• Sonuç bulunamadı

B. Geçici Evlenme Engelleri

5) Kadının Hısmı Olma

Bu evlenme engeli de birden çok evlilikle ilgilidir. Bir erkek, eşinin hısımı olan bir kadınla evlenemez. Ancak eşi vefat eder veya onu boşarsa, iddeti bittikten sonra evlenmesi caiz olur.127 122 Bakara, (2), 221. 123Mümtehine, (60), 10. 124Görgülü, Hasan Ali, s. 62. 125Görgülü, Hasan Ali, s. 63. 126 Nisa, (4), 3. 127Görgülü, Hasan Ali, s. 64.

41 Kazakların eski geleneklerinde rastlanan evlenme biçimleri şunlardır. “Bel kuda”, hanımları hamile iken dostluk bağı güçlü olan iki can arkadaş doğacak bebeklerinin birinin oğlan, diğerinin kız olması halinde, büyüdükten sonra onları evlendireceklerine söz verirler. Bebek düşündükleri gibi dünyaya gelirse büyüdükten sonra evlendirirler. Buna “Beşik kertpe kuda” (Beşik kertme) denir. Dede Korkut Hikâyeleri‟nde de sözü edilen, beşik kertme yoluyla çocuklan nişanlamanın çok eski bir gelenek olduğu anlaşılmaktadır. Çocuklar çok küçükken henüz beşikte iken nişanlarının yapılmasıdır.128

Dostluk bağlarını ve ekonomik ilişkilerini daha da pekiştirmek isteyen ailelerin yeni doğmuş çocuklarını nişanlaması bu geleneğin asılını oluşturur. Böylece çocuklar, ergin yaşa geldiklerinde birbirleriyle evlenmek üzere, daha çocuk yaşta iken, kendi istemlerinin dışında nişanlanmış olurlar. Bu bağın belirtisi olarak da çocukların beşiklerine birer kertik yapılır, beşik kertme adı da buradan gelmektedir.

Konunun İslâm hukuku açısından değerlendirilmesi gerekirse şu hususları belirtmek gerekir. İslâm hukukçularının çoğunluğu “Çocukların ergenlik çağına gelmeden velileri tarafından evlendirilebileceğini belirtmişlerdir.” Bu görüşü savunan alimler de velilerde ve evlendirilen kişilerde bazı şartlar aramışlar, bu şartların gerçekleşmemesi durumunda hakime veya çocuğa ergenlik çağına geldiğinde akdi bozma hakkı verilmiştir. Çocuğun küçük yaşında velisi tarafından evlendirilmesinin cevazı, “Hz. Aişe‟nin, ergenlik çağına gelmeden önce, babası tarafından Peygamberimizle evlendirilmesi” örneğine ve Arapların bu konudaki geleneklerine dayandırılmıştır.

Hz. Aişe‟nin küçük yaşta değil ergenlik çağına yani on yedi ya da on sekiz yaşında olduğuna dair deliller ortaya çıkmaktadır.

Peygamberliğin gelişinden on yıl sonra, elli yaşındayken eşi Hz. Hatice‟yi kaybeden Peygamberimiz (s.a.v.) kendisine hem ev işleri ve çocuklarının bakımında yardımcı olacak, hem de İslâm‟a davet faaliyetlerinde destek olacak eşlere ihtiyacı vardı. Bunun için bir yandan yaşlı ve dul bir kadın olan Sevde‟yi öte yandan da en yakın arkadaşı olan Hz. Ebu Bekir‟in kızı Hz. Aişe‟yi istetti.

Hz. Peygamberin bu isteği, vahyin başlangıcından on yıl sonradır. Hz. Aişe vahiy başlangıcından beş altı yıl önce doğmuştur. Dolaysıyla Hz. Aişe‟nin Peygamberimizle evlendiği yaşın on yedi on sekiz olduğu ortaya çıkar.

Bu konu, daha detaylı bir şekilde Mevlana Şibli‟nin “Asr-ı Saadet” kitabında geçer.

42 Hz. Aişe‟nin evlendiği zaman yaşının büyük olduğunu, ablası Esma‟nın biyografisinden kesin olarak anlıyoruz. Eski biyografi kitapları Esma‟dan bahsederken diyorlar ki: “Esma yüz yaşındayken, Hicretin 73. Yılında vefat etmiştir. Hicret vaktinde yirmi yedi yaşındaydı. Hz. Aişe ablasından on yaş küçük olduğuna göre, onun da hicrette tam on yedi yaşında olması icap eder. Ayrıca Hz. Aişe Hz. Peygamber‟den önce Cübeyr‟le nişanlanmıştı. Demek evlenecek çağda bir kızdı.”129

Küçüklerin velileri tarafından evlendirilmelerini caiz görmeyen İslâm müctehidleri vardır ve şeriatı uygulayan Osmanlı devleti yaptığı son aile kanununda bu içtihadı be- nimsemiş, kanunlaştırmış (md. 7) ve hilafete tabi mahkemelerde uygulatmıştır. Kanunun ilgili maddesiyle ilgili gerekçesinin sadeleştirilmiş özeti şöyledir:

“Küçük kız ve erkek çocukların velileri tarafından evlendirilmelerinin caiz ve geçerli olduğu dört mezhep imamınca benimsendiği için uygulama da buna göre oluyordu. Za- manımızda durum değiştiği için bu konuda yeni bir usul benimsemek gerekmiştir. Hayat mücadelesinin şiddetlendiği zamanımızda velilerin ilk vazifeleri, küçük çocukları ev- lendirmek değil, iyi bir tahsil ve terbiye vererek yetiştirmektir. Bunu ihmal eden birçok veli ya başlık almak ya mürüvvetlerini görmek veya iyi bir mirasa konmak için çocukları evlendiriyor, felaketlerine düğünle temel atıyorlar, bu evliliklerin çoğu daha ilk gününden ölü doğan çocuğa benziyor. Bu gibi evliliklerle ilgili davaların ne kadar çok ve şaşırtıcı olduğunu anlamak üzere hem fıkıh kitaplarına, hem de mahkeme sicillerine bakmak yeterlidir. İkisi de büyük müctehidlerden olan Ebû Bekr el-Asamm ve ibn Şübrüme hem çocukların buna ihtiyaçlarının bulunmadığını, hem de ileride bilhassa bozma imkanı da vermeyen içtihatlara göre onların hürriyetlerini bağladığını göz önüne alarak “Hiçbir kimsenin küçükleri evlendirme hakları yoktur” içtihadında bulunmuşlardır. (Bu müctehidlere göre Hz. Aişe olayı Peygamberimize mahsustur, başkalarına teşmil edilemez.) Asırlardan beri elde edilen felaketli denemeler de bu imamların içtihatlarım teyit etmektedir, işte bu sebeplerle kanunun yedinci maddesi bu iki zatın içtihatlarına göre düzenlenmiştir.130

Eski dönemlerde uygulanan bir evlenme biçimi de “Karsı kuda” (Kızların değiş tokuşu) evliliğidir. Başlık sorununu ve yükümlülüğünü ortadan kaldıran bu tür evlilik; hem kız, hem de oğlu bulunan iki ailenin kızların değiş tokuş yaparak oğullarıyla evlendirmeleri suretiyle gerçekleştirilmektedir. Başlık ödeme konusunda güçlük çeken aile, evlilik çağındaki kızını ve oğlunu evlendirmek istediği zaman, aynı durumda bulunan aileleri arayarak

129Savaş, Rıza, “Hz. Aişe‟nin Evlenme Yaşı ile İlgili Farklı Bir Yaklaşım”, s. 139. 130

43 bunlardan birini seçmektedir. Aile, oğluyla evlendireceği kıza karşılık başlık almama ve vermeme koşuluyla, aynı durumdaki bir aileye kendi kızını önerir. Karşı taraf bu öneriyi olumlu bulunca, evlenme işi gerçekleşir. Böylece A ailesi, B ailesine kızını verir ve oğluna da B ailesinin kızım almış olur. Bu yolla kurulan evliliğe “Karsı Kuda” (Kızların değiş tokuşu) adı verilmektedir.131

Değiş-Tokuş (Takas-Trampa) yoluyla mehirsiz evlenme cahiliye Araplar arasında görülen bir uygulamadır.

...Ġbn Ömer (r.a.)‟den rivâyet olunduğuna göre Rasulullah ġigar‟ı yasaklamıĢtır. Müsedded rivâyetine (Ģu cümleyi de) ekledi:

Ben Nâfi‟a “Ģigar nedir?” diye sordum,

“Bir adamın mehirsiz olarak birinin kızıyla evlenmesi ve (karĢılığında da) kendi kızını onunla evlendirmesidir” diye cevap verdi.132

Şigar: “Kızımı veya kız kardeşimi seninle evlendirmem üzere sen kızını veya kız kardeşini benimle evlendir, aralarında mehir olmasın” diyerek yapılan nikâhtır. Bir nevi trampa nikâhıdır. Yani her birinin cima istifadesi diğerine mehir olmak şartıyla kıyılan nikâhtır.

Şuğur, aslında boşluk manasında olan bir kelimedir. Araplar kimsenin olmadığı yere “Beldetü‟n-Şağıra” derler. Bu nikâhla şigar denmesinin sebebi nikâh şeklinde erkeklerin mehir vermekten kaçmış olmalarıdır.133

Eski geleneklerde yer alan evlenme biçimleri arasında “kız kaçırma” yoluyla evlilik de vardır. Kız istekli ve gönüllü olduğu halde ailesinin erkeği istememesi ya da başka nedenlerden dolayı, oğlan kızla anlaşarak kızı kaçırıp, evine getirir. Bu olayı duyan kızın ailesi, akrabaları öfke ve kızgınlık içindedir. Bunu anlayışlı karşılayan oğlan ailesi, onlara adam salarak, özür dileyip, öfkelerini, kızgınlıklarını yatıştırdıktan sonra gençler geleneğe uygun biçimde evlendirilir.

Kız kaçırmada eğer kız isteği ile kaçırılmışsa o zaman Hanefî mezhebine göre caizdir. Hanefîler dışında diğer üç mezhep yetişkin (buluğa ermiş) kızlarında ancak velileri vasıtasıyla evlenebileceklerini söylerken, Hanefîler, yetişkinlerin velinin izni gerekli olmadan da kendi

131Serik, Ajigali, I, 205.

132Buhârî, “Nikâh”, 28; Müslim, “Nikâh”, 57, 61; Tirmizî, “Nikâh”, 30; İbn Mâce, “Nikâh”, 16; Dârimî, “Nikâh”,

9.

44 başlarına nikâh akdinde taraf olabileceklerini kabul etmiştir. Yetişkin sayılmada alt yaş sınırı kızlarda 9, erkeklerde 12; üst sınır ise her iki cinste de 15‟tir. Ebû Hanife üst sınırı kızlarda 17, erkeklerde 18 yaş olduğu söylemiştir.134

Ebû Hanife, Züfer ve ilk görüşünde Ebû Yûsuf‟a göre hür, hür buluğa ermiş, akıllı (tam ehliyetli) olan kızlara, dul kadınların evliliği konusunda veli‟nin yetkisi yoktur. Bunlar velilerinin iznine bağlı olmaksızın doğrudan doruya evlenebilecekleri gibi kendilerini evlendirmesi hususunda bir başkasını vekil tayın edebilirler ve yetkisiz temsilci‟nin (fuzûlî) evlendirmesi halinde akde onay vererek (icâzet) nikâha geçerlilik kazandırabilir. Ancak kızın, edepsizlik ve hayasızlık (vakâhat) dedikodularına meydan vermemek için velisinin rızasını alması ya da evliliği konusunda onu vekil tayın etmesi müstehap sayılmıştır.135

Kazakistanlılar Hanefî mezhebine tabii oldukları için bir sorun yoktur. Ama ara sıra tatsız olaylarda yaşanmaktadır. Kızın isteği olmadan kaçırma gibi ve kızlar duygusal oldukları için yanlış eş seçmiş riski de büyüktür. Bu tatsız olayı önlemek için velinin izni alınması gerekir.

Benzer Belgeler