayıfı bal şerbeti ile yapmaya başlamışlar, bazıları ise dükkânlarını kapatmak zorunda kalmıştır. Dönemin yerel basın kaynaklarından anlaşıldığına göre Belediye, halkı sıkıntıya düşürmeyecek şekilde her aileye iki kilo şeker verilmesini kararlaştırmıştır.724

Şeker yokluğunun bayram dönemine denk geldiği bir süreçte tatlıcılar ve meşrubatçılar dükkânlarını kapatmak zorunda kalmışlardır. Çocuklarına mama yapacak kadar dahi şeker bulamayan ailelerin komşulardan şeker aramaya çıkmaları yerel basına konu olmuştur.725 Şehirdeki şeker yokluğu beslenme sorununu beraberinde getirmiş ve çeşitli hastalıklara neden olmuştur. Şeker kıtlığına ilişkin olarak Adana’nın komisyoncularından Haşim Camcıoğlu şunları söylemektedir: “O dönemlerde Adana’da şeker yok diye beslenemedik, hasta olduk. Uyuz olduk gıdasızlıktan.”726

“Türk Sözü” gazetesindeki yazısında Derviş İlpars, şeker yokluğu mevzusuna daha farklı bir açıdan yaklaşmıştır. Ona göre şeker sorunu, şekerin piyasada bulunmamasından değil onu dağıtacak bir makamın olmamasından kaynaklanmaktaydı.

İlpars, organizasyon bozukluğuna bağladığı şeker yokluğu nedeniyle vatandaşın yaşadığı mağduriyeti şu şekilde ifade etmektedir:

Şehirde şeker mi yok? Belki vardır. Hem de halkın ihtiyacına yetecek kadar, biz öyle tahmin ediyoruz. Fakat vatandaş bir kilo şeker alabilmek için günlerce şeker

722 Selahattin Canka, “Karaborsayı Neden Destekliyoruz?”, Demokrat, 29 Haziran 1954.

723 Demokrat, 11 Temmuz 1954; Demokrat, 27 Temmuz 1954.

724 Bugün, 24 Şubat 1955.

725 Türk Sözü, 5 Temmuz 1958.

726 Haşim Camcıoğlu, Komisyoncu, 9 Şubat 2016 tarihli mülakattan.

tevziatı yapılan yerlerde nöbet bekler, hatta üzerine su sıkılır, eğer bu da kâfi gelmezse, polis, jandarma çağrılır, cop kullanılır, vatandaş bir kilo şeker için hükümet kuvvetleri tarafından tartaklanır.”727

Polis ve jandarma tarafından tartaklanan vatandaşların yanı sıra şeker kuyruklarında uzun bekleyişler nedeniyle çıkan kavgalarda yaralanma olaylarına da tanık olunmuştur.

Ayrıca şeker kuyruklarında yan kesicilik ve sarkıntılık vakaları da yaşanmıştır.728 Anlaşıldığı üzere şehirdeki şeker sıkıntısı gündelik hayatın önemli sorunlarından biri haline gelmiş, sosyal hayatta bir kargaşaya neden olmuştur.

Sinema biletlerine ilişkin karaborsacılık faaliyetleri de bu dönemde halkı isyan ettiren sorunlardan biridir. Karaborsanın sinema sektöründe görülmesinin temel nedeni özellikle kış mevsiminde Adana’da yaşayan insanların gidebilecekleri eğlenme ve dinlenme mekânlarının sınırlı olmasındandır. Kışlık sinema sayısının -“Adana’da Sosyal Yaşam” bölümünde belirtildiği gibi- yalnızca üç tane olması, sinema karaborsacıları tarafından bir fırsata dönüştürülmüştür. Talep fazla ancak alternatif az olunca karaborsacılara gün doğmuştur. Karaborsacılar, uygun fiyata aldıkları biletleri, örneğin 60 kuruşluk koltukları, etraflarına topladıkları 12-16 yaşlarındaki çocuklar aracılığıyla 100 ila 150 kuruş arasında değişen fiyatlarla satmıştır.729

Bu devirde, polis ve belediye zabıta memurlarının önünde dahi karaborsacılık yapıldığına tanık olunmuştur. Öyle ki bu durumu görenler karaborsacılığın yasallaştığını düşünecek raddeye gelmiştir.730 Yeni Adana gazetesine göre, Van Emniyet amirliğinden Adana’ya tayin olunan Bedii Yüken’in aldığı önlemler sayesinde şehirdeki karaborsacılık faaliyetleri nispeten azalmıştır:

“Sinema önlerinde karaborsacılar alabildiğine at oynatmaya, sokak ve köşelerde halkın huzurunu kaçıran naralara, çirkin kahkahalara, hayasız küfürlere rastlanmaya başlanmış, kahvelerde laubalilik artmıştı (…)Van Emniyet amirliğinden yeni gelen Emniyet amiri Bedii Yüken sayesinde bir haftada sinema önü karaborsacılığı % 60 azaldı.”731

727 Derviş İlpars, “Sonu Ne Olacak”, Türk Sözü, 22 Ağustos 1958.

728 Hür Fikir, 23 Şubat 1955.

729 Hilmi Kürklü, “Bilet Karaborsacılığı Artık Önlenmelidir”, Demokrat, 29 Ocak 1956.

730 Mahmut Aydın Elbeyioğlu, “Sinema Biletlerinde Karaborsacılık”, Vatandaş, 18 Nisan 1951.

731 Hilmi Kürklü, “Şehirden Röportajlar”, Yeni Adana, 26 Haziran 1956.

Büken’in çabalarına rağmen kısa bir süre sonra karaborsacılığa ilişkin şikâyetler yeniden gündeme gelmiştir. Sinema gişesinde bilet bulamayanlar 100 kuruşluk bileti karaborsadan yaklaşık 150-200 kuruşa almak durumunda kalmışlardır.732 Yaklaşık iki katına satılmasına rağmen biletlerin rağbet görmesi, karaborsacılara özellikle bu sektörde geniş bir alan açmıştır.

Karaborsacılığın önüne geçmek üzere alınan tedbirlerin başında “Millî Koruma Kanunu” geliyordu. Kanun’un yaptırım gücü yüksek maddeleri ve jandarmanın sert tedbirleri karaborsaya engel olmamıştır. Kanun’a rağmen, piyasadaki mal darlığı ve karaborsacılık 1957-58 yıllarında da devam etmiştir. Beklenen randımanı sağlayamayan bu yasanın yerine “İktisadî Tedbirler Kanunu” hazırlanmış, ancak bu sırada Menderes Hükümeti devrilmiştir.733 Piyasalarda çeşitli sektör ve ürünlere yönelik olarak ortaya çıkan karaborsacılık meselesi, 1950’li yıllarda Adana’da gündelik hayatta en çok karşılaşılan sorunlardan biri olarak şehir halkını iktisadi anlamda müşkül duruma düşürmüş, bu mesele uzun bir süre hükümet ve belediye memurlarını meşgul etmiştir.