• Sonuç bulunamadı

A. Karakterlerin Temel Kişilik Özellikleri

3. Kıskançlık ve Haset

Nahit Sırrı’nın yarattığı karakterlerin öne çıkan özelliklerinden biri de

kıskançlık ve Nesne Đlişkileri Okulu’nun kurucusu Melanie Klein’ın “kıskançlık” ve “açgözlülük”ten ayırarak “arzulanan bir şeyin başka birine ait olduğu ve bize değil de ona haz verdiği inancının yol açtığı kızgın bir duygu” (23) olarak tanımladığı hasettir. Nitekim, Orhan Koçak da hasedin “Örik’in yapıtında insanın birkaç temel duygusundan biri, belki de en güçlüsü” olduğunu belirtir (“Nahid Sırrı Nerede…” 53). Koçak’ın bu yorumuna Ahmet Oktay da katılır ve Nahit Sırrı’nın yapıtlarında hasedin “gerçekten de güçlü bir duygu” olduğunu söyler (54). Aynı konuya Behçet Çelik, Örik’in “[i]nsanlardaki en büyük zaaflardan biri olan kıskançlığı, başka hiçbir yazarımızda görmediğimiz yoğunlukta işle[diğini]” söyleyerek dikkat çeker (“Nahit Sırrı’nın Romanlarında…” 56). Kıskanmak, Çelik’in de belirttiği gibi, “adından da anlaşılacağı üzere, baştan sona bu izleğin peşindedir” (56). Seniha’nın hasedi öyle güçlüdür ki anlatıcı, “[a]ncak ağabeyi kendinden evvel ölürse, ağabeyinin kendinden evvel toprağa verildiğini öğrenirse belki biraz sükûn bulaca[ğını], kendisi iyi kötü yaşarken toprakta toprak olmuş bir ölüyü artık belki de pek kıskanmayaca[ğını]”

45

belirtir. Özge Soylu’nun da belirttiği gibi Seniha “adeta haset, hasedin doğurduğu nefret ve intikam duygularıyla yaşam bulur” (13). Üstelik Seniha, sadece ağabeyine değil gençliği, güzelliği ve Nüzhet’le yaşadığı aşk nedeniyle Mükerrem’e de haset eder. Hayatından memnun olan herkes Seniha için bir haset kaynağıdır.

Nahit Sırrı, Yıldız Olmak Kolay mı? adlı romanında da kıskançlık ve hasetle dolu karakterler yaratmayı sürdürür. Bu konuya Behçet Çelik de bu romanında Örik’in “hemen her romanında olduğu gibi ‘kıskançlık’ konusunu” ele aldığını, romanda “[h]anendeler arasındaki rekabet[in] kıskançlıkla kol kola gi[ttiğini]

söyleyerek dikkat çeker (“Nahit Sırrı’nın Romanlarında…” 56). Romanda kıskançlık duygusu, anne ile kızı arasına bile girer. Nitekim, “[y]ıllardan beri yüzüne bakılacak hali kalmayan” (20) Hayriye Hanım’ın, kızı Selma’yı gençliği, güzelliği, bu

nedenlerle gördüğü ilgi yüzünden olduğu kadar genç ve yakışıklı bir sevgiliye sahip olduğu için de kıskandığı görülür. Kızıyla birlikte Seniha Hikmet’i izlemeye giden Hayriye Hanım’ın, sıra hanendelerine yönelik eleştirilerinde de aynı derecede yoğun bir haset hissedilir. Nitekim kendisi de sahneye çıkmak isteyen Hayriye Hanım, hanendelerden birinin boyuna kusur bularak “Aman ne uzun karı! Göklere merdiven kurmuş kâfir!” (77) diye beğenmez, bir diğerinin “topal”lığını (78) eleştirir, bir diğerinin aldığı alkışları ise “sevgilileri[nin] patrona karşı bir tesir yapmak” (79) istemelerine bağlayarak kadının gördüğü ilgiye gölge düşürmeye çalışır.

Romanda haset duygusu en açık şekilde işlenen karakter, Huriye Hanım ya da diğer adıyla Makbule Rıza’dır. Taşrada güç şartlar altında hanendelik yapmaya dayanamayıp dönen ve tekrar taşranın yolunu tutmak üzereyken Selma ve annesi Hayriye Hanım sayesinde Hasan Arif’in bahçesinde hanende olarak işe alınan Huriye Hanım, Selma’nın “yıldız” olarak hazırlanmakta olduğunu öğrendikten sonra

46

[Đ]çi büyük bir kinle yandı. Kendisine iyilik eden bu ana kıza karşı, zaten minnetten ziyade lûtuflarına muhtaç olmaktan gelme bir

düşmanlık duymuştu. Halbuki şimdi araya bir de kıskançlık giriyordu. Hiç kimse onu düşünüp yetiştirmemiş olduğu için böyle her türlü istikbalden mahrum, yarın bu saz hey’etinde de tutunamayarak belki yeniden kamyonlara binip han köşelerinde, bazen bitlene bitlene Anadolu yolculuklarına çıkmaya mahkûmdu. Halbuki bu genç kız yarın ihtimal ki bir yıldız olacak, kendilerini bakıp da görmeye tenezzül etmeyen gözlerle yanlarından geçecek, kendilerinden boşaltılmış sahnede çılgın alkışlar toplamaya gidecekti. Huriye zihninde bir plân düşünüyordu. Öyle bir şey yapmalıydı ki, Seniha Hikmet vaktinde haber alsın ve yeni yıldızın kanatları takılmadan her şeyi önlesin. (100)

Selma’nın “yıldız” olmak üzere yetiştirildiğini haber vermek ve böylelikle buna engel olmak için ziyaret ettiği Seniha Hikmet’in“apartmanındaki debdebe” (101) ise Huriye Hanım’ın hasedini daha da fazla artırır:

Muhteşem apartmandan Makbule Rıza Selma’ya duyduğu kinden daha büyük bir kini Seniha Hikmet’e karşı duyarak ayrılmış ve kendisine kapıyı kapayan hotozlu ve ipek entarili Nazikeda’ya karşı da bu kini taşıyarak:

“Đnsan yıldız olmayacaksa hânende de olmamalı, yıldıza hizmetçi olmalı, daha iyi” diye homurdanmıştı. (102)

Nahit Sırrı, Tersine Giden Yol’da da kıskançlık ve haset duyguları güçlü olan kişilere yer verir. Cezmi’nin babası Hüseyin Hasip Paşa “[k]endinden evvel vezirliğe yükselebilmiş olanlara karşı kin ve nefretle ürper[ir]” (63) iken kardeşi Hayrettin

47

Paşa, onun “uzun seneler kıskandığı ve hiç istifade edemediği” (71) servetine haset eder. Cezmi’nin hayatına giren kadınlardan Mahmure, “elliyle elli beşe çıkardıkları yaşına rağmen hâlâ güzel olduğu, hattâ eğlence meclislerine iştirak ettiği takdirde sözü, ve edâsı ile herkesi kendisine bağladığı ve erkeklerin kendileriyle kalmadan önce bir kere ona malik olmağa teşebbüs ettikleri için” (157) kin ve düşmanlık duyduğu Şayan Hanım’ı delice kıskanır. Sacide’nin ise “pek samimi bir dost maskesi taşımakla beraber” Rezzan’ı “ölesiye, âdeta felâketini isteyecek kadar kıskan[dığı]” söylenir (176).

“Gece Olmadan”da Madam Rebeka’nın üvey kız kardeşi Ester’in ablasına duyduğu kıskançlık ve haset çarpıcıdır. Anlatıcının Ester’den söz ederken söylediği şu sözler, kadının ablasına duyduğu kıskançlığı göstermesi bakımından önemlidir: “‘Ablacığım!’ diye hergün elini eteğini öpmesine rağmen kendisini her zaman dehşetli bir şekilde kıskanmış ve hattâ bir zamanlar, yüzüne bakılabilir bir halde iken kocasını elinden almağa bile teşebbüs etmiş bulunan…Hele (Đstiklalî Milli)

apartmanındaki refah ve debdebe manzarasile kanına büsbütün zehirler dolan Ester” (42). Romanın sonunda Semiha’nın arkadaşı Neclâ’ya, Jozef Tudela’nın, Rebeka tarafından zehirlenerek öldürüldüğünü haber veren kişi de Ester’dir. Semiha’nın, haberi veren kişinin Ester olduğunu öğrenmesinden sonra söylenen şu sözlerle, Ester’in hasedinin ürkütücü bir boyutta olduğu vurgulanmakla kalmaz, aynı zamanda kıskançlık ve haset duygularının aile içi ilişkilerde bile ne kadar yaygın olduğuna da işaret edilir:

Semiha onun yüzüne taktığı muhabbetli kardeş maskesi arkasındaki hakiki çehresini, kıskançlık ve kin dolu çehresini bir kaç kere farkedip âdeta korkmuş, ürpermişti. Bu kadın ablasını, onun saadetini,

48

kocasını, evlât, torun sahibi oluşunu, velhasıl her şeyini bütün ömrü boyu muhakkak ki kıskanmış ve kendisinden gördüğü her lûtuf bu kıskançlığı büsbütün şahlandırmış, alevlendirmiş olacaktı. Hemen her ailenin, hele sınıfını değiştirip yükselmiş olan her ailenin böyle bir madam Esteri bulunuyordu. (59)

Sultan Hamid Düşerken’de Mehmet Şahabeddin Paşa, Sait Paşa’ya karşı

“kıskançlık ve düşmanlık duyguları” (21) beslerken Đzzet Hanım, kocası kendisine göstermediği ilgiyi ona gösterdiği için kızı Nimet’e karşı kin ve kıskançlık

duygularıyla doludur (22-23). Kâhya Hilmi Efendi ise “otuz yıl önce Aydın vilâyet makamının perdecisi sıfatıyla ekmeğini yemeye başladığı” (72) halde Mehmet Şahabeddin Paşa’nın servetine haset eder ve “iyilik bilir bir zatı âli olmadığından” (72) Đttihat ve Terakki liderlerine giderek paşanın bütün mal varlığını açıklamayı düşünür.