• Sonuç bulunamadı

Küreselleşme sürecinde kentlerin sosyo-ekonomik dönüşümü: 1980'den sonra Konya

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Küreselleşme sürecinde kentlerin sosyo-ekonomik dönüşümü: 1980'den sonra Konya"

Copied!
163
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE KENTLERİN SOSYO-EKONOMİK DÖNÜŞÜMÜ: 1980’DEN SONRA KONYA

(Yüksek Lisans Tezi)

DANIŞMAN

Doç. Dr. M.Akif ÇUKURÇAYIR

HAZIRLAYAN İskender GÜMÜŞ

KONYA 2007

(2)

İÇİNDEKİLER İçindekiler………..i Kısaltmalar………v Tablolar Listesi………vi Giriş………...………1 BİRİNCİ BÖLÜM KENT VE KENTLEŞME 1.1. Kent………5 1.2. Kentleşme………...9

1.2.1. Sanayileşme Öncesi Kentleşme………..10

1.2.2. Sanayi Devrimi Sonrası Kentleşme………12

1.2.2.1. Gelişmiş Ülkelerde Kentleşme………..14

1.2.2.2. Gelişmekte Olan Ülkelerde Kentleşme……….16

1.2.3. Gelişmiş Ülkeler İle Gelişmekte Olan Ülkelerin Kentleri Arasındaki Farklar………...18

1.2.3.1. Demografik Fark:.………..18

1.2.3.2. Ekonomik Fark:.………...19

1.2.3.3. Toplumsal Fark:.………....19

1.3. Kentleşmenin Toplumsal Sonuçları………..19

1.3.1. Ailede Değişme ……….20

1.3.2. Eğitimde Değişme………...21

1.3.3. Sanayileşme ve Sosyal Tabakalaşma………..22

1.4. Türkiye’de Kentleşmenin Tarihsel Gelişimi……….23

1.4.1. Devletin Kentleşmesi (1923–1950):………...23

1.4.2. Emek Gücünün Kentleşmesi (1950–1980):.………...23

(3)

İKİNCİ BÖLÜM

KÜRESELLEŞME VE KENTLEŞME

2.1. Küreselleşme………26

2.1.1. Küreselleşme Sürecinin Başlangıcı ve Gelişimi………31

2.1.2. Küreselleşmenin Boyutları……….34

2.1.2.1. Ekonomik Boyut………...35

2.1.2.2. Siyasal ve Hukuki Boyut………..37

2.1.2.3. Kültürel Boyut………..38

2.1.2.4. Teknolojik Boyut………..39

2.2. Küreselleşme ve Ulus Devlet….. ………41

2.3. Küreselleşme Sürecinde Kentleşme……….43

2.3.1. Küresel Kentleşme……….45

2.3.2. Metropolleşme………...47

2.4. Küreselleşme ve Bilgiselleşme………51

2.5. Küreselleşme Sürecinde Kentsel Sorunlar………...53

2.5.1. Konut Sorunları………..53

2.5.2. Ulaşım Sorunları………53

2.5.3. Çevre Sorunları………..54

2.5.4. Altyapı Sorunları………55

2.5.5. Yaşama Alanları Oluşturma………...56

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KONYA 3.1. Tarihte Konya………...57

3.1.1. İlkçağlarda Konya ……….59

3.1.2. Roma Döneminde Konya………...60

3.1.3. Bizanslılar Döneminde Konya………...61

3.1.4. Anadolu Selçukluları Devrinde Konya………..62

(4)

3.1.7. Milli Mücadele Döneminde Konya………...70

3.1.8. Cumhuriyet Döneminden 1980’lere Kadar Konya………73

3.1.9. 1980’den Sonra Konya………...75

3.2. Konya İlinin Coğrafi Durumu……….77

3.2.1. Coğrafi Konum………..77 3.2.2. Fiziki Yapı……….78 3.2.3. Dağları………79 3.2.4. Yaylaları ve Platoları………...80 3.2.5. Ovaları………80 3.2.6. Akarsuları………...81 3.2.7. Gölleri………...82 3.2.8. İklim ve Bitki Örtüsü……….83 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 1980’DEN SONRA KONYA’DAKİ SOSYO-EKONOMİK DÖNÜŞÜM 4.1. Kentin Küreselleşmeye Eklemlenmesini Kolaylaştıran Etkenler………85

4.1.1. Sivil Toplum………...86

4.1.2. Ticari Hayat………...86

4.1.3. İş Ahlakı……….87

4.1.4. Üniversite………...89

4.1.5. Mevlana………...89

4.1.6. Çokkültürlü Toplum Yapısı………...90

4.2. Sosyal Dönüşümler………...91

4.2.1. Kentsel Yaşamda Dönüşümler………...91

4.2.1.1. Mekânda Dönüşüm………...91

4.2.1.1.1. Yaşama Alanlarında Dönüşüm………...91

4.2.1.1.2. Mekânsal Ayrımlaşma………...94

4.2.1.2. Konya’nın İmajında Dönüşüm………..96

4.2.2. Nüfus Yapısında Dönüşüm………97

(5)

4.2.2.3. Nüfus Hareketleri………...105

4.2.2.4. Aktif Nüfusun Sektörlere Göre Dağılımı………...106

4.2.3. Eğitim...…..………...108

4.2.4. Sağlık………...116

4.2.5. Ulaşım...………..……….118

4.2.5.1. Konya’nın Karayolu Ulaşımı………..118

4.2.5.2. Konya’nın Demiryolu Ulaşımı…………...119

4.2.5.3. Konya’nın Havayolu Ulaşımı……….120

4.3. Ekonomik Dönüşüm………..121

4.3.1. Konya’da Tarım ve Hayvancılık………..121

4.3.2. Konya’daki Sanayi ve Ticaret……….……….125

4.3.3. Turizm………...133

Sonuç……….135

(6)

KISALTMALAR

ABD: Amerika Birleşik Devletleri A.g.e.: Adı Geçen Eser

A.g.k.: Adı Geçen Kaynak A.g.m.: Adı Geçen Makale

AÜSBF: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Çev.: Çeviren

Der. : Derleyen

DİE: Devlet İstatistik Enstitüsü DPT: Devlet Planlama Teşkilatı

Ed.: Editör

GATT: Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması Haz.: Hazırlayan

OECD: İktisadi Kalkınma ve İşbirliği Örgütü M.Ö.: Milattan Önce

M.S.: Milattan Sonra

MÜSİAD: Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği SAMM: Sosyal Araştırmalar Merkezi Müdürlüğü

s.: Sayfa

TODAİE: Türkiye ve Ortadoğu Amme İdareleri Enstitüsü TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu

v.s.: Vesaire

T.C.: Türkiye Cumhuriyeti

KOSGEB: Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı

km./km²: kilometre / kilometrekare m./ m²: metre / metrekare

mm.: milimetre

KOP: Konya Ovaları Projesi

KOBİ: Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler

(7)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. 1983 Konya Çevre Düzeni Planı Kentsel Arazi Kullanımı Tablo 2. 2020 Konya Nazım Planı Kentsel Arazi Kullanımı

Tablo 3. Konya’da Cinsiyete Göre Kent ve Köy Nüfusu Oranı ve Yıllık Artış Hızı Tablo 4. Konya İlindeki Mutlak Nüfus Artışı

Tablo 5. Yaş Grupları İtibariyle Nüfus Dağılımı ve Artışı Tablo 6. Yıllar İtibariyle Nüfus Yoğunluğu

Tablo 7. Konya İlinin Kent ve Köy Nüfus Miktarları ve Oranları (1927–2000) Tablo 8. Konya İl ve İlçelerinin Nüfusu

Tablo 9. Konya’nın Aldığı ve Verdiği Göç, Net Göç ve Net Göç Hızı (1995-2000) Tablo 10. Yerleşim Yerleri Arasındaki Göç (1995-2000)

Tablo 11. Konya'da Aktif Nüfusun Sektörlere ve Cinsiyete Göre Dağılımı (2000) Tablo 12. Konya'da Çalışanların Sektörlere ve Cinsiyete Göre Dağılımı (2005) Tablo 13. Konya’da Okuryazarlık Oranları (I-II)

Tablo 14. Eğitimle İlgili Genel Durum. Tablo 15. Mesleki Eğitim Merkezleri Tablo 16. Halk Eğitim Merkezleri

Tablo 17. Eğitim Seviyesine Göre Okul, Şube, Öğrenci ve Öğretmen Sayısı (I-II-III-IV)

Tablo 18. Sağlık Kuruluşlarında Çalışan Personelin Sayısal Mevcutları Tablo 19. Konya İli Yol Ağı Durumu (01.01.2004)

Tablo 20. Konya İlinde Arazi Varlığı ve Sulanabilirlik Durumu (%)

Tablo 21. Konya İli Tarla Bitkilerinin Ekim Alanı, Üretim Ve Verim Değerleri Tablo 22. Konya Sanayisinin Sektörel Yapısı

Tablo 23. Organize Sanayi Bölgelerindeki Firmaların Sektörel Dağılımı Tablo 24. Sektörlere Göre İhracat

Tablo 25. Sektörlere Göre İthalat

Tablo 26. Konya Firmalarının İhracat Yaptığı İlk On Ülke (2005) Tablo 27. Konya Firmalarının İhracatını Yaptığı İlk On Ürün (2005)

(8)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE KENTLERİN SOSYO-EKONOMİK DÖNÜŞÜMÜ: 1980’DEN SONRA KONYA

(Yüksek Lisans Tezi)

DANIŞMAN

Doç. Dr. M.Akif ÇUKURÇAYIR

HAZIRLAYAN İskender GÜMÜŞ

KONYA 2007

(9)

İÇİNDEKİLER İçindekiler………..i Kısaltmalar………v Tablolar Listesi………vi Giriş………...………1 BİRİNCİ BÖLÜM KENT VE KENTLEŞME 1.1. Kent………5 1.2. Kentleşme………...9

1.2.1. Sanayileşme Öncesi Kentleşme………..10

1.2.2. Sanayi Devrimi Sonrası Kentleşme………12

1.2.2.1. Gelişmiş Ülkelerde Kentleşme………..14

1.2.2.2. Gelişmekte Olan Ülkelerde Kentleşme……….16

1.2.3. Gelişmiş Ülkeler İle Gelişmekte Olan Ülkelerin Kentleri Arasındaki Farklar………...18

1.2.3.1. Demografik Fark:.………..18

1.2.3.2. Ekonomik Fark:.………...19

1.2.3.3. Toplumsal Fark:.………....19

1.3. Kentleşmenin Toplumsal Sonuçları………..19

1.3.1. Ailede Değişme ……….20

1.3.2. Eğitimde Değişme………...21

1.3.3. Sanayileşme ve Sosyal Tabakalaşma………..22

1.4. Türkiye’de Kentleşmenin Tarihsel Gelişimi……….23

1.4.1. Devletin Kentleşmesi (1923–1950):………...23

1.4.2. Emek Gücünün Kentleşmesi (1950–1980):.………...23

(10)

İKİNCİ BÖLÜM

KÜRESELLEŞME VE KENTLEŞME

2.1. Küreselleşme………26

2.1.1. Küreselleşme Sürecinin Başlangıcı ve Gelişimi………31

2.1.2. Küreselleşmenin Boyutları……….34

2.1.2.1. Ekonomik Boyut………...35

2.1.2.2. Siyasal ve Hukuki Boyut………..37

2.1.2.3. Kültürel Boyut………..38

2.1.2.4. Teknolojik Boyut………..39

2.2. Küreselleşme ve Ulus Devlet….. ………41

2.3. Küreselleşme Sürecinde Kentleşme……….43

2.3.1. Küresel Kentleşme……….45

2.3.2. Metropolleşme………...47

2.4. Küreselleşme ve Bilgiselleşme………51

2.5. Küreselleşme Sürecinde Kentsel Sorunlar………...53

2.5.1. Konut Sorunları………..53

2.5.2. Ulaşım Sorunları………53

2.5.3. Çevre Sorunları………..54

2.5.4. Altyapı Sorunları………55

2.5.5. Yaşama Alanları Oluşturma………...56

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KONYA 3.1. Tarihte Konya………...57

3.1.1. İlkçağlarda Konya ……….59

3.1.2. Roma Döneminde Konya………...60

3.1.3. Bizanslılar Döneminde Konya………...61

3.1.4. Anadolu Selçukluları Devrinde Konya………..62

(11)

3.1.7. Milli Mücadele Döneminde Konya………...70

3.1.8. Cumhuriyet Döneminden 1980’lere Kadar Konya………73

3.1.9. 1980’den Sonra Konya………...75

3.2. Konya İlinin Coğrafi Durumu……….77

3.2.1. Coğrafi Konum………..77 3.2.2. Fiziki Yapı……….78 3.2.3. Dağları………79 3.2.4. Yaylaları ve Platoları………...80 3.2.5. Ovaları………80 3.2.6. Akarsuları………...81 3.2.7. Gölleri………...82 3.2.8. İklim ve Bitki Örtüsü……….83 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 1980’DEN SONRA KONYA’DAKİ SOSYO-EKONOMİK DÖNÜŞÜM 4.1. Kentin Küreselleşmeye Eklemlenmesini Kolaylaştıran Etkenler………85

4.1.1. Sivil Toplum………...86

4.1.2. Ticari Hayat………...86

4.1.3. İş Ahlakı……….87

4.1.4. Üniversite………...89

4.1.5. Mevlana………...89

4.1.6. Çokkültürlü Toplum Yapısı………...90

4.2. Sosyal Dönüşümler………...91

4.2.1. Kentsel Yaşamda Dönüşümler………...91

4.2.1.1. Mekânda Dönüşüm………...91

4.2.1.1.1. Yaşama Alanlarında Dönüşüm………...91

4.2.1.1.2. Mekânsal Ayrımlaşma………...94

4.2.1.2. Konya’nın İmajında Dönüşüm………..96

4.2.2. Nüfus Yapısında Dönüşüm………97

(12)

4.2.2.3. Nüfus Hareketleri………...105

4.2.2.4. Aktif Nüfusun Sektörlere Göre Dağılımı………...106

4.2.3. Eğitim...…..………...108

4.2.4. Sağlık………...116

4.2.5. Ulaşım...………..……….118

4.2.5.1. Konya’nın Karayolu Ulaşımı………..118

4.2.5.2. Konya’nın Demiryolu Ulaşımı…………...119

4.2.5.3. Konya’nın Havayolu Ulaşımı……….120

4.3. Ekonomik Dönüşüm………..121

4.3.1. Konya’da Tarım ve Hayvancılık………..121

4.3.2. Konya’daki Sanayi ve Ticaret……….……….125

4.3.3. Turizm………...133

Sonuç……….135

(13)

KISALTMALAR

ABD: Amerika Birleşik Devletleri A.g.e.: Adı Geçen Eser

A.g.k.: Adı Geçen Kaynak A.g.m.: Adı Geçen Makale

AÜSBF: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Çev.: Çeviren

Der. : Derleyen

DİE: Devlet İstatistik Enstitüsü DPT: Devlet Planlama Teşkilatı

Ed.: Editör

GATT: Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması Haz.: Hazırlayan

OECD: İktisadi Kalkınma ve İşbirliği Örgütü M.Ö.: Milattan Önce

M.S.: Milattan Sonra

MÜSİAD: Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği SAMM: Sosyal Araştırmalar Merkezi Müdürlüğü

s.: Sayfa

TODAİE: Türkiye ve Ortadoğu Amme İdareleri Enstitüsü TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu

v.s.: Vesaire

T.C.: Türkiye Cumhuriyeti

KOSGEB: Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı

km./km²: kilometre / kilometrekare m./ m²: metre / metrekare

mm.: milimetre

KOP: Konya Ovaları Projesi

KOBİ: Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler

(14)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. 1983 Konya Çevre Düzeni Planı Kentsel Arazi Kullanımı Tablo 2. 2020 Konya Nazım Planı Kentsel Arazi Kullanımı

Tablo 3. Konya’da Cinsiyete Göre Kent ve Köy Nüfusu Oranı ve Yıllık Artış Hızı Tablo 4. Konya İlindeki Mutlak Nüfus Artışı

Tablo 5. Yaş Grupları İtibariyle Nüfus Dağılımı ve Artışı Tablo 6. Yıllar İtibariyle Nüfus Yoğunluğu

Tablo 7. Konya İlinin Kent ve Köy Nüfus Miktarları ve Oranları (1927–2000) Tablo 8. Konya İl ve İlçelerinin Nüfusu

Tablo 9. Konya’nın Aldığı ve Verdiği Göç, Net Göç ve Net Göç Hızı (1995-2000) Tablo 10. Yerleşim Yerleri Arasındaki Göç (1995-2000)

Tablo 11. Konya'da Aktif Nüfusun Sektörlere ve Cinsiyete Göre Dağılımı (2000) Tablo 12. Konya'da Çalışanların Sektörlere ve Cinsiyete Göre Dağılımı (2005) Tablo 13. Konya’da Okuryazarlık Oranları (I-II)

Tablo 14. Eğitimle İlgili Genel Durum. Tablo 15. Mesleki Eğitim Merkezleri Tablo 16. Halk Eğitim Merkezleri

Tablo 17. Eğitim Seviyesine Göre Okul, Şube, Öğrenci ve Öğretmen Sayısı (I-II-III-IV)

Tablo 18. Sağlık Kuruluşlarında Çalışan Personelin Sayısal Mevcutları Tablo 19. Konya İli Yol Ağı Durumu (01.01.2004)

Tablo 20. Konya İlinde Arazi Varlığı ve Sulanabilirlik Durumu (%)

Tablo 21. Konya İli Tarla Bitkilerinin Ekim Alanı, Üretim Ve Verim Değerleri Tablo 22. Konya Sanayisinin Sektörel Yapısı

Tablo 23. Organize Sanayi Bölgelerindeki Firmaların Sektörel Dağılımı Tablo 24. Sektörlere Göre İhracat

Tablo 25. Sektörlere Göre İthalat

Tablo 26. Konya Firmalarının İhracat Yaptığı İlk On Ülke (2005) Tablo 27. Konya Firmalarının İhracatını Yaptığı İlk On Ürün (2005)

(15)

GİRİŞ

Son iki yüzyıldır dünya coğrafyasını modernizm düşüncesi etkisi altına almıştır. Modernizm düşüncesiyle gelişen rasyonel düşünce hayatın her alanına yayılarak gündelik hayattan siyasete her alana etki etmiş ve bu etki siyasi anlamda ulus-devleti meydana getirmiştir. Çünkü bu yeni düşünceler sistemi, ekonomik yönetim ölçütlerinin siyasi, dini, ailevi türden toplumsal yaşamın diğer alanlarını düzenleyen ilkeler karşısında özerkliğini sağlamıştır. Ülkelerin idari sistemlerini değiştiren düşünce sistemi yeni yüzyılın yeni devletlerini yaratmıştır. Dünya coğrafyasındaki bu hızlı dönüşüm modernizasyon sürecinden sonra da devam etmiştir.

1970’lerin başında şekillenen ve 20. yüzyılın son çeyreğinde ekonomi, toplum ve kültüre yayılan bilgi teknolojisindeki gelişme; yaşama, çalışma, üretme, tüketme, iletişim, seyahat, düşünme, haz alma, savaş ve barış yapma, doğurma ve ölüm tarzlarını derin şekilde değiştirmiştir. Bütün bunlara bağlı olarak, dünya coğrafyası toplumsal yaşamda ve düşünce biçimlerinde büyük bir dönüşüm yaşamakta ve sanayi devriminin yükselen değeri modern dünyayla özdeşleşen paradigmalar sorgulanmaya başlamıştır. Ontolojik anlamda özne parçalanmış, yenidünya düzeni öznesini aramaya koyulmuştur.

Yaşanan bu büyük dönüşümler, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş, fordist üretimden post-fordist üretime geçiş, ulus-devletler dünyasından küreselleşmiş dünyaya geçiş ve modernist dünyadan postmodernist dünyaya geçiş olarak dört farklı boyutta gerçekleşmiştir.1 Dünyada bir yandan küreselleşme süreci yaşanırken diğer yandan yerelleşme eğiliminin ortaya çıkması ulus-devlet anlayışının sorgulanmasını sağlamıştır. Bu yüzden, ulus devletler dünyasından küreselleşmiş dünyaya geçilen süreç ile birlikte kentlerin rolü artmakta ve bir yandan ulus devletlerin gücünü azaltarak yerelleşmeyi merkeze alan ekonomik küreselleşme ön

1

Hamza Al, Bilgi Toplumu ve Kamu Yönetiminde Paradigma Değişimi, Bilim Adamı Yayınları, Ankara, 2002, s.62

(16)

plana çıkarken, diğer yandan da artan kentleşme görüngülerine bağlı olarak sorunların aşırı yoğunlaştığı görülmektedir.

Kentler, sosyal dinamik bir bünye olması sebebiyle sürekli değişim içerisinde; fonksiyonları, eylemleri ve dış dünyayla olan bağlantıları sürekli değişen bir yapıdadır. Bu yüzden, bir kenti kent yapan şey, taşı toprağı değildir sadece. Kente zaman içinde anlam katan değerler katmanı da vardır. Kentler bu değerler katmanında belli bir zaman dilimi içerisinde dinamik bünyesinin sergilediği denge durumu ile yeni bir sosyal oluşumun çıkış noktası konumunda olmaktadır. Küresel kentleşme ile birlikte toplumsal yapıyı oluşturan bütün faktörler değişmektedir. Küreselleşme sürecinde kentlerdeki bu yeni sosyo-ekonomik yapılanmalar bir kentsel dönüşümü de beraberinde getirmektedir. Küresel kent ve dünya kenti gibi kavramlar kentlerin bu yeni yüzünü anlatmak için ortaya atılmaktadır.

Bununla beraber, 1980 sonrası dünyada iletişim-bilişim döngüsünün hızla gelişmesinin en somut görüntüsü kentlerde ortaya çıkan sosyo-ekonomik değişimlerde olmuştur. Bir tarafta neo-liberal politikalarla meydana gelen sermaye birikiminin ekonomik dönüşümü hızlandırması, diğer tarafta ise teknolojideki değişim ve hızın, sosyal yapıyı çok hızlı bir değişim sürecine sokmuş olmasıdır. Neo-liberal ekonomi politikaları ile sermaye birikim süreçleri hızlanmış ve büyük sermayeler kentsel alanlara doğru akmaya başlamış ve kentler birer tüketim merkezi haline gelmeye başlamıştır. Adına metropol denilen yeni bir kent tanımı da geliştirilmiştir. Küreselleşme hem kenti hem de kentte yaşayan bireyleri dönüştürmüştür. Kentin fiziksel dokusu değişmiş ve yaşam standardının yüksek olduğu lüks konut alanları, büyük iş merkezleri, alış-veriş ve eğlence merkezleri bir yerde toplanırken diğer tarafta kentsel hizmetlerden en az faydalananların hüküm sürdüğü parçalanmış yapıdaki gecekondular da bulunmaktadır. Bu parçalanmalar bireyde olduğu kadar onun aile hayatında, eğitimde, siyasal, hukuksal alanda da ortaya çıkabilmektedir. Küreselleşme süreci ile birlikte kentlerde yeni sorunlar da ortaya çıkmıştır. Bunların bazıları; göç, eğitim, sağlık, konut sorunu, işsizlik sorunudur.

Konya bir kent olarak, tarih öncesi devirlerden başlayarak Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlı

(17)

İmparatorluğu’ndan geçerek günümüze kadar uzanan süreç içerisinde birçok medeniyete, oluşuma ve kültüre tanıklık etmiştir. Selçuklu Devleti’nin ve uygarlığının merkezi rolünü üstlenmiş ve başkentlik yapmış bir kenttir. Öyle ki, eğer bugün bir kent olarak Konya’dan bahsediliyorsa bu kentin varlığı Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, Konya tarihinin her devrinde çok köklü yapı değişimleri yaşadığı; farklı karakterlerle ve kimliklerle varlığını devam ettirdiği görülmektedir. Bütün bunlarla birlikte Konya bir il olmaktan öte bir bölgeyi de ifade etmektedir.

Akademik alanda son zamanlarda tartışılan “küresel kent”, “dünya kenti” gibi kavramsallaştırmalar kentlerin birer cazibe merkezleri olduğunu da göz önüne sermektedir. Tarihi birikimiyle, sivil toplumuyla, uluslar arası ticaretiyle, üniversitesiyle, yüksek toplumsal sermayesiyle ve bir dünya şehri olarak Konya’nın küresel ve evrensel tanınmışlığının adı olarak Mevlana’nın bu kent ile özdeşleştirilmesi bir Konya modelini ve imajını da ortaya koymaktadır. Bu bakımdan hem kentleşmenin son dönemlerde geçirdiği evrimler ve doğurduğu toplumsal sonuçlar ile küreselleşme bağlamında kentler incelenecek hem de Konya’nın sanayi ve kültür şehri olarak küreselleşme sürecinde yaşadığı sosyal ve ekonomik dönüşümler incelenerek, küreselleşmenin Konya’daki yansımaları ile imkân ve alternatifleri üzerinde durularak Konya’daki küreselleşme fenomeni ortaya konulmaya çalışılacaktır.

(18)

BİRİNCİ BÖLÜM KENT VE KENTLEŞME

Kentlerin ortaya çıkışı birdenbire olmamıştır. Kentler, zaman alan bir sürecin ürünüdür. Bu yüzden kentler bir gelişmedir. 19. yüzyılla birlikte sanayi toplumları oluşurken kentler bu gelişmenin odağındaydı. Sanayi çağının klasik kentlerinin özünde çok sayıda kol emekçisini istihdam eden fabrikalar yer almaktaydı. Kent nüfusunun büyük kısmını meydana getiren bu sınıf, kenti kuşatan fabrikalara yakın semtlerde, onlar için inşa edilmiş “işçi mahallelerinde” oturmakta, “merkez”i ise ağırlıklı olarak yönetici sınıflar en genel anlamıyla “zihni emek” kategorisini temsil edenler tarafından tutulmaktaydı.2

Bundan dolayıdır ki günümüz kentlerinin ve kentleşme yapısının sanayileşme süreciyle oluştuğu yaygın kabul gören bir kanaattir. Günümüzde gelişme sürecindeki ülkelerin ön plana çıkan en önemli özelliği, kentli nüfusun genel nüfus içindeki oranının hızla artmasıdır. Ülkelerin gelişmişlik düzeyinin belirlenmesinde bilim teknoloji ve sanayi kadar kent ve kentleşme düzeyleri de önemli bir parametre olarak algılanmaktadır. Bu yüzden kent ile ilgili yapılan araştırmalar, ekonomi, mühendislik, mimarlık, yönetim, siyaset bilimi, sosyoloji, siyaset bilimi, sosyoloji, sosyal psikoloji, antropoloji, nüfusbilim, tarih coğrafya, çevrebilim gibi farklı disiplinler tarafından yapılan çok boyutlu bir çalışma alanıdır.3

Küreselleşmenin son yüzyıl içinde gelişen ulaşım ve iletişim teknolojileri ve bu teknolojilerin kullanımının ulus devlet sınırlarını zorlamasıyla birlikte malların, kültürlerin ve haberlerin dolaşımı, üretimi ve tüketimi mekanizmaları üzerinde yarattığı farklı boyutlar vardır. Dünya coğrafyasındaki yeni süreç, yani küreselleşmeyle karşımıza çıkan yeni süreç, artık devletin aktörlerinin değiştiğini göstermektedir.4 Modernliğe özgü 19. ve 20. yüzyılda ortaya çıkan ve yeni millet tanımı ile birlikte ekonomide, kültürde belirleyici bir aktör olarak ulus devlet aktörünün küreselleşme ile birlikte sahneden geri çekildiği, onun yerine başka

2

Ömer Laçiner, “Kentlerin Dönüşümü”, Birikim 86/87, İstanbul, 1996, s.11

3

Ercan Uysal, Konya’da Kentleşme, Kentlileşme ve Kent İçi Nüfus Hareketleri, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2002, s.3

4

(19)

aktörlerin devreye girdiği sürece işaret edilmektedir. Bu aktörler, çok uluslu şirketler ve kentlerdir.5 Mal ve sermaye dolaşımının yeni teknolojilerle ışık hızında yaşandığı dünyada kentler, bölgeler de yeni roller ve anlamlar kazanmaktadır. Bazı kentlerin, bölgelerin küreselleşme ile birlikte önemleri artarken bazıları kayba uğramaktadır. Kentler arasında da bazıları stratejik önem kazanmaktadır ki bunlara aynı zamanda “dünya kenti” denilmektedir. Bunlar küreselleşen ekonomiye yön veren çok uluslu devlerin ana ve tali karargâhları olarak adlandırılmaktadırlar.6

1.1. Kent

18. yüzyılın sonlarından itibaren sanayileşmenin gelişmesi ile kapalı toplum hayatı çözülmeye başlamış, böylece uygarlık tarihi kadar eski bir kavram olan kent, bugünkü anlamını kazanmıştır.7 Oysa insanoğlunun yerleşik hayata geçmesiyle başlayan bu tarihi olgunun üzerinde düşünmek gündemimize çok geç giren bir konu olmuştur.

Rana Aslanoğlu, kenti; bireyin yaşama mekânı olarak görmektedir. Kırsal alanları içine alarak büyüyen, oturma-çalışma-eğlenme fonksiyonları için kentli bireyin yirmi dört saatinin planlandığı, üretim ve tüketimin gerçekleştiği mekânlardır.8 Kentin sadece mekânsal bir örgü olmadığı açıktır9 ve şüphesiz ki bir kenti kent yapan şey, taşı toprağı değildir sadece. Kente zaman içinde anlam katan değerler katmanı da vardır. 1990’larla birlikte, başta Murat Belge’nin deyişiyle bir “İstanbul şovenizmi” olmak üzere mekân bilinci ön plana çıkmaya başladı.10 Kentin taştan, betondan, binalardan, anıtlardan, meydanlardan ibaret olmadığını, bir kenti kent yapan şeyin, bunları yaşayan, gözleyen ve idrak eden tadan insanların dünyaları

5

Aktay, a.g.e., s.17

6

Mustafa Sönmez, İstanbul’un İki Yüzü: 1980’den 2000’e Değişim, Arkadaş Yayınları, Ankara, 1996, s. 48

7

Beşir Atalay, Sanayileşme ve Sosyal Değişme, DPT Yayınları, Ankara, 1983, s. 26-27.

8

Rana Aslanoğlu, Kent, Kimlik ve Küreselleşme, Asa Yayınları, Bursa, 1998, s.102

9

Ersan Ocak, “Kentin Değişen Anlamı”, Birikim 86/87, İstanbul, 1996, s.32

10

(20)

olduğu11 bir kentin yalnızca binalarıyla değil, mekânıyla, kültürüyle, tılsımıyla ve imajıyla var olduğunun göstergesidir. Bundan dolayıdır ki insanlar yaşadıkları mekânın farkına varmaya başladılar. Mekânın farkına varılması bir kent bilincini oluşturdu. Kentlerin büyümesi ve dünyanın kentleşmesi günümüzde en önemli olgulardan biri oldu.12 Bu olgu çerçevesinde İsbir, kentleşmenin bir değişim olduğunu söylemektedir.13

Toplumbilimciler de zaman zaman farklı tanımlar yapmışlardır. Örneğin; Marx ve Engels kente; işbölümünün arttığı bir yerleşim yeri olarak bakmış, Weber ise sürekli bir pazaryeri olma özelliği üzerinde durmuştur. Louis Wirth, toplumsal bakımdan benzerlik göstermeyen bireylerin oluşturduğu, göreceli olarak geniş, yoğun nüfuslu ve mekânda süreklilik niteliği olan yerleşim yeri olarak tanımlamıştır. Queen ve Carpenter kenti, yerine ve zamanına göre geniş sayılacak biçimde bir araya gelmiş ve bir takım ayırt edici özellikleri bulunan insanlar ve yapılar topluluğu olarak tanımlamışlardır. Emile Durkheim ise kenti, işbölümü ve dayanışma kavramları ile birlikte değerlendirmiştir.14 Sosyal bilimcilerin tüm bu kent tanımlamalarının ortak özelliklerine göre; belli bir nüfusu ve yoğunluğu olan, işbölümü ve uzmanlaşması olan ve akraba olmayan insanların yerleşim yerlerine kent denmektedir.

Bir başka ifade ile insanlar, yaşamlarını sürdürmek için bir toprak parçası üzerinde yaşarlar ve bu mekân parçasına kent ya da köy adı verirler. Kent, insanın yaşamını düzenlemek adına meydana getirdiği en önemli, en büyük fiziki ürünü ve insan yaşamını çevreleyen bir yapıdır.

Kentler sadece belli bir yerdeki ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal yapıların oluşturduğu bir mekânsal örgüt olarak algılanmayıp, bu yapıların içinde ve çevresinde yaşananların ve karşılıklı iletişimlerin hem bir bağlamı hem bir

11

Mustafa Armağan, Şehir Ey Şehir, Şule Yayınları, İstanbul, 1999, s.7

12

Louis Wirth, “Bir Yaşam Biçimi Olarak Kentlileşme”, 20. Yüzyıl Kenti, Der. Bülent Duru ve Ayten Alkan, İmge Kitabevi, Ankara, 2002, s. 78

13

Eyüp G. İsbir, Şehirleşme ve Meseleler, Gazi Büro Yayınları, Ankara, 1991, s. 14

14

(21)

sonucudur.15 Yani kent bir çerçeveden çok, sürekli akış içerisinde bulunan toplumsal bir pratiği ifade etmektedir.16

Çağın önemli toplumsal ve ekonomik olgularından biri olan kentin tanımı konusunda kavramsal, demografik vb farklılıklarından kaynaklanan bu durum, kent tanımının ortaya konmasını güçleştirmekte ve her bilim dalı veya yaklaşım ayrı bir ölçüt kullanarak, kentin belli bir görünüş veya özelliğini tanımlamaktadır. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

İdari yapısına göre yapılan tanımlamada kent; belli bir yönetim biriminin sınırları içinde kalan yerlerdir. Kent, nüfusları ne olursa olsun il ve ilçe merkezi konusunda bulunan yerleşmelerdir.17

Nüfus ölçütüne (demografik ölçüte) göre kent; belli bir nüfus düzeyini aşmış olan yerleşim yeridir. 442 Sayılı Köy Yasası’nın 1. maddesine göre nüfusu 2000’den aşağı olan yurtlara köy; 2000-20000 arasında olanlara kasaba; 20000’den yukarı olanlara da şehir denmektedir.18

İktisadi etkinlik ölçütüne göre kent; mal ve hizmetlerin üretim, dağıtım ve tüketimi sürecinde toplumun sürekli olarak değişen gereksinmelerini karşılamak üzere ortaya çıkan ekonomik bir mekanizmadır.19 Buna göre bir yerleşim yerinin kent olabilmesi için nüfusun tarım dışı işlerde çalışması gerekir.

15

Ali Ekber Doğan, kentleşme olgusuna emperyalist küreselleşme çerçevesinden bakmakta ve bütün eşitsizlikleri, küreselleşme süreciyle birlikte uygulanan neo-liberal politikalarla açıklama eğilimine gitmektedir. Ali Ekber Doğan, Birikimin Hamalları: Kriz, Neo-Liberalizm ve Kent, Akademi Yayınları, İstanbul, 2002, s. 69

16

Manuel Castells, Kent, Sınıf, İktidar, (Çev. Asuman Erendil), Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1997, s.123

17

Keleş, a.g.e., s. 106

18

Hande Suher, “Hızlı Şehirleşmenin Şehircilik Uygulamaları Açısından Yarattığı Sorunlar”,” Hızlı

Şehirleşmenin Yarattığı Ekonomik ve Sosyal Sorunlar”, Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Vakfı

Yayını, İstanbul, 1986, s. 185.

19

(22)

Yönetsel sınır ölçütüne göre; belli bir yönetsel birimin sınırları içinde kalıp, bu sınırlar içerisinde çeşitli işlevleri bünyesinde toplayan ve belirli bir yönetsel yapıya sahip olan yerlerdir.20

Sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan kent; toplumsal yaşamın mesleklere, işbölümüne, farklı kültür gruplarına göre örgütlendiği, kurumlaşmanın yoğunluk kazandığı, karmaşık insan ilişkilerinin tüm günlük yaşamı etkilediği yerleşme merkezidir.21

Çevrebilimcilerin ölçütüne göre kent; çeşitli işlevlerin ekolojik açıdan denge içinde olduğu, hukukun normları çevresinde düzenlediği mekansal yapıdır.

İdari sınır ölçütünden nüfus ölçütüne, sosyolojik ölçütten ekonomik ölçüte kadar birçok açıdan ele alınan kent ile ilgili yapılan tüm tanımların hepsi bir noktayı aydınlatıcı ve birbirini tamamlayıcı niteliktedir. İnsan toplumlarının gelişme süreci içinde yakın çağların ve belli bir aşamanın ürünü olan kent, kısa bir dönemde gösterdiği yığılma ve büyümeyle günümüzün egemen bir yerleşme ve topluluk tipi olmuştur.22

Siyasal açıdan kent, belirli idare hudutları içerisinde görev yapan ve belirli bir yönetime sahip olan birimlerdir.

Fiziksel anlamda kent, büyük sayıda ve değişik amaçlar için kullanılan binalar ile ulaşımı sağlayan yollardan oluşur.

Fonksiyonel açıdan ise ekonomik ve sosyal faaliyetlerin yapıldığı yerdir.23 Bu bakımdan, kent içindeki insan yapısı değişip çoğaldıkça sosyal, kültürel ilişkilerle kentin kimliğinde ve kent içi iktisadi mücadelelerde büyük değişimler meydana gelmiş ve kentin mimari ruhunu her ne kadar zihniyetler belirlese de, kentin zenginliğini oluşturan şeylerin başında ekonomi her zaman var olagelmiştir.24

20

Keleş, a.g.e., s.105; Fevzi Altuğ, Kent Ekonomisinin İlkeleri, Bursa Uludağ Üniversitesi Yayınları, Bursa, 1989, s. 5.

21

İlhan Sezal, Şehirleşme, Ağaç Yayıncılık, İstanbul, 1992, s. 22.

22

Yakut Sencer, Türkiye’de Kentleşme, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1979, s.1

23

Eyüp G. İsbir; Kentleşme ve Metropolitan Alan ve Yönetimi, Ankara, 1982, s. 4

24

Yakup Bilgin Koçal, Küreselden Yerele Geleceğin İnşası, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007, s.66

(23)

Yukarıda yapılan tanımlardan yola çıkarak bir bütün halinde tanım yapacak olursak, kent; tarım dışı ve tarımsal üretimin denetlendiği, ekonomisi bunu destekleyecek şekilde tarım dışı üretime dayalı bulunan, teknolojik değişmenin beraberinde getirdiği örgütlenme, işbölümü ve uzmanlaşmanın yüksek düzeylere ulaştığı, geniş fonksiyonların gerektirdiği nüfus büyüklüğü ve entegrasyon düzeyi yükselmiş, karmaşık ve dinamik bir mekanizmanın sürekli olarak işlediği insan yerleşmesidir.25

1.2. Kentleşme

İnsanoğlunun tarihsel süreç içindeki gelişiminin bir boyutu olan kentleşme, evrensel bir olgudur. İnsanlar yaşamlarını giderek artan bir biçimde kentsel yerleşimlerde geçirmeye yönelmişlerdir. Günümüzde kentleşme; toplumsal ilişkilerin arttığı, ailelerin parçalandığı, işbölümünün uzmanlaştığı, hızlı bir sanayileşmiş toplum yapısına geçişe etken olarak ortaya çıkmaktadır.

Kentleşme her şeyden önce demografik bir olaydır Sencer’e göre.26 Ancak, kentleşmeyi sadece demografik açıdan ele alınarak yapılacak böyle bir tanım sınırlı olacaktır.27 Dar anlamdaki bu niteliğiyle kent sayısı ve kentlerde yaşayan nüfusun artmasını anlatan kentleşme, bir toplumun ekonomik ve sosyal yapısındaki değişmelerle etkileşim içindedir. Kentleşme tanımlanırken, yalnız bir nüfus hareketi olarak ifade edilememekte, bir toplumun ekonomik ve toplumsal yapısındaki değişmelerden kentleşme olgusu doğduğundan, nüfus hareketini yaratan ekonomik ve toplumsal değişmelere de yer vermek gerekmektedir.

Bu yüzden kentleşme; türü, yönü ve biçimi ne olursa olsun toplumdaki yapısal değişmelerin bir göstergesidir.28

Kentleşme ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan ele alınırsa; “Sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması ve bugünkü kentlerin

25

Kemal Görmez, Şehir ve İnsan, MEB Yayınları, Ankara, 1991, s.1

26

Sencer, a.g.e., s.2

27

Keleş, a.g.e., s.21

28

(24)

büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında artan oranda örgütlenme, işbölümü ve uzmanlaşma yaratan, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikim süreci”dir.29

Başka bir tanımlamada kentleşme; üretimin, ticaretin ve hizmetlerin hızla büyümesini sağlayan, sanayileşmenin etkisiyle doğum oranının fazla olması ve bu fazlalığın kent dışı yerleşme yerlerinde iskân edilememeleri nedeniyle nüfusun kentlerde birikmesine ve kent sayısının artmasına neden olan, aynı zamanda buralarda yaşayanların özel hayatlarını, ekonomik, sosyal ve siyasal davranış açısından etkileyen ve devletin de belirli bir takım faaliyetlerini gerektiren değişiklikler30 olarak ifade edilmiştir.

Kentleşme, hem özellik hem de etkileşim bakımından birden fazla yönü bulunan, evrensel nitelikler sergileyen bir olgudur. Yüzyılın ayırt edici özelliklerden biri olarak çağa damgasını vurma eğilimindedir.

Sanayileşmeyle birlikte çalışma olanaklarının artması, üretimin daha büyük oranlara varması, ulaşımın kolaylaşması ve tarım tekniğinde gelişmeler gibi faktörlerin etkisiyle kentleşme olgusu daha belirgin hale gelmiştir. Bu nedenle, kentleşme sürecini Gideon Sjoberg pre-industrial (endüstri öncesi) ve industrial (endüstriyel) olmak üzere iki dönemde incelemektedir. 31

1.2.1 Sanayileşme Öncesi Kentleşme

Tarihte ilk kentlerin Mezopotamya ve daha da doğusundaki İndus Vadisi’nde Yunan ve Roma dünyasında ortaya çıkışlarından yüzyıllar öncesine dayandığı bilinmektedir.32 İlk kentler, Antropolog ve Arkeologların Neolitik Çağ olarak adlandırdıkları devrimin ardından kişi ve toplum başına üretimin büyük ölçüde artması sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu dönemde avcılığın yerini hayvancılık,

29 Keleş, a.g.e., s. 22. 30 İsbir, Kentleşme…, s. 8-9. 31

Anthony Giddens, Sosyoloji, Birey Yayınları, İstanbul, 1994, s.91-93

32

Mazhar Bağlı, Abdülkadir Bilici, Kentleşme Tarihi ve Diyarbakır Kentsel Gelişimi, Bilim Adamı Yayınları, Ankara, 2005, s.40

(25)

toplayıcılığın yerini ise tarım ve rençberlik almıştır.33 Bu çağda kent olarak nitelendirilebilecek yerlerin az nüfusa sahip olduğu, Mezopotamya’da bulunan Ur kentinin 10.000 dolayında bir nüfusunun olduğu bilinmektedir.34 Küçük köy oluşumları, tükettiklerinden çoğunu üretmeye başladığında yaşamak için besin üretmek zorunda olmayan, sayıca az fakat nüfus olarak kalabalık kasaba ve kentler ortaya çıkmıştır.

Zanden, Sjoberg’den esinlenerek 1800’lere kadar olan şehirleri “sanayi öncesi şehir” olarak nitelendirmekte ve bu şehir tiplerinde ticaret ve küçük zanaatler görülmekle beraber bir çok faktör şehrin sağlıklı gelişmesini engellemektedir. Bunlar; ilkel bir ulaştırma sistemi, güvensizlik ve savaş, kötü sağlık şartları ve savaş, köylünün toprağa bağlanmış olması ya da sınırlı göçtür. Zanden’e göre bu sebeplerden ötürü kentler sosyal ve ekonomik açıdan fazla bir varlık gösterememişlerdir.35

Sjoberg, sanayi öncesi kent ile sanayi kenti arasındaki temel farklılaşmanın teknolojik olduğunu ileri sürmektedir.36 “Sanayi öncesi kent” terimi, aynı zamanda, Batı Avrupa kentlerinin gelişme aşamalarından birini de içine almaktadır. Avrupa'nın Ortaçağ ve Rönesans kentleriyle sanayi öncesi kentlerin bir paralellik oluşturduklarını söylemek mümkündür. Bununla birlikte, sanayi öncesi kent kavramı Avrupalı olmayan bütün kentler için genelleştirilmiş bir kavram olarak da kullanılmaktadır.37 Başka bir deyişle, sanayi ile ilgisi olmayan tüm kasaba ve kentler bu grup içine sokulmaktadır.

XV. Yüzyıldan başlayarak ticaret devrimi döneminde izlenen merkantalist ekonomi politikası sonucu büyük hız kazanan kapital birikimi, teknoloji ve üretim örgütlenmesi alanında köklü değişmelere neden olmuştur. Ekonomik ve toplumsal alanda yeni bir dönem olan endüstri devrimi başlamıştır.38

33

Rüstem Erkan, Kentleşme ve Sosyal Değişme, Bilim Adamı Yayınları, Ankara, 2002, s. 37

34 Bal, a.g.e., s.42 35 Sezal, a.g.e…, s. 42 36 Aslanoğlu, a.g.e., s.32 37 Erkan, a.g.e.., s.48-54 38 A.g.e., s.54-55

(26)

1.2.2 Sanayi Devrimi Sonrası Kentleşme

İngiltere’de 1700’lü yılların sonlarında, daha kolay imal edip, daha ucuz üretim çerçevesinde daha çok kazanmaya dayalı düşünce buhar gücüyle çalışan büyük makineleri üretti. Bu makineler artırılarak, enerjinin kolay sağlanabileceği su kenarlarına yerleştirildi. Manchester, Liverpool ve Londra gibi kentlerde işler ilerledikçe fabrikalar büyüdü. Hammadde ve diğer ihtiyaçların kolayca giderilebilmesi için kentler arasında ulaşımı sağlayacak demiryolları yapıldı. Bunlar zamanla kentlerin içine kadar uzatıldı. Gelişen süreçte, fabrikalarda çalışacak emek gücüne ihtiyaç duyulması, demiryolları ile bu işçilerin fabrikalara taşınmasını ve demiryollarının geçtiği yerlerdeki nüfusun artmasını sağladı.39

Sanayi devrimi ile çağdaş sanayi devrimi tekniğinin hızla gelişmesi büyük ve derin toplumsal değişimlere yol açmıştır.40 Öyle ki “büyük mimari devrimler, her zaman büyük toplumsal devrimleri izlemiştir. Ne kadar uzun olursa olsun ara dönemler boyunca yalnızca küçük değişikleri olur. Radikal bir galeyan, fikirleri kazıyıncaya kadar eskisiyle yetinilir.” sözü günümüzde yaşanan gelişmelerin Sanayi devriminin bir uzantısı olduğu şeklinde yorumlanmalıdır.41

Sanayi alanlarında görülen bu sirkülasyon, yayılma hızı ve kültürler, sınıflar ve de coğrafya boyunca küresel erişme alanları olmuştur. İşte bu hız ve amaç, teknik ilerlemeyi “Sanayi Devrimi”ne, sermaye birikimini de “Kapitalizm”e dönüştürmüştür.

Yalın anlamıyla sanayi devrimi, küçük zanaat, tezgâh ve atölye üretiminin yerine yeni teknik buluş ve makinelerle donatılmış fabrika üretiminin geçmesi, yeni enerji kaynağı, buhar gücünün harekete geçirdiği taşıt ve makinelerin insan, rüzgâr, su, hayvan enerjisinin yerini alması olarak tanımlanabilir.42 Bu devrime gelinceye dek Avrupa'da çok önemli toplumsal ve siyasal olaylar yaşanmıştır. Ancak büyük

39

Şenol Göka, İnsan ve Mekan, Pınar Yayınları, 2001, s. 164

40 Erkan, a.g.e., s.55 41 Göka, a.g.e., s.166 42 Erkan, a.g.e., s.55

(27)

etkileri olan bu olayların kent görünümüne doğrudan yansımaları olmamıştır. Oysa sanayi devriminin kentleşme üzerinde büyük etkisi olmuştur.

XIX. yüzyıl öncesinin geleneksel kentlerinin Sanayi Devrimi ile birlikte uğradığı köklü değişimler, kentlerin yalnızca üretimle ilişkili maddi dokusunu değil, kentsel yaşam ya da kent kültürü dediğimiz şeyin tüm ögelerini farklılaştırmıştır. Yeni bir kentli tipi, davranış normları ve kentlilik bilinci de ortaya çıkarmıştır.43

Sjoberg’e göre sanayi öncesi kentin sosyal örgütlenmesi, organik enerjiye dayanan iktisadi yaşantıya uygundur. Bu kentte elit tabaka büyük arazi sahipleri, devlet, din ve eğitim alanlarında önemli yer tutan kişilerden oluşmaktadır. Bunların dışında zanaatkarlar ve toprağı işleyen köylüler bulunmaktadır. Kentin sosyal yapısını tanımlayan, katı tabakalaşma sistemi, aile, ekonomik yapı, din ve eğitim örgütlenmeleri güçlü sosyal kontrolün varlığını duyurmaktadır. Sosyal kontrolü oluşturan mekanizmalar arasında en önemlileri din, aile kurumu ve lonca örgütlenmesidir. Sanayi öncesi kentte kişisel hayat toplumsal kurallar tarafından denetlenmektedir. Örneğin bu kentte yaşayan normal bir insan evlenmek ve aile kurmak zorundadır. Dinsel görev gibi belli bir grup üyeleri için mazur görülebilir.44

Sjoberg’in kuramsal çerçevesinde sanayi kenti, kentin aynı zamanda sanayi ve ticaret merkezidir. Bu dönemde, kentin “merkez” fonksiyonu görmesini sağlamakta; bütün faaliyetler “sanayi merkezi”nin etrafında sürdürülmektedir.45

Bundan dolayı idari ve dini işlevler önemini yitirmiştir. Ekonomik yaşantı oldukça gelişmiş, konut ve işyerleri arasında kesin bir ayrım bulunmaktadır. Sanayi kentinde otomasyonun etkisi, hizmet sektöründe çalışanların sayısının artışı, kentsel rekreasyon alanlarının çoğalmasını teknolojideki gelişmelere bağlanmaktadır.46

Sanayi devriminin ortaya çıkmasından sonra XIX. yüzyılın sonuna kadar kentlerde yaşanan olumsuzluklar, gözler önüne karamsar bir tablo sergilese de sanayileşmenin getirdiği olumlu yönler göz ardı edilmemelidir. İnsanlık, yaşamını

43 Laçiner, a.g.m., s.10 44 Bal, a.g.e., s.44 45 Sezal, a.g.e., s.43 46 Aslanoğlu, a.g.e., s.41-42

(28)

doğa koşullarına bağımlı olarak sürdürmekten kurtulmuştur her şeyden önce. İnsanoğlu artık doğaya istediği şekli vermekte ve ona hükmetmekte, eskiden doğa koşullarına bağımlı olan üretim biçimi ve ilişkilerini, günümüzde istediği şartlarda düzenleyebilmektedir. Bu da uygarlık tarihinde rasyonalizmin önem kazanmasını sağlamıştır.

Sanayi devrimi sonrası kentleşme, gelişmiş ülkelerde kentleşme ve gelişmekte olan ülkelerde kentleşme olarak iki ana grupta incelenmektedir.

1.2.2.1 Gelişmiş Ülkelerde Kentleşme

Bir ülkenin sosyo-ekonomik açıdan gelişmiş olması, o ülkenin sanayileşmiş olmasıyla özdeşleştirilmektedir.47 Sanayileşmeyle birlikte ulaşım ve haberleşme alanlarında kaydedilen ilerlemeler, kentleşmenin başlangıcında belirli yerleşme alanlarının merkezlerinde toplanan nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin (üretim, ticaret) dağılmasına sebep olmuş, halkın yerleşim yerleri değişmeye başlamış ve bütün bu gelişmeler sonucunda, şehir merkezlerindeki alım, satım ve üretim merkezlerinin yerlerini banliyö alım, satım, ticaret ve üretim merkezleri almaya başlamıştır. Bu da gelişmiş ülkelerdeki hizmet, üretim, ticaret gibi sektörleri konut alanlarından ayırmıştır.48

18. yüzyılla birlikte ekonomik, idari, siyasi, toplumsal açılardan yeniden yapılanmayı beraberinde getiren sanayi devrimi ile doğa ve makine gücünün üretim hizmetine sokulması sonucu insan gücünün verimi en yüksek düzeye ulaşmış, imalat ve üretim sanayi nitelik ve nicelik olarak gelişmiştir.

XIX. yüzyıldan itibaren Avrupa’da fabrikalar çok geniş boyutlar içinde örgütlenme olanağı bularak nitelik ve nicelik olarak gelişmiştir. Büyük fabrikalar giderek yeni enerji merkezlerinin etrafında toplanırken, kente göç eden çok sayıda insan ucuz iş gücü sağlamış ve yeni iş kolları için sınırsız bir gelişme ortamı yaratılmış, pazar ilişkileri genişletilmiştir. Ekonomik büyüme ile birlikte iş hacmi

47

Erkan, a.g.e., s.53

48

(29)

genişlemiş, endüstri kesiminin işgücü yoğunlaşmıştır. İnsan gücünün yerini makinelerin almasıyla kentler geniş bir kır nüfusunun göç ve yerleşimine uğraması sonucunda kentlerin nüfusu giderek artmıştır.49

Kentleşme sadece bir nüfus hareketi olmamış, aynı zamanda yeni sosyal tabakalaşmanın da temeli olmuştur. Bunun nedeni göç edenlerin sosyal durumlarından, mesleklerinden, kendi tabakalarından ayrılarak, yeni sosyal tabaka içine girmeleridir. İç göçlerle, endüstri işçi sınıfının doğuşu gibi eski ekonomide hiç bulunmayan yeni büyük sınıflar ortaya çıkmış, sanayi sistemi geliştikçe “büro işçisi veya beyaz yakalı” olarak nitelenen memur sınıfı doğmuş, yeni bir “orta sınıf” gelişmiştir. Sonuç olarak Batı Avrupa’da eski feodaliteye dayalı tabaka sistemi çökmüş, yeni kapitalizminin tabaka sistemi doğmuştur.50 Diğer taraftan, kentlerin büyümesi arazi sahiplerine büyük kazançlar sağlamıştır.51

Ferdinand Tönnies’in kavramsallaştırdığı “cemaat” ve “cemiyet” metaforları, sanayi kentlerinde, “cemaat” hayatı yerine açık toplum veya “cemiyet” hayatı şeklinde gerçekleşmektedir. Fertler üzerindeki samimi, şahsi ilişkiler yeni düzende farklılaşmış ve heterojenleşmiştir. Teknolojinin ve sanayileşmenin başlattığı değişim kendisini toplumun ve bireyin bütün yaşama alanlarında göstermiştir.52

Kentleşme ile birlikte büyüyen kentli toplumsal kesimin kazandığı etkinlik, toplum örgütlenmesini de değiştirerek, merkezi ulusal birlikler geniş kitle yönetimlerine katılan parlamenter bir şekle dayandırılmıştır. Bu toplumsal ve siyasal gelişmeler, kamu iş ve görevlerini çeşitlendirmiş, başta yönetim olmak üzere çeşitli hizmet mesleklerini geliştirmiştir. Bu da kent nüfusunun daha da artmasına sebep olmuştur.

Ekonomik etkinliklerin ve buna bağlı olarak nüfusun yoğunlaştığı merkez kentler, çevre alanlarını ve bu alandaki yerleşmeleri kendine göre biçimleştirerek

49

Bal, a.g.e., s. 51, Sencer, a.g.e., s.19

50

Atalay, a.g.e., s. 25

51

Bal, a.g.e., s.50

52

Ayda Yörükan, Şehir Sosyolojisinin Teorik Temelleri, İmar ve İskân Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1968, s.9

(30)

metropoller haline gelmiştir.53 Metropoller, nüfus, ekonomik, sosyal ve yönetim açısında belli bir büyüklüğe ulaşmışlardır.54

Sanayi kenti, 19. yüzyılda meydana gelen Sanayi Devrimi ile ortaya çıkmıştır. Böylece belirgin bir bölgesel iş bölümü ve buhar enerjisi ile makine tekniğinin yarattığı merkezleşmiş bir gelişme ile belirlenmiştir. Metropoller ise 20. yüzyılın teknolojisi sonucu oluşmuştur. 55 Anakent ekonomisi, sadece tek tek merkez kentleri ve metropolitan alanları yaratmanın yanında, bu tür merkez ve alanların oluşturduğu megapolislerin doğmasına da yol açmıştır. Kentsel gelişme ve kentleşme düzeyi, çağımızda, aynı zamanda ekonomik gelişme düzeyinin ölçütü olarak da görülmektedir.56

Raymond Aron gelişmiş ülkelerin toplumlarının beş ortak özelliğinden bahsetmektedir.57

1. Sanayi toplumunda üretim, köklü olarak aileden ayrılarak şirketleşen büyük işletmelerde gerçekleşir.

2. Sanayi toplumunda meslek grupları oluşturularak iş bölümüne gidilmektedir. 3. Sanayi toplumu büyük bir sermaye birikimini beraberinde getirir

4. Sanayi toplumuyla birlikte işletmeler kar maksimizasyonu için bilânço tutmaya başlamışlardır.

5. İşletmelerin büyümesi, işçilerin artmasını ve işçilerin toplanması gibi bazı sorunlara yol açmıştır.

1.2.2.2. Gelişmekte Olan Ülkelerde Kentleşme

Kentleşme, günümüzde hem sanayileşmeyi gerçekleştirmede kullanılacak en etkili araç olarak iktisadi kalkınmaya hizmet etmekte, hem de toplumsal ilişkilerin arttığı, ailelerin parçalandığı, iş gücünün farklılaştığı ve iş bölümünün giderek

53 Sencer, a.g.e., s. 19-23 54 Erkan, a.g.e., s.33 55 Sencer, a.g.e., s. 24 56 Keleş, a.g.e., s.109 57 Erkan, a.g.e, s. 53, 54

(31)

uzmanlaştığı sanayileşmiş toplum yapısına geçişi hızlandıran bir faktör olarak sosyal değişimi etkilemektedir. Ekonominin temelini oluşturan sanayileşme, kentleşme ve tarımda modernleşme olgularının iktisadi ve sosyal yapıyı etkileme gücü, iktisadi yönden gelir arttırıcı, sosyal yönden sosyal yapı değişimini hızlandırıcı bir gelişme sağlama şeklinde özetlenebilir.

Gelişmiş ülkelerde sanayi gelirinin ulusal gelir içindeki payı çok büyüktür. Buna karşın tarımsal ürünün ulusal gelir içindeki payı oldukça düşüktür.58 Gelişmekte olan ülkelerin kentleşmesi söz konusu olduğunda ise, kentleşmenin belli özelliklerine dikkat çekilerek hızlı, çarpık, aşırı, sahte, dengesiz ve tek yönlü kentleşme gibi terimler kullanılmaktadır.59

Kentleşmenin hızlı veya çarpık olmasıyla sanayileşme ile bağlantı kurularak belli bir dönemdeki kentleşme hızına ya da belli bir kentleşme derecesindeki bir ülkeye oranla hızlı ya da aşırı kentleşmeden söz edilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde görülen aşırı kentleşme biçiminin ekonomik gelişmeyi engellediği görüşüne karşılık engel olmadığı, ekonomik gelişmeyi kolaylaştırdığı görüşünde olanlar da vardır. Ekonomik gelişmeyi engellediği görüşündekiler, aşırı kentleşmenin artan her kentli nüfusa düşen gelir artışının çok üstünde olduğunu, karşı görüştekiler ise daha yavaş bir kentleşme hızı ile ya da hiç kentleşmeksizin kalkınmanın daha çabuk sağlandığının kanıtlanmasının güç olduğunu belirtmektedirler.

Gelişmekte olan ülkeleri anlatmakta kullanılan hızlı kentleşme kavramının özelliklerini Keleş şöyle belirtmektedir.60

1. Kentleşmenin, demografik bir süreç olarak sanayileşmiş ülkelere oranla, hızla artan, hiç olmazsa azalmayan bir yol izlemesi,

2. Büyük ve çok büyük kentlerin, orta büyüklükteki ve küçük kentlere oranla daha hızlı büyümesi,

3. Kentleşme hareketlerinin kimi coğrafi bölgelerdeki kentlere yönelmiş olması nedeniyle, kimi bölgelerin kentleşme oranının düşük düzeyde kalması,

58 Erkan, a.g.e., s. 53 59 Keleş, a.g.e., s. 35 60 A.g.e., s. 29

(32)

4. Kentleşen nüfusun kent ve kamu hizmetleri gereksinmelerinin karşılanmasında yetersizlikler baş göstermesi,

5. Kentleşen nüfusun çalıştırılmasına olanak verecek temel sanayi yatırımlarının yapılamaması yüzünden, iş gücünün marjinal mesleklerde ve türlü hizmet dallarında yığılması.

Sanayileşmeyle birlikte ulaşım ve haberleşme alanlarında kaydedilen ilerlemeler, kentleşmenin başlangıcında belirli yerleşme alanlarının merkezlerinde toplanan nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin (üretim, ticaret) dağılmasına sebep olmuştur. İskân yerleri değişmeye başlamıştır. Bu gelişme sonucunda şehir merkezlerindeki alım, satım ve üretim merkezlerinin yerlerini, bölge veya daha doğru bir deyimle banliyö alım, satım, ticaret ve üretim merkezleri almaya başlamıştır.61 Gelişmiş ülkelerde hizmet sektörü konut alanlarından ayrılmıştır.

1.2.3. Gelişmiş Ülkeler İle Gelişmekte Olan Ülkelerin Kentleri Arasındaki Farklar

Bu iki kentleşme bazı farklılıklar arz etmektedir. Her şeyden önce, gelişmiş ülkelerin toplumsal yapılarıyla, gelişmekte olan ülkelerin toplumsal yapıları arasındaki farklılık kentlerin yapısına da yansımaktadır. Çünkü gelişmiş ülkelerde kentleşmeyi yaratan koşullarla gelişmekte olan ülkelerde kentleşmeyi yaratan faktörler farklıdır. Bu farklılıklar demografik, ekonomik ve toplumsal alanlarda görülür.62

1.2.3.1. Demografik Fark:

Gelişmekte olan ülkeler 20. yüzyılda hızlı bir kentleşme sürecine girmişlerdir. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra bebek nüfus artışının yanı sıra, çoğu zaman sanıldığının tersine kentlerdeki doğurganlık oranlarının köylerden daha az olmaması, ama ölüm oranlarının da köylere oranla daha düşük bulunması olduğunu

61

İsbir, a.g.e., s. 19

62

(33)

göstermektedir.63 Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin sorunlarını çok daha önceden yaşamışlardır.

1.2.3.2. Ekonomik Fark:

Gelişmiş ülkelerdeki kentleşme; üretimdeki, ticaretteki ve hizmetlerdeki sürekli büyümeyi gerçekleştiren teknolojik yeniliklere paralel olarak ortaya çıkmıştır. Sanayi devriminden sonra tarımsal alanda başlayan değişimler ve beraberinde gelen üretim artışı halkın kentlere olan göçünü artırmıştır. Gelişmekte olan ülkelerdeki kentleşme, sanayileşmeden daha hızlı bir tempoyla ilerlemektedir. Gelişmekte olan ülkelerde hizmet sektörü öncelikli gelişme göstermiştir.64

1.2.3.3. Toplumsal Fark:

Gelişmiş ülkelerin kentleri üzerinde araştırma yapanlar, toplumsal değişmeyi başlatmada ve hızlandırmada kentin önemli bir değiştirici rol oynadığını kabul ederler.65 Gelişmiş ülke kentlerinde gecekondu olgusuna rastlanmaz, buna karşın buralarda, yoksul semtlere rastlanır. Ancak bu gecekondu olgusundan farklıdır.66 Gelişmekte olan ülkeler yeterince sanayileşemediklerinden göç eden nüfus çoğunlukla hizmetler yada marjinal işlerde çalışarak iş gücünü değerlendirmektedir.67

1.3. Kentleşmenin Toplumsal Sonuçları

Sanayileşme, nüfus hareketleri ve kentleşme ile eski yapı çözülürken yeni bir yapı ortaya çıkmıştır. Bireysel ve toplumsal açıdan pek çok farklılığın olacağı kaçınılmazdır. Sistemin içerisinde yer alan bütün kurumlar var olagelen bu gelişmeler sonucu değişim geçirmişlerdir. İnsan ilişkileri, statüler ve roller yeniden belirlenmeye başlamıştır. 63 Keleş, a.g.e., s. 37 64 Erkan, a.g.e, s. 65 65 Keleş, a.g.e., s. 31 66 Erkan, a.g.e., s. 66 67 A.g.e., s. 65

(34)

Kentleşme ile birlikte, toplumsal yapıyı oluşturan bütün faktörler değişmektedir. İnsanların yaşam alanlarının değişmesi, yaşam biçimlerini de değiştirmektedir. Yaşam biçimlerinin değişmesi; aile yapısının, kültürel değerlerin, siyasi davranış biçiminin v.s değişmesidir. Toplumbilimsel anlamda kentleşme, yalnızca bir nüfus birikim süreci değil aynı zamanda kentlerde yaşayan insanlarda kentlere özgü davranış değişikliğinin meydana gelmesidir.68

Bu yüzden toplumsal kurumlarda kentleşmeye bağlı olarak değişmeler meydana gelmektedir.

1.3.1. Ailede Değişme

Ailenin şekli ve yapısı toplumdan topluma değişiklik gösterir. Toplumların coğrafi, ekonomik, kültürel özellikleri aile yapılarını farklılaştıran unsurlardandır. Aynı toplum içerisinde zamanla gerçekleşen değişimler aile yapısının da değişmesine neden olur. Ekonomik yapının değişmesi ve kentleşme ile yaşanılan mekânların küçülmesi aile yapısının küçülmesine neden olmuştur. Böylece geniş aile yapısı çekirdek aile yapısına doğru evirilmiştir.69

“Geleneksel toplumda hemen hemen hiç farklılaşmamış bir biçimde birçok işlevi kendinden toplayan aile, büyük kent yaşamında temelden değişmeye yönelmektedir. Büyük kent, örgütlü işyerlerinde ücret karşılığı çalışmayı gerektiren, işyerinin konuttan uzakta olduğu, ailenin eskiden kendi içinde hallettiği birçok iş ve faaliyet için özel kurumlar, örgütler kurduğu özel bir çevredir. Bu yaşama uyum, aile için değişme demektir.”70

Sanayileşme süreci çekirdek aile yapısının gelişmesinde en büyük faktördür. Evlilikte aile rolü azalır ve neticede eşler, geniş aile içine girmezler ve ayrı ev

68

Erkan, a.g.e., s.245

69 M. Aytül Kasapoğlu, “Birey-Aile-Toplum”, I. Aile Şurası Bildirileri, Başbakanlık Aile Araştırma

Kurumu, Ankara, 1990, s. 51

70

(35)

açarlar. Kadınlar da çalışmaya başlar. Bu da kadına yeni sorumlulukların yüklenmesi anlamına gelir.71

Ücretli iş faktörü, kadının çalışma hayatına girmesi toplumu çekirdek aileye zorlamıştır. Çekirdek ailede fert sayısı azdır, doğurganlık oranı düşüktür, aileler çocuk sahibi olmak istemezler. Akrabalık sistemine bağlı kapalı toplum dağıldığı için, akraba çevresinden veya dar çevreden evlilik oranı da düşmüştür. Karı-koca ilişkilerinde erkek ve kadının eşit haklara sahip olduğu ve yerleşik, erkeğin egemen olduğu hiyerarşik yapının yerini özgür bireylerin aldığı iletişim tipi almıştır.

1.3.2. Eğitimde Değişme

Eğitim kurumu, asıl işlevini XIX. Yüzyılla birlikte kazanmıştır. Çağdaş sanayi kent toplumunda eğitime büyük önem verilmiş ve uzmanlık isteyen konularda okul denilen kurumlara gereksinim duyulmuştur. Bireylere, mesleki anlamda gerekli bilgiyi verecek olan kişilere öğretmen denilmiştir.72

Kırsal alanda daha çok, insan-doğa ilişkisine ve etkileşimine dayanan bir üretim ilişkisinin var olması, uzmanlaşma ve belli bir bilgi birikimine dayalı olmaktan öteye, emek gerektiren bir üretim biçimine zorluyordu. Bu süreçte insan becerisinin yerine kas gücü önemliydi. Kentlerde ise, üretim daha çok sermayeye dayalı olduğu için endüstri ve hizmet sektöründe asgari düzeyde de olsa bilgi ve teknolojiyi kullanacak işgücüne gereksinim duyuldu.73 Teknik eğitimin öneminin artması bu devredeki en önemli olgudur. Sanayiye bağlı olarak bütün toplumlarda teknik okulların sayısı da artmıştır. Bilimsel araştırmalar için üniversiteler, enstitüler, araştırma merkezleri, laboratuarlar kurulmuş ve bunların sanayi ile ilişkisi koordine edilmiştir.

Eğitim, sanayi toplumu ihtiyaçlarına göre şekillenirken, kendisi de bazı toplumsal sonuçlar doğurmuştur. Sosyal hareketliliği hızlandırmıştır. Eğitim için köyden kente göç artmıştır.

71

Erkan, a.g.e., s.248

72

Özer Ozankaya, Toplumbilim, Cem Yayınları, Ankara, 1996, s.447

73

(36)

Mesleki hareketlilikte eğitim temel faktördür. Resmi eğitim önem kazanmış, eğitimle birlikte farklı iş kollarında çalışma imkânı doğmuştur.

Sonuçta sanayi toplumunda resmi eğitim önem kazanmış ve mahiyet değiştirmiştir. Teknik eğitim tercih edilir olmuştur. Aynı zamanda, yeni eğitim şekli ve kurumları önemli toplumsal fonksiyonlar ve etkinlikler yüklenmişlerdir.

1.3.3. Sanayileşme ve Sosyal Tabakalaşma

Sosyal tabakalaşma, günümüzde çok belirgin hatlarla çizilmiş olmasa da zihinlerde hala süregelen bir yapı arz etmektedir. Zihinlerdeki bu kalıplar, mekâna da yansımaktadır. Toplumda ekonomik ve sosyo-kültürel ayrımlaşma özelikle sanayi devriminden sonra iyice belirgin hale gelmiştir.

Kentleşmenin sosyal tabakalaşma üzerindeki etkisi sadece iş bölümüne ve ekonomik faaliyetlere inhisar etmemekte; din grupları, siyasi temayüller, dil, milliyet gibi alanlarda da görülmektedir.74

Her toplumda az veya çok bir farklılaşma mevcuttur. Kent hayatının başlaması ve ticaretin gelişmesi farklılaşmanın başlamasına sebep olmuştur. Sanayileşme sonrası kentleşme ile gelen iş bölümü ve bu iş bölümü sonucunda kazanılan ücretler sosyal tabakalaşmanın çıkmasını sağlamıştır. Toplumun bir bölümü yüksek düzeyde ücretle çalışırken, büyük bir bölümü ise düşük ücretle iş bulabilmektedir. Gelir adaletsizliği toplumda sosyal tabakalaşmayı oluşturmaktadır.

Sonuç olarak, sanayi toplumunda tabakalaşma ve sınıf sistemi sanayi öncesi toplumlarda olduğu gibi durağan değildir. Yeni toplum karmaşık işbölümüne dayandığı için tabakalaşma da çok basamaklıdır.

74

(37)

1.4. Türkiye’de Kentleşmenin Tarihsel Gelişimi 1.4.1. Devletin Kentleşmesi (1923–1950):

Osmanlı döneminin imparatorluk temelli topraksal düzeninden, ulus-devlet merkezli bir düzene geçişi içermektedir. Bu nedenle bu dönemin sosyo-mekânsal düzeni önceki dönemin topraksal düzeni ve kentsel tabakalaşmasından önemli kopuşları içerir. Kemalizm ya da Kemalist projenin bir parçası olan ulus-devleti oluşturma görevini üstlenmiştir. Ulusal düzeyde, ulus-devlet oluşturulmasının en önemli mekânsal ögesi bir “Anavatan” düşüncesidir.75

Bu dönemde yerelleşme politikaları uygulanmış, başkent olarak İstanbul yerine Anadolu’nun ortasında yer alan Ankara başkent yapılmıştır.76

Doğan, bu dönemi ulus-devlet mekânı oluşturma dönemi olarak görmekte ve Türkiye’nin dünya ekonomisine hammadde satıp, karşılığında tüketim malı aldığı bu dönem, tarımsal üretimin ağırlıkta olduğu ve 1929 öncesi ve sonrası olarak iki alt dönemde farklı politikalara dayalı olarak sanayi üretimini geliştirme ve sermayeyi ulusal bir kimliğe büründürme çabalarının yoğunlaştığı bir dönemdir ve söz konusu birikim süreci çerçevesinde kentler ise özellikle, göreli fiyat hareketleri ile tarımsal birikimin sanayiye aktarıldığı sermaye birikiminin dönüşüm alanı işlevini görmektedir.77

1.4.2. Emek Gücünün Kentleşmesi (1950–1980):

Marshall yardımları ile tarımda başlayan modernizasyon ihtiyaç fazlası emeği ortaya çıkardı. 1970’lere kadar kentlere hızlı göç oldu. Bu anlamda, köylülerin büyük şehirlere, büyük ve yoğun emek havuzları oluşturacak biçimde hızlı göçü ve kentleşmesi 1950’ler ve 1980’li yıllar arasındaki kentleşme sürecinin en önemli belirleyici özelliği olmuştur. Kentin yeni yoksullarının konut ihtiyacı ise gecekondu

75

H. Tarık Şengül, Kentsel Çelişki ve Siyaset-Kapitalist Kentleşme Süreçleri Üzerine Yazılar, Demokrasi Kitaplığı, İstanbul, 2001, s. 64–71

76

İlhan Tekeli, “Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde Kentsel Gelişme ve Kent Planlaması”, (Der. Yıldız Sey), 75. Yılda Değişen Kent ve Mimarlık (1-24), Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998, s.5

77

(38)

yoluyla giderilmeye çalışılmış, işsizlik sorunlarına ise enformel sektördeki işlerle çözümlenmeye çalışılmıştır.78 Bu da beraberinde gecekondu sorununu ve kayıt dışı ekonomiyi getirmiştir.

“1960-1980 yılları arasında kentli nüfus oranında büyük artışlar meydana gelmiş ve %31.9 seviyesinden %45’lere kadar çıkmıştır. Dışa açık ve ithal ikameci bir sermaye birikim tarzı vardır. Kentsel sektörler ve toplumsal sınıf ve gruplar arasında bölüşüm önem kazanmıştır ve kentsel rant gelişmelerde temel etmenlerden birisi olmuştur. Bu hızlı kentleşme dönemi sonunda kentler, daha önceki dönemden farklı olarak hem sermaye birikiminin oluştuğu, hem de birikim döngüsünün kırılmalara uğradığı mekânlar haline gelmiştir. Büyük ölçüde, ülkenin yerleşme sisteminin yeni koşullara uyum yapması ve rasyonalizasyonu sonucu ortaya çıkan bu birikim tarzı bir süre sonra kentlerde ve yerleşme sisteminde gecekondulaşma, ikili yapı, kentsel yoksulluk, modern kent planlama anlayışının etkisiz kalması, kent topraklarının spekülasyonu, çevresel değerlerin tahrip edilmesi, göç edenlerin kentle bütünleşememesi, kentsel yaşam kalitesinin bozukluğu, kentler ve bölgeler arasındaki eşitsizliklerin derinleşmesi, eşitsizlik kaynaklarının artması gibi çok sayıda sorunu da beraberinde getirmiştir.”79

1.4.3. Sermayenin Kentleşmesi (1980 ve Sonrası):

“1980’li yılların başından itibaren ortaya çıkan yeni siyasal dengeler ve ekonomik yapılanmalar emek gücünün kentleşmesini sona erdirirken, sermayenin merkezi bir hal aldığı hegemonya durumu sermaye kentleşmesine yol açmıştır. Burada askeri rejim merkezi bir rol oynamıştır. 24 Ocak 1980 kararları ile uygulanmaya başlayan neo-liberal politikalar da bunu doğuran başka bir süreçtir. Kentlerde yaşayan varsıllarla yoksullar arasındaki gelir adaletsizliği artmıştır. İstanbul’da 1990’lı yılların başında kent nüfusunun en varsıl kesimini oluşturan %20’lik bir kesim, kentte elde edilen gelirin %57,6’sına el koyarken, en yoksul %20’lik kesim gelirden %4,6 civarında pay almaktadır. Yine İstanbul’da %44’e

78

Şengül, a.g.e., s. 76–77

79

(39)

ulaşan bir bölüm kiracı statüsündeyken, bu oran Ankara’da %41,5, İzmir’de %35 olarak tespit edilmiştir. Bu süreçte kentsel yoksulluk, dışlanma ve ezilme daha önceki dönemlere göre çarpıcı bir içerik kazanmıştır.”80

Doğan, “ihracata dayalı kalkınma” modeli olarak adlandırılan dönemi “ihracatın teşvik edildiği birikim”81, Gülten Kazgan ise “ihracata dönük fakirleştiren büyüme” olarak görmektedir.82 Bu dönemde her ne kadar bir büyüme gerçekleşse de bu göreli olmaktan öteye gidememiştir.

“Ulusal ve uluslar arası düzeyde yaşanan gelişmelerin şekillendirdiği sermaye birikim süreçlerinin etkisiyle Türkiye kentlerinde 1980-2000 arasında yaşanan gelişmelerin bilançosu; kentlerin ekonomik gelişimi ve gelirin mekansal birimler ve toplumsal sınıf ve katmanlar arasındaki sosyo-mekansal dağılımı, iş ve konut alanlarındaki değişiklikler de dahil olmak üzere kentlerin fiziksel dokusunun değişimi, sosyo-mekansal sorunlar ve yerel yönetimler alanında yaşananlar üzerinden çıkartılacaktır.”83 80 Şengül, a.g.e., s. 87–94 81 Doğan, a.g.e., s. 157 82

Gülten Kazgan, Ekonomide Dışa Açık Büyüme, Altın Kitaplar, İstanbul, 1985, s. 149

83

(40)

İKİNCİ BÖLÜM

KÜRESELLEŞME VE KENTLEŞME

Adına küreselleşme denilen süreç ile birlikte toplumsal yapılanmanın son iki yüz yıllık tarihine bakıldığında, kendisini daha önceki toplumsal yapılardan ayıran kopuş ve keskin sosyo-ekonomik dönüşümün ayırt edildiği görülmektedir.

Hızla küreselleşen modern dünyanın karmaşık sorunları içinde mekânın küreselden yerel ölçeğe hangi kriterler içinde değerlendirileceği, toplumsal kurum ve dinamiklerin bu değişimden nasıl etkilenecekleri, sadece sermayenin yarattığı farklılıklar değil, aynı zamanda kültürel farklılıkların bu sürece nasıl eklendiği temel sorunlar arasındadır.84

Bütün bunlarla birlikte toplumların içinde yaşadıkları kent, zaman içinde farklı anlamlar kazanmıştır ve küreselleşmenin mekanı metropol alanlar olmuştur. Küresel kentler, kentsel yoğunlaşmanın belirli bir doygunluk noktasında ortaya çıkan yeni bir mekânsal örgütlenme olmaktadır.

2.1. Küreselleşme

Küreselleşme yaşandığına inanılan köklü değişim ve dönüşümlerle ilgili isimlendirme yarışında (postmodern, sanayi ötesi, bilgi toplumu, yenidünya düzeni, tarihin sonu, medeniyetler çatışması, moleküler iç savaşlar v.s) iddiasını ispat etmek isteyen herkesin artık bir şekilde kullandığı bir kavramdır.85 Alman kömür endüstrisindeki gerilemeden, Japon gençlerinin cinsel alışkanlıklarını açıklamaya kadar geniş bir alanda kullanılmaktadır.86

84

Hakkı Yırtıcı, Çağdaş Kapitalizmin Mekânsal Örgütlenmesi, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2005, s. 15

85

Kadir Koçdemir, Küreselleşme: Koordinatları Okumak, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2002, s.147

86

Peter Burger’den aktaran; Veysel Bozkurt, “Küreselleşme: Kavram, Gelişim ve Yaklaşımlar,”

Şekil

Tablo 1. 1983 Konya Çevre Düzeni Planı Kentsel Arazi Kullanımı
Tablo 2. 2020 Konya Nazım Planı Kentsel Arazi Kullanımı
Tablo 4. Konya İlindeki Mutlak Nüfus Artışı
Tablo 5. Yaş Grupları İtibariyle Nüfus Dağılımı ve Artışı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Mahmiye-i Konya sâkinlerinden Âişe ve Safiye bint-i Mustafâ nâm hâtûnlar tarafından bey‘i âtiyü’l-beyânı ve kabz-ı semeni ikrâra vekîl olub merkûmetânı ma‘rifet-

Arkadaşımız Hikmet Çetinkaya “ Menemen’de Bir Devrim Şe- hiti: Kubilay” başlıklı yazı dizisinde görgü tanıklarından Ragıp Dere'den böyle dinlemiştir

Aşağıda yazılı bilgilerin gerçeğe uygun olduğunu beyanla 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri

Aşağıda yazılı bilgilerin gerçeğe uygun olduğunu beyanla 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri

Maddesi'nin birinci fıkrasına uygun olarak düzenlenen bu taahhütnamedeki bilgilerin doğru olduğunu, yapılacak inceleme sonucunda aksine tespit yapılması

2- Tür Değişikliği işleminin …./…./…… tarihli bilançolar üzerinden yapılmasına 3- Tür değişikliği Planının kabulüne.. 4- Tür Değişikliği Raporunun kabulüne

UNCTAD (World Investment Report 2017) verilerine göre 2016 yılında Almanya’ya giren doğrudan yabancı yatırımların miktarı 9,53 milyon dolar, doğrudan yabancı

2014 yılı ilk 4 ayında K Belgesi işlemleri, ticaret odaları tarafından verilemediği için yapılamamış; Mayıs ayı itibarıyla ilgili işlemler tekrar Odamız