• Sonuç bulunamadı

Kadîmeyn: İbn Ebî ‘Akîl, İbnü’l-Cüneyd

1.1. Usûlî Düşüncenin Temel Nitelikleri

1.2.2. Kadîmeyn: İbn Ebî ‘Akîl, İbnü’l-Cüneyd

Şeyh Müfîd öncesi dönemde Nevbahtîler ile birlikte Usûlî düşünceye katkı sağlayanlar arasında Kadîmeyn71 olarak nitelendirilen İbn Ebî ‘Akîl ve İbnü’l-Cüneyd el-İskâfî (ö. 381/991) de vardır. Gaybetin ilk yıllarında Şiî-İmâmî düşüncede Ahbârî düşünce hâkim olduğundan ve Şiî âlimler asıl gayretlerini imâm adına üretilen haberlerin yaygınlaştırılmasına sarf ettiklerinden İmâmiyye fıkhının bağımsız bir ekol olarak sistemleşmesi gecikmiştir. Ancak içinde bulundukları ortamda ilk dönem Ahbârî anlayış

67 Arjomand, “İmâmiyye Şiası’nda İmâmet Krizi”,. s. 558.

68 A. Howard, İ. K., “Şî’î Kelâm Edebiyâtı”, çev., M. Ali Büyükkara, Kur’an Mesajı: İlmi Araştırmalar Dergisi, 1999/2, II, sy., 22, 23, 24, s. 220.

69 Şeyh Müfîd, Evâilü’l-makâlât, s. 67-68.

70 Mazlum Uyar, Şiî Ulemanın Otoritesinin Temelleri, İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2004, s. 18.

25

hâkim olmasına rağmen toplumun temel problemlerinin çözümünde aklî istidlal metotlarını kullanmış olan72 İbn Ebî ‘Akîl ve İbnü’l-Cüneyd ile birlikte İmâmiyye fıkhında yeni gelişmeler olmuştur.73

Küleynî’nin (ö. 329/941) muasırı olan İbn Ebî ‘Akîl, 74 kaynaklarda daha çok mütekellim olarak öne çıkmış olup kendisine ait Kitâbü’l-mütemessik bi-habli

âli’r-resûl ve Kitâbü’l-kerr ve’l-ferr adlı iki eserden bahsedilmektedir.75 Necâşî, imâmet meselesi ile alakalı olan Kitâbü’l-kerr ve’l-ferr’i Şeyh Müfîd’den okuduğunu ve hocasının eseri çokça övdüğünü aktarmaktadır.76 Kaynaklarda İbn Ebî ‘Akîl, Gaybet-i Kübrâ’nın başladığı dönemde fıkhı düzenleyen, nazarı kullanan, usûl ve furû ile ilgili araştırmaları başlatan kişi olarak tanımlanmaktadır.77 Ahbârî düşüncenin hâkim olduğu bir dönemde yaşamış olmasına rağmen İbn Ebî ‘Akîl’in metodu, hicri altıncı asrın sonlarına doğru Usûlî ulemâ tarafından takdirle karşılanmış78 ve görüşleri telif edilen eserlerde referans gösterilmiştir.79 Sistemi öğrencisi Ebû Ali Muhammed b. Ahmed b.

72 Ahmad Kazemi Moussavi, The struggle for authority in the nineteenth century Shi'ite community:

The emergence of the institution of marja'-i taqlid, Canada: McGill University, doktora tezi, 1991, s.

10.

73 Cemil Hakyemez, “Şii İmamiyye Fıkhının Teşekkül Süreci ve İmamet”, Hitit Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2008/1, cilt, VII, sy., 13, s. 24.

74 es-Seyyîd Hasan es-Sadr, Tesîsü’ş-şî‘a li ‘ulûmi’l-İslâm, Tahran: Şeriketü’n-Neşr ve’t-Tıbâa, ts., s. 303.

75 Necâşî, Ricâl, s. 48; Şeyh Tûsî, el-Fihrist, s. 107; Ebu’l-Kâsım Gorcî, “Nigâhi be tahavvül-i ‘ilm-i

usûl ve makâm-ı ân der meyân-ı ulûm-ı diger”, Makâlât, 1352, sy.,13-16 s. 54-55; Abdurrahîm Akîkî

Bahşâyişî, “İbn Ebî ‘Akîl, İbnü’l-Cüneyd İskâfî”, s. 33-35.

76 Necâşî, Ricâl, s. 48; Şeyh Tûsî, el-Fihrist, s. 107.

77 Tabâtabâ’i, Ricâlü's-seyyid bahrü’l-ulûm, II, s. 220; Şeyh Abbâs el-Kummî, el-Künâ ve'l-elkâb, Kum: Müessesetü’n-Neşri’l-İslâmî, 1429, I, s. 246.

78 Modaressi, An Introduction Shî‘î Law, s. 36.

79 Muhammed b. Ahmed İdrîs el-Hillî, Kitâbu’s-serâir, 2. Baskı, Kum: Müessese-i Neşri’l-İslâmî, 1410, I, s. 444, 449; II, s. 225; III, s. 240, 245, 383; Allâme el-Hillî, Hasan b. Yûsuf b. Alî Allâme el-Hillî,

Muhtelefü’ş-şîa, 1. Baskı, Kum: Müessese-i Neşri’l-İslâmî, 1412, I, s. 280,389; II, s. 47,74; III, s. 304,

26

el-Cüneyd el-İskâfî (ö. 381/991) tarafından devam ettirilmiştir.80

Bağdat’ta İskâfî ailesine mensup olan İbnü’l-Cüneyd, kelâmcı özelliği ile tanınan hocası İbn Ebî ‘Akîl’e nazaran bir fakih olarak ön plana çıkmıştır. İbnü’l-Cüneyd’e ait birçok eser ismi kaynaklarda zikredilmiş olmasına rağmen en önemli eseri Tehzîbu’ş-Şî‘a lî

ahkâmi’ş-şerî‘a adlı eseridir. Söz konusu eser, her ne kadar bugün mevcut olmasa da Şeyh Tûsî (ö. 460/1067) yaklaşık yirmi ciltten oluşan eserden övgüyle bahsetmekte ve fakihlerin usûlüne göre telif edildiğini söylemektedir.81 Necâşî (ö. 450/1058) ise eseri oluşturan bab başlıklarını tek tek sıralamaktadır.82 İbnü’l-Cüneyd’in bu önemli eserinin yanı sıra fıkıh metodolojisi ortaya koyduğu Keşfu’t-temvîh ve’l-ilbâs alâ eğmâri’ş-Şîa

fi’l-kıyâs, İzhâru mâ seterehû ehlü’l-inâd min rivâye an eimmeti’l itre fî emri’l-ictihâd83 ve İstihrâcü’l-murâd min muhtelifi’l-hitâb84 gibi önemli telifâtı vardır. Kaynaklarda zikredilen bu eserler mevcut olmadığından içerikleri ile ilgili detaylı bilgiye sahip değiliz. Ancak eser isimlerinden hareketle bile müellifin içtihadın ve kıyasın gerekliliğini savunduğunu ve muhtelif anlamlı hitaplardaki asıl amacın ne olduğunu anlama gayreti içerisinde olduğunu söyleyebiliriz.

İbnü’l-Cüneyd fıkhî konularda haber-i vâhidi bir kaynak olarak kullanmış olmasına rağmen85 naslardaki eşbâh ve nezâiri86 dikkate almanın yanı sıra kıyas ve rey ile de amel etmiştir.87 Nitekim bu özelliğinden dolayı el-Esterâbâdî, onu “el-âmilü bi’l-kıyâs”

80 Uyar, Şiî Ulemanın Otoritesi, s. 19.

81 Şeyh Tûsî, el-Fihrist, s. 209.

82 Necâşî, Ricâl, s. 369-370.

83 Necâşî, Ricâl, s. 371.

84 Şeyh Tûsî, el-Fihrist, s. 209.

85 Modaressi, An Introduction Shî‘î Law, s. 38.

86 Hasan es-Sadr, Tesîsü’ş-şî‘a, s. 302.

87 Necâşî, Ricâl, âl, s. 371; Allâme el-Mütenebi‘ el-Mirza Muhammed Bakır el-Musevî el-Hânsârî,

Ravzâtü’l-cennât fî ahvâli’l-‘ulemâ ve's-sâdât, 1. Baskı, Beyrut: Dârü’l-İslâmiyye, 1401/1991, IV, s.

136-137, Safâuddîn Hazrecî, “Nigâhi be şahsiyyet ve âsâr-ı İbnü’l-Cüneyd İskâfî”, Fıkh-ı Ehl-i Beyt, 1381, sy., 30, s. 227-229.

27

(kıyasla amel eden) olarak nitelendirmektedir.88 Öte yandan fıkıh alanında telif etmiş olduğu eserlerde sistematik olmasa da fıkıh ilmine ait bazı ilkeleri ortaya koymuştur.89 Bu tür yaklaşımlarından dolayı İbnü’l-Cüneyd, hem ilk dönem Ahbârî âlimlerin hem de uzun bir süre Usûlî düşüncenin temsilcilerinin şiddetli tenkitlerine maruz kalmıştır. Ahbârîler onu kıyas ve rey ile amel ettiği için eleştirirken Usûlîler ise Sünnî eserleri inceleyerek teliflerde bulunduğu ve onların usûlünden faydalandığını belirterek tenkit etmişlerdir.90 Öğrencisi Şeyh Müfîd, onun fıkıh kabiliyetini takdir etmiş olmasına rağmen91 Ehl-i Âmme’den Ebû Hanîfe ve diğer fakihlerin metodunu takip ederek kıyas ile amel ettiğinden dolayı tenkit etmiş92 ve en-Nakz ‘alâ fî ictihâdihî fi’r-rey başlıklı müstakil bir eser kaleme alarak metodolojisini eleştirmiştir. Diğer taraftan sonraki dönem Ahbârî düşüncenin müessisi el-Esterâbâdî de (ö. 1036/1626) Kadîmeyn’i İmâmî düşünceden ilk ayrılanlar olarak nitelendirmektedir.93 İbnü’l-Cüneyd’e karşı Ahbârî âlimlerin ve Şeyh Müfîd’in tutumu böyle olmakla beraber hicri altıncı yüzyılın sonlarına doğru Usûlî düşünceye mensup âlimler onun görüşlerine olumlu atıflarda bulunmuşlardır. Mesela aklı fıkıhta müstakil bir delil olarak kullanmasıyla temayüz eden İbn İdrîs (ö. 598/1201), onun görüşlerine olumlu atıflarda bulunmakta;94 İbn İdrîs sonrasında ise Allâme Hillî95 gibi âlimler onun görüşlerine yer vermektedirler.96 Dolayısıyla İbnü’l-Cüneyd, yukarıda zikrettiğimiz sebeplerden dolayı ilk dönem

88 Muhammed Emîn el-Esterâbâdî, el-Fevâidü'l-medeniyye ve'ş-şevâhidü'l-Mekkiyye, thk., eş-Şeyh Rahmetullah er-Rahmetî el-Erâkî, 2. Baskı, Kum: Müessesetü'n-neşri'l-İslâmî, 1426 , s. 78, 325.

89 Mazlum Uyar, “İbnü’l-Cüneyd”, DİA, XXI, s. 5.

90 Jassim, The Occultation, s. 149.

91 Modaressi, An Introduction Shî‘î Law, s. 38.

92 Şeyh Müfîd, Mesâilü’s-sağaniyye, nşr., Seyyid Muhammed Kâdî, (Silsiletü müellefâti’ş-Şeyh el-Müfîd içinde), Beyrut: Dârü’l-el-Müfîd, 1993/1414, s. 58-59.

93 el-Esterâbâdî, el-Fevâidü'l-medeniyye, s. 78,123; Emin, Dâiretü’l-me‘ârif, III, s. , 35.

94 Muhammed b. Ahmed İdrîs el-Hillî, Kitâbu’s-serâir, I, s. 430, 445; II, s. 135, 255, 282, 283.

95 Allâme el-Hillî, Muhtelefü’ş-şîa, I, s. 184, 243, 248, 260, 307, 363 ve diğer yerler.

96 Modaressi, An Introduction Shî‘î Law, s. 38; Malekmekân ve diğerleri, Teşeyyu‘ der Irak, s. 242; Ebu’l-Kâsım Gorcî, Târîh-i fıkh ve fukahâ, nşr., Sâzmân-ı Mutâlâ ve Tezvîn-i Kütüb-i Ulûm-i İnsânî Dânişgâhha, ts., Tahran, s., 162.

28

âlimleri (hem Usûlî hem de Ahbârîler) tarafından tenkit edilmiş olmasına rağmen sonraki dönem Usûlî ulemâ tarafından İbn ‘Akîl ile birlikte Şiî fıkıh sisteminin kurucuları ve aklî düşüncenin öncüleri olarak kabul edilmektedir. 97 Netice itibariyle Usûlî düşünce Şeyh Müfîd ile başlamış olsa da istidlâle dayanan Şiî fıkıh metodolojisi ve itikadî meselelerin aklî argümanlarla savunulmaya başlaması Şeyh Müfîd’den yaklaşık bir asır önce başlamıştır.