• Sonuç bulunamadı

Küreselleşme süreciyle birlikte güncelliğini sürekli koruyan ve öncelikli sorunlar arasında yer alan konut sorununun ortaya çıkmasında ve devam etmesinde nüfus artışı, çekirdek aile haline dönüşüm, düşük gelir düzeyi, açıkta kalma gibi etmenler rol oynamaktadır. Kentleşmeye ve buna bağlı olarak konut sorunlarına kent merkezlerindeki normal nüfus artışı ile kente göç eden insanlar sebep olmaktadır.

Konut ihtiyacının karşılanmadığı ülkelerde, barınma ihtiyacını bir şekilde gidermek durumunda olan insanlar, yasadışı yollardan ihtiyaçlarını karşılamaya itilmiş olmaktadır. Ardından başlayan politikacı ilişkisi ise, çarpık kentleşmeyi, gecekondulaşmayı, yol, su ve kanalizasyon imkanlarından mahrum sağlıksız yaşama koşullarını, arazilerin arsaya dönüştürülüp talan edilmesini, yeşilin katledilip çevrenin kirlenmesini, kısacası sağlıksız bir kentleşmeyi beraberinde getirmektedir. Konut sorunları genel olarak; kentlerin çevresinde oluşan, altyapıdan, standarttan ve inşaat tekniğinden yoksun gecekondulardan, sağlıklı bir kentleşmeyi sağlayacak, çeşitli gelir gruplarına hitap eden konut planlarının yapılmıyor olmasından, düşük gelir gruplarının konut sahibi olması için geniş kredi imkanının bulunmaması ve bu kesimi de hızlı nüfus artışı nedeniyle konut edindirmenin güçlüğünden ve konut yapanların karşılaştığı içme suyu, kanalizasyon, drenaj, elektrik, gaz, ulaşım, sağlık, sosyal ve kültürel hizmetlerin sunumunda ortaya çıkan mali ve idari sorunlardan kaynaklanmaktadır.188

2.5.2. Ulaşım Sorunları

Kentleşmeyle meydana gelen hızlı nüfus artışı büyük kentlerde ulaşım sorununu gündeme getirmiştir. Altyapı yetersizlikleri arasında da ele alınabilecek ulaşım sorunu; park, trafik yoğunluğu, toplu taşıma aracı yetersizliği, yolu hiç

188

olmayan yerleşim yerleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu tür sorunların yaşandığı metropollerde, özellikle günün belli saatlerinde ortaya çıkan trafik yoğunluğunun nedenlerinden biri yolların yetersizliği olurken diğeri bu yetersizliğe rağmen çağdaş toplu taşıma araçlarının kullanılmıyor olmasıdır.189

Günümüzde halen kent içindeki ulaşım, altyapı sorunlarına bağlı olarak kriz oluşturmaya devam etmekte, özel oto sayısındaki artış, bu sorunu daha da artırmıştır. Toplu taşımacılık uygulamalarının desteklenmesi tek uygun çözüm yöntemi olarak görünmektedir. Ancak, ulaşım hususundaki altyapı yatırımlarının (metro ya da raylı sistem gibi) pahalı projeler olması, ulaşım sorunun çözülmesini güçleştirmektedir.

2.5.3. Çevre Sorunları

Sanayi, iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmeler dünya toplumlarını ekonomik, siyasal ve kültürel yönlerden birbirine bağlamış, birbirlerinden etkilenir hale getirmiştir.Yeni oluşan düzen içerisinde tüm ülkeler birbirlerine bağımlı hale gelmiştir.Bu gelişmeler ortak birtakım çevresel sorunlarını da beraberinde getirmiştir. çevre kirliliği, silahlanma, dünya nüfusunun hızla artması, çölleşme ,sağlıksız kentleşme gibi sorunların küresel etkileri insanlığın ortak yaşama temellerini tehdit etmektedir.190

Küreselleşme süreciyle birlikte çevre ile ilgili sorunlar, uluslararası bir boyut kazanmıştır. Bu nedenle devletlerin ulusal egemenliklerinin sembolü konumunda olan siyasal sınırları aşan bir nitelik taşımaya başlamıştır.

İki sebepten dolayı günümüzde çevre sorunları devletlerin tek başlarına baş edebilecekleri durumların ötesine geçmektedir. İlk olarak çevrenin korunması süreci, birçok azgelişmiş ülkenin kolayca sağlayabileceği mali kaynakların ve elinde bulunan teknolojilerin ötesinde bir imkanlar dizisini gerektirmektedir. Diğer yandan

189

Yüksel, a.g.e., s.7

190

Can Akbay, “Küreselleşme ve Çevre-1”, http://www.canakbay.com/index.php?id=29,68,0,0,1,0 , (31/05/2007)

ülkeler mali ve teknolojik olarak yeterli olsalar bile birbirlerine muhtaçtırlar. Bundan dolayı dünyada çevre sorunlarıyla mücadele eden devletlerin çok büyük bir bölümü, mali ve teknolojik açıdan başka ülke veya örgütlerin yardımına gereksinim duymaktadır.191 Bu da bütün devletleri birbirine bağımlı hale getirmiştir.

Bu yüzden çevre sorunları, gelecekte insanlığın karşılaşabileceği ve dünyanın dokusunu tehdit eden büyük tehlikeler arasında yer almakta ve devamlı ekonomik büyümeye önem veren batı toplumlarının küresel yayılmasının bir sonucu olarak değerlendirilmektedir.192

2.5.4. Altyapı Sorunları

Kentleşmenin hızlı bir zaman diliminde gerçekleşmesi sonucunda kentler, kentsel işlevlerinden soyutlanarak aşırı nüfus yığılmalarının ortaya çıktığı bir mekan olmuştur. Böylece kentin temel maddi özellikleri olan yol, su, gaz, kanalizasyon, haberleşme elektrik gibi altyapı hizmetleri yerine getirilememiştir.

Bununla birlikte hızlı kentleşen ülkeler; kanalizasyon, temiz su şebekesi, kaldırım, cadde ve sokakların inşası gibi hizmetlere daha fazla ihtiyaç duymaya başlamıştır. Gelişmiş kentlerin, bu tür hizmetleri hızla tamamladığı, gelişmekte olan kentlerin ise yoğun bir mücadele içinde olmalarına rağmen, birçok yetersizliğin de devam ettiği görülmektedir. Metropollerde oluşan gecekondulaşma ve konut sorunu da alt yapı yetersizliğinin nedenlerindendir. Kent merkezinin dışında, henüz belediye hizmetlerinin yeterli olmadığı yerlerde çoğunlukla yasadışı olarak oluşan yerleşim yerlerine altyapı hizmetlerini ulaştırmanın maliyeti çok yüksektir. Ayrıca bu tür yerlerin dağınık olması, işin zorluklarından bir diğeridir. Dolayısıyla sağlıklı konutların üretilerek sunulamaması temel neden olmaktadır.193

191

Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi, Filiz Kitabevi, İstanbul, s.541 192

Yüksel, a.g.e., s.8

193

2.5.5. Yaşama Alanları Oluşturma

Şüphesiz ki, insan ihtiyaçları ve beklentileri, zaman ve mekana göre değişiklik göstermektedir. Bundan 20 yıl önce, bir ihtiyaç olarak görülmeyen bir konu, günümüzde bir ihtiyaç olarak değerlendirilebilmektedir. Dolayısıyla beklentilerdeki sürekli değişme de kentsel hizmetleri değiştirmekte ve çeşitlendirmektedir. Özellikle metropollerde karmaşayı ve yoğunluğu azaltmak için beton binaların aralarında dinlenmek amacıyla; eğlence yerleri, park, bahçe gibi rekreasyon alanlarına büyük ihtiyaç duyulmaktadır. Bu tür yerlerin önemi kentler büyüdükçe daha da artmaktadır.194

Kentlerde hayatın kalitesini geliştiren ve değişimi destekleyen, onların sosyal ve ekonomik çeşitliliğidir. Kent, sosyal dönüşümü ve yenilenmeyi gerektirir bu yüzden.195 Kentlerde küreselleşme süreci ile yaşanan dönüşümler yeni yaşama alanlarını da zorunlu hale getirmiştir. Kentlerde konut ve rekreasyon alanları ile işlevsel bütünlükler geliştirilmeli ve yeni mekansal organizasyonlar için gerekli kentsel donanımlar planlanmalıdır.

194

A.g.e.., s.9

195

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KONYA

3.1. Tarihte Konya

Strabon, Coğrafyası’nda Konya hakkında; “… aynı cihette yabani eşekler mer’ası (ONAGROBOTÊ) adı verilmiş olan haşin ve arızalı nahiyeden daha ziyade şen ve latif bölge de oldukça kalabalık ve küçük bir şehir olan ICONIUM=İKONYUM vardır ki orada vaktiyle Polemon hüküm sürüyordu” diye bahsederek Konya’nın tarihine vurguda bulunmaktadır.196

İstanbul Beyazıt Veliyüddin Efendi Kütüphanesinde 2334 numarada kayıtlı yazmada kenarına yazılan Konya maddesinde; “Konya büyük bir şehirdir. Kuruluşu eskidir. Yunanlıların kurduğu rivayet edilir.” denilmek suretiyle kentin geçmişi hakkında notlar düşülmüştür.197

İç Anadolu’nun en eski kentlerinden ve her adımı sırlarla dolu Anadolu’nun çok özel bir bölgesi198 olan Konya’nın hikayesi, Çatalhöyük, Karahöyük, Çukurkent, Küçükköy kazılarında çıkarılan buluntular, Neolitik döneme tarihlendirilmektedir ki bu, M.Ö. 7000’li yıllara kadar dayanmaktadır.199

Konya adını binlerce yıl sürdüren nadir şehirlerden bir tanesidir. Türklerin geç Bizans dönemindeki "İkonium"dan Türkçeleştirdikleri "Konya", Frig dilindeki "Kavania" veya Grekçe "Eikon" dan çıkmış kabul edilir. Yunan ve Roma çağlarında "Eikenienon" diye anılmıştır. Türkler daha ilk dönemlerde bu adı "Konya" olarak

196

İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleri İle Konya Tarihi, Burak Matbaası, Ankara, 1997, s.7

197

A.g.e., s.19

198

Kamil Uğurlu, “Şu Konya’dan Gece Geçtim Göremedim”, Yeni Dünya Dergisi, İstanbul, Yıl: 14, Sayı: 160, Şubat 2007, s.60

199

telaffuz etmişlerdir. Çağdaş Latin kaynaklarında da İkonium, Como, Cogno, Coine, Con şekillerinde zikredilmiştir.200

Bir başka hikayeye göre; “Konya, yüzyıllardan beri adını koruyan bir şehir efsaneye göre Perseus, şehre musallat olan ejderi öldürdüğü için, şükran nişanesi olarak anısına dikilen taşın üzerine onun ikon’u (tasviri) işlenmiş. Bu olay, şehrin adına kaynaklık etmiş: İkonyon, İkonyum.”201

“Medeniyet tarihinde Anadolu’nun yeri ve önemine paralel bir şekilde Anadolu’nun tarihinde de Konya’nın yeri ve önemi büyüktür. Selçuklu imparatorluğuna başkentlik yapan ve geleneksel Türk kentlerinin belli niteliklerine sahip önemli merkez kentlerin başında yer alan, geçmişten günümüze uzanan tarihinde farklı kültür, medeniyet ve toplumlara mekan olan Konya, ekonomik ve toplumsal açıdan zengin bir mirasa sahip olmuştur. MÖ 7000’lere tarihlenen önemli yerleşim yerlerinden biri olan Çatalhöyük’ün Konya’nın hemen yanıbaşında yer alması, kentin çekirdeğini oluşturan Alaeddin Tepesinin neolitik dönemde kurulup günümüze kadar kent merkezi mahiyetinde kullanılması, bu bölgenin insanlık tarihi açısından ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Hititler, Frigler, Lidyalılar, Romalılar ve daha sonra Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapan Konya, merkez kent olma özelliğini sürdürmüştür. Konya coğrafi yapısı gereği, tarihinin hiçbir devrinde tam bir köy olarak kalmamış, bütün devirlerde bir şehir olmuştur. Bizans devrinde bile çok kalabalık olmasa da bir şehirdir. Konya’nın bu süregelen yapısı, onun merkez kent karakterini taşımasına neden olmuştur.”202

M.Ö. 7000 yılından beri farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan Konya'da bulunan Çatalhöyük, dünya coğrafyasında yemek kültürünün, ilk defa başladığı, tarımın yapıldığı, ateşin kullanıldığı, yerleşik hayata geçildiği, vahşi hayvan

200

Tuncer Baykara, Türkiye Selçukluları Devrinde Konya, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1985, s.15

201

Çiçekli, a.g.e., s.24

202

Köksal Alver, Siteril Hayatlar: Kentte Mekansal Ayrımlaşma ve Güvenlikli Siteler, Hece Yayınları, Ankara, 2007, s.141-142

saldırılarına karşı savunma tekniklerinin geliştirildiği bir merkez olarak bilinmektedir.203

3.1.1. İlkçağlarda Konya

Arkeolojik kazılar sonucunda elde edilen buluntular Konya yöresinin Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden birisi olduğunu göstermektedir. Çatalhöyük, Karahöyük, Çukurkent, Küçükköy kazılarında çıkarılan buluntular, Neolitik döneme tarihlendirilmektedir ve bu dönem M.Ö. 7000’li yıllara kadar dayanmaktadır.204 Fakat tarih öncesi devirlerde Konya’ya ilişkin net bilgi ve bulgulara erişilememiştir. Şimdiye kadar yapılan arkeolojik araştırmalarda Konya bölgesinde Yontma Taş Devri eserlerine de rastlanılmamıştır.205

Konya'da Cilalı Taş Devri'ne ait buluntular Konya ve çevresinde yapılan arkeolojik araştırmalar sonucu, Konya'nın Beyşehir ilçesine bağlı Çukurkent köyü höyüğünde, Aleaddin Tepesi ve Konya içerisinde diğer pek çok höyüklerde rastlanmıştır.206

Konya şehrinin, Büyük İskender’in Doğu Avrupa, Batı Asya ve Kuzeydoğu Afrika’yı birleştirmesinden sonra gelişmeye başladığı söylenebilir. Zira Konya şehri, bu üç kıtayı birleştiren yol üzerinde bulunuyordu. İskender’in haleflerinden, Selevkovlar’ın daha da geliştirdiği bu yol üzerinde yeni şehirlerde kuruluyordu. Bunlardan Konya şehrinin kuzeyindeki Laodikeia Aksaray yöresine giden yolun kavşağında idi. Çanakkale boğazı ile toros geçitleri arasındaki bu ana yolun Efesos’a giden bir kolu da vardır. Roma çağında Efosos liman şehrinden başlayan yol Tralles,

203

Konya Valiliği, Cumhuriyet’in 75. Yılında Konya, Altınarı Ofset, Konya, 1998, s.25.

204

Çiçekli, a.g.e., s.24

205

Mehmet Önder, Tarihi-Turistik Konya Rehberi, Yenikitap Basımevi, Konya, 1950, s.12

206

Laodikei, Apamaeia ve Antiokhia’dan geçen yol, Konya’ya uğrayarak devam ediyordu207

Konya çevresindeki yerleşmelerde, Hitit etkisi görülmektedir. Konya Hitit döneminde Luvi kültür bölgesinde yer almasına rağmen, Konya şehrinin kuruluş yerini oluşturan, Alaeddin tepesinde yapılan kazılarda, Hitit döneminin izlerine rastlanılmaktadır.208 Karahüyük Beyşehir Eflatun Pınarı ve Fasıllar Köyü, Alibeyhüyüğü, Akören Çarıklar (Çumra), Çorca (Cihanbeyli), hüyükleri Hititler Devrinin tarih belgeleridir. İvriz Hitit kabartması Hititlerin en önemli kalıntısıdır. Civa madeni işletmelerinin bulunduğu, Sızma köyü, Gödene Köyündeki örenler, Frigler Devri alıntılarını taşır. Friglerden sonra Lidya’nın M.Ö. 546 dan sonra Perslerin eline geçen Konya M.Ö. 133 de Roma topraklarına katılır.

İlkçağ devrinde özetle, Konya ve çevresine Hititler ve Lidyalılar M.Ö. 6. yüzyılda, Persler M.Ö. 4. yüzyılda, Büyük İskender, Selevkoslar ve Bergama Krallığı M.Ö. 2. yüzyılda, Roma, M.S. 395'te hakim oldular.

3.1.2. Roma Döneminde Konya

Roma çağındaki gelişmeler, Konya’yı çağının en önemli şehirlerinden birisi yapmıştır. Bu sebeple Konya, ilk Hiristiyan devletinde de önemli bir yer tutar. Konya’nın bu devrine ait kalıntılar bugünkü şehrin 3m kadar altında bulunmuştur. Daha sonraki yıllarda, Anadolu’nun kuzey batısında, İstanbul’a giden yolların üzerinde bulunması sebebiyle, Konya önemini sürdürmüştür.209

Hristiyanlığın ilk yıllarında (M.S. 47-53), Havariler'den St. Paul, dinini yaymak üzere Antalya (Attalia) Anadolu'ya çıkmış, Yalvaç (Antiokhia) ve oradan Konya'ya (İconium) gelmiş, buradaki Yahudilerin şiddetli karşı koymaları üzerine bu çevredeki Hatunsaray'a (Liyista), daha sonra Derbe (Karaman Alişar köyü yakınları)

207

Tülay Öcal, “Konya Şehir Yerleşmesinin Selçuklulardan Günümüze Tarihi Araştırması”,

Kastomonu Eğitim Dergisi, Mart 2005, Cilt: 13, No: 1, s.242 208

Öcal, a.g.m., s.242; Mehmet Önder, Mevlana Şehri…, s.7

209

şehrine çekilmiştir. Onun bu ziyareti, bu bölgede Hristiyanlığın yayılmasına, dolayısıyla Konya'nın önemli bir dini merkez olarak gelişmesine yardım etmiştir.210

Romalılar devrinde Konya İconium adı ile Likonya Bölgesi'nin en önemli şehirlerinden biridir. Likonya'nın bu dönemde adı Claudikonium'dur. Romalıların yönetiminde gelişmiş ve sükunete kavuşmuştur. Anadolu topraklarında her türlü yetkiye sahip kılınarak oluşturulan 14 bölgeden biri de Konya olmuştur.211

M.S. 395 yılında Roma İmparatoru Theodisius, ülkeyi iki oğlu arasında paylaştırmış, Doğu Roma dolayısıyla Konya, büyük oğlu Arkadius'un eline geçmiştir. İstanbul'un Doğu Roma'nın merkezi olmasıyla birlikte, M.Ö. III. yüzyıldan beri Anadolu'da oluşmuş durum bozulmuştur. Batıya Efesos'a giden ve üzerlerindeki şehirleri canlandıran yollar işlemez olmuştur. Konya aynı zamanda İstanbul'a giden yol üzerinde olduğu için varlığını ve önemini korumuştur.212

3.1.3. Bizanslılar Döneminde Konya

Bizans döneminde Konya, “İkonium” ve “Koniyeh” olarak anılmaktadır. Roma devri şehirlerinin büyük bir bölümünün Bizans devrinde de yaşadığı ören yerlerinde bulunan stel, kitabe sarkofaj ve mimari parçalardan bilinmektedir. Konya ilinde Bizans dönemi eserleri olarak bir saraya ait mozaiklerle M.S. V. Yüzyıla ait bir katakomp bulunmuştur. Sille’deki ve Karadağ üzerindeki manastırlar ile bir çok kale kalıntıları da yine bu döneme aittir.213

Abbasiler zamanında, Bizans’ın elinde bulunan Anadolu’ya Müslümanlar sürekli akında bulunmuşlar, bu akınların komutan ve askerleri Türkler olmuşlardır. Abbasilerin Orta Asya’dan getirdikleri Türk unsurları Bizans sınırlarına yerleştirmeleri bölgenin Türkleşmesini sağlamıştır.

210

A.C., Konya (Vilayetlerimiz), Kanaat Kütüphanesi, İstanbul, 1932, s.5

211

Baykara, a.g.e., s.18

212

A.g.e., s.9

213

Bizans imparatoru Heraklius zamanında Anadolu’nun idari teşkilatı değişmiş, Anadolu Themalara ayrılmış, Konya Anatolia Themasının başşehri olmuştur.214

Şehrin İslam dini ile tanışması Halife Muaviye döneminde olmuştur.215

Bizans döneminde Araplar, Konya'yı pek çok defa istila etmişlerdir. Arapların Anadolu şehirlerine akınları Emeviler zamanında da devam etmiş ve Emevi halifesi Muaviye'nin oğlu Yezid'in ordusu Konya'yı ele geçirmiştir.216

3.1.4. Anadolu Selçukluları Devrinde Konya

Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, 1071'de Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i Malazgirt'te kesin bir yenilgiye uğratarak, Türkler'e Anadolu'nun kapılarını açmıştır. Sultan Alparslan, zaferden sonra komutanlarına Anadolu'nun tamamen fethedilmesi görevini vermesi üzerine, İlk Selçuklu sultanı Tuğrul Bey’in önderliğinde, batı yönünde özellikle Anadolu’ya yapılan fetihler, dünya tarihi bakımından büyük önem taşır. Bu akınlar sürecinde zapt edilen yerlere Oğuz boyları yerleştirilmiş ve buralara yarı bağımsız beylikler kurulmuştur. Bu istila ve fetih hareketleri 1057-1063 yılları arasında aralıksız olarak sürüp gitmiştir. Bir ara Sandık Bey adında bir kumandan, emrindeki Türk kuvvetleriyle, 1069 yılında Konya'yı kuşatmıştı.217

Konya; Selçuklu Kutalmışoğlu Sultan Süleymanşah tarafından fethedilmiştir. Fetih tarihi hakkında 1072, 1074 gibi değişik eserlerde farklı görüşlere yer verilmektedir. Ancak, Kutalmışoğlu Süleyman Şah I, Konya'yı fethettikten sonra batıya yönelmiş, merkez olarak İznik'i seçerek, Anadolu Selçuklu Devleti'ni 1074 yılında kurduğuna göre Konya'nın fetih tarihi kesinlikle 1074'ten daha öncedir. Fetihle Konya'da Türk-İslam egemenliği dönemi başlamıştır.218 Bir başka rivayette de Abbasiler devrinde Anadolu'ya sızmaya başlayan Oğuzlar, 26 Ağustos 1071

214 Ağaldağ, a.g.e., s.49 215 Önder, Tarihi-Turistik… , s.24 216 Konyalı, a.g.e., s.33-35 217

Öcal, a.g.m., s. 244; Önder, Mevlana Şehri…, s.17

218

Malazgirt Savaşı'ndan sonra Konya'yı da ele geçirmişlerdir. 1076'da Kutalmış oğlu Süleyman Bey Konya'yı başkent yapmış ve kendi adına hutbe okutmuştur. 1080'de Selçukluların başkenti İznik olmuş ise de, 1097'de 1. Haçlı Seferi sırasında İznik kaybedilince Başkent, Konya'ya taşınmıştır. Böylece Konya; günden güne gelişmiş, pek çok mimari eserle süslenmiş ve kısa zamanda Anadolu'nun en mamur şehirlerinden biri olmuştur.219

I. Kılıç Aslan zamanında I. Haçlı Seferi sırasında Konya, III. Konrat'ın istilasına ve yağmasına uğramıştır. I. Mesut ve II. Kılıç Aslan zamanlarında Konya, köşkler, camiler, medreseler, surlar yapılmak suretiyle önemli ölçüde gelişmiş ve imar edilmiştir.220 Konya, II.Kılıçaslan zamanında İstanbul üzerinden gelen bir haçlı savaşına maruz kalmıştır.221

Konya’nın nüfusu en çok bu dönemde artmıştır. 1090’da Alman Haçlıları Konya’ya Colonge (Köln) kadar bir şehir olarak tarif ediyorken, Köln; bu dönemde, hayli geniş bir yer işgal etmekteydi. Nüfus bakımından, geniş bir rakam bulunmamakla beraber, sonraki yüzyıllarda XV. yüzyıl başlarında 30.000 kişi kadar olduğu söylenir. XII. Yüzyıl sonlarında, Haçlıların şehri yağmalamalarına rağmen, Konya’nın yine büyük gelişme gösterdiği açıktır. Bu dönemde, İbn-i Bini’nin bir kaydı, dikkati çeker: “1197’de Süleyman Şah ile Keyhüsrev’in Konya’daki mücadelesinde, her gün şehirden 60.000 okçu çıkıyor, akşama kadar savaşarak Ruknettin’in askerlerinin bağlara bile sokulmasına imkan vermiyordu.” Bu dönem Konya’sında, 60.000 askeri ve ayrıca şehir halkının kalması, bu genişliği göstermektedir.222

Böylece, Konya; Türkler’in Anadolu’ya girmesiyle seçilmiş bir iskan bölgesi haline gelmiştir.223 Bu yüzden Konya'nın kısmen merkezi vaziyeti, kısmen de civarının çevrede nadir görülen letafeti için Selçuklular tarafından payitaht seçildiği

219

Konya Valiliği, 1973 Konya İl Yıllığı, Yeni Kitap Basımevi, Konya, 1973, s.3 ;

http://tr.wikipedia.org/wiki/konya , (21/05/2007) 220 Konyalı, a.g.e., s.51 221 A.g.e., s.52-53 222 Baykara, a.g.e., s.125 223 Çiçekli, a.g.e., s.39

söylenir. Fakat en önemlisi, buranın doğal şartlarının Türklerin isteklerine uygun olmasıdır. Dört tarafı açık, geniş bir saha olup, yayla mıntıkası da yakındır. Selçuklu döneminde rağbet gören Konya, Aksaray, Karaman'ın tabi ve topografik durumlarının birbirlerine benzemesi de dikkati çekmektedir. Bu üç şehirde de otlak olarak elverişli geniş sahra ortasında, bir höyük tepeciği bulunmaktadır. Burası, hükümdar ve ordu karargahı için son derece elverişlidir. Ata ve hayvancılığa dayanan Türk hayatı, ve Türk savaş taktiği için de savunulması ve gerektiğinde boşaltılması kolaydır.224

3.1.5. Karamanoğulları Devri ve Konya

Adını ilk beyinden alan Karamanoğullarının bağımsızlık tarihi belli olmadığı gibi çöküş tarihi de bilinmemektedir. Konya Selçukluları’ndan I. Alaeddin Keykubad 1218 yıllarında Ermenek ve çevresini kendi topraklarına kattıktan sonra oraya bazı Türkmen kabilelerini yerleştirmiş ve bunların başına da kendi beylerinden Nüruh Sofu’yu getirmiştir. Hanedanın kurucusu Karaman’ın babası Nüruh Sofu adında Oğuz boyundan gelen bir Türk’tür225.

1327 yılında Timurtaş’ın, Mısır Memluklularına ilticasından sonra, tam bir istiklale sahip olarak Konya’ya kesin şekilde yerleşen Karamanoğulları, bundan sonra genişleme siyaseti gütmüş, Konya merkez olmak üzere sınırlarını genişletmişler ve Konya’yı başkent yapmışlardır.226

Konya, Karamanoğlu II. Mehmet ve oğlu İbrahim Bey'lerin zamanında büyük gelişmeler göstermiş ve medeniyetin en yüksek seviyesine ulaşmıştır. İbrahim Bey, Konya ilinin evkafını, emlakını, vergi mükelleflerini, nüfusunu tesbit ettirmiş ve

224 Baykara, a.g.e., s.12 225 Konyalı, a.g.e., s.57-60 226 Önder, Tarihi-Turistik… s.24

kanunnameler yaptırmıştır. Osmanlılar onun il yazıcı defterlerinden ve kanunnamelerinden çok faydalanmışlardır.227

Selçukluların gücünü kaybetmesinden sonra Konya, Karaman- oğulları Beyliği'nin en büyük şehri olarak, Karamanoğulları’nca yönetildi. Selçuklu İmparatorluğunun yıkılmasından sonra kurulan Osmanlılarla Karamanoğulları

Benzer Belgeler