• Sonuç bulunamadı

2.3. Kamu Alacaklarının Korunması Yöntemleri

2.3.5. Kamu Alacaklarının Korunmasında Diğer Yöntemler

2.3.5.8. Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu

Kanuni temsilcilerin sorumluluğu müessesesi, vergi hukukuna özgüdür. Özel hukukta, kural olarak temsilcinin yaptığı iĢlemlerden temsil edilen sorumlu tutulmuĢtur. Vergi hukukunda ise mükelleflerin yapmıĢ olduğu veya yapmayı ihmal ettiği vergiye iliĢkin ödevlerinden dolayı belirli Ģartlar altında kanuni temsilcilerin sorumluluğu kabul edilmiĢtir (Karakoç, 2004: 150-151).

Vergi icra hukukunda kanuni temsilcilerin sorumluluğuna yer verilmesinin ne- denlerinden biri kamu alacağının güvence altına alınmasının sağlanmasıdır. Kamu ala- cağının zamanında tahsil edilmesi ve denetlenmesinde etkili olan kanuni temsilcilerin sorumluluğu müessesesi, kamu alacaklarının korunması yöntemleri bakımından vazge- çilmez bir öneme sahiptir (Bozdoğan: 2004).

Kamu alacaklarının korunmasında kanuni temsilcinin sorumluluğu, 6183 Sayılı Kanun‟ un Mükerrer 35. maddesinde düzenlenmiĢtir. Anılan madde;

“Tüzel kiĢilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kiĢiliği olmayan teĢekküllerin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaĢılan amme alacakları, kanunî temsilcilerin ve tüzel kiĢiliği olmayan teĢekkülü idare edenlerin Ģahsi malvarlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Bu madde hükmü, yabancı Ģahıs veya kurumların Türkiye' deki mümessilleri hakkında da uygulanır.

Tüzel kiĢilerin tasfiye haline girmiĢ veya tasfiye edilmiĢ olmaları, kanunî temsil- cilerin tasfiyeye giriĢ tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.

Temsilciler, teĢekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince öde- dikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.

Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teĢekkülü idare edenlerin farklı Ģahıslar olmaları halinde bu Ģahıslar, amme alaca- ğının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.

Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanunu‟ nda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.” hükmünü içermektedir.

Mükerrer 35. maddede hüküm altına alınan kanuni temsilcilerin sorumluluğunun kapsamı, kamu alacaklarıdır. Kamu alacağı, 6183 Sayılı Kanun‟ un 3. maddesinde, aynı kanunun 1 ve 2. maddeleri kapsamına giren alacaklar olarak tanımlanmıĢtır.

Kanuni temsilcilerin sorumluluğu, ayrıca Vergi Usul Kanunu‟ nun 10. madde- sinde de düzenlenmiĢtir. Anılan madde hükmünde belirtilen sorumluluğun kapsamı ise, vergi ve vergiye bağlı alacaklar ile vergi cezalarıdır. Bu alacaklar aynı zamanda 6183 Sayılı Kanun‟ un 1 inci maddesinin kapsamına giren kamu alacaklarından olduğundan bu iki hükmün hangi durumlarda uygulanması gerektiği konusu uygulamada duraksa- maya neden olmuĢtur. Sonuçta, 6183 Sayılı Kanun, 1. maddesinde belirtilen vergi de dahil olmak üzere bütün kamu alacaklarının tahsiline iliĢkin hükümler içerdiğinden, mükerrer 35. maddenin vergi ve buna bağlı alacaklar için uygulanabileceği ileri sürül- müĢ ise de Vergi Usul Kanunu‟ nun 10. maddesinin özel nitelikli bir tahsil hükmü olan ikinci fıkrasının halen yürürlükte olması nedeniyle vergi ve vergiye bağlı alacaklar ve vergi cezaları için mükerrer 35. maddenin uygulanma olanağının bulunmadığı görüĢü benimsenmiĢtir.

Bu konuda uygulamada ortaya çıkan tereddütler, mükerrer 35. maddenin son fık- rasında 5766 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Ka- nunlarda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4. maddesi ile eklenen ve 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren “Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanunu‟ nda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.” hükmü ile ortadan kaldırılmak istenmiĢtir.

Buna göre, Vergi Usul Kanunu‟ nun 10. maddesinde, kanuni temsilcilerin so- rumluluğuna dair hükümlerin düzenlenmiĢ olması, Vergi Usul Kanunu kapsamındaki kamu alacaklarının takip ve tahsilinin 6183 Sayılı Kanun‟ un mükerrer 35. maddesine göre yapılmasına engel teĢkil etmeyecektir. Dolayısıyla Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, vergiye bağlı alacaklar ve vergi cezaları da dahil olmak üzere her türlü ka-

mu alacaklarının mükerrer 35. maddesi hükmü uyarınca takip edilmesi mümkün olacak- tır (Yücel, 2010: 55-62).

6183 Sayılı Kanun‟ un Mükerrer 35. maddesi hükmüne göre, tüzel kiĢilerle kü- çüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kiĢiliği olmayan teĢekküllerin, yabancı kiĢi ve kurumların kanuni temsilcilerinin ve kanuni temsilci gibi kabul edilen idare edenleri ile mümessillerinin kamu borçlarından dolayı sorumlu tutulabilmeleri, kamu alacağının asıl kamu borçlusunun malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilmemiĢ olması veya tahsil edilemeyeceğinin anlaĢılması Ģartına bağlanmıĢtır (Can- dan, 2006: 51).

Kamu borçlusunun “malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen” ifadesi ile; kamu borçlusu aleyhine 6183 Sayılı Kanun hükümlerine dayanarak yapılan takip iĢlemleri sonucunda, kamu borçlusunun borca yeter miktarda haczi kabil malvarlı- ğının bulunmaması, haczedilen malvarlığının satılarak paraya çevrilmesine karĢın, satıĢ bedelinin kamu alacağını karĢılamaya yetmemesi gibi nedenlerle, kamu alacağının kıs- men veya tamamen tahsil edilememesi durumu ifade edilmiĢtir.

Kamu alacağının “tahsil edilemeyeceğinin anlaĢılması” ifadesi ile kamu borçlu- sunun yapılan tüm araĢtırmalara rağmen bulunamaması, kamu borçlusunun haczedilen malvarlığına 6183 Sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan kıymet takdiri sonucunda tespit edilen değerlerin kamu alacağını karĢılamayacağının anlaĢılması, kamu borçlusu- nun iflas etmiĢ olması halinde iflas idaresi ile kurulan irtibat sonucu iflas dosyası kap- samına göre kamu alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaĢılması gibi nedenlerle alacaklı tahsil dairelerince yapılan takip iĢlemlerine rağmen kamu alacağının kamu borçlusundan tahsil edilmesinin mümkün olmadığına dair güçlü belirtilerin oluĢ- tuğu halleri anlatmaktadır (Sarıcan, 2011: 85-86)

6183 Sayılı Kanun‟ un kamu borçlusu olarak sorumlu saydığı kanuni temsilcile- rin kimler olduğu ve sorumluluklarının kapsamı Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve diğer mevzuat hükümleri uyarınca tayin edilecektir.

6183 Sayılı Kanun‟ un mükerrer 35. maddesinin 3. fıkrası gereğince, tüzel kiĢi- lerin tasfiye haline girmiĢ veya tasfiye edilmiĢ olmaları halinde dahi kanunî temsilciler, tüzel kiĢiliğin tasfiyeye giriĢ tarihinden önceki zamanlara iliĢkin yükümlülüklerden do- ğan kamu alacaklarından da sorumlu olacaklardır.

Anılan maddenin 4. fıkrası ile kanuni temsilcinin malvarlığından ödemiĢ olduk- ları kamu alacakları için asıl kamu borçlusuna rücu edebilme imkanı tanınmıĢtır. Kanuni temsilci ile asıl kamu borçlusu arasındaki rücu iliĢkisinden kaynaklanan uyuĢmazlıklar, özel hukuk uyuĢmazlığı niteliğindedir. Bu nedenle, uyuĢmazlıkların çözüm yeri, adli yargı mercileridir (Candan, 2006: 58).

Kamu alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teĢekkülü idare edenlerin farklı kiĢiler olmaları halinde bu kiĢilerin, kamu alacak- larının tahsil dairesine ödenmesinden dolayı müteselsil sorumluluğu kabul edilmiĢtir. Buna göre, kamu alacağının doğduğu ve ödenmesi gerekli olan zamanlarda farklı kiĢile- rin kanuni temsilcisi olması halinde, her bir kanuni temsilci borcun tümünün ödenme- sinden ayrı ayrı sorumlu olacağından dolayı alacaklı tahsil dairesinin, kamu alacağının tümünü bu kiĢilerin herhangi birinden tahsil amacı ile takip yapabilme hakkı bulunmak- tadır.