• Sonuç bulunamadı

Bilindiği üzere kandiller daha çok duvara veya herhangi bir yere asılarak kullanılmışlardır. Bu kullanımlarının yanı sıra kandilleri taşıyan çeşitli taşıyıcıların mevcut olduğunu da antik kaynaklar ve arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan buluntulardan anlamaktayız.

2.7.1. Candelabrum

Candelabrum, kandilin içine konduğu sığ bir tabak veya onu zeminden yükselten bir ayaktan oluşan iki farklı tipi vardır213. Bunlardan ilki duvara asılarak, diğeri ise üzerine kandil asılarak kullanılan candelabrumdur214.

Birinci tip ‘‘Duvar Aydınlatıcıları’’ olarak adlandırılmakta ve en erken örnekleri M.Ö. 14. yüzyıla tarihlenmektedir215 (Resim 16).

207Tapınaklarda adak lambalarının kullanımı olasılıkla Hıristiyanlığın resmi din olarak kabulünden sonra son

bulmuştur. Bailey 1963, 12. 208 Walters 1914, 15. 209 Deighton 2012, 69. 210 Deighton 2012, 76. 211 Deighton 2012, 89, 98. 212 Çokay 2000, 26. 213 Çokay 2000, 27. 214 Rutkowski 1979, 174.

İkinci tip ise Yeni Babil mühürlerinde önünde duran rahip ile betimlendiğinden, M.Ö. 1. binde dini bir araç olarak kullanıldıkları düşünülmektedir216 (Resim 17). Bu tip candelabrumlar Urartu Uygarlığı’ndaki Rusa yazıtlarında ‘‘Tanasi’’, Menua yazıtlarında ise ‘‘Dasusi’’ adıyla anılmaktadır217. Urartu candelabrumları daha çok ayakları boğa başı şeklinde bir tripod ve insan şeklinde gövdeye sahiptir. Yunanistan’da az bulunan candelabrumlar, bir tutamak ile ona bağlı keseciklerden oluşmaktaydı. Buraya Etrüsk’ten ithal edildikleri bilinmektedir218.

Plinius’a göre, kandil taşıyıcıların üst kısmı Aigina’da, alt kısmı ise Tarentum’da yapılmaktadır. Bu yüzden kandil taşıyıcıların üretimi bu iki yerde yaşayan insanlar arasında paylaştırılmıştır219.

Yunan candelabrumları bir tutamak ve ona bağlı olan küçük kâselerden oluşmaktadır. Yunanistan’da fazla candelabrum bulunmamıştır. Çok az bulunanlar ise Etrüsk’ten ithal edildiği düşünülmektedir220 (Resim 18).

Roma Dönemi’ndeki candelabrumlar yekpare mermer bloklardan yapılmaktadır. Ancak bunların hareket ettirilmelerinin zor olmasından dolayı tapınaklarda, varlıklı kişilerin evlerinde ve festivallerde kullanıldıkları düşünülmektedir221. Bu kütlesel yani masif candelabruma ‘‘lampadarium’’ denmektedir (Resim 19). Bunların gövde kısmı bir sütun biçiminde yapılmakta ve kandiller zincirlerle candelabrumun başlık kısmına asılmaktaydı222.

Bizans Dönemi’nde de kullanılan candelabrumlar vardır. Bunlara yazıtlarda, ‘‘Dodekaphotla, Manoualla, Ovellskolyknial, Statareal, Lamnai, Kosmetaritzia, Polycandela, Palamai, Stephanital, Khorol, Abenai, Alysidia, Kremastaria ve Bastagia’’ denmektedir223.

2.7.2. Laterna

Laterna, günümüzün fenerleri ile özdeşleştirebileceğimiz bir aydınlatma aracıdır. M.Ö. 8. yüzyılda ortaya çıktıkları düşünülen laternalar antik çağda ‘‘Laterna, Lanterna, Lampter,

215 Rutkowski 1979, 189; Çokay 2000, 27. 216 İnanan 2004, 28.

217 Merhav 1991, 265. 218 İnanan 2004, 28.

219 Plinius, XXXIV, 6, 11; Çokay 2000, 28. 220 Çokay 2000, 28.

221 Çokay 2000, 28. 222 Çokay 2000, 28. 223 Bouras 1982, 480.

Lykhounosi Phanos, Hypnos’’ gibi birçok isimle anılmaktadır224. Bizans’ta ise ‘‘Phanaria’’ denilmektedir. Laternarius, kelime anlamı olarak hem laterna ustasını, hem de onu taşıyan kişiyi işaret etmektedir. Romalıların laternayı, Yunanlılardan öğrendikleri bilinmektedir.

Laternalar, Güney İtalya vazo biçimlerinden anlaşıldığı üzere Hellenistik Dönem öncesinde form olarak bir kovaya benzemekteydi (Resim 20). Yukardan aşağıya doğru daralan, altta küçük ayakları ve üstte büyük kulpları olan bir forma sahiptir225.

Arkaik Dönem’den Hellenistik Dönem’e kadar konik şekilli laternalar kullanılır iken, Roma İmparatorluk Dönemi’nden itibaren silindirik formlu laternaların kullanımının yaygınlaştığı görülmektedir226.

Bizans Dönemi’nde de laterna kullanıldığı bilinmektedir. Phanaria’nın açık havadaki tören yerlerinde kullanıldığı ve bu sebeple daha gösterişli malzemeden yapıldığı görüşü ileri sürülmektedir227. Kapalı alanda kullanılan laternalar ise üç zincir ile tavana asılmaktaydı228.

Laternalar yaygın olarak caddelerde kullanılmaktaydı. Caddelerin tamamen aydınlatılmamasından önce, geceleri yolculuk edenler yollarını kendileri aydınlatmak zorunda kalırlardı. Laternanın içinde kandil taşıyarak efendisinin yolunu aydınlatan köle çocuk betimleri, vazo resimlerinde ve pişmiş toprak figürinlerde kullanılmıştır229 (Resim 21).

Laternaların içine konulan kandili veya mumu, rüzgâr ve yağmurdan korumak için, laterna pencereleri için ilk olarak boynuz kullanılmıştır. Bununla birlikte malzemenin ısıya ve rutubete dayanıklı olması amaçlanmıştır. Zaman ilerledikçe parşömen, gerilmiş idrar torbası ve yağlı keten bezi kullanılmıştır230.

Laternaların gelişmiş formları ise deniz fenerleridir. Fener anlamına gelen ‘‘Pharos’’ kelimesi, ‘‘Phos-Işık’’ ve ‘‘Orasis-Görmek’’ kelimelerinin birleşiminden türetilmiştir. Bunlar liman aydınlatmasında kullanılırlardı. Aleksandria’nın Pharos’u tarihte bilinen en eski

224 Forbes 1958, 164. 225 Loeschcke 1909, 375. 226 Çokay 2000, 32. 227 Bouras 1982, 480. 228 Radt 1986, 43. 229 Çokay 2000, 33. 230 Çokay 2000, 31.

örnektir. Ayrıca Rhodos, Ravenna, Brindisium ve Laodikeia’da ki fenerlerin varlığı kentte basılan sikkeler üzerindeki betimlemelerden anlaşılmaktadır231.

2.7.3. Lykhnoukhoi

Homeros Odysseia’da Alkinoos’un sarayını anlatırken, ‘‘Heykeller dikilmişti güzel ayaklıklar üstüne, yanan çırağlar tutuyordu ellerinde altından delikanlılar, konaktaki şölenleri aydınlatmak için geceleri’’ şeklinde dizeler kullanmıştır232. Bu dizelerden anlaşılacağı üzere, elinde mum veya meşale taşıyan heykeller (Lykhnoukhoi)’in geceleri düzenlenen symposionlarda ve gösterişli konaklarda etrafı aydınlatmakta, Homeros zamanından bu yana kullanıldıkları sonucuna varılabilir.

Arkaik Dönem’e ait British Museum’da bulunan, meşale taşıyan kadın heykeli, belki de ilk Lykhnoukhoi örneklerinden birisi olarak kabul edilebilir. Heykel yaklaşık 40 cm. yüksekliğinde olup, pişmiş topraktan yapılmıştır. Olasılıkla bir tanrıçayı betimleyen bu heykelin elinde meşale veya mum taşıması için uygun olarak yapılmış bir açıklık bulunmaktadır233 (Resim 22).

Lucretius’a göre evlerde, sağ ellerinde yanan ışıklar tutan, altından yapılmış genç heykellerin bulunması olağandır234. M.Ö. 1. yüzyılda Pompei’deki evleri süsleyen çoğu heykelde aynı zamanda lykhnouhoi idi. Heykellerin ellerindeki boşluk ve duruş şekilleri, Pompei’de Via dell Abundanza’da bir evin atriumunda bulunan heykelde (Resim 23) görüldüğü gibi, bunların bize bir meşale veya kandili taşıdıklarını düşündürmektedir235.

Athenaios’un Karanos’un düğününü anlatırken kullandığı dizeler bize, lykhnouhoi kullanımını daha net açıklamaktadır. Athenaios, Karanos’un düğününü şöyle anlatır; ‘‘Şölen

devam ederken, mekânı çevreleyen beyaz ibrişimden perdeler çekiliyordu. Bunlar çekilinde duvarlar gizli bir mekanizma ile açılıyorlardı ve meşaleler görünüyordu. Birçok figür vardı. Pan, hermes, genç figürler ve meşaleleri gümüşten ellerinde tutuyorlardı’’236.

Lykhnouhoiler, evlerin bahçelerinde muhtemelen yüksek kaideler üzerinde durmaktaydı. Bu heykeller sadece yemek odalarını (triclinium) aydınlatmak için

231 Çokay 2000, 33; Forbes 1958, 182. 232 Hom. Od. VII, 100.

233 Bailey 1975, 218, Pl. 94, Q484. 234 Lucr. II, 23-26.

235 Çokay 2000, 30. 236 Athen. IV, 130 a.

kullanılmamaktaydı. Ayrıca zengin evleri için pahalı, önemli bir dekoratif unsur ve sanatsal zevkin bir sunuşuydu237.

3. SİLİFKE MÜZESİ’NDE BULUNAN PİŞMİŞ TOPRAK KANDİLLER

Benzer Belgeler