• Sonuç bulunamadı

Küreselleşme yaşandığına inanılan köklü değişim ve dönüşümlerle ilgili isimlendirme yarışında (postmodern, sanayi ötesi, bilgi toplumu, yenidünya düzeni, tarihin sonu, medeniyetler çatışması, moleküler iç savaşlar v.s) iddiasını ispat etmek isteyen herkesin artık bir şekilde kullandığı bir kavramdır.85 Alman kömür endüstrisindeki gerilemeden, Japon gençlerinin cinsel alışkanlıklarını açıklamaya kadar geniş bir alanda kullanılmaktadır.86

84

Hakkı Yırtıcı, Çağdaş Kapitalizmin Mekânsal Örgütlenmesi, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2005, s. 15

85

Kadir Koçdemir, Küreselleşme: Koordinatları Okumak, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2002, s.147

86

Peter Burger’den aktaran; Veysel Bozkurt, “Küreselleşme: Kavram, Gelişim ve Yaklaşımlar,”

Küreselleşme, tek bir süreç değildir, karmaşık süreçlerin bir araya geldiği bir olgular kümesidir ve herkesin tek bir dünyada yaşadığı teziyle ilintilidir.87 “Küreselleşme; zaman, mekân, nüfus, ekonomi, siyaset, bilim, teknoloji, kültür, ideoloji gibi birçok sürecin sorgulanması ile gündeme gelen ve bazı değişimleri yansıtan karmaşık içerikli bir kavramdır.”88

Küreselleşme kaçınılması imkânsız bir kader değil, aksine bilinçli bir biçimde tatbik edilen bir projedir. Denasyonalizasyon, mal, hizmet, sermaye ve iş gücünün mübadelesi veya üretiminde, tehdit ve savaş risklerinde, çevre meselelerinde, kültür ve iletişimde sınır aşan etkileşimlerin yoğunluğunun ve kapsamının artmasıdır.89

Bütün bu kavramlarla birlikte küreselleşme, bir sürecin devamı değildir, yeni bir dönemin başlangıcıdır.90

Küreselleşme kavramı dünya insanlarının tek bir dünya toplumunda, küresel toplumda bütünleştirilme süreçlerine gönderme yapar. Ancak aynı zamanda çoğulculuğa ve heterojenleşmeye de vurgu yapmaktadır. Küreselleşme, küresel insan koşullarının ortaya çıkışını91 ve insanlığın üçüncü milenyuma geçişini anlatan anahtar düşüncedir.92 Küreselleşme, serbest piyasa kapitalizminin hemen her ülkeye yayılması demektir.93 Bilinç artışını anlatan bir kavram,94 parolaya dönüşmüş moda bir deyim,95 Anglo-Amerikan tarzı kapitalizmi ve altın deli gömleğinin

87

Anthony Giddens (Çev. Osman Akınhay), Elimizden Kaçıp Giden Dünya: Küreselleşme

Hayatımızı Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?, Alfa Yayınları, İstanbul, 2000, s.20-25 88

Servet Karabağ, Mekanın Siyasallaşması, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2002, s.122

89

Koçdemir, a.g.e., s.149

90

Harun Gümrükçü, Küreselleşme ve Türkiye, ATA Enstitüsü, İstanbul, 2003, s.6

91

Habibul Haque Khonder, “Globalleşme Teorisi: Eleştirel Bir Değerlendirme” (Çev. Betül Duman),

Türkiye Günlüğü, s.44, Ocak-Şubat 1997, s.67 92

Malcolm Waters’tan aktaran; Gökçen Coşkun Albayrak, “Globalizasyonun Yansımaları”,

Globalizasyon Süreci ve Az Gelişmiş Ülkeler, (Ed. Uğur Selçuk Akalın), Akademi Yayınları,

İstanbul, 2002, s.3

93

Thomas L. Friedman, Lexus ve Zeytin Ağacı: Küreselleşmenin Geleceği, Boyner Holding Yayınları, İstanbul, 1999, s.31

94

M. Akif Çukurçayır, Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi, Çizgi Kitabevi, Konya, 2002, s.92

95

küreselleşmesi yani bütün dünyaya yayılması96 ve bütün bunların yanında modernitenin ironisidir.97

Küreselleşme bir başka ifadeyle, kültürün, kitlesel pazarlamanın, genetik mühendisliğinin, çok uluslu şirket gücünün yeni uluslar arası iş bölümün, emeğin uluslararası hareketliliğinin ulus-devletlerin azalan gücünün, postmodernizmin veya post-fordizmin Disneyleştirilmesidir.98

OECD’nin küreselleşmeyle ilgili olarak önerdiği tanım üç faktörden oluşmaktadır. Bunlar;99

1. Ulus aşırı şirketler gibi güçlü ve yeni aktörlerin siyasal sahneye girişi, 2. Bilgisayar teknolojisinin iletişim ve enformasyon alanındaki hızlı

yayılımı,

3. Çoğu ülkede regülasyon politikalarının benimsenmesidir.

Bir başka deyişle küreselleşmeyi ortaya çıkaran faktörler; teknolojik gelişmeler, ideolojik faktörler ve ekonomik faktörlerdir.100

Küreselleşmenin kendine özgü tanımlayıcı teknolojileri vardır: bilgisayarlaşma, minyatürleşme, dijitalleşme, uydu iletişimi, fiberoptik teknolojisi ve internet. Bu teknolojiler de küreselleşmenin tanımlayıcı perspektifinin ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur. Soğuk savaşın tanımlayıcı perspektifi “bölünme” idiyse, küreselleşmenin tanımlayıcı perspektifi “bütünleşme”dir. Soğuk savaş sisteminin simgesi herkesi birbirinden ayıran bir duvardı. Küreselleşme sisteminin simgesi ise herkesi birleştiren dünya çapında bir iletişim ağıdır. Soğuk savaş

96

Friedman, a.g.e., s. 381-382

97

Moderniteden beklenenler homojenlik, konformizm, kurallılık/düzen iken küreselleşme sürecinde gerçekleşenler heterojenlik, başkaldırı, kuralsızlık ve kaos olmuştur. Bu da bir ironi oluşturmaktadır, bknz; Ali Yaşar Sarıbay, Modernitenin İronisi Olarak Globalleşme, Everest Yayınları, İstanbul, 2004, s.35

98

Peter Marcuse, “Küreselleşmenin Dili” (Çeviren, Ali Tartanoğlu), Mülkiye Dergisi, Cilt: XXV sayı: 229, Ankara, 2001, s.201

99

Mürteza Hasanoğlu “Küreselleşmenin Devlet Yönetimine Etkileri”, Türk İdare Dergisi, sayı: 434, Yıl:74, Ankara, 2002 s.172

100

sisteminin tanımlayıcı belgesi pakttı. Küreselleşme sisteminin tanımlayıcı belgesi ise iş sözleşmesidir.101

Devlet Planlama Teşkilatı küreselleşmenin, ülkeler arasındaki ekonomik, politik, sosyal ilişkilerin yaygınlaşması ve gelişmesi, ideolojik ayırımlara dayalı kutuplaşmanın çözülmesi, farklı toplumsal kültürlerin, inanç ve beklentilerin daha iyi tanınması, ülkeler arasındaki ilişkilerin yoğunlaşması gibi farklı görünen ancak birbirleriyle bağlantılı olguları içerdiği, bir anlamda maddi ve manevi değerlerin ve bu değerler çerçevesinde oluşmuş birikimlerin milli sınırları aşarak dünya çapında yayılması anlamına geldiğini ifade etmiştir.102

Küreselleşme denilince akla gelenler şöyle özetlenebilir.103

• Mekanla ilgili mesafelerin önemi azalmaktadır. Mesafelerin aşılma maliyeti düşmekte, sınırlar önemsiz hale gelmektedir.

• Devlet seviyesinin altında ve üstünde entegrasyonlar ve oluşumlar söz konusudur.

• Dünya ticareti dünya milli gelirinden daha hızlı artmaktadır.

• Uluslar arası mali piyasalarda deregülasyon, birbirine bağlanma ve ağlanma vardır.

• Yabancı doğrudan yatırımlar artmaktadır.

• Çok uluslu yada ulus ötesi (transnasyonal) şirketler dünya siyasetini belirleyen aktörlerden birisi haline gelmektedir.

• Sermaye kolayca ülke sınırları dışına çıkabilmekte ve istediği yerde yoğunlaşabilmektedir.

• Sosyal ve kültürel tek tipleşme süreci yaşanmaktadır.

101

Friedman, a.g.e., s.31

102

Fatih Alodalı, Erdal Arslan, “Küreselleşme Sürecinde Yerel Yönetimler”, Yerel Yönetimler

Kongresi: Dünden Bugüne Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma Bildiriler Kitabı, Biga

Belediyesi-Çanakkale 3-4 Aralık 2004, s.194

103

• Ülkeler, sosyal gruplar ve fertler arasında iletişim, etkileşim ve karşılıklı bağımlılığın yoğunluk ve kapsamı artmaktadır.

Ekonomik ve toplumsal yazınında hemen her konunun bir biçimde küreselleşme ile ilişkilendirildiği görülmektedir. Mevcut durumu açıklanan bir olgu, eğilimleri yansıtan bir süreç ya da idealize ve paradoksal öğeler de içeren küreselleşme herkesin farklı anlam yüklediği bir kavram haline gelmiş, böylece küreselleşmeyi ekonomik toplumsal sorunların sebebi, sonucu ya da çözüm yolu olarak gören bir çok yaklaşım geliştirilmiştir.104

Habermas da küreselleşme kavramı ile sona ulaşılmış bir nihai hali değil, devam etmekte olan bir süreç yaşandığını ifade etmiştir. Ulaşım, iletişim ve değişim ilişkilerinin ulusal sınırlardan taşacak şekilde yoğunlaşma ve çapının büyümesini ifade etmektedir.105 Küreselleşme olgusu ulus-devlet bütünlüğünü parçalamakta, hem-ulus devletin dayandığı siyasal topluluğun sosyolojik mahiyetini hem de topluluğun meşru kıldığı egemenliği dönüştürmektedir.106

Meydan Larousse’un tanımına göre “global tümüyle ele alınmış olan” manasına gelmekte ve homojenliği anlatmaktadır.107 Küreselleşme olgusuna bu türden bir yaklaşımın temel varsayımı, küreselleşmenin türdeşleştirici bir süreç olduğudur.108 Ancak küreselleşme farklılığı (heterojenliği) meşrulaştırmıştır da.109 Küreselleşme, bir bütünleşmeyi değil, farklı kültürler, farklı uygarlıklar ya da bölgeler arasında yeni çatışmaları beraberinde getirecektir.110 Bu da Elteren’e göre bir çatışkılar düzeneğidir ve homojenleşmeye karşı farklılaşma, küreselleşmeye karşı tekilleşme, bütünleşmeye karşı parçalanma, merkezileşmeye karşı adem-i

104

Gülten Demir, “Küreselleşme Üzerine”, AÜSBF Dergisi, 56/1, Ocak-Mart 2001, s.74

105

Jurgen Habermas, Küreselleşme ve Milli Devletlerin Akibeti, (Çev: Medeni Beyaztaş), Bakış Yayınları, İstanbul, 2002, s.83

106

Sarıbay, Modernitenin…., s.62

107

Yusuf Erbay, Kavram Olarak Küreselleşme, Milli Kültürler ve Küreselleşme: Prof. Dr. Erol

Güngör’ün Hatırasına Tebliğler ve Tartışmalar (Konya, 16-18 Ekim 1997), (Haz. Bahaeddin

Yediyıldız, M.Çağatay Özdemir, Fahri Unan), Türk Yurdu Yayınları, Konya, 1998, s.147

108

Demir a.g.m., s.75

109

Ali Yaşar Sarıbay, Postmodernite Sivil Toplum ve İslam, Alfa Yayınları, İstanbul, 2001, s.214

110

merkezileşme, yan yana bulunmaya karşı eş zamanlı bulunmadır.111 Bu bağlamda, dünya bir yandan küreselleşirken diğer yandan yerelleşiyor da diyebiliriz.

Küreselleşme farklı kültürlerin birbirlerine göre konumlarını dikkate alan bir süreçtir. Dolayısıyla bir kültürel bütünleşme umulmamakta, farklılıkların göreli konumları belirtilmektedir. Dünya kendi içinde olmaktan kendisi için olma yoluna doğru farklılaşmıştır. Bundan dolayı, Robertson küreselleşmeyi kültürel olarak homojenleştirici güçlerin diğer kültürler üzerindeki egemenliğinin zaferi şeklinde değerlendiren bakışlara katılmamaktadır.112

Küreselleşme kavramına tepki olarak ortaya konan yerelleşme, ulus boyutunun altında yeni birimlerin ya da mikro tepkilerin doğmasına neden olmaktadır. Ulus-devlet yapısının dayandığı temel anlayış olan “self-determination” kavramı sorgulanmaya ve sarsılmaya başlamıştır. Dünyanın bugünkü siyasi yapısında paradoksal bir biçimde küreselleşme ile ortaya çıkan parçalanma ve ufalanmaların ürünü olan etnik anlayışlar, kendilerini ve dünyayı yeniden gözden geçirmeye başlamışlardır.113 Yani yerelleşme, küreselleşmeye bir tepki olarak çıkmıştır.

2.1.1. Küreselleşme Sürecinin Başlangıcı ve Gelişimi

Küreselleşmenin ilk ne zaman başladığı konusunda bir fikir birliği bulunmamaktadır ve insanlık tarihi kadar eskiye dayandığı söylenmektedir.114 Kavram olarak “küresel” sözcüğünün kökeni, 400 yıl öncesine gitse bile, “küreselleşme” kavramı oldukça yenidir. 1960’larda ortaya çıkmıştır ve 80’lerden sonra özellikle akademik camiada sıkça telaffuz edilmiştir.115

111 Vatandaş, a.g.e., s.4-5 112 Aslanoğlu, a.g.e., s.132-133 113 Erbay, a.g.m., s.149 114

Mustafa Acar, “Ekonomik, Siyasal ve Sosyo-Kültürel Boyutlarıyla Küreselleşme: Tehdit mi, Yoksa Fırsat mı?” Liberal Düşünce Dergisi, Sayı:25-26, Ankara, 2002, s.17

115

Küreselleşmenin başlangıcı konusundaki görüşleri üç kategoride özetleyenler de vardır.116 Birincisi, Antik Roma ve Çin gibi tarihin erken dönemlerinde etrafındaki geniş alanlara hükmetmiş olan geniş uygarlıkları ve imparatorlukları küreselleşmenin ilk örnekleri olarak kabul edenlerdir. İkincisi, 15. yüzyıldan itibaren tarıma dayalı kapalı toplumdan, feodalitenin yıkılmasıyla burjuva sınıfının ortaya çıkması ve sömürgecilik ilişkileri vasıtasıyla ülkeler ve insanlar arasındaki etkileşimin artması ve malların, insanların ve fikirlerin serbestçe dolaştığı imparatorlukların kurulmasıdır. Son olarak ise küreselleşme, son yirmi-otuz yıla ait bir kavramdır.

Küreselleşme karşıtları kavramı, “eski bir süreci tarif eden yeni bir sözcük” tanımlayarak Avrupa’da 500 yıl önce başlayan sömürgeciliğin küresel ekonomide bütünleşme düşüncesi olarak görmektedirler.117 İlk olarak Kanadalı Sosyoloji Profesörü Marshall Mc Luhan “küresel köy” kavramını kullanmıştır. Mc Luhan’a göre en azından dünyanın bir bölümü küresel köye dönüşmekteydi. Bazı iddialara göre ise “küreselleşme” kavramı ilk kez 1980’lerde Harvard, Stanford, Columbia gibi prestijli Amerikan okullarında kullanılmaya başlanmış ve yine bu çevrelerce popüler hale gelmiştir.118 Talcott Parsons, küreselleşmenin ilk olarak modernleşme sürecinin bir uzantısı olarak ortaya çıktığını yorumlamaktadır. Hatta modernleşme teorisinin ideolojik olarak sürüklendiği yol küreselleşme teorisinde yeniden ortaya çıkmaktadır.119

Aslında küreselleşme yeni bir olgu değildir. Özellikle devletlerarasında ticari ilişkilerin sistemli biçimde gelişimi olarak 19.yy.da varlığını hissettirmiştir. 1970’li yılların başında Bretton Woods sisteminin çöküşü ve yarı sabit döviz kuru standardına geçilmesiyle beraber yaygınlaşan çok uluslu şirketler küreselleşmeye yeni bir çehre kazandırmıştır.120 1980’lerde İngiltere ve ABD’de serbest piyasa

116

Mehmet Cangir, “Küreselleşme”, Türk İdare Dergisi, Sayı: 433, Ankara, Aralık 2001, 203

117

Wayne Ellwood, Küreselleşmeyi Anlama Kılavuzu, Metis Yayınları, İstanbul, 2002, s.19

118

Erbay, a.g.m., s.148

119

Uğur Kömeçoğlu, “Küreselleşme, Modernleşme, Modernlik “Dünya Neyi Tartışıyor?-1” Küreselleşme, Doğu-Batı Dergisi, Yıl: 5 Sayı : 18 Şubat-Mart-Nisan, 2002, s.10

120

İbrahim S. Canbolat, Küreselleşen Dünya ve Türkiye, Uludağ Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Yayın No: 192, Bursa, 2002, s.26

taraftarlarının ortaya çıkması ve Sovyetler Birliği’nde kumanda ekonomisinin çökmesiyle özellikle ekonomide yapısal bir değişim küreselleşmeyi beraberinde getirmiştir.121

Toplumların giderek artan bütünleşme eğilimleri, Sanayi Devrimi’nden sonra daha da belirgin hale gelmiştir. 19. yüzyılda taşımacılığın gelişmesi, II. Dünya Savaşı’nın arkasından iletişim alanındaki teknik gelişmeler nedeniyle insanlık, yöresellikten çıkmıştır. Son yıllarda yenidünya düzeni siyasi gelişmelere paralel olarak büyük bir evrim geçirmektedir. Soğuk savaşın bitimi ile dünyada temeli çoğulcu demokrasinin oluşturduğu yeni bir düzen kurulmaktadır. Dünya ekonomisi 20. yüzyılın son çeyreğinde önemli değişim ve dönüşümler yaşayarak 21. yüzyıla yeni bir çehre ile girmiştir.122

Doğu Bloğunun yıkılıp, iki kutuplu dünya düzeninin sona ermesiyle “tarihin sonu” ve “liberalizasyon”un sonsuz zaferi ilan edilmiş; yenidünya düzeniyle küreselleşme tarihinin zorunlu sonucu olarak görülmüştür.123

1947 yılında GATT Anlaşmasının (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) imzalanması ekonominin dünya ticaretinde karşılıklı dayanışmaya bağlanması anlamına gelmekteydi. Bugün artık sadece malların değil, çok çeşitli hizmet ve sermayenin de devletlerarasında serbest dolaşımından söz edebiliyoruz.124

Küreselleşme ideolojisi ulusal ekonomilerin ve ulusal ekonomik yönetim stratejilerinin giderek işlevsizleştiğini, küresel bir ekonominin ortaya çıktığını ve ulus-devletlerin bu gelişmeye uyarlanması gerektiğini ileri sürmektedir. Serbest piyasa ekonomisinin bütün dünyaya yayılmasını küreselleşeme sürecinin temeli saymakta ve ülkelerin egemen stratejileri izlemelerini, ortak yönetsel mekanizmalara uymalarını telkin etmektedir.125

121

Ellwood, a.g.e., s.19

122

Alodalı ve Arslan, a.g.m., s.195

123

Sonay Bayramoğlu, “Küreselleşmenin Yeni Siyasal İktidar Modeli : Yönetişim” Praksis, 7, 2002, s.85

124

Alodalı ve Arslan, a.g.m., s.196

125

Yasemin Özdek, “Globalizmin İdeolojik Hegemonyası: Yanılsamalar”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt: 32 Sayı: 3, TODAİE, Ankara, Eylül 1999, s.26

Sonuçta küreselleşme süreci 1990’lı yıllarda farklı bir döneme girmiştir. Bu farklılığın iki temel belirleyicisi olarak; ilki, Rusya ve Doğu Avrupa’daki rejim değişikliği ve İkinci Dünya’nın kapitalist düzene entegrasyonu, ikincisi ise küreselleşme sürecinin medarı iftiharı olarak bilinen Doğu Asya’nın krizidir.126

2.1.2. Küreselleşmenin Boyutları

Yaygın görüşe göre, ulusal kültürler, ulusal ekonomiler ve ulusal sınırlar çözülürken, sosyal yaşamın büyük bölümü küresel güçler tarafından belirlenmeye başlamıştır.127

Küreselleşmeyi, kimi aydınlar kapitalizmin gelişme sürecindeki bir aşama biçiminde ekonomik boyutunu ve kutuplaşmayı öne çıkararak gelişmiş bazı ülkelerce manipüle edilen bir olguyu anlatmak üzere üretilen bir kavram olarak değerlendirmekte ve kökleri çok eskilere giden bir oluşuma işaret etmektedirler. Kimileri kendiliğinden gelişen dinamik bir süreç olarak algılamakta, kimileri de küreselleşme sürecinden değil de küreselleştirme olayından söz etmekte ve küreselleşme sürecinin ekonomik, politik ve kültürel olduğu kadar, coğrafi bir olgu da olduğunu belirterek siyasal ya da kültürel boyutunu vurgulamaktadırlar.128

Akademik çevrelerde daha çok ekonomik ve teknolojik görünümsel yönleriyle ilgilenilen küreselleşme en radikal biçimiyle siyasal fikirler ve kurumlarda kendisini göstermektedir.129

Modernizm, postmodernizm, liberalizm, internet, e-devlet kavramları gibi küreselleşme de siyasal, sosyal ve ekonomik alanı tanımlayan ve dönüştüren bir boyuta sahiptir.130

126

Albayrak, a.g.m., s.24

127

Meral Sağır, “AB Perspektifiyle Küreselleşme Sürecinde Ulus-Devlet”, Amme İdaresi Dergisi, 37/1, TODAİE Yayınları, Ankara, 2004, s.93

128

Gürsel Özkan, “Küreselleşme ve Ulus Devletin Geleceği”, İdare Hukuku ve İlimler Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 1-3, İstanbul, 2003, s.364

129

Şaban H. Çalış, “Üç Tarz-ı Siyasetten Globalizme”, Küresel Sistemde Siyaset, Yönetim,

Küreselleşmenin boyutları birbirinden ayrı değildir, tam tersine birbirinin devamı olan ve etkilenen değişik parçalarıdır. Bu bağlamda küreselleşme sürecinin en önemli özelliği çok boyutlu olmasıdır.131

Küreselleşmeyi olumlu bir gelişme olarak görenler onun temel ilkelerini sekülerleşme, liberal demokrasi, serbest piyasa ekonomisi ve anayasal hukuk devleti gibi başlıklar altında toplamaktadırlar. Bazıları bunu ‘teslis’ içinde daha kısa bir yoldan; hukuk alanında ‘insan hakları devrimi’, siyaset alanında ‘liberal demokrasi’ ve iktisadi hayatta ‘serbest piyasa ekonomisi’ ve ‘rekabete dayalı’ üretim olarak ifade etmişlerdir.132

2.1.2.1. Ekonomik Boyut

Ana küreselleşme sürecinin içinde yer alan tali süreçlerin başında ekonomik hayatta görülen küreselleşme gelmektedir. OECD’nin verdiği tanıma göre, ekonominin küreselleşmesi, farklı ülkelerin üretim ve pazarlarının her gün artan bir hız ve derinlikle birbirine daha çok bağımlı hale gelmesini ifade eden bir süreçtir. Bu da mal, hizmet ve sermayeye ve pek tabi teknolojinin dinamizmine dayanan dünya ticaretinin sınırları aşma arzusuna bağlı olan bir gelişmedir. Sınırlar ötesi, dolayısıyla milletler üstü iktisadi hayat, ulaştığı her bölgede siyasi ve hukuki yapıları değişmeye zorlamakta, netice itibariyle, toplumsal hayatın tamamını etkilemektedir. Ekonomik küreselleşme, zenginlik ve yeni tüketim zevklerini de beraberinde getirmektedir.133

Bilgi ve iletişim teknolojisinin son çeyrek asrında gösterdiği ilerleme, 19. yy.da temelleri atılan sanayi toplumunu temelden sarsmış, insan ilişkilerinde zaman ve mekân boyutunu neredeyse anlamsız kılmıştır. Küreselleşmenin fiziki alt yapısını oluşturan bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin etkisi öncelikle ekonomi

130

M. Akif Çukurçayır, “Çok Boyutlu Bir Kavram Olarak Yönetişim” (Ed. Muhittin Acar, Hüseyin Özgür) Çağdaş Kamu Yönetimi I, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003, s.259

131

Karabağ, a.g.e., s.145

132

Mehmet S. Aydın, “Küreselleşmeye Genel Bir Bakış”, Siyasi, Ekonomik ve Kültürel

Boyutlarıyla Küreselleşme, Komisyon, Ufuk Kitapları, İstanbul, 2002, s.13 133

alanında kendini gösterse bile kültürel, hukuki ve siyasi alanda da yansımalarını bulmuştur.134

1980 yılından itibaren ekonomik küreselleşme büyük bir hız kazanmış, bu dönemde dünya ticareti hızla artmıştır. Doğu Bloğunun çökmesiyle birlikte ideolojik çatışmalar sona ermiş, Doğu Bloğu ülkeleri batının temel felsefelerini benimsemişlerdir. Ekonomik küreselleşmeye ivme kazandıran bir diğer faktör de çokuluslu şirketlerin yapmış olduğu uluslararası yatırımlar olmuştur. Küresel çıktının üçte biri çok uluslu şirketler tarafından üretilmiştir.135

Ekonomik küreselleşmenin olumsuz yönleri ile ilgili eleştireler de bulunmaktadır.136

• Küreselleşme bir tür kapital ve patronlar diktatörlüğü çizgisinde yürümekte, karı ana değer, tüketimi ise adeta ibadet ve insanları müşteri gibi görmektedir. • Küreselleşme, gelişmesi uzun dönemleri kapsayan sosyal refah devleti

anlayışını iyiden iyiye zayıflatmakta, komunitarian dokuyu ciddi şekilde zedelemekte, sosyal sorumluluk duygusunu zayıflatmaktadır.

• Ekonomik küreselleşmenin aktörleri oyunu o kadar büyük oynuyorlar ki, dünyada yaşayan diğer insanları bir başka deyişle ötekileri düşünmemektedirler.

• Küreselleşme, önlenemez ve karşı konulamaz denilmekte ve insani bir tehdit olarak sunulmaktadır.

• Küresel ekonomi inanç ve ahlaki değerlere zarar vermektedir.

134

Birol Akgün, “Küreselleşme, Sanal Siyaset ve E-Demokrasi,” Küresel Sistemde Siyaset,

Yönetim, Ekonomi, (Der. M. Akif Çukurçayır), Çizgi Kitabevi, Konya, 2003, s.65-67 135

Doğan Uysal, “Küreselleşme ve Gelişmekte Olan Ülkeler” “Küresel Sistemde Siyaset, Yönetim

Ekonomi” (Der. M. Akif Çukurçayır) Çizgi Kitabevi, Konya, 2003, s.306-307 136

2.1.2.2. Siyasal ve Hukuki Boyut

Yaygın görüşe göre, her ekonomik düzen, kendisine uygun bir siyasi düzeni öngörmektedir. Küreselleşme yanlılarına göre ise bir ülkenin siyasi yapısını dönüştürebilmenin en kestirme yolu ekonomik ilişkilerdir. Eğer serbest piyasa ekonomisi sağlam hukuki güvencelerle bir ülkeye girerse zamanın akışı içerisinde siyasal yapıyı liberal demokratik bir çizgiye sokabilir. Ekonomi küresel güçte olan bir teknolojiyle, özellikle bir enformasyon teknolojisiyle gelmektedir. Bu da, kendi sırasında ülkenin siyasi yapılarını dünyaya açmaktadır. Küreselleşme karşıtlarının bu son görüşe itirazları gür bir şekilde çıkmaktadır. Onlara göre enformasyon teknolojisi her şeyden önce küresel olmaktan oldukça uzaktır. Yeryüzünün büyük kesimi enformasyon ağı içerisinde bulunmamaktadır.137

Küreselleşmenin değişik ülkelerin aktörleri arasında yarattığı karşılıklı bağımlılık ilişkisi sonucunda ülkelerin birbirine karşı hassasiyetinin arttığı görülmektedir. Bu süreçte çokuluslu şirketler belirleyici rol oynamaya başladılar. Küreselleşme modellerin dünyada ulus-devletin tek aktörlüğüne son verene uluslar arası örgütlerin ve çokuluslu şirketlerin bağımsız bir birim olarak ortaya çıkışını görmektedirler.138

Küreselleşme ulusal düzeyde birey ile devlet arasında bir “tampon” alan yaratmaktadır. Devletin egemenlik alanı bir yandan küresel aktörler tarafından paylaşılırken, birey de egemen bir özne olarak devletin denetimsiz egemenlik

Benzer Belgeler