• Sonuç bulunamadı

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

KARŞI OY YAZISI

Alacağın temliki yani alacağın devrinin düzenlendiği TBK 183. mad-dedeki düzenlemenin karşı anlamlarıyla da değerlendirilen hükümlerine göre asıl hukuki ilişkiye ilişkin sözleşmede, alacağın devrine ilişkin bir yasak var ise, veya devirin geçerli olabilmesi için alacaklının rızası şartı var ve bu rıza yok ise alacağın devrinin geçerli olduğundan söz edilemez.

Alacağın devri Borçlar Hukukunda düzenlenmiş olup, maddi hukukla il-gili bir tasarruf işlemidir. Geçerliliği ve sonuçlarının da düzenlendiği ka-nundaki hükümlere göre değerlendirilmesi gerekir. TBK’da ayrıca özel bir düzenleme olmadığı için 183. ve devamı maddelerdeki geçerlilik koşulları her aşamada geçerli ve ileri sürülebilir olup, alacağın devrinin alacakla il-gili dava açıldıktan sonra olması 183. maddedeki koşulların aranmasından vazgeçilmesini gerektirmez.

Alacağın devri maddi hukuka ilişkin ise de bu devirin dava açıldıktan sonra olması halinde; davacı veya davalı sıfatlarının kimde olacağı, usule

ilişkin hakların kim tarafından nasıl kullanılacağı ise usul hukukuna iliş-kindir. Bu nedenle usul kurallarında dava konusunun alacaklı veya borçlu tarafından devri halinde yapılacak işlemlerin neler olduğuna dair düzen-lemeler yer alır. Bu konuda HMK’da yer alan hüküm 125. madde olup, davacının dava konusunu devri ikinci fıkrada düzenlenmiştir. Buna göre;

davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder.

Sözleşmede devir yasağı olsa bile bunu ileri sürecek olan, devire konu alacağın borçlusudur. Borçlu alacağın devri nedeniyle rızası bulunmadığı-nı devrin geçerli olmadığıbulunmadığı-nı ileri sürmemiş ise bunun uyuşmazlık konusu olmadığı rızanın mevcut bulunduğunun kabulü gerekecektir. Alacağı dev-ralan HMK 125. madde gereğince hemen davacı yerine geçer ve usulden doğan yetkileri kullanabilir ise de davalının kendisine karşı ve devreden alacaklıya karşı ileri sürebileceği def’i ve itirazlar ile de muhatap olacak ve sonucunda maddi hukuk anlamında talep edebileceği alacak bulunduğu ispatlandığı takdirde alacağa hükmedilecektir.

HMK 125. madde nedeniyle hemen davacı yerine geçmek ile TBK 183. maddedeki temlik nedeniyle alacaklı hale gelmek aynı sonuçları doğuran kurallar değildir. HMK’daki hükümler alacağın istenebilmesine ilişkin usul işlemlerini yapabilme yetkisi verir. Diğeri ise maddi hukuk anlamında alacağa sahip olma yetkisi verir. Davaya bakan hakimin davayı görüp yargılama yapmadan dava konusunun asıl sahibinin kim olduğu-nu saptaması mümkün değildir. Bu ancak verilecek kararın kesin hüküm haline gelmesi ile sağlanacaktır. Bu nedenledir ki dava konusunun devri halinde alacağı devralan, davacı yerine geçer delillerini ortaya koyar, da-valı savunmalarına karşı delil ve beyanlarını bildirir ve sonuçta alacağın devrinin geçerli olduğunu da kanıtlayarak devraldığı alacak için lehine karar verilmesini isteyebilecektir. Bu işlemleri davacı olarak yapma yet-kisi olmayan bir kimsenin alacağına kavuşabilmesi de mümkün olmadı-ğından HMK 125. madde, maddi hukuk anlamında geçerli bir temlik olup olmadığına bakmaksızın davacı yerine geçme yetkisi vermektedir. Hemen davacı yerine geçme yetkisi verilmez ise alacağın varlığını devralanın ile-ri sürüp ispatlayabilmesi de mümkün olmaz. Dava konusunun devile-ri usul hükmünün uygulanması için alacağın devrinin geçerli olması şartı yoktur.

Ancak yargılamada maddi hukuk anlamında alacağın kendisi yönünden de istenebilirliği ispatlanmak zorundadır. HMK 125. maddenin amacı maddi hukukta yer alan alacağın temliki kurallarına bir sınır getirmek olmayıp,

maddi hukuktan kaynaklanan alacağı talep etme ve ulaşabilmeyi kolay-laştırmaktır. Zaten usul hukukunda maddi hukuka ilişkin bir konunun bu kapsamda alacağın temlikinin düzenlenmiş olması da düşünülemez.

Somut olayda temlike konu sözleşmede alacağın devri yasağı bulun-makta olup, davalı bunu da ileri sürmüştür. Temlik alan HMK 125. madde gereğince davacı yerine geçmiş ve usul yetkilerini kullanmış ise de maddi hukuk anlamında alacaklı olduğunu yani geçerli bir temlikle davalıdan is-teyebileceği alacak bulunduğunu kanıtlayamamıştır. Davalı ise sözleşme-deki devir yasağı nedeniyle temlik alacaklısı yeni davacının kendisinden talep edebileceği alacak bulunmadığını ispatlamış olup davanın reddi ka-rarı doğru olduğu için hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan ço-ğunluk görüşüne katılmıyoruz.

_ ._ ._ ._ ._ ._ ._ ._

_ ._ ._ ._ ._ ._ ._ ._

YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 21 .01 .2016 Esas: 2015/2846 Karar: 2016/335

Bir Kamu İhale Sözleşmesinin Yüklenicinin Temerrüdü Nedeniyle Feshi Halinde Yapılan İşlerin Hesabı Genel

Hükümlere Göre Yapılır; Taraflar Tasfiyede Anlaşamazlarsa Kesin Hesap ve Tasfiye Mahkemeden İstenmelidir

ÖZET : Dava, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.

Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’na göre yapılan sözleşmelerin yük-lenicinin temerrüdü nedeniyle feshi halinde, sözleşme konusu işlerin hesabı genel hükümlere göre yapılmalıdır. Taraflar tasfiyede anlaşa- mazlarsa kesin hesap ve tasfiye mahkemeden istenmelidir. Yerel mah-kemece, bu doğrultuda bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, davalının kesin hakediş raporuna davacı yük- lenicinin varsa itirazları açıklattırılarak bilirkişilerden ek rapor alın-mak suretiyle incelettirilmeli ve böylece bilirkişilerce çıkartılacak kesin hesaba göre davacının hakediş alacağı olup olmadığı saptanarak sonu-cuna göre hüküm kurulmalıdır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m 471, 473

4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu m 4, 20

D

avacı .. .. ile davalı .. .. arasındaki davadan dolayı Ordu 1. Asliye Hukuk Hakimliğince verilen 25/03/2013 gün ve 2009/216-2013/153 sayılı hükmü onayan Dairemizin 01.04.2015 gün ve 2015/601-1665 sayılı ilâmı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bu-lunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

K A R A R

Uyuşmazlık, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen hükmün davacı ve-kili tarafından temyiz edilmesi sonucu dairemizce onanmış, davacı veve-kili bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

1- Yargıtay ilâmında belirtilen gerektirici nedenler karşısında davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme is-temlerinin reddi gerekmiştir.

2- Davacı vekili, müvekkilinin davalı Üniversiteye ait Fen Edebiyat Fakültesinin A Blok inşaat işi yapımını 4.999.000,00 TL götürü bedelle üstlendiğini, sözleşmenin 3. maddesine göre işin niteliği ve türü 8.000 m2 betonarme eğitim binası imalâtı olduğunu, 450 gün içinde tamamlanarak teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, söz konusu inşaat işi için 15.10.2008 tarihinde yer tesliminin yapıldığını, aralıksız 12.05.2009 tarihine kadar da çalışıldığını ve 1.883.256,57 TL tutarında hakediş düzenlendiğini, davalı idarece, işin % 28 oranında geri kalındığı gerekçesiyle sözleşmenin 26.

maddesi uyarınca ihtar çekildiğini, haksız yere feshedildiğini, haksız fesih nedeniyle yapılması gereken iş miktarının 3.115.744,00 TL olduğunu, bu nedenle kâr kaybına uğradığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kay-dıyla uğranılan menfi zararlar sebebiyle 279.700,02 TL hakediş bedelinden kaynaklanan 10.000,00 TL ve müsbet zarara ilişkin olarak da 20.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece yüklenicinin fesihte kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’na göre bağıtlanan sözleşmelerin yüklenicinin direnimi nedeniyle feshi halinde, sözleşme konusu işlerin de hesabı genel hükümlere göre yapılmalıdır. İş sahibi idare tasfiyeyi yapmazsa veya yaptığı tasfiyeyi yüklenici kabul et-mezse, tasfiyeyi ve tasfiye kesin hesabının çıkartılmasını mahkemeden ta-lep edebilir. Mahkemece bu doğrultuda bir değerlendirme yapılmamıştır.

Nitekim davalı idare 23.09.2009 tarihli kesin hakediş raporu düzenlenmiş, ancak bu rapor üzerinde durulmamıştır.

Bu durumda mahkemece yapılacak iş, davalı üniversitenin 23.09.2009 tarihli kesin hakediş raporuna davacı yüklenicinin varsa itirazları açıklattı-rılarak bilirkişilerden ek rapor alınmak suretiyle incelettirilmeli ve böylece bilirkişilerce çıkartılacak kesin hesaba göre davacının asıl davadaki hake-diş alacağı olup olmadığı saptanarak hüküm kurulmalıdır. Kesin hakehake-dişin davadan sonra düzenlenildiği gözetilmeden ve yüklenici bakımından kesin hakedişe dava açmak suretiyle mahkemece hakediş hesabının çıkartılması gerektiği düşünülmeden karar verilmesi doğru olmadığından, kararın bu gerekçeyle bozulması gerekirken zuhulen onandığı bu kez yapılan incele-mede anlaşıldığından dairemizin onama kararının kaldırılarak kararın bu gerekçeyle bozulması uygun bulunmuştur.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair karar düzeltme istemlerinin reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle Daire-mizin 01.04.2015 gün ve 2015/601 Esas ve 2015/1665 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği karar düzeltme ve temyiz peşin harçlarının istek halinde karar düzeltme isteyen davacıya geri verilmesine, 21.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

_ ._ ._ ._ ._ ._ ._ ._

_ ._ ._ ._ ._ ._ ._ ._

YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 14 .06 .2016 Esas: 2016/7368 Karar: 2016/7305

Tasarrufun İptali Davası Devam Ederken Taşınmazlar

Hakkında İhtiyati Haciz Kararı Verilebilir; Bu Aşamada Takip Dosyasındaki Alacak ve Fer’ileri Dikkate Alınmalıdır

ÖZET : Davacı, davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla ta-şınmazlarını sattığını iddia ederek davalılar arasındaki tasarrufların iptali ve taşınmazlara ihtiyati haciz konulması talebinde bulunmuştur.

Hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacak-lının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir.Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir edilir. Bu tür davaların kabulü halinde takip konusu alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verilir. Dava konusu takip dosyasındaki alacak ve fer’ileriyle sınırlı

olarak dava konusu taşınmazlar üzerine ihtiyati haciz kararı verilmesi gerekirken taşınmazların tapudaki değerleri üzerinden ihtiyaten haciz kararı verilmesi hatalıdır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m 277, 281, 283

T

araflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması so-nunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde 23.02.2016 tarihli ek karar yönünden davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, davalı borçlu ...’un alacaklılarından mal kaçırmak ama-cıyla adına kayıtlı üç taşınmazdan ikisini 4.12.2015 tarihinde davalı ...’a, birini de aynı tarihte davalı ...’a sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline, taşınmazlara ihtiyati haciz konulmasına karar veril-mesini talep etmiştir.

Mahkemece 15.2.2016 tarihli ön incelemeye yönelik hazırlık tutanağı ile davacının ihtiyati haciz talebinin kabulüne, dava konusu taşınmazlar-daki davalılara ait hisselerin dava değeri olan 200.000 TL miktar kadar ihtiyati haczine karar verilmiş; davacı vekili 17.2.2016 tarihli dilekçesi ile ihtiyati haciz kararının dava konusu ....icra müdürlüğünün 2015/97688 sayılı takip dosyasındaki alacak miktarı olan 869.703,16 TL’ye yüksel-tilmesini talep etmiş; mahkemece 23.2.2016 tarihli ara kararla davacının dava dilekçesindeki dava değerini 200.000 TL olarak gösterdiği ve bu de-ğer üzerinden ihtiyati haciz kararı verildiği icra dosyasında belirtilen bedel üzerinden ihtiyati haciz miktarının artırım isteğinin bu aşamada ve açıkla-nan nedenlerle kabul edilemeyeceğinden reddine karar verilmiş; 23.2.2016 tarihli ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Aynı Yasanın 281/2. maddesi“ hakim, iptale tabi tasar-rufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati ha-ciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir olunur hükmünü içermektedir. Bu tür davaların kabulü halinde takip konusu ala-cak ve fer’ileriyle sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verilir. (İİK’nun 283/1)

Somut olayda dava konusu taşınmazların gerçek değerleri henüz bilir-kişi aracılığıyla tespit edilmediği için dava; tapudaki satış bedeli üzerinden açılmıştır. Dava kabul edildiği takdirde takip konusu 869.703,16 TL ve fer’ileriyle sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verilecek ve taşınmazlar satılarak satış bedelinden bu miktar tahsil edilecektir.

Somut olayda dava konusu taşınmazların tasarruf tarihindeki rayiç değerleri belirlenmemiştir. Taşınmazların satış tarihindeki rayiç değerleri yargılama aşamasında yapılacak keşif sonucu bilirkişi aracılığıyla belirle-necek ve taşınmazın rayiç değeri ile alacak miktarı karşılaştırılarak hangisi düşük ise o bu davanın değeri olarak kabul edilecektir. Bu nedenle mahke-mece dava konusu taşınmazların üzerine taşınmazların tapudaki değerleri üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesi isabetli görülmemiştir.

Mahkemece İİK’nun 283/1. maddesi hükmü de göz önüne alınarak davacının dava konusu takip dosyasındaki alacak ve fer’ileriyle (taleple bağlı kalınarak) sınırlı olarak dava konusu taşınmazlar üzerine ihtiyati ha-ciz kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görül-memiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itiraz-ların kabulü ile 23.2.2016 tarihli ara kararın BOZULMASINA, 14.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

_ ._ ._ ._ ._ ._ ._ ._

_ ._ ._ ._ ._ ._ ._ ._

YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 27 .01 .2016 Esas: 2014/6945 Karar: 2016/1011

İcra Dairesinin Yetkisine İtiraz Edilmemiş Olması İtirazın İptali Davası İçin O Yerdeki Mahkemeyi Yetkili Hale Getirmez

ÖZET : Dava, trafik kazası nedeniyle ödenen tazminatın rücuen tahsili için baş- latılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkindir. İcra dai-resinin yetkisine itiraz edilmemesi o yerdeki mahkemeyi itirazın iptali yönünden yetkili hale getirmez. Bu nedenle davalı borçlu, açılan itira-zın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz edebilir. Somut olayda, davalı borçlu itirazın iptali davasında, yetki itirazında bulunmuştur. Bu durumda, yetki itirazının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi ge-rekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m 50, 67

T

araflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonun-da; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, 19/12/2005 tarihinde ... plaka sayılı alacaklı müvek-kili şirket nezdindeki araç ile ... plaka sayılı aracın çarpışması sonucu ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, söz konusu trafik kazasında ... plaka sayılı araç sürücüsünün % 25 oranında kusurlu bu-lunduğunu, müvekkili davacı şirketin davalı borçlulara karşı iş bu borcun ödenmesine yönelik olarak yapmış olduğu bildirimlerin cevaplanmadığını ve sonuçsuz kaldığını, davalı borçlunun % 25’lik kusur oranına tekabül eden miktar olan 11.163,00 TL’nin tahsili bakımından ... İcra Müdür-lüğünde takip başlattıklarını, davalı borçlu tarafından hukuki dayanaktan yoksun gerekçelerle borca itirazda bulunduğunu, tüm bu nedenlerle ...

İcra Müdürlüğünün 2006/6935 esas sayılı dosyasına davalı tarafından ya-pılan haksız itirazın iptaline ve icranın devamına ayrıca davalı borçlular aleyhine % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, 19/12/2005 tarihinden çok önce kazaya karışan aracı sattığını ve aynı zamanda dev-rettiğini, kaza anında işleten sıfatının bulunmadığını, kusur durumunu da kabul etmediğini, verilen kusurun kazanın oluşumuna uygun olmadığını tüm bu nedenlerle davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; itirazın iptali davasının dinlenebilmesi için o yer mahkemesinin bulunduğu yer icra da-iresinde usulüne uygun olarak yapılmış bir icra takibinin olması gerektiği, oysa ... İcra Müdürlüğünde girişilmiş bir takibin olmadığı, bu itibarla böyle bir davanın dinlenme olanağı da bulunmadığı gerekçesi ile açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, trafik kazasından kaynaklanan ödenen tazminatın rücuen tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davalı borçlu, ilk başlatılan ... İcra Müdürlüğünün 2006/6935 sa-yılı dosyasında sadece borca itiraz etmiş, yetkiye itiraz etmemiştir.

Dola-yısıyla, bu borçlu yönünden yetki hususu kesinleşmiş olup ... İcra Daire-sinin yetkisi kabul edilmiştir. İtirazın iptali davası yönünden özel bir yetki kuralı getirilmediğinden genel hükümlere göre yetkili mahkeme belirle-necektir. İcra dairesinin yetkisine itiraz edilmemesi o yerdeki mahkemeyi itirazın iptali yönünden yetkili hale getirmez. Dolayısıyla davalı borçlu açılan itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz edebilir.

Somut olayda, davalı borçlu ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz etmiş; talep üzerine yetkisizlik kararının kesinleşmesinin akabinde davalı borçlunun ikamet-gahının bulunduğu yetkili Sarıkamış Asliye Hukuk Mahkemesine dosya gönderilmiştir.

O halde, mahkemece işin esasına girilerek inceleme yapılması gere-kirken yazılı olduğu şekilde itirazın iptali davasının dinlenebilmesi için o yer mahkemesinin bulunduğu yer icra dairesinde usulüne uygun olarak yapılmış bir icra takibinin olması gerektiği, oysa ... İcra Müdürlüğünde girişilmiş bir takibin olmadığı, bu itibarla böyle bir davanın dinlenme ola-nağı da bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itiraz-larının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 27.01.2016 gününde oybir-liği ile karar verildi.

_ ._ ._ ._ ._ ._ ._ ._

_ ._ ._ ._ ._ ._ ._ ._

YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 09 .02 .2016 Esas: 2015/7301 Karar: 2016/2107

Evlat Edinmede Anne Baba Rızası Aranmaması Talep Edilen Davada Duruşma Açılarak Karar Verilmesi Zorunludur; Dosya Üzerinden Karar Verilebilecek Durumlar Sınırlıdır

ÖZET : Davacı vekili, evlat edinmede anne baba rızasının aranmaması tale- binde bulunmuş; mahkemece duruşma açılmadan dosya üzerinden da-vanın reddine karar verilmiştir. Dosya üzerinden karar verilebilecek haller sınırlıdır. Duruşma yapmadan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir. Kanunun açıkça duruşma açılarak yar-gılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemez.

Açıklanan nedenlerle, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar ve-rilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

2709 sayılı TC Anayasası m 36

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m 6

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m 27, 317, 320

D

ava dilekçesinde, evlat edinmede anne ve baba rızasının aranmaması-na karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili dava dilekçesinde, evlat edinmede anne baba rızasının aranmamasına karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece duruşma açılma-dan dosya üzerinden davanın reddine karar verilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 317. maddesinde; da-valıya tebligat yapılması gerektiği, 320/1. maddesinde ise; “Mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.” hükmü öngörülmüştür. Mahkemece, bu madde hükmü göze-tilerek, dosya üzerinden karar verilmişse de, varılan sonucun maddenin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; anılan maddeye göre, duruşma yapma-dan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir. Baş-ka bir anlatımla, ancak hukukun cevaz verdiği hallerde duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin İİK.’nun 17-18. maddelerinde öngörülen şikayet da-vası gibi). Kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emret-tiği hallerde dosya üzerinden karar verilemez.

Bilindiği üzere HMK.’nun hukuki dinlenme hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinle-nilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunma-sını da içerir.

Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılma-dan hüküm verilememesi, Anayasa’nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. madde-sinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur.

Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK.’nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi müm-kün bulunmamaktadır.

Bu nedenlerle, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması gere-kirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi

Bu nedenlerle, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması gere-kirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi