• Sonuç bulunamadı

Kamu Alımlarının Büyüme, Kamu Harcamaları, Kamu Borçları ve Sermaye

III. BÖLÜM

4.2 Ampirik Sonuçlar ve Bulgular

4.2.1 Kamu Alımlarının Büyüme, Kamu Harcamaları, Kamu Borçları ve Sermaye

Çalışmanın bu bölümünde yapılan panel veri analizinde seçilen OECD ülkeleri bazında büyüme, kamu harcamaları, kamu sermaye harcamaları ve kamu borcunun,

kamu alımları üzerinde etkileri ortaya konulmaktadır. Analiz sonuçları Tablo 21’de gösterilmiştir.

Tablo 21. Panel Veri Analiz Sonuçları (1) Bağımlı Değişken: kagsyhit

Not: ***, **, * sırasıyla %1, %5 ve %10 istatistiksel anlamlılık düzeylerini, N gözlem sayısını, F ise F-testini (parametrelerin anlamlılık düzeylerini) ve Prob>F değerini göstermektedir. Parantez içerisinde ise t istatistikleri yer almaktadır.

Hem HEKK hem de Hausman testine bağlı olarak seçilen sabit etkiler modeli sonuçları, %1 anlamlılık düzeyinde kamu harcamalarının, kamu alımları üzerinde pozitif yönlü ve anlamlı bir etkisinin bulunduğunu göstermektedir. Bu durum kamu harcamalarında meydana gelen bir genişlemenin kamu alımlarını da arttıracağı şeklinde yorumlanabilir. Buna göre kamu harcamalarının GSYH içindeki payında %1 oranında meydana gelecek bir artışın, kamu alımlarının GSYH içindeki payında yaklaşık %0,21 oranında bir artış meydana getireceği bulgusunu ortaya koymaktadır.

Diğer yandan her iki yöntemde de kamu borcu ve kamu alımları arasında anlamlı bir ilişki olduğu değerlendirilmekle birlikte bu ilişkinin negatif yönlü olduğu görülmektedir. Dolayısıyla kamu harcamalarındaki artışın kamu alımlarını arttıracağı anlaşılmakla birlikte, belli bir noktadan sonra kamu borçlanmasının yarattığı mali baskının kamu alımlarında negatif yönlü bir etkiye sebep olduğu değerlendirmesinde bulunulabilir. Seçilen parametreler bazında kamu harcamaları ile kamu borcunun kamu alımları üzerinde belirleyici rol oynadığı ifade edilebilir. Bu doğrultuda idarelerce gerçekleştirilecek kamu alımlarının etkin ve iyi yönetilebilmesi için alımların nicelik ve nitelik yönünün harcama kalemleri ve kamu borçlanması açısından önemli olduğu anlaşılmaktadır.

Diğer yandan her iki modele göre büyüme ve sermaye harcamaları ile kamu alımlarının GSYH içerisindeki payı arasında anlamlı bir ilişki öngörülememiştir.

Buradan çıkarılabilecek en önemli bulgulardan biri büyüme ile kamu harcamaları arasındaki ilişkide bir kopuş meydana geldiğidir. Dolayısıyla önemli bir harcama bileşeni olan kamu alımlarının, bir talep yönetim politikası olarak etkin bir şekilde kullanılmadığı ve kamu sektörünce yapılan kamu alım harcamalarının üretim kapasitesi artışında anlamlı bir etki oluşturmadığı, başka bir ifadeyle yapılan alımların makro hedefler değil, daha çok mikro hedefler için kullanıldığı bulgusuna ulaşabiliriz. Bu durum esasında iktisat literatüründe büyüme ve kamu harcamaları odaklı yapılan kuramsal tartışmalar çerçevesinde Keynesyen yaklaşımdaki kamu harcamaları ile büyüme arasındaki nedensellik ilişkisindeki kopuşun bir simgesi niteliğindedir.

Bu çerçevede elde edilen bulgular doğrultusunda altı çizilmesi gereken temel husus kamu alımları ve dolayısıyla kamu harcamalarında meydana gelen niceliksel artışların ekonominin büyümesi ve gelişmesi için yeterli olmadığı, harcamaların yapıldığı alanlardaki niteliğin, bir başka ifadeyle fonksiyonel ve ekonomik etkilerinin oldukça önemli olduğudur. Bu kapsamda büyümenin sağlanabilmesi için harcamaların niteliksel olarak değerlendirilmesi yapılarak etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini söylemek mümkündür.

İkinci analizde ise birinci analizde yer alan aynı bağımsız değişkenlerle birlikte kamu alımlarının kamu harcamaları içerisindeki payı bağımlı değişken olarak belirlenmiştir. Analiz sonuçları Tablo 22’de gösterilmiştir.

Tablo 22. Panel Veri Analiz Sonuçları (2)

Bağımlı Değişken: kakhit

Not: ***, **, * sırasıyla %1, %5 ve %10 istatistiksel anlamlılık düzeylerini, N gözlem sayısını, F ise F-testini (parametrelerin anlamlılık düzeylerini) ve Prob>F değerini göstermektedir. Parantez içerisinde ise t istatistikleri yer almaktadır.

Hem HEKK hem de SEM kapsamında elde edilen analiz sonuçları, kamu harcamaları ve kamu borcunun GSYH içindeki payının kamu alımlarının kamu harcamaları içindeki payı üzerinde negatif ve anlamlı bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Analiz sonucu kamu harcamaları ile kamu borcunun GSYH içindeki payında meydana gelecek bir artışın kamu alımlarının kamu harcamaları içerisindeki payında bir azalışa sebep olacağı argümanını desteklemektedir. Buna göre kamu alımına konu olmayan cari transfer gibi harcama kalemlerindeki artıştan kaynaklanan kamu harcamalarının ülke GSYH’leri içindeki payı arttıkça kamu alımlarının kamu harcamaları içerisindeki payının azaldığı tahmin edilmektedir. Dolayısıyla bir önceki analizde olduğu gibi burada da kamu harcamaları ile kamu borcunun kamu alımları üzerinde etken bir rol oynadığı, kamu borçlanmasında meydana gelecek bir artışın yaratacağı mali baskı nedeniyle kamu alımlarının kamu harcamalarına oranında bir azalma meydana geleceği söylenebilir.

Diğer yandan her iki modele göre büyüme ve sermaye harcamaları ile kamu alımlarının kamu harcamaları içerisindeki payı arasında anlamlı bir ilişki öngörülememiştir. Bir önceki analiz değerlendirmesinde olduğu gibi çıkarılabilecek en önemli bulgulardan biri büyüme ile kamu harcamaları arasındaki ilişkide bir kopuş meydana geldiği, kamu alımlarının kamu sektöründe bir talep yönetim politikası olarak etkin bir şekilde kullanılmadığıdır. Dolayısıyla ekonominin büyümesi ve gelişmesi için kamu harcamalarında meydana gelen niceliksel artışın yanı sıra harcamaların fonksiyonel ve ekonomik etkileri açısından niteliğinin de oldukça önemli olduğu kabul edilmelidir.

4.2.2 Kamu Alımlarının Sektörel Çerçevede Yapılan Alımlar ile İlişkisinin Değerlendirilmesi

Çalışmanın bu bölümünde yapılan panel veri analizinde seçilen OECD ülkeleri bazında 2010-2013 yılları arasında yapılan kamu alımlarının, sektörel çerçevede genel kamu hizmetleri, sağlık, eğitim ve sosyal koruma alım harcamaları olarak belirlenen alt bileşenler/hizmetler ile ilişkisi ele alınmıştır.60 Analiz sonuçları Tablo 23’de gösterilmiştir.

60 OECD tarafından geliştirilen Hükümet Fonksiyonlarının Sınıflandırılması (COFOG), devletin harcama verilerini, fonların kullanıldığı amaçlar doğrultusunda Ulusal Hesap Sistemi üzerinden sınıflandırmaktadır. Birinci düzey sınıflandırmada, harcama faaliyetleri 10 işlevsel gruba veya alt sektöre (genel kamu hizmetleri, savunma, kamu düzeni ve güvenliği, ekonomik işler, çevre koruma, iskan ve toplum refahı hizmetleri, sağlık, rekreasyon, kültür ve din işleri, eğitim ve sosyal koruma hizmetleri)

Tablo 23. Panel Veri Analiz Sonuçları (3)

Not: ***, **, * sırasıyla %1, %5 ve %10 istatistiksel anlamlılık düzeylerini, N gözlem sayısını, F ise F-testini (parametrelerin anlamlılık düzeylerini) ve Prob>F değerini göstermektedir. Parantez içerisinde ise t istatistikleri yer almaktadır.

Yapılan analizde seçili OECD ülkeleri bazında kamu alımlarında sektörel çerçevede her bir alt bileşenin/hizmetin kamu alımları ile ilişkisi farklı olmaktadır.

HEKK modeli sonuçlarına göre, sağlık ve sosyal koruma alım harcamaları ile kamu alımları arasında anlamlı ve pozitif bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Dolayısıyla sağlık (tıbbi cihaz ve ekipmanlar, ayakta tedavi hizmetleri, hastane hizmetleri, ayakta tedavi hizmetleri, kamu sağlığı hizmetleri vb.) ve sosyal koruma alım harcamalarında (hastalık ve sakatlıklar, yaşlılık, aile ve çocuk, işsizlik yardımı, iskân yardımı, sosyal güvenlik hizmetleri vb.) meydana gelecek bir artış kamu alımlarının GSYH içindeki payını arttıracaktır.

Ancak bu denklem sonucunda kamu alımları ile genel kamu hizmetleri (yürütme ve yasama organları, mali işler, dış ilişkiler, dış ekonomik yardım, genel servisler, araştırma, Ar-Ge genel kamu hizmetleri, genel kamu hizmetleri, kamu borçları, hükümetler arası transferler) ve eğitim (okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim, ar-ge, eğitime yardımcı hizmetler vb.) alım harcamaları arasındaki ilişkinin yönü öngörülememektedir. Burada eğitim ve genel kamu hizmetleri ile kamu

ayrılmaktadır. İkinci düzey sınıflandırmada ise her bir ilk seviye grubu program ayrıca dokuz alt gruba ayrılır. Birinci sınıf COFOG verileri 35 OECD üyesi ülkeden 32’si (zaman serisi kullanılabilirliğine göre) için mevcutken, ikinci seviye COFOG verileri şu anda sadece 25 OECD Avrupa üyesi ülke ve ayrıca İsrail için mevcuttur. İkinci seviye COFOG harcama verileri uluslararası organizasyonlar tarafından değil, bazı ulusal istatistik bürolarından elde edilmiştir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki ikinci seviye COFOG harcama verileri, ülkeler açısından tam karşılaştırılabilir nitelikte değildir.Türkiye ve İsrail hariç OECD'ye üye olmayan Avrupa ülkeleri için ikinci düzey COFOG verileri mevcut değildir.

(OECD, Goverment at a Glance, 2017, s. 256-257).

alımları arasında anlamlı bir nedensellik ilişkisinin ortaya çıkmamasında söz konusu harcama faaliyetleri içerisinde operasyonel giderlerin haricinde personel giderlerinin önemli bir paya sahip olması etken olabilir.

Bununla birlikte Hausman testine bağlı olarak seçilen tesadüfi etkiler modeli sonuçlarına göre sağlık ve eğitim alım harcamaları ile kamu alımları arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulgusuna ulaşılmış, fakat bu ilişkinin negatif yönlü olduğu belirlenmiştir. Dolayısıyla kamu alımları içerisinde sağlık ve eğitim sektörüne yapılan harcamaların pozitif sonuçlar doğuracak şekilde kullanılmadığı bulgusu doğrultunda bu alanlarda yapılan alımların niteliksel boyutunun ayrıca analiz edilmesi gerekliliği olduğu söylenebilir.

Bir diğer analizde seçili OECD ülkeleri bazında genel kamu hizmetleri, sağlık, eğitim ve sosyal koruma alanlarına yönelik yapılan harcamaların, kamu alımlarının kamu harcamaları içindeki payı ile ilişkisi ele alınmıştır. Analiz sonuçları Tablo 24’te gösterilmiştir.

Tablo 24. Panel Veri Analiz Sonuçları (4)

Bağımlı Değişken: kakhit

Not: ***, **, * sırasıyla %1, %5 ve %10 istatistiksel anlamlılık düzeylerini, N gözlem sayısını, F ise F-testini (parametrelerin anlamlılık düzeylerini) ve Prob>F değerini göstermektedir. Parantez içerisinde ise t statistikleri yer almaktadır.

HEKK modeli sonuçlarına göre genel kamu hizmetleri ve sosyal koruma alım harcamaları ile kamu alımları arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmüş, bu ilişkinin genel kamu hizmetleri açısından negatif, sosyal koruma harcamaları açısından ise pozitif olduğu değerlendirilmiştir. Dolayısıyla sosyal koruma hizmetlerine yönelik yapılan harcamaların, kamu alımlarının kamu harcamalarına oranında bir artışa

sebebiyet vereceği değerlendirilmektedir. Diğer yandan genel kamu hizmetlerine yönelik alımlarda meydana gelen bir artışın kamu alımlarının kamu harcamalarına oranında negatif yönlü bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Ayrıca analiz sonucunda kamu alımlarının kamu harcamaları içerisindeki payı ile eğitim ve sağlık alım harcamaları arasında anlamlı bir ilişki öngörülememektedir.

Hausman testine bağlı olarak seçilen tesadüfi etkiler modeli sonuçlarına göre ise, HEKK yönteminin aksine sağlık ve eğitim alım harcamaları ile kamu alımları arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmüş, fakat bu ilişkinin negatif yönlü olduğu belirlenmiştir.

Ayrıca bu denklem sonucunda kamu alımlarının kamu harcamaları içerisindeki payı ile genel kamu hizmetleri ve sosyal koruma alım harcamaları arasında anlamlı bir ilişki öngörülememektedir.

Yapılan analizler genel çerçevede seçili ülkeler için özellikle sağlık, sosyal koruma ve eğitim harcamalarındaki artışın kamu alımlarını etkilediğini ve bu sektörlere yapılan harcamaların gerek kamu alımları gerekse de kamu harcamaları açısından anlamlı etkileri olduğu durumunu ortaya koymaktadır. Netice itibarıyla analizler dâhilinde elde edilen sonuçlar; kamu alım sistemlerinde fonksiyonel açıdan idarelerce özellikle bu alanlara yönelik yapılacak alımların salt bir ihtiyacın karşılanması olarak değerlendirilmeyip harcamaların niceliksel olarak değerinin yanı sıra niteliksel yönünün de ülkelerin gelişme ve harcama kalemleri açısından önemli sonuçları olduğu; bu kapsamda sağlık, sosyal koruma ve eğitim alımlarının etkin ve iyi şekilde yönetilmesine özel önem verilmesi gerektiği önerisini desteklemektedir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Kamunun mali ve yönetsel sorumluluklarının en başında kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde üretilmesi, hizmetlerin belirlenen ulusal/kurumsal/idari politikalara, iş planlarına ve stratejik hedeflere uygun olarak yürütülmesi ve bütçe temelinde yapılan harcamaların etkili bir şekilde uygulanması gelmektedir. Bu noktada üretim ilişkilerinin merkezinde yer alan kamu alımları, kamunun sahip olduğu alım gücünün bir temsili olarak iktisadi ve sosyal politikaların yönetilmesinde önemli bir fonksiyona sahiptir. Kamu alımları, merkezi ve yerel pek çok sayıda kamu kurumunun müdahil olduğu bir alan içerisinde devlet ve piyasa ilişkisi içerisinde şekillenmektedir.

İhtiyaçların temin edilmesine yönelik piyasadan satın alınan mal ve hizmetlerin çoğu ile üretim yapılmakta, devlet yaptığı alımlarla eğitim, sağlık, karayolu, demiryolu, havalimanı, güvenlik, milli savunma, yeşil alan düzenlenmesi gibi geniş bir yelpazede pek çok hizmet sunumunu sağlamaktadır. Dolayısıyla bir “üretici olarak devlet” ile “bir alıcı olarak devlet” arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır.

Kamu alımlarının, kamu hizmeti sunumu için ihtiyaç duyulan mal ve hizmetlerin elde edilmesini sağlamasının yanı sıra ekonomik faaliyetleri teşvik etmek, ulusal sanayiyi yabancı rekabetten korumak, bazı sanayi sektörlerinin rekabet gücünü artırmak, yeni iş alanları yaratılmasını sağlamak, adil çalışma koşulları oluşturmak, çevre kalitesini iyileştirmek gibi bazı sosyo ekonomik ve politik işlevleri de söz konusudur. Bu çerçevede ekonomide mal ve hizmetlerin en büyük alıcısı konumunda olan devlet, hem talep yaratan hem de satın alma gücünü kullanarak piyasayı düzenleyebilme gücüne sahip bir aktör olarak ekonomiye doğrudan ve dolaylı müdahalelerde bulunabilmekte ve politika üretebilmektedir.

Kamu alımları, hacmi itibarıyla ülkelerin ekonomi politikalarında önemli bir harcama alanı niteliği taşımaktadır. OECD istatistiklerine göre kamu alımları piyasasının büyüklüğü, ülke GSYH’lerinin %10-20'sini oluşturmakta, ülke kamu harcamaları içerisinde ise %25-%45 aralığında bir paya sahip olmaktadır. Bu kapsamda iyi bir kamu yönetimi ve ekonomi işleyişi için kamu kamu alımlarına ilişkin yapılan harcamaların doğru yöntemlerle ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi ülke ekonomileri ve politikaları açısından oldukça önemli bir mevzudur. Bununla birlikte, iyi tasarlanmış harcama politikalarının yanı sıra kamu alımlarının uygun ekonomik koşullarda ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için harcamanın yapılma yöntemi de bir o kadar önemlidir.

Kamunun ihtiyaçlarını piyasadan uygun şartlarda ve kalitede temininde kullandığı yöntemler kapsamında ihale sisteminin önemli bir yer tuttuğu görülmektedir.

Kamu idareleri tarafından gerçekleştirilen alımlar, kapsamlı ve önceden belirlenmiş ayrıntılı kurallar seti çerçevesinde yapılmaktadır. Türkiye’de kamu alımlarına yönelik sistemin şekillenmesinde AB’ye adaylık süreci, DTÖ KAA ile Birleşmiş Milletler UNCITRAL Model Kanununun etkileri yoğun şekilde hissedilmekte olup bu alan ülkemizde belli stratejik hedefler doğrultusunda politika ve düzenleme konusu yapılmaktadır. Öte yandan kamu alımları düzenlemeleri, dönemin hâkim iktisadi, siyasi, yönetsel yaklaşımlarından kolayca etkilenmekte, kimi zaman birbiriyle çatışan uygulamaların ve amaçların birleştiği bir alan olma özelliği göstermektedir. 2003 yılında yürürlüğe giren 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu (KİK) ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu (KİSK) ile ülkemizde bu alanın büyük ölçüde disipline edildiği görülse de kamu alımlarını yalnızca 4734 sayılı Kanun’da düzenlenmiş alımlarla eşdeğer tutmak, makro çerçevede bu alanı sınırlı tutacaktır. Bu nedenle çalışma kapsamında klasik kamu alımları, KÖİ’ler ve offset uygulamaları; kamu alımları çatısı altında ele alınan temel alım başlıkları olmuştur.

Ülkemizde kamu alımlarına ilişkin yapılan çalışmalarda kamu alımlarının maliye politikası ilişkisinde genellikle harcama politikaları üzerine yoğunlaşıldığı görülürken kamu alımlarının bir maliye politikası aracı olarak kullanılması sonucu oluşabilecek iktisadi, mali, sosyal ve çevresel etkiler üzerinde pek durulmadığı görülmektedir.

Oysaki kamu alımları; kamu hizmetlerinin nitelikli ve kolay ulaşılabilir şekilde sunulmasının yanı sıra maliyet etkinliği, kamusal yatırımların gerçekleştirilmesi, sürdürülebilir büyüme ve kalkınmanın sağlanması, yerli üretim kapasitesinin ve teknolojik yeteneklerin geliştirilmesi, cari açığın azaltılması, bölgesel kalkınmanın sağlanması, piyasa regülasyonu, gelir dağılımının iyileştirilmesi, istihdamın teşvik edilerek işsizliğin azaltılması, dezavantajlı kesimlerin gözetilmesi, sosyal hizmetlerin yaygınlaştırılması, çevre güvenliğinin sağlanması, yeşil alımların arttırılması, enerji verimliliğin sağlanması, yolsuzluğun azaltılması, kayıt dışılıkla mücadele, sürdürülebilir kalkınma sürecini teşvik eden politika ve yaklaşımların hayata geçirilmesi gibi birçok ekonomik, mali ve sosyal hedefin gerçekleştirilmesinin anahtarı niteliğini taşımaktadır.

Açıklanan nedenlerle çeşitli sektörlerde uygulama alanı bulan kamu alımlarının mali, iktisadi ve sosyal politikalar açısından etkilerini ortaya koymak ve yapılan harcama işlemlerinin ülke ekonomisine katkısı, piyasanın düzenlenmesi, siyasi, iktisadi ve sosyal politikaların belirlenmesi noktasında en etkin şekilde, doğru amaç ve uygulamalar doğrultusunda yapılmasını sağlamak için gerekli olan politikaları tanımlayabilecek ve açıklayabilecek tespitlerde bulunulması önemlidir. Bu kapsamda

ülkemiz açısından iktisadi, sosyal ve çevresel bazı politika hedeflerine ulaşmada kamu alımlarının rolü ve potansiyeline ilişkin bazı öneri ve eleştirilerde bulunulabilir:

- Mevcut uygulama ve yasal düzenlemeler çerçevesinde Türkiye’de özel bir kamu alımları stratejisinin bulunmadığı söylenebilir. Kamu alımları; ihale sürecinden, sözleşmenin uygulanması aşamasına kadar farklı idarelerin, düzenlemelerin ve uygulamaların etkili olduğu çok parçalı bir platformda yürütülmektedir. Alımlar için uygulanacak tekdüze ve genel çerçeveli yasal düzenlemeler bulunmamakta, neredeyse her kamu hizmeti alanı için ayrı bir hukuki düzenleme oluşturulmaktadır.

Bununla birlikte, kamu alımlarına ilişkin düzenlemelerde, kamu alım sisteminde köklü bir dönüşümü gerçekleştiremeyen yasal düzenlemelerin kısa sürede çok sayıda değişikliğe uğradığı, değişikliklerin kamu alım sistemini bütünsellikten ve tutarlılıktan uzaklaştırdığı ve çok sayıda idare ve alım türünün de kanundan istisna tutulduğu görülmektedir. Dolayısıyla kamu alımları sistemindeki eksiklikleri ve sorunları ortadan kaldırmak için öncelikle bu alandaki mevzuat dağınıklığının ortadan kaldırılması;

idareler ve uygulayıcılar açısından karmaşanın azaltılması, kamu alımlarını yönlendiren kurum ve kuruluşların işbirliği, koordinasyon ve eşgüdüm içerisinde çalışması ve ortak merkezi denetim mekanizmalarının oluşturulması büyük önem taşımaktadır.

- Kamu alımları alanında ortaya çıkan başka bir sorun, kamu alımlarının önemli bir bileşeni olan kamu yatırımları konusunda yeterli ödenek bulunmaması durumudur.

Bu nedenle son zamanlarda özellikle büyük ölçekli yatırım projelerinin hayat geçirilmesi için alternatif modellerin geliştiği ve KÖİ modellerinin yaygınlaştığı gözlemlenmektedir. Ancak Türkiye’de KÖİ modeli ile gerçekleştirilen projelerin çoğunda proje önceliklendirmesi, fizibilite etütleri, ekonomik analizler, durum tespiti, verimlilik artışı, paranın karşılığı, risk analizleri gibi çalışmaların ayrıntılı tespiti yapılmadan yatırım harcamalarının asgari düzeyde tutulması amacı doğrultusunda bu modellerin bilinçli olarak tercih edildiği söylenebilir. Diğer yandan söz konusu projeler kapsamında yapılan ihaleler klasik kamu alımlarına göre yöntem, yeterlik ölçütleri, hukuki kurgusu, sözleşmelerin uzun süreli olması, alım konusu proje ölçeklerinin çok büyük olması gibi etkenler dolayısıyla oldukça farklılık göstermektedir.

Bu kapsamda uygulamaların daha etkin ve kurumsal bir şekilde gerçekleştirilmesi için öncelikle parçalı mevzuat yapısının birleştirilmesi ve alım konusu ihtiyaçlara ilişkin danışmanlık ve denetim işlevlerini yerine getiren;

bağımsızlığı, şeffaflığı ve kamuoyu bilgilendirmesini temin eden, teknik kapasite eksikliğini telafi eden merkezi birimlerin oluşturulması önemlidir.

Hangi alanlarda ve öncelikli olarak ne tür modellerin uygulanacağı, hangi sürelerle hizmetlerin özel sektöre verileceği, alım konusu hizmet veya yatırımın gerçekleştirilmesinin ekonomide gerçek bir katma değer sağlayıp sağlamayacağı, hangi projelerin ölçek ekonomisinden yararlanabilmek amacıyla birlikte gerçekleştirileceği gibi hususların iyi irdelenmesi, fizibilite ve durum analizlerinin detaylı şekilde yapılması gerekmektedir.

Ayrıca projelerin daha iyi hazırlanabilmesi için kapsamlı teknik, ekonomik, yasal ve finansal fizibilite etüt çalışması yapılaması ihtiyacı söz konusu olup kurumsal kapasitenin geliştirilmesi ve özellikle KÖİ projelerinin seçiminde, tasarımında, ihale sürecinde ve izlenmesinde görev alacak teknik uzmanlık birimlerinin oluşturulması

Ayrıca projelerin daha iyi hazırlanabilmesi için kapsamlı teknik, ekonomik, yasal ve finansal fizibilite etüt çalışması yapılaması ihtiyacı söz konusu olup kurumsal kapasitenin geliştirilmesi ve özellikle KÖİ projelerinin seçiminde, tasarımında, ihale sürecinde ve izlenmesinde görev alacak teknik uzmanlık birimlerinin oluşturulması