• Sonuç bulunamadı

Kıllet-i Menâm (Az Uyuma):

B. MÜCÂHEDE USULLERİ

2. Kıllet-i Menâm (Az Uyuma):

İnsan hayatın rutin akışı içerisinde hem dünyevî işlerini halleder hem uhrevî meselelere yönelir. Çünkü dünya, ahiretin tarlası olduğu gibi, dünyanın şartlarına göre hayatımızı idame ettirebiliriz. Bu meşakkatli koşturmaca içerisinde beden dayandığı yere gider fakat bir müddet sonra dinlenme ihtiyacı hâsıl olur. “Uyku insanda korkudan ötürü meydana gelen gerginlikten, günlük hayatta oluşan problem ve zorlukların birçoğundan kurtulmaya yardımcı olmaktadır. Kur’ân’da Hz. Peygamber ve beraberindeki Müslümanların bedir savaşı öncesinde tedirginliklerinin, hafif bir uyku ile giderildiği anlatılmaktadır. ‘O sırada size, yine katından bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku saldırıyordu, sizi temizlemek, şeytanın vesvesesini sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarınızı sağlam durdurmak için gökten üzerinize yağmur indiriyordu.’304 Böylece

Müslümanlar uyandıklarında tedirginliklerinden kurtulmuşlar, güven ve huzura kavuşmuşlardır.”305 Bu haliyle uyku, bir noktada Allah Teâlâ tarafından gelen

inayettir. Başka bir perspektiften olarak “insan uykudan uyandığı zaman, iç âlemi fıtri temizlik halinde olur. Bu yüzden gönlün, zikr-i ilahiden gayri şeylerle meşgul olarak değişmesine, uyandığındaki fıtrat nurunun zail olmasına fırsat vermemeli, gönlünde masivanın yer tutmasından korkarak, Allah’a sığınıp yalvarmalıdır. Batını bu dengeyi sağladığı zaman, kalbe gelecek nurların ve ilahi feyizlerin yolunu temizleyip açmış olur. Bu durumda gecenin manevi ihsanlarının onun üzerine bol bol akıtılması layıktır. Artık, kurb-i ilahi, kul için bir sığınak ve barınaktır.”306

Dinlenmek için uykunun lazım olduğundan bahsetsek de yemenin aşırısının nefse güç verdiği gibi, uykunun aşırısı da gafleti artırır. “Uykunun fazlalık ve devamlılığı gafletin uzunluğuna, aklın azlığına, ferasetin eksikliğine ve kalbin dalgınlığına sebep olur. Bütün bunlarda fırsatı kaçırma söz konusudur. Fırsatı kaçırma ise, ölümden sonra pişmanlık demektir.”307Uyku, fıtratın özelliklerindendir.

Fakat fazla uyku Allah’tan gafil kalma süresini uzatarak kalbi hantallaştırır, bu yüzden şeytanın aletlerinden biridir.308

304 Bkz. Enfal, 8/11.

305 Demirdaş, “Riyâzet Eğitimi İle Gerçekleşen Manevi Olgunluk”, s. 86. 306 Sühreverdî, Avârifü’l-Maârif, s. 472.

307 Mekkî, Kûtü’l-Kulûb, C. I, s. 335-336. 308 Sühreverdî, Avârifü’l-Maârif, s. 473.

87 Uyku konusunda şeyhler arasında ihtilaf vardır. Hucvirî bu mevzuyu delilleriyle eserinde derinlemesine incelemiştir. Uykudaki ihtilaf, uyumanın iyi mi kötü mü olduğu yönündedir. Bu konuda Cüneyd ve Ali b. Sehl ihtilafın başındaki iki temsilci görünümündedir. Ali b. Sehl, Cüneyd’e yazdığı bir risale ile uykunun gafleti artırdığını, hakiki Hak dostlarının uykuyu tercih etmeden gerekirse kendini zorlayarak Allah’ı zikretmesi gerektiğini, ölümün kardeşi olarak ifade edilen uyku yerine hayatı yani uyumamayı tercih etmeyi doğru bulduğunu ifade etmiştir. Uyumamayı, uyumaya tercih edenlerin delili olarak uykunun cennette olmamasını, Hz. Âdem uyuduğunda kendisinden Hz. Havva’nın yaratıldığını ve başlarına gelen musibetlerin Hz. Havva’dan kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Cüneyd bu risaleye cevaben muhalefet ederek uyuyan insandan kalemin kaldırıldığını, şeytanın uyuyan insana tesir edemediği için insanın uyumasından hoşlanmadığını, uyuyan kişinin günah işlemekten uzak olduğunu, Hz. Peygambere gecenin sadece bir bölümünde uykusuz kalmasının emredildiğini309, uykusuzluğun bizim zorunlu eylemimiz ve

galebe çalan uykunun ise Allah’ın kulu üzerindeki zorunlu eylemi olduğu için Allah’tan gelenin daha hayırlı olacağını, bedir savaşından önce gelen uykunun sekinet getirmesini, Ashab-ı Kehfe tercih edilenin uyku olmasını delil göstermiştir. Hucvirî bu iki tezleri sentezleyerek, zorlanarak yapılan uykusuzluğun kıymetinin olmadığı savına ulaşmıştır. Kulun iradesinin nihayete erdiği bir dereceye ulaşmasıyla onun için uyku da uyanıklık da birdir, herhalde aziz ve ulu olur.310

Uyku hakkındaki ihtilaftan gaye olarak her iki taraf da kulun Allah’a olan kurbiyetini temel alarak değerlendirmeler yapmıştır. Burada uyku için de bir ölçü, usul ve adabtan bahsetmek yerinde olur. Her insana göre bireysel anlamda bu ölçü kapasitesine göre değişebilir. Uykunun azı hem bedene hem ruha rahatlıktır. Az uykudan maksat ise vücudun dinlenmesine yetecek kadar olmasıdır. Bunu insan kendisi takdir eder. Vücuda eziyet vererek uykusuz kalmak makbul değildir.311

Çünkü insan dünyada bir taraftan Rabbine kulluk vazifelerini yaparken diğer taraftan dünyada geçimini sağlamak zorundadır. Bunun için ise bedene n bir güce ihtiyacı vardır. Bu görev ve sorumluluklarını yapmayacak kadar aciz duruma düşürecek

309 Bkz. Müzemmil,73/2.

310 Hucvirî, Keşfu’l-Mahcûb, s. 412-415.

uykusuzluk doğru değildir. Ayetlerde de Allah geceyi dinlenilmesi için bir örtü312

yaptığını buyurmuştur. Dolayısıyla dinlenmek ve uyku insanın fıtri bir ihtiyacıdır.313

Bununla birlikte kıllet-i menâm olarak ifade edilen az uyumak pratiği mücâhedenin temel yöntemlerinden olacak kadar önem arz etmiş ve tasavvuf yolunun önemli bir uygulaması olarak yerini almıştır. Çünkü az uyku birçok faydaya sebeptir. Uykunun çoğu kalbi katılaştırıp gafleti artırdığı için, azaltılması kalbi cilalar, nurlandırır, parlatır, dünyadan el etek çekmesi kolaylaşır, ahiret istekleri canlanır. Hak dostlarının uykusu galebe ile olur, uyumak için kendilerini zorlamazlar314

Hakk’a vasıl olmak için sâlikler az uykuya niyet ederler. Nefis uykuyu sevdiği ve istediği için zorlar. Hak dostları nefsin bu isteğini karşılıksız bırakmış ve ihtiyaçtan fazlası olan uyku için direnmişlerdir. Şah Kirmânî’nin kırk yıl uykuya direnip, sonunda uykuya yenik düştüğü ve ilahi tecelliye mazhar olduğu rivayet edilir. Ve uykusuzlukta Allah’a vuslatı düşünürken uykusunda ilahi tecelliye mazhar olan bu zata uykusuz gecelerinin hürmetine bu ikramın yapıldığı bildirilir.315Sâlik,

uyku konusunda da nefsi ile mücâdele etmelidir. Uyumakla Hakk’ın nuruna erişilmez. Hakiki Hak âşıkları Allah’ı bırakıp uyumazlar.316

Uykusuzluk, kalbin cilası ve aydınlanması için önemli bir etkiye sahiptir. “Bir âlimimiz şöyle demiştir: ‘Kim kırk gece halisane bir şekilde uykusuz kalırsa semanın melekûtu müşâhede yoluyla kendisine görünür.’ Bu âlim başka bir vesilede de hayrın tamamını dört şeyde toplandığını söyledikten sonra bunlar arasında ‘gece uykusuzluğu’nu da saymıştır. Şunu bil ki âlimlerin uykusu, ancak uzun süren uykusuzluğun ardından uykunun ağır basmasıyla olur. Onlar bu uykusuz vakti mükaşefe, şuhûd ve Allah’a yakınlık için kıyam ile geçirirler.”317

Allah’a erişmeyi niyetine alan bir kul artık, sıradan heveslerden uzaktır. Bu bağlamda Hakk’ı irade eden mürid için uyku olmaması gereken bir haldir. Uykusuzluk, müridden gönüllü olarak hâsıl olur, yani Hakk’ı irade etmenin doğal bir neticesi olarak ortaya çıkar. Ölçü dâhilinde, nefsin de hakkını ihlal etmeyecek şekilde 312 Bkz. Rum, 30/23; Nebe, 78/9-11; Kasas, 28/73; En’am, 6/60.

313 Demirdaş, “Riyâzet Eğitimi İle Gerçekleşen Manevi Olgunluk”, s. 85. 314 Gazzâlî, İhyâ-u Ulûm’id-Dîn, C.III, s. 181.

315 Demirdaş, “Riyâzet Eğitimi İle Gerçekleşen Manevi Olgunluk”, s. 86-87. 316 Kelâbâzî, Ta’arruf, s. 217.

89 az uyuma pratiği yapılmalıdır. Galebe hali olmayıp, uyku bastırmayana kadar uyumamak ihtiyar edilmelidir.318