• Sonuç bulunamadı

3. DİJİTAL KÜLTÜRDE DEĞİŞEN YAŞAM BİÇİMLERİ VE

3.1. Yaşam Tarzlarını Biçimlendirme Sürecinde Dijital Kültür ve Etk

3.1.2. Kamusal Alan Dönüşümü ve Sosyal Ağlar

Kamusal alan kavramını tanımlayan ve farklı açıdan bakan bir çok araştırmacı yer almaktadır. Öncelikle kamusal alan kavramını ortaya çıkışı ve tanımlandırılması sürecini ele alarak konuyu aydınlatmak gerekmektedir.

Habermas, kamusal alan kavramını şöyle ifade etmektedir: “‘Kamusal alan kavramıyla, herşeyden önce, toplumsal yaşantımız içinde, kamuoyuna benzer bir şeyin oluşturulabildiği bir alanı kastederiz. Bu alana tüm yurttaşların erişmesi garanti altına alınmıştır. Özel bireylerin kamusal bir gövde oluşturarak toplandıkları her konuşma durumunda, kamusal alanın bir parçası varlık kazanmış olur” (Habermas J. , 2015, s. 95). Kejanlıoğlu ise “kamuoyu” kavramını esas alarak bir kamusal alan tanımı yapmaktadır. Bu kamusal alan tanımı: “Kamuoyu, bağımsız ve eşit bireylerin katıldığı, kimsenin dışlanmadığı, rasyonel-eleştirel bir tartışma ortamında gelişir; söyleme dayanan ve sonunda uzlaşıma (consensus) varılan bir süreç” olarak ifade edilmektedir (Kejanlıoğlu, 2015, s. 837).

Eric Dacheux Kamusal Alan adlı çalışmasında üç farklı araştırmacıyı esas alarak kapsamlı bir kamusal alan tanımı vermektedir. Habermas, Arndt ve Sennett’in çalışmalarından yola çıkarak kamusal alanı şu şekilde ifade etmektedir (Dacheux, 2012, s. 21).

- Politikanın meşrulaştırma yeridir ve yurtttaşlar tartışabilmek, fikir sahibi olabilmek ve politik kararlar verebilmek için gerekli bilgiyi kamusal alan aracılığıyla edinmektedir. Bu kamusal alan aracılığıyla bireyler kendilerini kanunlarla maruz kalan bireyler olarak görmekten uzaklaşıp aynı zamanda kanun yapıcı işlevine sahip olarak görme imkanına erişmektedirler.

139

- Politik cemaatin temeli olarak kamusal alan, farklı etnik dinsel cemaatlere ait olan bireyler ortak politik bir topluluk oluşturmak amacıyla kendi aralarında ilişki kurmaya imkan veren simgesel bir alandır.

- Politikanın görünürlülük kazandığı bir sahne olarak kamusal alan, politik aktörlerin sahne aldıkları ve kamusal sorunların görünür ve algılanabilir hale geldiği yer olarak ifade edilmektedir.

Yukarıda kamusal alan kavramına üç farklı bakış açısıyla ele alınmasına karşın bu tanımlar genel olarak siyasal süreç içersinde kamusal alanın işlevini ortaya koyacak boyutta kamusal alanın tanımlanması olarak ifade edilmektedir. Tüm bu tanımlardan yola çıkarak Özbek’in Kamusal Alanın Sınırları adlı eserinde, kamusal alanı politikanın kabı olduğu yada mücadelelerin şiddet dışı yollarla sonuçlandırıldığı yer olarak ifade etmektedir (Özbek, 2015, s. 87). Bu tanım kamusal alanı siyasal süreç içerisinde değerlendirmek açısından önemlidir.

Miriam Hansen, Almancada Öffenlichkeit teriminin İngilizcedeki karşılığı olan public sphere'i aşan bir anlam çeşitliliğine sahip olduğunu; onun gibi mekânsal bir kavram olduğunu, yani anlamların geliştirildiği, dağıtıldığı ve üzerinde tartışarak anlaşmaya varıldığı toplumsal alan ya da arenalara ve aynı zamanda bu süreç tarafından ve bu süreç içinde oluşturulan kolektif gövdeye, 'kamu' ya işaret ettiğini ancak; Öffenlichkeit'ın bunlara ek olarak aynı zamanda tasavvur edilen bir muhteva ve kriter anlamına geldiğini, bu kriterin de açıklık olduğunu belirtir (Hansen, 2015, s. 141). Negt ve Kluge'nin kamusal alanı da mekânın çizgisel bir zaman anlayışı bağlamında algılandığı günümüzde tecrübe kavramı üzerinden mekâna ve bir süreç olarak zamana vurgu yapmakla farklı bir açılım sağlama potansiyeline sahiptir. Tecrübe anlamına gelen Erfahrung sözcüğü, sürmek, yolculuk etmek, hareketlilik, seyahat etmek, etrafta dolanmak ya da seyr-ü sefer etmek manasını taşıyan fahren'dan türemiştir. Böylece Erfahrung hem zamana ilişkin bir boyut, yani süre, alışkanlık, tekrar ve dönüş iması taşıyor; hem de tecrübe eden öznenin bir derece risk aldığını ima ediyor (Hansen, 2015, s. 150). Kavram bir yandan, tecrübe sahibi olma ve düşünümsellik, ilişkiler ve bağlantılar görebilme, gerçeklik ve fanteziyi el çabukluğuyla birbirine geçirebilme, geçmişi hatırlama ve başka bir geleceği tahayyül edebilme yeteneklerine dayanıyor; öte yandan tam da bu yeteneklerin, endüstrileşme, kentleşme ve modern tüketim kültürünün saldırısı altında tarihsel olarak parçalanmasına ve dönüşümüne işaret ediyor (Hansen, 2015, s. 150). Negt ve Kluge

140

için kamusal alan farklı türde kamusallıkların bir karışımıdır; çoklu, çeşitli ve eşitsiz katılımcılar arasındaki söylemsel çekişmenin alanıdır; bu farklılık nedeniyle de potansiyel olarak öngörülemeyen bir süreçtir ve soyut evrensellik idealleri yerine maddi yapılarda temellenen farklı, çeşitli kamular arasındaki tercümeyi mümkün kılan kapsayıcı bir boyut içeren bir kategoridir (Hansen, 2015, s. 163).

Kamusal alanı açıklama açısından kamu kavramını irdelemek gerekmektedir. Habermas açısından kamu kavramını ele aldığımızda karşımıza, Yunan Şehir devletleri çıkmaktadır. Yunan Şehir devletlerinde, özgür vatandaşların ortak kullandığı (koine) polis’in alanı, tek tek şahıslara ait olan (idia) oikos’un alanından kesin olarak ayrılmıştır. Kamusal alan “bios politikos”, pazar meydanında, Agora’da meydana gelir, fakat mekansal olarak bağlanmış değildir. Kamu, mahkeme ve meclis görüşmeleri biçimine de bürünebilen müzakerelerde oluşabileceği gibi, savaşta veya savaş oyunlarındaki gibi ortak eylemlerden de oluşabilmektedir. Antik Yunan‟ın eşit yurttaşları, insana dair olan konuşmaları kamunun açıklığında yapmaktadır. Kamusal alan ortak çıkarın ve gerçeğin konuşularak elde edildiği bir alan olarak ifade edilmektedir. Kamusal alan özgürlüklerin alanı olarak ifade edilmektedir ve insanın doğasından gelen zorunluluklardan sıyrılarak bu alanda katılım sağlamaktadır. Özel alan ise gerçek anlamda evle ilgili olmakla birlikte, yaşamın yeniden üretimi için gerekli unsurlar burada meydana gelmektedir (Habermas, 2010, s. 60-66). Özel ve kamusal alanı biraz daha irdelemek gerekmektedir.

Özel ve kamusal alan kavramları ile bir çok farklı anlamın ifade edildiği söylenebilmektedir. Örneğin, devletle ilgili, herkesçe erişilebilir, herkesi ilgilendiren ve ortak iyi ve paylaşılan çıkarlarla ilgili anlamlara ulaşmak mümkündür. Bu anlamlarn her biri kendi karşıtı olan özel kavramına denk düşmektedir. Özel kavramının içerdiği iki farklı daha bulunmaktadır. Bu anlamlar, bir pazar ekonomisinde özel mülkiyetle ilgili ve cinsel yaşam da dahil olmak üzere mahrem ev içi veya kişisel yaşamla ilgili olarak ifade edilmektedir (Fraser, 2015 , s. 123). Buradan hareketle kamusal alanın herkese açık, alenilik özelliklerine sahip olduğunu söylemek mümkündür.

Siyasal işlevi bakımından kamusal alanı değerlendirdiğimizde 18. yüzyıl’da İngiltere’de ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Devlet kararlarında söz sahibi olmak ve kararları etkilemek isteyen güçler taleplerini bu forum önünde meşrulaştırmak için akıl yürüten kamusal topluluğa yönelmişlerdir. Böylelikle zümre

141

meclisi modern bir parlementoya dönüşmüştür. Zamanla gelişen parlementerlaşme, siyasal işlevi olan kamunun bir devlet organı olarak yerleşmesine sebep olmuştur. Siyasal kamu alanı Habermas’a göre iki ayrı süreci oluşturmaktadır. Bunlardan birincisi meşru iktidarın iletişimsel yoldan meydana getirilmesi, diğeri ise medyanın iktidarının sisteme kitlesel sadakat, rağbet ve itaat üretmek için manipülatif kullanımıdır (Varol, 2010, s. 125).

Günümüzde kamusal alan yaklaşımına baktığımızda ise, farklı yaklaşımlar ve bunların üzerine yapılan araştırmalar yer almaktadır. Dacheux, bu araştırmaları kuramsal yaklaşımlar ve ampirik yaklaşımlar olmak üzere iki başlık altında açıklamaktadır. Kuramsal yaklaşımlar, kamusal alan kavramını gövdesel olarak ele almaktadır. Bu kategoride Habermas, Arendt veya Sennett tarafından savunulan dünyasal yada bir Avrupa kamusal alanının varlığının olabilirliği üzerine sorgulamalardan, demokratik kamusal alanın (medyatik yada kurumsal) işlevsizliği yada sanal bir kamusal alanın varlığının teorik olanaklılığı hakkındaki kuşkulara kadar pek çok sorgulama yer almaktadır. Ampirik yaklaşımlar ise saha araştırmalarıdır. Kuramsal yapı olayların gerçekliğiyle içiçedir. Kamusal alanda kollektif hareketlilikler üzerine incelemeler farklı medya organlarındaki kamusal tartışmaların analizi, katılımcı demokrasi düzenlemlerinin gözlemlenmesi gibi çalışmalar da bulunacaktır (Dacheux, 2012, s. 23). Kamusal alanın iki açıdan ele alınması kamusal alanın dönüşümünü ve günümüz medya teknolojileri ile yeniden anlamlaştırılmasını anlatmak açısından önem arz etmektedir. Özellikle medyatik kamusal alan kavramı bu açıdan ayrıntılı olarak ele alınması gerekli bir konudur.

Sembolik ilişkilerin ön plana çıktığı medyatize olmuş kamusal alan kavramında, bireyin değerinin güçlü bir şekilde vurgulandığı, toplumsal ilişkiler ve içinde bu ilişkilerin yaşandığı kentleşmiş açık bir topluma vurgu yapmaktadır. Hem çalışma planı, hem eğitim hem de boş zaman ve tüketim kitle örgütlenmesinin izleri yansıtılmaktadır. Kişiden ziyade bireyin özgürleşmesi, kimliği ve kendini daha rahat ifade etmesini sağlayan bu kamusal alan yaklaşımı, kültürel, politik ve ekonomik plan üzerine kurulu bir toplumu öngermektedir. Kimi zaman güncel toplumların yönetildiği bir simgesel alan olarak karşımıza medyatik kamusal alan çıkmaktadır. Medyanın enformasyon ve iletişim açısından ciddi roller üstlendiği, sadece enformasyon yaymak değil enformasyonun kendisini de üretmesi bakımından politik öneme de sahip olmaktadır (Wolton, 2012, s. 30). Medyanın kamusal alandaki işlevi

142

oldukça önemli bir hal alarak günümüz koşullarında yeni teknolojik gelişmeler ile birlikte daha da etkin bir rol oynamaktadır. Özellikle yeni iletişim teknolojileri ile ortaya çıkan sosyal ağlar kamusal alan dönüşümü açısından ele alınması gereken bir diğer yaklaşımdır.

Kamusal alan kapsamında ele alınması gereken bir diğer kavram ise internetin gelişmesi ile birlikte ortaya çıkan ağ toplumunun bir sonucu olarak kabul edebileceğimiz sosyal ağlardır.

Castells ‘Ağ Toplumu’ olarak adlandırdığı toplum, “bireyler artık küresel ve yerel olarak örülmüş, birbiriyle bağlantılı/bağlı ağ toplumu içinde yaşamaktadır”. Castells, toplumlarımız giderek” Ağ” ile “benlik” arasındaki çift kutuplu bir karşıtlık etrafında yapılanmaktadır diyerek, bu yeni toplumsal yapının, tarihsel olarak 20. yüzyılın sonlarına doğru kapitalist üretim biçiminin yeniden yapılanmasıyla şekillenmiş yeni bir kalkınma biçiminin, enformasyonelizmin ortaya çıkışıyla ilgili olduğunu ifade etmektedir. Toplumların tarihsel olarak belirlenmiş üretim, deneyim ve iktidar ilişkileriyle yapılanmış insani süreçler çerçevesinde örgütlendiğini söyleyen Castells, ağ toplumunun en belirgin karakteristik özelliklerinin zaman ve mekân kavramlarında ortaya çıktığını vurgulamaktadır. Ona göre ağ toplumunun “zamansız zaman ve akışlar uzamı” vardır (Castells, 2013 , s. 620).

Dijk, ağ toplumunu, sosyal medya ağlarından oluşan bir altyapının toplumun her seviyesindeki örgütlenme tarzını belirlediği modern bir toplum türü olarak ifade etmektedir. Bu ağlar gün geçtikçe etkisini arttırmaktadır. Bu etkinin sonucu olarak da toplumun her bir birimini veya parçasını birbirine bağlama işlevi üstlenmektedir. Batı toplumlarında, bireyler ağlar tarafından birbirine bağlanması temel birim iken, Doğu toplumlarında ise temel birim ağlar tarafından biririne bağlanmış gruplardan oluşmaktadır (Dijk, 2016, s. 42). Ağda yer almak ya da yer almamak, her ağın diğerleri karşısında sahip oldukları dinamikler, toplumda baskın olmanın ve değişimin temelinde yatan etkenlerdir. Enformasyon Çağı’nda baskın olan işlevler, süreçler ağ etrafında oluşmaktadır. Ağlar toplumların sosyal yapısını oluşturmaktadır. Bu nedenden dolayı ağ oluşturmak fikrinin yaygınlaşması üretim, deneyim, iktidar ve kültür süreçlerinin işleyişi, sonuçları önemli ölçüde değiştirmektedir (Castells, 2013 , s. 621). Toplum yapısını derinlemesine etkilemesi bakımından ağa dayalı bir toplum yapısından söz etmek mümkün olmaktadır.

143

Küreselleşme, merkezden uzaklaşmak ve dinamik yapıda olmak ağ toplumu ile ilintili özelliklerdir. Bu toplum yapısı ise kamusallık açısından önemli bir yapıdır.

Günümüzde kamusallık, kaynakların aşırı yoğunlaşmasıyla biçimlendirilen ve ulus devlet sınırlarının ötesine uzanan sembolik bir ortamda yeniden irdelenmelidir. Siyaset hakkındaki düşüncelerin bir tarafında kamusal yaşamın nasıl olması gerektiğine dair bir takım yapılanmaların var olduğu yapıyı oluşturmaktadır. Klasik Yunan şehir devletlerindeki toplantılarda bireyler ortak zamansal mekânsal bağlamda, ortak meseleleri tartışmak üzere bir araya gelmeleri ile oluşturulan bir model olarak karşımıza kamusal alan çıkmaktadır. Bu ortak bir arada bulunmayla ilgili geleneksel modelin yirminci yüzyılın sonlarındaki sosyal ve siyasal koşullara yeterince uyup uymadığı ciddi bir şekilde sorgulanmaktadır. Burada sorun yalnızca modern toplumların, insanların yaşamlarını etkileyecek siyasal kararların büyük kısmına katıldıkları geleneksel modeli oldukça işlevsiz kılacak boyutta gelişmeleri değildir. Bunun da ötesinde iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve medyanın da bundan etkilenmesi ile birlikte geleneksel kamusal yaşam kavramından oldukça farklı olan yeni bir kamusallık yaratmıştır. Dolayımlı kamusallığın bu yeni türü, bireylerin ortak meseleleri tartışmak üzere ortak bir mekanda bir araya gelmelerini içermez. Bu kamusallık açıklık ve görünürlüğe, erişebilir ve görünebilir kılmaya dari bir kamusallıktır. Görünürlülük açısından artık ortak bir mekan paylaşmına ihtiyaç duyulmamaktadır (Thompson, 2008, s. 356-357).

Dijk kamusal alanın yeniden oluşturulmasını ifade ederken kamusal mekan kavramını kullanmaktadır. Sosyal medyanın şekillendirdiği modern kamusal mekan kavramını da üç aşama ile ifade etmektedir (Dijk, 2016, s. 265-266).

1. Belirli bir yer veya yöreyle kamusal mekanın bağı: Belirli bir topluluk veya ulusun üyeleri diğerleriyle tanışma ve bütünlük kurmak için belirli bir bölgeye bağlı değildir. Kamusal mekanlar artık sokak, pazar, kahve veya barlarla sınırlı değildir. Artık sayısız hem çevirimiçi hem de çevirimdışı kamusal mekan bulunmaktadır. İnsanlar basın yayın gibi eski medyayı, telefon ve uydu yayıncılığını ve internet gibi yeni iletişim araçlarını kendi kamusal mekanlarını yeniden inşa etmek ve hayali topluluklar veya sanal topluluklar için kullanabilmektedir.

144

2. Kamusal mekanın varsayılan üniter karakteri: İkinci olarak, çağdaş kamusal mekanlarda insanları birbirine bağlayan sabitlenmiş genel durumlar, görüşler, alışkanlıklar ve diğer sosyal, kültürel ve siyasi özellikler değildir. Özellikle çok kültürlü toplumlarda giderek artan üst üste binen benzerlikler ve farklılıklardan oluşan aşırı çeşitlenmiş ve değişen bir yapı mevcuttur. Bölünmez ulus veya kitle toplumunun ortak paydası birkaç kanalı ulusal yayıncılık döneminden kalma bir fikirdir. Her nekadar gerçeklikle ilişkisi hiçbir zaman sağlam olmasa da entellektüel siyasi ve medya seçkinlerinin zihinlerinde yer tutmaktadır

3. Nispeten keskin özel kamu ayrımı: Son olarak da modern toplumlarda her bir kamusal alanın hayali sınırları önceki bölümlerde pek çok sefer gösterildiği gibi artık silikleşmektedir. Halkı ilgilendiren haber ilgili ülkelerdeki evlerdeki televizyonlarda izlenerek, radyoda dinlenerek ve internette gezilerek artık özel hale gelmiştir. Özel hayat ise talk şovlar ve realite TV’deki içini dökmeler ve yakarışlar, TV, facebook veya twitter’da siyasetin kişiselleştirilmesi ile özel meseleler haline gelir. Özellikle internet olmak üzere, yeni medya, kişilerarası ve kitle iletişimi arasında, sosyal medya bölümünde yeni ilişkiler ve iletişim çeşitleri ile özel ve kamusal arasındaki ayrıma ilave bir boyut eklemektedir.

Kamusal mekanın üç koşulunun tamamen kaybolması ve toplumlar için tüm ortak zeminlerin de tamamıyla ortadan kalkması söz konusu olmamaktadır. Klasik tek, birleşik bir kamusal mekan ve bununla ilişkili ayırt edici bir kamuoyu, kamusal mal ve özellikle de özel-kamusal arasındaki farkın önemsiz hale geldiğini söylemek mümkündür. bunun sonucu bir mozaik yapı ortaya çıkmaktadır. Bu mozaik yapı, internet, bağlantılar gibi sayısız imkanları sunmaktadır. Sosyal medyanın gelişmesi ile birlikte farklılaşmış kamusal mekana yeni mekanlar eklenmektedir. Twitter, Facebook, YouTube ve bloglarda hem üst üste binen hem de eski medya ve temelini sokaktan (halk arasından alan) sosyal, siyasi ve kültürel tartışmalar sürdürme imkanı bulunmaktadır. Kamusal mekanlar TV’de ve basında, bloglarda, Twitter gönderimlerinde veya moderatörlü çevirimiçi forumlarda ve halk pazarlarında, teraslarda ve pop festivallerinde varlık göstermektedir. Bunlar hem çevirim içi hem de çevirimdışı olarak birbirine bağlı olarak, kitlesel medyada örneğin gazeteler ve TV programlarında sürekli web sitelerine referansta bulunduğu için yeni ve

145

geleneksel medya arasında çapraz referans gerçekleşme imkanı da sunmaktadır. Tüm bunların sonucu olarak günümüzde kamusal mekan zenginleşmektedir (Dijk, 2016, s. 266). Dijk bu ifadesinden yola çıkarak eski ve yeni kamusal mekan olarak ayrıma giderek iki yapıyı aşağıdaki tabloda ifade etmektedir.

Tablo 3-1 Eski Yeni Kamusal Mekan

Eski Kamusal Mekan Yeni Kamusal Mekan

Bir kamusal mekanın belirli bir kamusal yer ile bağı

Bir yığın çevirimiçi ve dışı mekandan oluşan kamusal mekan

Kamusal Mekanın varsayılan üniter karakteri

Farklı ancak üst üste binen kamusal mekanlardan oluşan bir mozaik

Nispeten keskin bir kamu-özel ayrımı Kamusal mekandaki bireyselleşme nedeniyle kamu-özel ayrımının muğlaklaşması

Kaynak: Dijk J. V. Ağ Toplumu, 2016,İstanbul, KafkaYayınları, s. 267

Tüm bu açıklamalardan yola çıkarak Dijk kamusal alanın dönüşümünü yeni medya teknolojilerinin gelişmesi ile ilişkilendirdiğini söylemek mümkündür. Ancak bu dönüşümü farklı biçimde ele alan başka yaklaşımlarda yer almaktadır. Kamusal alanın dönüşümüne eleştirel bakan ya da kamusal alanın yeni medya teknolojileriyle özellikle sosyal medya araçlarının geliştirilmesi ile özel kamu ayrımının git gide yok olduğunu ifade eden yaklaşımlarda mevcuttur.

Yeni medyada dönüşen kamusal alana eleştirel bir bakış olarak kamusal alan özel alan kavramlarının iç içe geçmesi bireyin kendi bilgilerini, özelini kamusal mekanda kendi rızasıyla diğerlerine sunmasının yarattığı olumsuzluklar gösterilmektedir. Bu konu geniş daha geniş bir perspektif ile gözetim toplumu ve bireyselliğin yok oluşu başlığı altında ele alınmaktadır.

146