• Sonuç bulunamadı

Köylülerin İstiklâl Savaşı’na Bakışı

69 Bu kısım, Nazike Umut, “Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Romanlarında İstiklâl Savaşı” adlı eserinden faydalanarak yazdık.

D. Aydınları İstiklâl Savaşı’na bakışı70.

A. Anadolu’nun İstiklâl Savaşı’na Bakışı

Yazar, Anadolu’yu Yaban ve Ankara romanlarında ele almıştır. Yaban romanında Anadolu’da dar bir çevre içinde sıkışıp kalmış ve unutulmuş köylülerin, İstiklâl Savaşı’na karşı aldıkları tavır anlatılmıştır. Köylülerin bu tutumunu bütün Anadolu’ya mal etmek yanlış olur. Bu eserde yazarın amacı İstiklâl Savaşı’na bakışlarındaki olumsuz tavırları yüzünden köylüleri suçlamaktan çok, aydın-köylü arasındaki uçurumu belirtmek, ihmal edilmiş Anadolu aydın-köylüsü gerçeğini vurgulamak olmuştur. Bu konuyu daha geniş olarak köylülerin İstiklâl Savaşı’na bakışı bölümünde ele alacağız.

Bu bölümde Anadolu derken, İstanbul dışındaki bütün Türkiye’yi kastettiğimizi belirtelim. Ankara romanında Anadolu insanının İstiklâl Savaşı’na bakışında olgunluk ve sabırlı bir bekleyiş vardır. Halk cepheden zafer haberlerinin alınca sevinmekte, fakat bunu coşkunca kutlamaktan çok, içlerine sindirmektedirler. Yerli halk günlük işlerini savaş devam etmesine rağmen aksatmadan yürütmektedir.

Düşman uçakları şehre bomba attığında, yerli halktan birçok kişi olayı duymamıştır bile. Anadolu insanı Ankara’da kurulan yeni idareden memnundur. Selma kocası Nazif ile İstanbul’dan Ankara’ya yolculukları sırasında uğradıkları handa hanın sahibi olan İsmail Çavuş şöyle der: “Doldur cebine altını, bir baştan öbür başa dolaş, kimseden kılına hata gelmez.”71 Ve “Memlekette halkı bu kadar koruyan bir idare daha gelmedi” diye ilâve eder.

Anadolu insanının Mustafa Kemal’e sevgisi, saygısı ve güveni vardır. Savaşın zaferle sonuçlanacağına inanırlar. Selma, Cebeci Hastanesi’nde gönüllü hemşirelik

70 Nazike Umut, a. g. e., s. 58.

71 Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1978, s. 29.

yaparken, cepheden gelen askerlerle konuştuğunda onların kararlılığı ve cesareti karşısında İstiklâl Savaşı’nın Türk halkının zaferiyle sonuçlanacağına inancı artar.

Türk kadınının da İstiklâl Savaşı’na katkısı vardı. Selma, Binbaşı Hakkı ile at gezintisine çıktıklarında, yolda kağnı ile mermi taşıyan köylü kadınları görür.

Yakup Kadri, Anadolu’nun İstiklâl Savaşı’na bakışının olumlu, yapıcı ve destekleyici mahiyette olduğunu eserinde hissettirmiştir.

B. İstanbul’un İstiklâl Savaşı’na Bakışı

Sodom ve Gomore ve Ankara romanlarında İstanbul’un İstiklâl Savaşı’na karşı aldığı tavrı görebiliriz. Yakup Kadri, bu konuya fazla yer vermemiştir. Yazarın bu iki eserinde İstiklâl Savaşı’na bakışında İstanbul halkını tespit edebildiğimiz kadarıyla ayırdık ve şu şekilde inceledik:

1. Aydınlar: Sodom ve Gomore romanında, İstanbul’dan Ankara’ya İstiklâl Savaşı’na katılmak için gelen Cemil Kâmi ve İstanbul’da kalan Necdet, İstanbul’daki aydınlar cephesini temsil eden iki karşıt tiptir. Aydınların İstiklâl Savaşı’na bakışını ayrı bir bölümde daha geniş olarak ele aldık.

2. İstanbul Hükümeti: İstanbul Hükümeti işgal kuvvetleriyle işbirliği içindedir ve Ankara’daki hükümeti tanımamaktadır. Yazar İstanbul Hükümetine çok kısa yer vermiştir.

3. Azınlıklar: Sodom ve Gomore romanında azınlıkları temsilen Major Will ve Madam Jimson yer alır. Bu kişilerin tek uğraşısı, işgal kuvvetleri subaylarıyla ve Türk kadınlarıyla eğlenceli vakit geçirmektir. Eserde azınlıkların İstiklâl Savaşı’na karşı nasıl bir tavır aldıkları, işgal kuvvetleriyle olan dostane ilişkileriyle kendini gösterir. Azınlıklar çeşitli haklardan yararlanıp, Türk yönetimi altında asırlardır mutlu ve müreffeh bir hayat sürmüş olmalarına rağmen, işgal kuvvetleri şehre girince

onlarla birlik olmak için hiçbir fırsatı kaçırmamışlardır. Madam Jimson’un Türk milletine karşı bir soğukluğu vardır. Kendisi hakkında Türk milletine ait olduğuna dair söylentiler çıkınca buna şiddetle karşı koyar ve iğrenç bir iftira olarak nitelendirir. Fakat aynı Madam Jimson, Türk askerleri İstanbul’a girince bu defa da Türk milletinden olduğunu ispat etmek için çırpınacaktır. Yazar, azınlıkların kaypak politikasını bu eserde ortaya koymuştur.

4. İşgal Kuvvetleriyle İşbirliği İçindeki Savaş Vurguncusu Türkler: Yakup Kadri eserlerinde Türk milletinden olmasına rağmen fikir, düşünce ve yaşayış tarzları ile Türklükten kopmuş, yozlaşmış bu kesimi hep eleştirmiştir. Eleştirisini bu kesimin yaşantısını, kötü alışkanlıklarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini yererek yapmıştır.

Menfaatleri için yapamayacakları hiçbir şey olmayan bu kesimin, İstiklâl Savaşı’na karşı olumsuz tavır takınmaları doğaldır72.

Kiralık Konak romanı her ne kadar İstiklâl Savaşı’nın geçtiği devri içine almıyorsa da Servet Bey ve ailesinin Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu kötü durumdan faydalanarak menfaat elde etmeleri ve İstanbul’u işgal eden yabancı subaylarla gönül eğlendirmeleri, İstiklâl Savaşı’nın geçtiği devri içine alan Sodom ve Gomore romanındaki Sami Bey ve ailesinin aldığı tavır ile benzerlik gösterir. Sodom ve Gomore romanı, işgalci subaylarla İstanbul’daki belli bir kesimin ilişkilerinin ele alındığı bir eserdir. Bu kesimi temsil eden Sami Bey ve kızı Leyla, koyu bir İngiliz hayranlığı içindedirler. İngilizlerin İstanbul’da halka yaptıkları zalimce davranışlara, savaşın meydana getirdiği doğal bir ortam diyebilmektedirler. Memleketin savaş ortamı içinde bulunmakta sıkıntı çektiği çeşitli ihtiyaç maddelerini, işgal kuvvetleri subaylarıyla işbirliği ederek bolca temin etmesi ve karaborsacılıkta zengin olması,

72 Nazike Umut, a. g. e. s. 61

Sami Bey’i hiç rahatsız etmemektedir. Kızı Leyla ise, babasının yabancı subaylarla ilişki kurmasını, işlerinin yolunda gitmesi açısından gerekli görmekte, Sami Bey’in bu hareketlerini onaylamaktadır.

Sami Bey’in İstiklâl Savaşı hakkında köklü bir bilgisi yoktur. Ona göre Kurtuluş Harekâtını başlatan, bir avuç Türk’tür ve başarıya ulaşmasına imkân yoktur.

Sami Bey’in bu konudaki düşünceleri eserde şöyle verilir: “Sami Bey için İngiltere, ortaksız bir ilahtır. Dünyanın bütün işleri, bütün dünya milletlerinin alın yazıları onun vereceği kararlara ve hükümlere bağlıdır. Onun arzu ve iradesi dışında hiçbir şeyin olmasına imkân yoktur. Gerçekten yarım asırlık bir tecrübe dizisi ondaki bu kanaati sarsılmaz bir inanç haline getirmişti. Şimdi nasıl olur da bir avuç Anadolu Türkünün bu heybetli kudrete rağmen başarıya ulaşacağına ihtimal verebilirdi?”73

Nitekim İstiklâl Savaşı zaferle sonuçlanınca Türk ordusunun önünden kaçan askerlerin duyguları ne ise, Sami Bey ve ailesinin hissettikleri de aynısı olacaktır.

Sami Bey’in kızı Leyla ise, yaşadığı muhitte sükse yapmak, eğlenmek ve adından söz ettirmek gibi uğraşlarının dışında başka şeylerle ilgilenmemesi ve Türk zaferi sonucunda hayatının alt üst olması karşısında vatansız bir serseriye döner.

Artık parlak giysiler içinde dolaşan Leyla gibi kadınlar, Türk askerinin İstanbul’a girmesiyle siyah çarşaflara bürünerek, gözlerden gizlenmeye çalışırlar. Hepsi korku içindedir.

Yakup Kadri, İstanbul içinde yaşayan bu kesimin İstiklâl Savaşı karşısında takındıkları ilgisiz tavrı, yabancı askerlerle ilişkilerini, işgal altındaki İstanbul’da yaşadığı günlerde tanık olmuş ve bu olayların etkisiyle Sodom ve Gomore romanını meydana getirmiştir. Ankara romanında Selma ve ailesinin, İstanbul’dan Ankara’yı

73 Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Sodom ve Gomore, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1966, s. 348

nasıl gördüklerinin tespiti Ankara romanında Selma ve ailesinin Ankara hakkındaki düşünceleri şöyle verilmiştir: “Bir an geldi ki, kendi yaşındaki bütün genç evlilerin, kendinden daha taze nişanlı kızların haber bekledikleri yer Ankara oldu. Babasının her sabah, gazetesini açarken “Bakalım Ankara’da ne havadis var?” yahut “Gene Ankara’ya dair havadisleri menetmiş olacaklar” diye söylenişleri, bir gün başlangıcının en alışılmış sesleri sırasına girmişti.”74

Yazarın Sodom ve Gomore ile Ankara romanlarını incelediğimizde İstanbul halkının İstiklâl Savaşı’na bakışının azınlıklar ve işgal kuvvetleriyle işbirliği içindeki Türklerin dışındaki Anadolu halkından farklı olmadığını, aynı duygular içinde Mustafa Kemal’e ve zafere inananların var olduğunu söyleyebiliriz.

C. Köylülerin İstiklâl Savaşı’na Bakışı

Yakup Kadri, Yaban romanında kendi kaderleriyle baş başa bırakılmış köylülerin İstiklâl Savaşı’na bakışını, geniş olarak ele almıştır. Eskişehir dolaylarında Porsuk Çayı kıyısındaki bir köyde geçen romanda yazar, ulusal bilinçten yoksun, tek gayeleri hayatlarını devam ettirmek için topraklarını sürüp mahsul elde etmek olan köylülerin yaşantısını ve İstiklâl Savaşı hakkındaki düşüncelerini, Birinci Dünya Savaşı’nda bir kolunu kaybetmiş olarak dönen Ahmet Celal’in ağzından anlatır.

Köylülerin Kurtuluş Savaşı’na karşı tutumlarında Yaban romanının tahlilinde belirttiğimiz gibi genel olarak bir kayıtsızlık havası sezilir. Cepheden gelen zafer haberleri onlar için bir kıymet ifade etmez. Mustafa Kemal’e Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı için kızarlar. İstanbul hükümetine ve padişaha bağlıdırlar. Fakat bu bağlılıklarında bilinçli değildirler. Kasabadan duydukları ve genellikle yanlış olan

74 Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara, s. 25-26

haberler ile hüküm vermektedirler. Köy muhtarının bu konudaki fikrini örnek verebiliriz75.

Köylüler ayrıca savaş gerçeğinden de habersizdirler. Kendilerine köyü terk etmediklerine halde çeşitli tehlikelerle karşılaşacaklarını, can ve mal kayıplarının olacağı söylendiği halde ürün toplama zamanı olduğu için yapılan uyarılara kulak asmazlar. Düşman askerleri köye girdiklerinde kendilerine zarar vereceklerini düşünmezler, aksine bu işgalin kendilerine para kazandıracağı fikrindedirler. Fakat düşman askerleriyle karşı karşıya gelince gerçeği yaşarlar.

Yazar, romanının sonunda şu gerçeği vurgular: Köylülerin İstiklâl Savaşı’na bakışlarındaki olumsuz tavırları yüzünden onları suçlamak yanlış olur. Çünkü köylerinin kapladığı dar alana sıkışıp kalmış olan bu insanların köylerinin dışındaki hayattan haberleri yoktur. Bu durumda en çok suçlanacak kişiler ise, köylüleri ihmal eden aydınlardır.

Benzer Belgeler