• Sonuç bulunamadı

KAIJI: EN BÜYÜK KUMARBAZ

**

"Yaratıcı Deniz Gezisi"nin 23. yıldönümüne hoşgeldiniz. Bu gezinin amacı, genç erkeklerin kurtuluşudur. Lütfen sahnede toplanın. İyi akşamlar. Ben, büyük kumarınızın mihmandarı,

Tonegawa'yım. Başlamadan önce bu oyuna katılabilmek için bu yıldızlardan tanesi bir milyondan üç tane almalısınız.

Bir milyon mu?

Hepiniz, söylemeye gerek yok, beş parasız olduğunuzdan bu miktarı sizlere ödünç vereceğiz. Ödünç mü?

Üç milyon yen dakikada %1 faizli olarak ödünç verilecektir.

Bu saçmalık. Bizden para tırtıklamaya mı çalışıyorsunuz?

Kim dakikada %1 faiz yapar ki?

Bu lanet olası faizi boş verin, gitsin!

Kural buysa, biz de gideriz!

Buyrun. Sizi durdurmayacağız. Ancak, kazanırsanız, yalnızca borcunuz silinmekle kalmayacak her bir yıldızı 1 milyon yen vererek sizden geri alacağız. Hepinizin yüklü miktardaki borçlarını dikkate alırsak bu oldukça cömert bir teklif. O halde kuralları açıklayayım. Ama yalnızca bir seferlik. Lütfen dikkatli dinleyin. Öncelikle yıldızları göğsünüze takın ve zarfı açın. Eminim hepiniz bu oyuna aşinasınızdır.

Taş Kağıt Makas. Oyunun bu versiyonunda hepiniz, arkanızdaki kutuların yanında yüz yüze duracaksınız. Karşılaşmaya karar verdikten sonra makas diyecek sonra taş diyecek ve sonra da kağıt derken kartınızı atacaksınız. Eğer kartlardan biri kazanıyorsa galip taraf, mağlup tarafın bir yıldızını alır ve kendi üzerine takar. Beraberliklerde yıldız alışverişi olmaz. Kullanılmış kartlarınızı deliklere atacaksınız. Rakibinizi özgürce seçecek ve yıldız kazanmak için Taş Kağıt Makas oyunu oynayacaksınız.

Bu kadar basit. Süre limiti 30 dakika.

30 dakika mı?

O kadarcık mı?

O halde bu oyunda kazanmanızı sağlayacak olan nedir?

Yöntem önemli değil 12 kartınızın hepsini kullanırsanız ve en azından 3 yıldızınız kalmışsa, kazanırsınız. Açıklamalar tamamlanmıştır. Peki ya kaybedersek?

Kaybedersek, ne olacak bize?

Önceden de dediğim gibi, yalnızca bir kez açıklarım. Dalga mı geçiyorsun?

Affedersiniz, ama soru almıyorum. Bizim kaderimiz söz konusu.

Cevap versene! Bilmeye hakkımız var! Doğru, doğru! Doğru, doğru!

Gebermek mi istersiniz, aşağılık pislikler?

Her zaman cevap alıyor musunuz?

Hepiniz bencil küçük veletler gibi her şeyin size verilmesini bekliyorsunuz. Utanmadan saf saf soruyorsunuz! Büyüyün artık! Dünya, sizin anneniz değil! Orada başarısız oldunuz ve buraya ayak takımı olarak geldiniz. Ayak takımları hiçbir hakka sahip değillerdir. Ne burada, ne de orada. Bu saçmalık. Bu hale gelmenizin sorumlusu, sizden başkası değil. Şimdi yapmak zorunda olduğunuz sadece kazanmak. Kazanmaktır! Yalnızca kazanmayı ümit etmek yetmez, kazanmak zorundasınız. Kazanmadan yaşamak diye bir seçenek yok. Bu, ezikler için bir it dalaşı. Burada kaybederseniz, size artık yardım edemem. Sahiden de yardım edemem, gerçi umrumda bile değil. Kazanmak, her şeydir. Kaybederseniz, bitersiniz.

**

Baylar, karşınızda "Brave Men Road."

Bu ne böyle?

Özgürlüğe giden yolunuz. Bunu geçin, 10 milyon'u ve özgürlüğünüzü kazanın. Bunu uzun bir denge tahtası olarak düşünün. Eminim çocukken denemişsinizdir.

Saçmalamayı kes! Düşersek, ölürüz!

Tabi ki. Söz konusu 10 milyon yen! Herkesin söylemeye çekindiği şeyi size ben söyleyeyim. Para, hayattan daha önemlidir! Ne dersinize sıkı çalıştınız, ne de işlerinize. Hiçbir şey başaramadan yaşamınızı sürdürdünüz. Niye sizin gibi tembellere 10 milyon o kadar kolay verilsin ki?

Bu miktarda parayı çalışmadan kazanmak istiyorsanız hem de bu kadar kısa sürede, o zaman yapabileceğiniz tek şey hayatınızı tehlikeye atmaktır!

Bu saçmalık! Böyle bir şeyi asla yapmam! Ben yaparım. Yapacağım. Tek yol, bu. Bu sefer kaybetmeyeceğim.

İşte ruh bu. Aş şu yolu, cesur adam. Ben de yapacağım. Ben de. Geri dönmek de bir seçenek değil.

Ben yapacağım.

Kararınız ne?

Kapa çeneni! Bir dakika bekle. Bunu hayatında kaç defa söyledin?

Dünya senin gibi bir ayaktakımının karar vermesi için beklemez! Peki, tereddüt etmeyi sürdür. Ve şansınızı elinizden kaçırın.

Ben yaparım. Ben de. Ben de.

Lanet olsun! Hepiniz aptalsınız! Pekala.

Elektrik mi verilmiş?

Aynen. Kalasın üstünde süründüğünüzdeki manzarayı yakışık almaz bir şekilde sayın müşterilerimize izletemeyiz.

Müşteriler mi?

Çabuk olun da başlayın.

Seyirciler bekliyor.

Manzaranın tadını çıkarmak istiyorlar korkudan titreyen ve harap olan insanları Yalnızca tehlikeden uzak, güvende olmanın kendilerini verdiği zevk bu kısa süreli hazza "safety" diyoruz.

(güvenlik) Bundan büyük zevk alıyorlar.

**

İki tip insan vardır. Bu gibi durumlarda sinenler ve yükselenler.

Ben zayıf biriyim.

**

Kazanacağız, sonra da yeniden başlayacağız! Yeniden başlamak Hala yeniden başlayabiliriz! Doğru.

Bu sefer hayatımızı gerçekten yaşayacağız!

**

Fakirlerin kral olmak için gözlerini para bürümesi yalnızca kralın statüsünü kuvvetlendirir. Bu istisnasız bir paradokstur. Kralın statüsünü tehdit edebilecek tek şey paranın cazibesine bağışıklık göstererek yapılan çaresizlik eylemleridir ani bir şiddet eylemi gibi. Şimdi oynayacağın oyun böyle bir toplumun küçük bir kopyası.

**

Delirdim! Delirmezsem olmaz. Delirmem gerek bir şeytanı öldürebilmek için. Sadece aklım yerinde olmazsa zafer kazanabilirim.

Aptal. Kendini bu kadar kaptırma.

Olağanüstü. "Elindeki hayatın değerini bil." derler. Ebeveynler, öğretmenler, TV yorumcuları hatta şarkıcılar ve çoğu insan da öyle der. İşte sorun, bu. Hayata daha düşünmeden davranılmalıdır. Üzerine fazla titrersen, durgunlaşır ve çürür.

Bugünlerde insanlar kendilerini fazla koruyorlar bu yüzden fırsatlarını ellerinden kaçırıyorlar ve geri geri giderek çürüyorlar.

Haklı. Sonuçta, oyunlar heyecanlı olmalıdır. Zaferi tatlı yapan, heyecanlı düellolardır. Şimdi bile, içimdeki ürpertiyi hissedebiliyorum. Neden bahsettiğimi biliyorsun.

Değil mi, Tonegawa?

Seni küçük serseri. Kalbim küt küt atıyor, değil mi?

Sizin gibi yarı-ölü, para yiyen zombilerin aksine ben yaşıyorum. Yaşadığım için acıyı, korkuyu, üzüntüyü hissediyorum. Diğerleriyle beraber mücadele verdim, onların ölümlerini izledim ve onların öcünü alma düşüncesi beni böyle ateşliyor.

**

. Senin gibi ayaktakımı korkusuz olabiliyor çünkü kaybedecek hiçbir şeyin yok. Ama benim için öyle değil. Geliştirdiğim bir hayatım var.

**

Sen aptalın tekisin! Beni zehirlemeye çalışıyor! Bu serseri beni öldürmek için dolap çeviriyor. Savunmamı düşürmemi bekliyor. Sessizce bekliyor Yılan! Bir yılan! Beni ısırmayı bekleyen düzenbaz bir yılan. Erdemli ayaklarına yatıyor ama gerçekte o kazanmak için her şeyi yapabilecek korkak bir yılan. Hiç şüphe yok.

**

Kaiji. Ama zehrin dışarı sızdı. Beni zehirleyemedin.

Tonegawa ben bir yılan gibi mi göründüm?

Evet, bir yılansın.

Anladım. Bu, seni yılan yapıyor. Böyle sözsüz bir akıl oyunu bir ayna gibidir. Rakibinin aklını okumaya çalışırken sen olsaydın ne yapacağını düşünürsün. Yani gözüne bir yılan gibi göründüysem sen bir yılansındır.

Yenilgiyi kabullenemiyor musun?

Hayır, öyle değil. Minnettarım.

Bir yılan olduğun için teşekkür ederim!

**

Başardı. Ama nasıl?

Niye köle?

Üzerine kan fışkırtmadan önce onları değiştirmemiş miydin?

Üzgünüm, ama hayır. Tüm yaptığım vatandaş ve köleyi önümde bırakıp yalnızca birinin üstüne bir vatandaş kartı koyarak onu geri çekmekti. Hepsi bu. Diğer bir deyişle yalnızca değiştiriyormuş gibi yaptım. Değiştirmemiş mi?

İmkansız! Bu nasıl mümkün olabilir?

Neden?

Neden?

Neden değiştirmedin?

Çok basit. Çünkü benim inancım var.

İnanç mı?

Zeki biri olduğun çok açık. Şimdiye kadar karşılaştığım herkesin içinde en keskin zekalı olanı sensin.

Senin gibi bir adamın bu kanı fark etmemesi mümkün değildi. Fark ettin. Tabi ki farkettin. Ve fark edince, şüphelenecektin. Dikkatle düşünecek bunun bir dolap olduğunu anlayacak ve planımın ardını görecektin. Zorundaydın, çünkü sen zekisin! Zeki olduğun için, şüphelenecektin ve hatırlayacaktın gemide kartları nasıl değiştirdiğimi ve burada da aynı fırsata sahip olduğumu. Sonra da kıs kıs gülecektin "Ne aptal biri." Tamamıyla ikna olacaktın.

Neden olmasın?

Ne de olsa, rakibin seninle karşılaştırınca sadece bir ayaktakımıydı. Ayaktakımı! Zevkle seyredecektin. Zevkle seyredecektin çünkü sen bir üstün birisin. Hiçbir ayaktakımı, seni yenmeye yaklaşamamıştı bile. Bu yüzden kibirliliğini sana karşı kullandım. Ve bu zavallı köle, seni yendi! Ben kazandım. Ben kazandım, lanet olası.

500 milyon! Seni yendim! Seni Lanet olsun! Ben kazandım! Geri ver! Paramı geri ver!

Bütün paran bana ait zaten. Hepsini geri ver! Sana duyulan güveni boşa çıkaran ikinci sınıf bir kölesin! Beni rezil ettin! Krallıktaki vatandaşlığını geri alıp ve yeraltında ömür boyu işçilikle cezalandırıyorum! Götürün şunu!

Dokunmayın bana! Kendim giderim.

**

Sevgili Kaiji. Evine döndüğün için tekrar tebrikler. Sana başarısızın teki demiştim, ama geri alıyorum.

Sen gerçekten de kazandın. Ama iki şeyi unuttun. İlki benden aldığın 50 milyon yen'in faizi İkincisi, araba hasarıydı. Seninle geçirdiğim günler oldukça ilginç, büyük bir serüven gibiydi. Eminim senin için fazlasıyla heyecanlıydı ama benim için de öyleydi. Senin gibi bir hırsa muhtemelen bundan sonra pek sık rastlayamam. Eminim sen yine kazanacaksın. Ve bir gün eminim tekrar karşılaşacağız.