• Sonuç bulunamadı

Karşılıklı Söylemde ABD-Türkiye İlişkilerinin Öneminin Vurgulanması

Yukarıda belirtildiği gibi Gramscian ve neo-Gramscian yaklaşımlar başta olmak üzere hegemonyanın kurulmasında söyleme büyük önem vermektedir. Gramsci’ye göre dünya düzeninin yeniden üretimine yardımcı olan hegemonik ideoloji, evrensel bir dil (söylem, değerler ve fikirler) yaratarak, “toplumsal rıza üretme” işlevini görmektedir. Dil, hegemonya için kurucu ve merkezi bir unsurdur. Türk ve Amerikan siyasetçilerin dile getirilen ifadeler, karşılıklı ilişkileri belirlemekte ve kamuoyunun düşüncelerini

etkileyerek insanların desteğini sağlayabilmektedir. Bu çerçevede Amerikan ve Türk yöneticilerin konuşmalarına bakmak faydalı olacaktır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana iki ülke arasındaki ilişkileri adlandırmak için özellikle Amerikalı siyasetçiler tarafından birçok isim üretilmiştir. ABD–Türkiye ilişkileri, 1947 yılından beri “stratejik ittifak” olarak değerlendirilmiş ve hala “strateji” ve “ittifak” kavramları geçerliliğini korumaya devam etmiştir133. Türkiye Başbakanı Süleyman Demirel’in Şubat 1992’de Washington’a yaptığı ziyarette iki devlet arasında ilişkilerin tanımladığında “geliştirilmiş ortaklık” (enhanced partnership) terimini teklif etmiştir. Amerikalı yöneticile ise, Türkiye’yi hem “ortak”, hem de bağımsızlıklarını yeni kazanmış olan Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri için “örnek” bir ülke olarak gördüklerini açıklamıştır134. Eylül 1999’da iki ülke arasındaki ilişkiler “stratejik ortaklık” olarak tanımlanmıştır135. Türkiye, ABD için büyük önem taşıyan bölgelerde onun müttefikiydi. ABD ise Türkiye için askeri, ekonomik yardımları veren ve ülkenin güvenliğin güvencesi olan dünyanın en güçlü devleti anlamına geliyordu. Özellikle Clinton yönetimi, Türkiye’ye karşı politikasını övücü söylemlerle doldurmuştur. Bill Clinton, Türkiye’nin hem bölgesel hem de küresel bir lider olduğunu dile getirerek Türk hükümetinin desteğini ve takdirini almıştır136

. Bununla beraber Clinton Türkiye’nin tarihi, XX. yüzyılı anlamak için bir anahtar olduğunu; XXI. yüzyılın şekillendirilmesi açısından Türkiye’nin çok önemli olduğuna inandığını dile getirmiştir’137. Türkiye’nin gururunu okşayan bu sözler, ABD’ye karşı olumlu tepki yaratmış ve Türkiye’ye verilen ABD’nin desteği halk tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Üst düzey yetkililerin dile getirdiği sözler, güçlü, dost ve yakın işbirliğinin içerisinde cereyan eden ikili ilişkilerin imajını kurmakta ve kamuoyunun algılamalarını etkilemektedirler.

11 Eylül’den sonra Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler, Türkiye’nin ABD’nin “Terör ile Savaş” girişimine istenilen desteği vermesiyle “geliştirilmiş ortaklık”

133

Aslan, Ali, “The Foreign Policy – Hegemony Nexus: Turkey’s Search for a “New” Subjectivity in World Politics and Its Implications for US-Turkish Relations”, Perceptions, (Cilt 17, Sayı 4, Kış 2012), s. 166.

134 Oran, Cilt II, s. 253.

135 İbid.

136

“Clinton: Türkiye Bölgesel ve Küresel Bir Lider”, Haberler, (16 Temmuz 2011),

http://www.haberler.com/clinton-turkiye-bolgesel-ve-kuresel-bir-lider-2873685-haberi/, (23 Ocak 2014).

137 “William J. Clinton. Remarks by the President ın Address to the Turkish Grand National Assembly”,

seviyesinden “stratejik ortaklık” seviyesine yükselmiştir138

. “Terör ile Savaş” söylemini ileri süren ABD hükümeti, Türkiye’nin önemini farkederek onu bu söyleme dahil etmek istemiştir. ABD Başkanı George W. Bush’un söyleyişi bunu yansıtmıştır: “Asya,

Avrupa ve Ortadoğu kesişme noktasında bulunan Türkiye, coğrafi açıdan her dönemlerde çok önemliydi. Ülkeniz, 150 yıl süren toplumsal ve demokratik reformlarla diğerler için bir model ve Avrupa için daha geniş dünyaya giden bir köprü olarak tanımlanabilmektedir. Başarınız, Avrupa ve Orta Doğu’da barış ve ilerlemenin geleceği için çok önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti, ABD’nin desteği ve dostluğa dayanabilmektedir”139. Bush, ABD hegemonyasının sürdürülmesi konusunda Türkiye’nin avantajlı konumunun farkındaydı ve Türkiye’ye tam destek vererek Türk halkının ABD’ye karşı algılarını olumlu bir şekilde etkilemiştir.

2009 yılında iktidara gelen ABD’nin ilk siyahî başkanı Barack Obama, 5 Nisan 2009'da ilk resmi dış ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmiştir. Obama, ziyareti sırasında iki ülke arasındaki ilişkileri "Model Ortaklık" olarak nitelemiştir. "Model Ortaklık" kavramı, Türkiye–ABD ilişkilerinin ulaştığı ileri noktayı, ilişkilerin özgün karakterini ve kapsamlı niteliğini yansıtmaktadır140. Türkiye’nin son derece önemli müttefik ve Avrupa’nın önemli bir parçası olduğunu dile getiren Obama, zamanın zorluklarını aşabilmek için ABD ve Türkiye el ele olması ve çalışması gerektiğini vurgulamıştır141

. XXI. yüzyıl boyunca iki devletin siyasetçileri her konuşmalarında Türkiye’nin önemine vurgu yapmaktadırlar. Birkaç örnek vermek gerekirse ABD Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton Mart 2009’da Türkiye’ye geldiğinde, iki ülke arasındaki ilişkilerin müttefiklik, ortaklık ve dostluk ilişkisi olduğunu dile getirmiştir142

. Bunun yanısıra Clinton, iki devletin ortak zorluklar karşısında birlikte hareket edeceklerini de vurgulamıştır143. Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan, iki ülke arasında ortak bir

138 Çandar, içinde Abramowitz, 2003, s. 163.

139 “Transcript: Bush Urges Mideast to Embrace Democracy”, The Washington Post,

http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/articles/A14293-2004Jun29_2.html, (20 Ekim 2013).

140

“Türkiye - Amerika Birleşik Devletleri Siyasi İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı,

http://www.mfa.gov.tr/turkiye-amerika-birlesik-devletleri-siyasi-iliskileri.tr.mfa, (05 Ekim 2013).

141 “Obama Says Turkey Is a Critical Ally; Declares Not at War with Islam”, Hürriyet,

http://www.hurriyet.com.tr/english/domestic/11376078.asp, (09 Aralık 2013).

142

“A.B.D. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile Yapılan Basın Toplantısı”, A.B.D. Diplomatik Temsilcilikler. Türkiye, (7 Mart 2009),

http://turkish.turkey.usembassy.gov/pr_030709tr.html, (11 Ocak 2014).

vizyonun paylaşıldığını, bu anlamda da ortak hedeflerin var olduğunu işaret etmiştir. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler tanımlandığında, “dostluk” ve “ortaklık” kavramlarının kullanılmasına dikkat çekmiştir144

. “Dostluk”, “ortaklık”, “ortak değerler” gibi kavramların karşılıklı söylemlerde kullanılması, olumlu algılamalara yol açmakta ve kamuoyunun iki ülke arasındaki ilişkilerin iyi olduğuna dair algısını yükseltmektedir.

Sonuç olarak ABD üst düzey yetkilileri, Türkiye’yi Ortadoğu bölgesinde önemli rol oynayacağını düşünmektedirler. Bugün Türkiye ve ABD, ortak değerlere, çıkarlara ve iki ülkedeki insanların arasında bağlara dayanan dostluk ve işbirliği içinde bulunmaktadır. Beyaz Saray’ın ifadesiyle Türkiye, ABD’nin stratejik ortağı, NATO müttefiki ve değerli dostudur145

. Ortadoğu bölgesinde iki ülke ortak faaliyetlerde bulunduğu için birbirlerini iyi tanımakta ve ABD–Türkiye ittifakının temelinde, güçlü kültürel bağlar ve ortak çıkarlar yatmaktadır. Bununla birlikte Amerikan siyasetçileri olumlu bir atmosferi tercih etmekte ve Türk siyasetçileri ile bir araya geldikleri zaman yüceltici beyanlarda bulunmaktadırlar. Söyleme dâhil olan değerler, inançlar ve fikirler etrafında dış politikanın yürütülmesi, ABD hegemonyasında zora değil karşılıklı anlaşmaya ve etik liderliğe dayalı dönüş anlamına gelmektedir.

Fakat karşılıklı söylemlerde iki devletin birbirlerini övmesi, madalyanın sadece bir yüzüdür. 11 Eylül sonrası dönemde var olan ABD hegemonyasında rızadan ve kültürel liderlikten zora ve şiddet kullanımına kayış, ABD’nin çabalarına rağmen zamanla Türkiye dâhil olmak üzere tüm dünyada ABD’ye karşı tepki yaratmıştır. Bu bölümün son kısmında 11 Eylül sonrasında kamuoyunun yoklamaları incelenerek Türkiye’deki anti-Amerikanizme bakılacaktır.

144

İbid.

145 “Fact Sheet: U.S.-Turkey Partnership”, The White House, (16 Mayıs 2013),

http://www.whitehouse.gov/the-press-office/2013/05/16/fact-sheet-us-turkey-partnership, (11 Ocak 2014).

4. Türkiye’nin Afganistan’ın Yeniden İnşasına ve