I. 8 4 Personel Güçlendirmede Katılım Yaklaşımı
I. 10. Personel Güçlendirmenin Maliyetleri
II.1.3. Kültürü Meydana Getiren Öğeler
Kültür kavramını ele alan araştırmacıların, kendi disiplinleri çerçevesinde farklı tanımlamalar yaptıkları ve aralarında bir fikir birliği sağlamada zorlandıklarına daha önce de değinmiştik. Ancak tüm araştırmacılar, kültürün çeşitli öğelerden meydana geldiği konusunda birleşmektedirler (Unutkan, 1995; 7). İster çok yalın ya da ilkel bir kültürü ya da son derece karmaşık ve gelişmiş bir kültürü irdeleyelim, kısmen maddi, kısmen de manevi olan büyük bir yapı ile karşılaşırız (Malinowski, 1990; 39). Kültürün görünen kısmını maddi kültür, görünmeyen kısmını ise; manevi kültür oluşturur. Ancak, maddi kültür ile manevi kültürün çoğu kez iç içe olduğu unutulmamalıdır (Gezgin, 2005; 1).
A. Maddi Kültür Unsurları
Maddi kültür unsurları toplum veya grubun herhangi bir gelişim aşamasındaki teknolojik durumunu, üretim, teknik, hüner ve becerilerini ifade eder (Özkalp, 1992; 74). Maddi kültür insanın yaptığı şeylerle, kişinin davranışlarının birleştirilmesinin
özel bir türüdür. Maddi kültürün en önemli özelliği, kendiliğinden değil insan eliyle yapılmış değerleri içermesidir (Erdoğan, 1997; 129).
B. Manevi Kültür Unsurları
Kültürün, toplumların ruhsal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olan kısmına manevi kültür denilmektedir. Manevi kültür öğeleri, maddi kültür öğelerinin en azından bir gelişme göstermelerinden sonra oluşan değerler, inançlar, bilgiler, davranış kuralları, gelenekler, görenekler’dir. Bunlar insanın tabiata ilişkin bilgilerinin genişliğini yansıtırlar (Ozankaya, 1991; 153). Manevi kültürü oluşturan öğeler aşağıda incelenmektedir:
a. Dil
Kültürel oluşumlar özel bir dile sahiptirler (Jones vd., 1988; 81). Dil kültürün en önemli parçası ve taşıyıcısıdır. Dil, kültürün bütün unsurlarının, nesilden nesile aktarılmasına, kişiler arası iletişime ve sosyal ilişkilerinin düzenlenmesine aracılık etmektedir. Bu temel eleman, kültürün öğrenilmesine, manaların simgelenmesine yardımcı olur (Köse vd., 2001; 224).
b. Estetik
Bir kültürdeki güzel sanatlar (müzik, çeşitli sanatlar, dans v.b.) hakkında bilgi verir. Estetikte genel değer ve genel farklılıklar vardır. Belirli kültürler, özellikle alt kültürlerin kendilerine özgü estetik değerleri vardır. Bu bakımdan estetikteki farklılıkları ulusal olmaktan çok, bölgesel olarak görmek mümkündür (Erdoğan, 1997; 131).
c. Din ve İnançlar
Din ve inançlar da kültürün temel öğesini oluşturur. Her toplum şu ya da bu biçimde bir dine sahip olmuştur. Din insanlarda ortak duygu ve inançların gelişmesinde önemli bir toplumsal kurumdur. İnanç ise; bireyin dünyasının bir yönüne ait algı ve bilgilerin devamlı bir oluşumudur. İnsanlar belirli konularda belirli inançlara sahip olabilirler. İnançlar arasındaki benzerlikler ne kadar çok ise o toplumun kültür inançları da o derece kuvvetli olur (Köse vd., 2001; 224). İçinde faaliyet gösterdiğimiz toplumların özelliği olan kültürel inanç ve davranışsal kurallar bizim, değişiklikler karşısındaki tutumlarımızı da etkiler. Çünkü, sahip olunan inançlar sonuçta davranışları da etkileyecektir (Judson, 1991; 28-29).
d. Değerler
Kişi veya toplum için doğru olduğuna inanılanı içeren değerler, kültürün önemli bir parçası niteliğini taşır. Değerler hangi toplumsal davranışların iyi, doğru ve arzulanır nitelikte olduğunu belirten ortak ölçüt veya fikirler olarak tanımlanabilir. Kültürün unsurları içerisinde yer alan değerler soyut ve genel kavramlardan meydana gelmeleri bakımından normalden farklılık gösterirler. Değerleri görmek ve tanımlamak oldukça zordur (Özkalp, 1992; 76).
e. Normlar
Normlar, belirli olan kişilerin uymaları gereken kurallar, emirler ve ölçülerdir. Bir toplumun kültürü geniş ölçüde normlardan oluşur. Kültürel normlar kültürel değerlere dayanır ve bu değerler kişilerin hedefe ulaşmak için seçecekleri yolları sınırlar, neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirler ve davranışları yönetir (Köse vd., 2001; 225).
f. Simgeler
Simgesiz toplum yoktur ve dil de aslında sesler ve işaretlerden oluşan semboller sistemidir. Sosyal grupların birliği, semboller aracılığı ile belirtilir. Mesela bayrak, aynı gruba mensup olanlar için birleştirici bir araçtır. Bu haliyle bir semboldür. Dinlerin yüzyıllar içinde birliklerini koruyabilmeleri, çok geniş semboller sistemine dayanmaları sayesinde mümkün olmuştur. Aslında sembollerin etkili biçimde kullanılması, liderliğin önemli niteliklerinden birisidir ve bu nedenle liderler sembollerden yaygın biçimde yararlanırlar.
Simgelerin ifade ettiği anlamlar ancak aynı kültürde yaşayan insanlar için birbirine benzer anlamlar taşırlar. Çünkü, kültürlerin farklı olması simgesel farklılıkları da beraberinde getirir (Köse vd., 2001; 225).
g. Tutumlar
Tutum, bir bireye atfedilen ve bireyin; inanç, duygu ve davranışlarına bağlı olarak herhangi bir objeye karşı tutarlı bir şekilde gösterdiği ön tepki eğilimidir (Kağıtçıbaşı, 1985; 84; Gerow, 1992; 640). Hepimizin çevremizdeki insan, nesne, fikir, kurum ve olaylara ilişkin değişik tutumlarımız vardır. İnsan, nesne, fikir, kurum ve olaylara ne şekilde tepkide bulunacağımız büyük ölçüde tutumlarımız tarafından tayin edilir. Bu nedenle, tutumlar bir hüküm ya da karar vermeden önce bilinmesi gereken genel şartlar ve hükümlerin düşünsel yönüyle ilgilidir (Köse vd., 2001; 226).
h. Örf ve Adetler
Yaygın ve nüfusun büyük bir bölümü tarafından uzun zamanlardan beri tekrar edilip gelen ve herhangi bir belirgin yaptırımı olmayan ya da yaptırımı çok yumuşak olan davranışlara “adetler” denilmektedir. Örfler; tören, paylaşılan boş vakitler ve oyunlar gibi sembolik faaliyetlerle, davranış örneklerini içermektedir (Umstot, 1992;
415). Açıkça ifade edilmiş ve resmen de yaptırıma bağlanmış kurallar “örf” olarak ifade edilir. Örf kurallarına aykırı hareket eden birey ya da örgüt ağır bir biçimde cezalandırılabilmektedir. Dolayısıyla örflere uymak zorunludur ve bunlardan sapmaya hoşgörü gösterilemez (Köse vd., 2001; 227).
Örf ve adetlerin kökü derinlere, çok uzak geçmişe dayanır. Örf ve adetler toplum düzeninin ayakta durmasını, toplum hayatında kargaşa olmasını önleyen kalıplardır. Fakat bu örf ve adetlerde de değişmeler görülmektedir. Aynı zamanda örf ve adetler toplumdan topluma, zamandan zamana farklılaşabilir. İdeal olanı ise; örf ve adetlerin meydana getirdiği kişinin davranışlarını veya ahlakının değişmez olmasıdır. Fakat yaşanan değişimler karşısında bunun beklenmesi çok zor, hatta imkansızdır (Güngör ve Akçay, 2005; 3). Örfler bireylere, toplumun kendilerinden beklendiği davranışların nasıl olması gerektiğini gösterirler.
ı. Yasalar
Toplumun yetkili organlarının kararlaştırması halinde geleneklere aykırı hareketler resmi yaptırımlı cezalara çarptırılır. Bunlar da, yasalardır. Yasalar kendilerinden sapılması halinde, toplumun örgütlenmiş ve zor kullanılmasını belirten müeyyidelerle rasyonel olarak desteklediği sosyal kurallardır. Bu kuralların arkasında devletin zorlayıcı desteği bulunmaktadır.
Yasalar örf ve adetlerden farklı olarak, bilerek ve isteyerek yaratılır ve yürürlüğe konulurlar (Köse vd., 2001; 227).
i. Ahlak Kuralları
Ahlak kuralları sosyal hayatta bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen kurallardır. Ahlak kurallarının yaptırımı, yani ahlak kurallarının emir ve yasaklarına aykırı davranışlarda bulunanların karşılaşacağı tepki manevidir. Bu yaptırım ayıplama ve küçük görme şeklinde ortaya çıkar. Herhangi bir kimse ahlak
kurallarının emir ve yasaklarına, ancak toplumun kendisi hakkında kötü bir değer yapısına varmasından, ayıplamasından, küçük görmesinden, lanetlemesinden ve nihayet ilişkisini kesmesinden korktuğu ve çekindiği oranda uyar (Köse vd., 2001; 227-228).