• Sonuç bulunamadı

DP’nin İktisat Politikaları

BÖLÜM 1: DP’NİN İKTİSAT POLİTİKALARININ ADANA’DAKİ

1.1. DP’nin İktisat Politikaları

14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidara gelen DP75, 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle devrilene kadar 10 yıl boyunca Türkiye’de siyasî, ekonomik ve sosyal anlamda azımsanmayacak bir değişim döneminin temsilcisi olmuştur. Parti, 1945’de CHP’den ayrılarak, “dörtlü takrir”e de imza atmış olan dört milletvekili; Adnan Menderes, Celal Bayar, M. Fuad Köprülü ve Refik Koraltan tarafından 7 Ocak 1946’da kurulmuştur.

DP’nin kurulmasıyla Türkiye uzun tek partili yıllarını arkada bırakmış artık çok partili hayata geçiş yaparak demokratikleşme yolunda önemli bir adım atmıştır.76 1947’de

“şaibeli” olduğu düşünülen seçimlerde iktidar olamasa da DP, güçlü bir muhalefet olarak meclisteki yerini almıştır.77 DP, halka sunduğu Mayıs 1950 seçimleriyle iktidar olduktan sonra büyük oranda hayata geçirmeye başlamıştır.

Demokratların ilk dönemi olan 1950-1954 yılları bireysel hak ve özgürlüklerin en geniş biçimde yorumlandığı bir dönemdir. DP’nin ilk etaptaki en büyük başarısı, dışarıdan gelen yardımları cömertçe dağıttığı bir ekonomi politikasına sahip olmasından geliyordu. Bu durum o zamana değin benzeri görülmemiş bir gelişme ortaya çıkarmıştır.

Ekonomik refahın yayılması ve özgürlüklere ilişkin liberal tutum Adnan Menderes’in 1954 seçimlerini büyük bir zaferle kazanmasında en önemli iki temel etken olmuş;

ancak 1955 başında ekonomi politikaları geri tepmeye başlamıştır.78 Sanayi yatırım oranlarının artmasıyla düşük üretim arasındaki fark, enflasyonu ve bunun sonucunda hayat pahalılığını beraberinde getirmiştir. 1957 seçimlerine yansıyacak olan bu durum hem parti dahilinde hem de ülke içinde DP’ye yönelik memnuniyetsizliği ortaya

75 Parti kurulduğu dönemde halkın alışık olmadığı bir kavram olduğu için “Demokrat” kelimesi kulaktan kulağa

“Demirkırat”a dönüşmüş ve Demokrat Parti’ye halk arasında “Demirkırat” denilmiştir (Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, c.II, Remzi Kitabevi, İstanbul 1967, s.442-443).

76 "1945'te çok partili demokratik siyasal yaşama adım atılması ve 1950 seçimleriyle iktidarın barışçı bir biçimde el değiştirmesi, genel olarak otoriter rejimlerin demokrasiye dönmeleri açısından istisnai bir durum olarak kabul edilmektedir" (Levent Köker, Modernleşme, Kemalizm ve Demokrasi, İletişim Yayınları, İstanbul 2006, s.213).

77 DP’nin muhalefetteki gücü; çalışmaları ve vaatleriyle ilgiliydi. Niceliksel olarak bir güce sahip değildi zira 1946

“şaibeli” seçimlerinde DP, 465 milletvekilliği için 273 aday göstermiş, bunların sadece 62’si seçilebilmişti (Eroğul, Demokrat Parti Tarih ve İdeolojisi, s. 36).

78 Bu sürece ilişkin olarak Vatan gazetesi, Güney Bölgesi Mümessili Selahattin Canka’yla yapılan görüşmede Canka, Menderes’in politikaları ve akıbetine istinaden şunları söylemiştir: “Menderes, Türkiye’nin parlak yıldızıydı. Her şey Menderes’le geldi. Türkiye’yi, Adana’yı dünyaya açtı. Gelişmeyi seven bir adamdı. 1954’e kadar harikaydı her şey. Ama sonra ilerlemeci adam tutamadı kendini ekonomide hata yaptı. Yok yere asıldı” (Selahattin Canka, Vatan Gazetesi Güney Bölgesi Mümessili, 9 Ocak 2016 tarihli mülakattan).

çıkarmaya başlamıştır.79 DP, iktidarının son yıllarına doğru özellikle 1957 sonrası güç kaybetmeye başlamış ve bu kayıp bir takım sert siyasî uygulamaları da beraberinde getirmiştir.

1950 seçimleri, Türkiye’de ilk defa toplumda yer alan bütün halk tabakalarını harekete geçirmiş, DP, siyaseti halka indirip halka mal etmeyi başarmıştır. DP iktidarıyla birlikte köylüler, işçiler, esnaf, ticaret veya sanayi mensupları, şehir, kasaba ve köy toplumlarının bütün tabakaları sahneye çıkmıştır.80 Bu durum DP’nin sosyal tabakalarla ilişkisini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte DP döneminde çeşitli kalkınma programları hayata geçirilmiştir. Esasında bu kalkınma programları büyük ölçüde CHP’nin 1944-45 devresinde hazırlattığı kalkınma plan ve programlarının uygulanmasından ibaretti. Örneğin CHP döneminde hazırlanan plan ve programlarda çimento, şeker ve dokuma gibi sanayi kolları önemle ele alınmış; ancak Aydemir’in de yorumladığı gibi81iktidar yorgunluğu dolayısıyla değerlendirilememiştir.

DP’nin iktisat politikası, II. Dünya Savaşı sonrası döneminin dünya gündemiyle yakından ilişkiliydi. 1947’de iç ve dış çevrelere daha yatkın gelebilecek yeni bir kalkınma planı hazırlanmıştı. Savaş sonrası dönemde Türkiye ve Yunanistan’a askerî ve iktisadî yardım yapan İngiltere’nin bu yardımları keseceğinin bildirilmesi üzerine plan dış finansmanda tamamen ABD’ye bağımlı hale geliyordu. Bu süreçte DP, CHP’nin iktisadî politikasını özellikle devletçilik anlayışını sürekli olarak tenkit etmekteydi. Bu tenkitler ve dış gündemin ihtiyaçları dikkate alınarak hazırlanan planın sektörel seçimleri, tarım ve tarımla ilgili ulaştırma ve enerji tesislerine dönüktü. Plan, bir yandan Avrupalılar arası işbirliğine tarımsal alanda katkıda bulunarak Amerika’dan yardım elde etmeyi, bir yandan da DP muhalefetinin desteğini umuyordu. Nitekim 1948-1952 yılları arasındaki 5 yıllık devrede zirai kalkınmayı ön planda tutan “Türkiye İktisadî Kalkınma Planı” tarım, ulaştırma, büyük ve küçük su işleri, enerji, madenler, ağır endüstri, inşaat maddeleri, sanayi sahalarında yapılacak işleri ve bu işlerin Türkiye’ye katkısını programına almıştı.82 Dolayısıyla DP iktidara gelmeden önce, CHP iktidarı döneminde

79 Kemal H. Karpat, “The Turkish Elections of 1957”, The Western Political Quarterly, XIV/2, (June, 1961), s.437.

80 Aydemir, İkinci Adam, c.II, s.476.

81 Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, c.III, Remzi Kitabevi, İstanbul 1967, s.156.

82 İlhan Tekeli-Selim İlkin, Savaş Sonrası Ortamında 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2009, s.6, 7,49.

dış yardım alma ve bunun karşılığında beklenen koşulları yerine getirme işlevi devreye girmişti.

Yürürlükteki devletçi düzenin tasfiyesiyle birlikte yabancı sermayeye katılma isteği 1948 İktisat Kongresi’nde açıkça beyan edildi. Devletçiliğin daraltılması, ağır sanayiden vazgeçme, yabancı sermayeye açılma ve eşit haklar tanıma, kongredeki görüşlerin ortak noktasıydı. Benzer görüşler, 1950’de Dünya Bankası’nın hazırladığı raporda da yer almaktaydı. Böylece serbestleşme ve dışa açılma programı, dış dünyada kurulan yeni sistemle içerdeki muhataplarının ortak görüşlerinin ürünü oldu83ve DP böyle bir programın gündemde olduğu zamanda iktidarı devraldı.

1950’de iktidara gelen DP, durağanlaşmış fakat gelişmesi, kalkınması gereken ekonomiyi harekete geçirebilmek için para arzını ve kamu harcamalarını artırmayı sürekli bir politika haline dönüştürdü; çok sayıda yeni tarımsal KİT kurma yoluna gitti.84İktisadî ve siyasî anlamda liberalizmi savunan DP’nin amacı, kendi deyimleriyle,

“İktisadî cihazlanmayı hızlandırmak, bütçede yatırımları genişletmek, özel sektörü hukukî ve fiili emniyet altına alacak tüm düzenlemeleri yapmak ve geliştirmek, yabancı sermayeden faydalanmak, üretim hayatını devletin zararlı müdahalelerinden ve bürokratik engellerden kurtarmak, mevcut sermayenin üretime akmasını sağlamak, böylece birey için uygun girişim ortamı oluşturmak”tı.85 Bu ortamı, DP’nin savaş yıllarının mağduru olan orta ve küçük köylülerle ücretli kesimlerin ekonomik taleplerini karşılama çabası ve CHP’nin geçmişte uyguladığı politikalara karşı yükselen tepki sağladı. İktidara geldikten hemen sonra DP, tarımsal kesime gelir ve kaynak aktarımı, kredi faizlerinin düşürülmesi ve kredi hacminin arttırılması, denk bütçe yaklaşımının terkedilmesi, birçok verginin kaldırılması, bazı temel tüketici mallarında indirimler, özel teşebbüsü destekleme ve onunla rekabetten kaçınma gibi uygulamaları hayata geçirerek süratli bir kalkınma hedeflediğini ortaya koymuştu. 86 ABD’nin yüklü ekonomik yardımları, uygun hava koşulları ve Kore Savaşı’nın Türkiye’nin ihraç ürünlerine olan talebi sayesinde 1950’lerin başında Türkiye’de beklenenin üstünde bir ekonomik büyüme performansı görüldü. Ancak 1954 itibariyle yaşanan kuraklığın

83 Gülten Kazgan, Türkiye Ekonomisinde Krizler 1929-2009, “Ekonomi Politik Açısından Bir İrdeleme”, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2012, s.87-88.

84 Kazgan, Türkiye Ekonomisinde Krizler, s. 96.

85 Nevin Coşar, “Demokrat Parti Dönemi Maliye Politikası”, Ankara Üniversitesi, SBF Dergisi, LX/1 (2005), s.31.

86 Feridun Cemil Özcan, “Ellili Yıllarda Türkiye Ekonomisi”, Türkiye’nin 1950’li Yılları, Haz. Mete Kaan Kaynar, İletişim Yayınları, İstanbul 2015, s.40.

tarıma etkisi, ABD yardımlarının sınırlandırılması, Kore Savaşı’nın sona ermesi gibi etkenlerle DP enflasyona başvurmaya başladı ve belli toplumsal kesimler dolaylı olarak vergilendirildi. Değişen şartlar karşısında DP, istikrarlı büyüme ve devalüasyon taleplerine karşı çıkarak 1954 seçimleri öncesinde ekonomik anlamda büyük bir atak yaptı. Bu dönemde 14 çimento fabrikası, 10 şeker fabrikası kurulması planlandı.

Otomatik telefonun altyapısı oluşturuldu, Haydarpaşa Silosu’nun temeli atıldı, köylüye destek alımları genişletildi, Kızılırmak Barajı’nın temeli atıldı. Ancak bütün bu yatırımların nasıl finanse edileceğine dair hiçbir çalışma yapılmamıştı.87

DP’nin iktisat politikasındaki dış borçlanma ve yabancı sermayeye dayalı büyüme politikası dış ticaret açıklarının artması ve yabancı sermayenin azalmasıyla ekonomiyi bunalıma sürükledi. Bu durumda kamu harcamalarına ve vergilendirmeye başvuran DP’nin, iktisadî alanda ortaya çıkan bunalımları reddederek aceleci ve plansız uygulamalarını sürdürmesi sonunu hazırlayan süreci beraberinde getirdi.

DP’nin iktisat politikaları 1950’li yılların başında yukarıda bahsedilen uygun koşulların da etkisiyle özellikle tarım ve sanayî sektöründe değişim dönemini başlattı. Tarım ve sanayî sektörlerinde yaşanan bu gelişmeler Adana’da sosyal, ekonomik ve kültürel hayatı etkisi altına almıştır. Bu etkilerin izlerini şehrin fiziki görünümünden halkın gündelik yaşamındaki yansımalarına kadar çeşitli katmanlarda ve boyutlarda görmek mümkündür.