5.2. Mevzuat
5.2.6. Kalkınma Planlarında Çevre
Türkiye’nin çevre politikasının önemli belirleyicilerinden biri de, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından her beş yılda bir hazırlanan ve şu anda sekizincisi yürürlükte olan Beş Yıllık Kalkınma Planlarıdır (BYKP). Planlı ekonomilerde, çevre ile ilgili politikaların kalkınma planlarında yer alması doğaldır. Türkiye’de, 1963-1972 yılları arasını kapsayan ilk 2 planda, çevre sorunları için özel bölümler ayrıldığı, ayrıntılı politikalar oluşturulduğu görülemez. Bu planlarda, yalnız, genel olarak “çevre
sağlığından söz edilir. Üçüncü BYKP’de (1973-1977) ise ayrı bir çevre bölümü vardır. Planda, ülkenin su, hava ve kıyı gibi belli başlı çevre sorunlarına dikkat çekilmekte ve bunların “bir bütün olarak, planlama sistemi içinde incelenmesinin gereği” vurgulanmaktadır. Ayrıca “Ülkeyi sanayileşerek kalkınma hedefinden saptıracak hiçbir yükümlülük kabul etmemek koşuluyla” çevreye ilgi gösterileceği belirtilmektedir. Türkiye de ilk ulusal ölçekli çevre metni olma özelliğine sahiptir. Plan hazırlanırken hem Stockholm Çevre Konferansı’ndan hem de AB ÇEP’lerinden etkilenilmiştir. Genel olarak plan AB çevre politikası ile uyumludur.447
Dördüncü Beş Yıllık Planda (1979-1983) çevre konusuna ilişkin kararların yerel yönetimlere bırakılması, merkezi yönetimle aralarında bir iletişim ağı kurulması, çevre konularında çalışan vakıf ve dernek gibi sivil toplum örgütlerinin etkinliklerinin değerlendirilmesi, büyük kentlerin çevrelerinde yeşil kuşaklar oluşturulması da IV. Plan’ın önerileri arasındadır. Beşinci Beş Yıllık Plan’da (1985-1989) çevre sorunları, kentleşme, erozyon, doğal afetler sonucunda ortaya çıkan kirlenme sorunları ve sanayileşme ile tarımda modernleşmenin yarattığı sorunlar biçiminde özetlenmektedir. Benimsenen temel ilke, yalnız karşılaşılan kirliliğin ortadan kaldırılması değil, aynı zamanda, kaynakların, gelecek kuşakların da yararlanabilmesi için en iyi biçimde korunması ve geliştirilmesi ilkesidir. Arazi kullanımı ve yatırımlarla ilgili kararlarda çevre sorunlarının planlama evresinde tanısı yapılarak gerekli önlemlerin o evrede alınması ilkesi benimsenmiştir.448 1992 yılında Rio Zirvesin’de kabul edilen “sürdürülebilir kalkınma” yaklaşımı ilk kez bu planda benimsenmiştir.
VI. Beş Yıllık Plan’da (1985-1989) benimsenen temel çevre ilkesi, insan sağlığını ve doğal dengeyi koruyarak, sürekli bir ekonomik kalkınmaya olanak verecek biçimde, doğal kaynakların kullanımını sağlamak ve gelecek kuşaklara, insana yakışır bir doğal fiziksel ve toplumsal çevre bırakmaktır. Plan, bu amaçla bütün ekonomik politikalarda çevre boyutunun hesaba katılmasını istemektedir. Bakanlıkların, kendi yetki alanları içindeki uygulamalarının çevre üzerindeki etkilerini tanıyıp gerekli önlemleri almaları, gerekli politikaları geliştirmeleri istenmekte ve çevre işlerinden sorumlu kuruluşun bunlar arasında eşgüdüm sağlaması gereğinden söz edilmektedir. Plan, ayrıca, çevredeki bozulmaların önceden tahmini ile, gereken önlemlerin, kirlilik ortaya çıkmadan önce alınmasına öncelik vermektedir. Planda çevre standartlarının dinamik bir biçimde belirleneceği, çevre bilincinin yaygınlaştırılacağı, çevre denetim ve
447 Recep Akdur, a.g.e., s.194.
izleme sistemine etkinlik kazandırılacağı, kıyı şeritlerinde ve yakınında kamu yararına öncelik tanınacağı, su kaynaklarının yönetiminde ve alıcı su ortamının izlenmesinde, kuruluşlar arasında eşgüdüm sağlanacağı, deniz ortamının korunmasında, insan sağlığı başta olmak üzere su ürünlerinin de güvence altına alınacağı belirtilmektedir.449
VII. Beş Yıllık Plan’da, (1996-2000) daha önceki plan dönemlerindeki başarısızlıklar ve aksaklıklar sergilenmekte; sürekli ve dengeli gelişme yaklaşımının benimsenmiş olmasına karşın, ekonomik ve toplumsal kararlarda çevre boyutunun hesaba katılmadığı belirtilmektedir. Çevreyle ilgili kuruluşlar arasında yeterli eşgüdüm, işbirliği ve iş bölümünün sağlanamamış olması da planın sapmaları arasındadır. Parçacı yaklaşımların ve önleyici değil, fakat sorunlar ortaya çıktıktan sonra çevre için kaynak ayrılmasını öngören onarımcı anlayışın eleştirisi yapılmaktadır. Planda benimsenen temel strateji, sürekli ve dengeli kalkınma anlayışı çerçevesinde insan sağlığını ve doğal dengeyi korumak, doğal kaynakları, sürekli bir ekonomik kalkınmaya olanak verecek biçimde kullanmak ve gelecek kuşaklara insana yaraşır bir doğal, fiziksel ve toplumsal bir çevre bırakmaktır. Bu amaçla, türlü politikalar arasında bir eşgüdüm sağlamanın önemi de dile getirilmekte; Ulusal Çevre Stratejisi’nin hazırlanmasına koşut olarak Çevre Bakanlığı ile ilgili bakanlıkların ve yerel yönetimlerin yetki ve sorumlulukları arasında uyum sağlanması gereklidir.450
Ülkemizde 90’lı yıllarda ortaya konan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile Ulusal Çevre Eylem Planı metinlerinde çevrenin korunmasında evrensel kabul görmüş birtakım ilke ve esaslara yer verilmiştir. Bu planda çizilen çevre koruma politikası tamamen AB Çevre Politikaları ile uyumludur. Özellikle, SK ve kalkınmada çevre değerlerinin hesaba katılması, çevre politikalarının diğer politikalara entegre edilmesi, önleyicilik ilkesi, karar verme süreçlerinde yerel kurum ve örgütlere yer verilmesi gibi konularda AB Çevre Politikası’nın temel öncelik ve ilkelerine uygun bir yaklaşım gösterilmiştir.451
Sekizinci BYKP (2001-2005), konuya ilişkin en son metin olmasına karşın öncekilere oranla daha iyi olduğu söylenemez. Çevre başlıklı kısmında bilinen soruların yanı sıra bunların çözümünde uygulanacak yine bilinen esaslardan bazılarına yer verilmiştir. Metin ön plana çıkarılabilecek özelliği ulaşım ve turizm gibi diğer bazı
449 Ruşen Keleş, Can Hamamcı, Çevrebilim,s.253. 450 Ruşen Keleş, Can Hamamcı, Çevrebilim,s.254. 451 Recep Akdur, a.g.e., s.195.
politika alanlarındaki sorun ve hedefler belirlenirken çevrenin de, yetersiz ve sınırlı da olsa, dikkate alınmasıdır.452
Başlangıçtan bu yana süregelen mevzuat uyum çalışmaları incelendiğinde; VIII. Plan hazırlık sürecinde Türk mevzuatının AB müktesebatına uyumu ile ilgili olarak; %13,2 sinin tamamen uyumlu olduğu,
%35,1’nin kısmen uyumlu olduğu,
%46’sında mukabil düzenleme bulunmadığı ve
%5,2 sinde uyum çalışmalarının sürmekte olduğu tespit edilmiştir.
1999 Helsinki Zirvesinden sonra, Türkiye’nin adaylık statüsü ile ilgili somut gelişmeler çerçevesinde, AB çevre mevzuatına uyum çalışmaları bambaşka bir ivme kazanmıştır. AB Genel Sekreterliğinin eşgüdümünde gerçekleştirilen bu çalışmalar başta çevre Bakanlığı olmak üzere ilgili kuruluşların katılımı ile yoğun bir tempo ile sürdürülmektedir. Türk çevre mevzuatının 4002e yakın sayıda çevre mevzuatı olan AB’ye uyumu, Ulusal Program’da belirtilen ve ilk aşamada 70 yasal düzenlemeyi içerecek bir çalışma takvimi ile yapılmaktadır.453
VIII. Plan’da amacın insan sağlığını, ekolojik dengeyi, kültürel, tarihsel ve güzelduyusal (estetik) değerleri korumak suretiyle ekonomik ve toplumsal gelişmeyi sağlamak olduğu belirtilerek, UÇEP kapsamında yer alan önceliklerin güncelleştirilerek uygulanmalarına çalışılacağı anlatılmaktadır. Çevre ile ekonomik politikaların bütünleştirilmesinde ekonomik araçlardan yararlanma gereği ve AB ölçütlerine uygunluk sağlamanın önemi vurgulanmakta, ayrıca bir ulusal Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planının yürürlüğe sokulacağından söz edilmektedir.454
Planda “Uzun dönemde çevre sorunlarının çözümü için uygulanan politikalar ve stratejilerin ülke gerçekleri de dikkate alınarak AB normları ve uluslararası standartlara paralel olması sağlanacaktır. Çevre ve kalkınma ile ilgili veri ve bilgi erişim sistemleri oluşturulacak, çevre izleme ve ölçüm altyapısı geliştirilecek, çevre dökümleri, istatistikler ve standartlara yönelik ihtiyaç duyulan düzenlemeler gerçekleştirilecektir.” gibi ilkelere yer verilmiştir.455
452 Nükhet Turgut, a.g.e.,s.71-72.
453 Nuran Talu, “AB Çevre Uyumu ve Türkiye’de Değişim” AB Sürecinde Türkiye’de Çevre Yönetimi Toplantı Bildirileri, düz. Sücaattin Kırımhan, Zülküf Afet, Mustafa Tel, Ankara, Nobel:2005,s.28-29.
454 Ruşen Keleş, Can Hamamcı, Çevre Politikası,s.343. 455 Recep Akdur, a.g.e., s.197.