• Sonuç bulunamadı

Japon Eğitim Sistemi ve Kültürel Unsurların Değerlendirilmesi

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 137-200)

BÖLÜM 2: TÜRKİYE VE JAPONYA EĞİTİM SİSTEMİ

2.2. Japonya’da Eğitim

2.2.3. Japon Eğitim Sistemi ve Kültürel Unsurların Değerlendirilmesi

121 önemli olduğuna değinilmiştir. Ayrıca araştırma sonucunda çocukların kültürü deneyimleyerek daha iyi öğrendikleri sonucuna varılmıştır (http://www.edu.city.kyoto.jp/sogokyoiku/kenkyu/outlines/h25/kiyou/568.pdf Erişim Tarihi: 19.04.2020).

Mitaka Chuo Gakuen Mitaka Şehri 7 Nolu İlköğretim okulunda Japonya’da Geleneksel ve Kültürel Eğitimi Geliştirme Araştırma ve Araştırma Komitesi tarafından gerçekleştirilen Noh ve Kabuki (Japon Halk Tiyatrosu türleri) öğretimi üzerinden Japon geleneği ve kültürü bilincinin oluşması amacıyla gerçekleştirilen araştırmada ise yine kültürü deneyimleyerek öğrenmenin daha etkili olduğundan bahsedilmektedir. Ayrıca araştırmada üst sınıflardan ziyade alt sınıflarda gelenek ve kültür bilinci oluşumu daha güçlü bir şekilde gerçekleştirildiği sonucuna varılmıştır (Kentsel Alanlardaki Okullarda Geleneksel Ve Kültürel Anlayış Eğitiminin Sınıf Gelişimi, Japonya’da Geleneksel ve Kültürel Eğitimi Geliştirme Araştırma ve Araştırma Komitesi).

122 Türk Dil Kurumu’nda “Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye”

anlamına gelen eğitim, kültür ile yakından ilgilidir. Bozkurt Güvenç’e göre eğitim değerlendirici, eleştirici, geliştirici, öğretici ve yayıcı gibi nitelik ve görevlerden oluşmaktadır. Bu tanımlama da beşeri anlamda ve günlük dilde kültürü açıklamaktadır (1979: 100). Kültür öğrenilir, saklanır, gelecek kuşaklara öğretilir. İnsanlar kültürleme – geniş anlamıyla eğitim- yoluyla, doğumdan ölüme kadar, insanların toplumun isteklerine ve beklentilerine uyacak şekilde kendi kültürlerini nesilden nesile aktarmaktadır. Her ne kadar kültürlemeyi eğitim ve öğretimin en geniş hali olarak tanımlasak da eğitim ve kültürleme arasında fark vardır. O fark ise eğitimde kültürleme bilinçli olarak gerçekleştirilen öğrenmeleri; kültürlemede bilinç dışılık kendiliğinden tesadüfi öğrenmeleri kapsamaktadır (Güvenç, 1979: 135-149).

“ Geleneksel Japon eğitimi düşüncesi ve ahlak felsefesinde öncelik görev bilinci ve sorumluluğuna verilmiştir. Japon insanlarının aile üyeleriyle evdeki yakınlarına karşı (on) topluma ve toplumdaki bildik ya da bilmedik herkese hatta yabancılara karşı (giri) ve kendi öz-varlığına karşı beslediği (ninci) ve bütün bu görevlere bağlılık, vefa ve sadakat anlamına gelen (cu) görevleri, geleneksel Japon ahlakının temelini oluşturmaktadır. Japon insanı, taşıdığı, beslediği, duyduğu çeşitli görevlerden bir bölümünü yerine getirse bile, ailesine, öğretmenine, kişisel koruyucu ve kurtarıcılarına karşı duyulan şükran (on) borcunun asla ödenmeyeceğini bilir. Japon insanı kendi ana-baba, aile büyükleri ve atalarına karşı ödeyemediği bu şükran borcu duygusunu, kendi çocuklarına aktararak yaşatmaya, bir anlamda, iyi ana-babalar olmaya çalışarak sürdürmeye çalışır. Borçlar ödenmez ama kültürel değerlerin kararlı sürekliliği kabaca bu yoldan sağlanmış olur” (Güvenç, 1979: 359).

123 Günümüzde de teknoloji çağı ile birlikte Japon toplumu ve yapısında birçok değişim gerçekleşse de Japonların öz kişilikleri devamlılık göstermiştir. Bu değişim ve sürekliliğin tezatlığında Japon eğitiminin rolü yok sayılamaz. Geçmişten bugüne miras kalan, hâlâ devam etmekte olan kültürel değerlerin aktarımında eğitimin payı tartışılamaz. “Eğitim, tüm dünyada bireysel hayatın özgürleşmesini öğretirken, Japonya’da büyük bir aile topluluğunun birbirine bağımlı üyelerini üretirler” demiştir Bozkurt Güvenç Japon Kültürü adlı kitabında ve Japonya’nın eğitim öğretim programlarını incelediğinde neredeyse her konu ile ilgili açıklamalarında ailenin ve ülkenin birliğindeki önemine vurgu yapılmıştır. Japon eğitimi, Prens Shoutoku Taişi’nin vasiyet niteliğindeki “Va o motte toutoshi to nasu!” yani “Dirlik-düzenden şaşma!”

söylemi ile köklendirilmiştir (Güvenç, 1979: 317).

Japonya’da eğitim ve öğretim sadece okulla sınırlı değildir. Okul dışında, evde, yakın çevrede, doğada ve aklınıza gelebilecek her yerde devam etmektedir. Bazı Japon atasözleri her yerde eğitimin önemini ve okulda eğitimin önemini vurgulamaktadır.

Bunlar:

 Soya çekimden önce eğitim.

 Ana ve babanın kötü izleri asla silinmez.

 Seviyorsan çocuğunu, bırak gezsin, görsün, tanısın dünyayı!

 Tapınağa yakın oturan duayı çabuk, kolay öğrenir.

Bunun gibi atasözleri ve “Japon ruhu Batı teknolojisi”, “Batı uygarlığı Japon eğitimi” gibi söylemler de Japon eğitiminin sadece okul ile kalmadığını ve her yerde, her şekilde eğitimin önemini göstermektedir. Japon Eğitim Sistemi’nin temelini kültür ve sanat oluşturuyor demek yanlış olmaz. Herhangi bir kültürel unsur değişkenlik gösterirse, bütün sistem bu değişikliğe adapte olmak için harekete geçer (Haviland vd, 2008). Elbette Japonya’da da birçok kültürel unsur değişime uğramıştır ancak birçoğu da geçmişten günümüze değişiklik göstermeden aktarılmıştır. Japonlar, nerede, ne

124 zaman, kim tarafından yapılmış, öğrenilmiş, öğretilmiş, geliştirilmiş, değiştirilmiş ya da yok edilmiş olursa olsun, her çeşit kültürün ve sanatın öğrenilmesi gerektiğini savunur.

Japon toplumsal bilinci bir öğreti ya da doktrin olmaktan çok Japonların değişmeyen kişiliklerinin temelini oluşturmaktadır.

Japonya’daki örgün eğitime göz atmadan önce ailenin yanında geçirdikleri bebeklik dönemlerini inceleyecek olursak, bebeğin doğumu ile birlikte aileleri bir dizi sorumluluğun beklediğini görmekteyiz. Bu sorumlulukları anne, baba, kardeş ve hatta büyükbaba ve büyükanne layıkıyla yerine getirmektedir. Japon bebekleri sevgi, ilgi ve bitmek tükenmek bilmeyen hoşgörü ile bakılmaktadır. Aile bireyleri, bebekleri onbu denilen yöntemle sırtta taşır. Böylece bebekte bir güven duygusu oluşmaktadır. Bu duygu çocukların kendi özgüven duygularını geliştirmelerinde de oldukça önem arz etmektedir. Annenin işi varsa baba, babanın işi varsa diğer aile üyelerinden herhangi biri bebeği bu şekilde hava almaya çıkarabilir. Bebekler büyüdükçe yapabildiği her şey ödüllendirilmez, iyi yaptığı şeyler için ödüllendirilir. Bu durum da Japonların temel kişilik yapılarından olan her şeyin en iyisini yapmanın temelini oluşturmaktadır. 1-3 yaş aralığı, her ne kadar her çocuk için değişim gösterse de, tuvalet eğitimi için kritik bir dönemdir (https://jag.journalagent.com/jaren/pdfs/JAREN_4_1_59_64.pdf Erişim Tarihi: 22.03.2020). Çocuğun tam kendini fark ettiği bu dönemde tuvalet eğitiminin önemi de aileler tarafından titizlikle yerine getirilmektedir. Freud’un psiko-analitik gelişim dönemlerinden anal dönem yaş aralığında da belirttiği üzere olumlu tuvalet eğitimi çocuğun ileriki dönemlerindeki kişiliğini derinden etkilemektedir ve Freud’a göre titiz bir tuvalet eğitimi gören çocuklar sıkı, cimri, inatçı, sürekli kendini denetim altında tutan bireyler olarak gelişebilmektedirler (Kişilik Gelişimi akt. Şener, 2020) Bu bilgi ışığında Japonların kişilik özelliklerini de göz önünde bulundurduğumuzda, aileden gelen bu eğitimin toplumun yapısını oluşturmasındaki etkilerini görebiliriz.

Ayrıca Japon bebeklerine çok erken yaşlarda sorumluluk verilmektedir. Böylece

125 çocuklar nerde nasıl davranması gerektiğini, ne gibi sorumluluklar alacaklarını çok iyi kavramaktadır. Kısacası Japon bebekleri ailesinden gördüğü sevgi ve ilgi ile sorumluluklarına da dikkat ederek disiplinli ve mutlu bir bebeklik geçirir.

Yukarıda da belirtildiği gibi Japon kültürü çocuklar daha doğdukları andan itibaren biyolojik yolla değil, ailenin çocuklara sonradan aktarmaya başlamasıyla öğrenilmektedir. Çocuklar okula başlayınca bireysellik duygusu artıp, kendi kültürlerinden uzaklaşması gibi bir düşünce söz konusu değildir. Okula hazırlık aşamasında dahi kültürlemenin nasıl gerçekleştiğini görmekteyiz.

Şekil 3. Randoseru

(https://blog.fromjapan.co.jp/en/japanese-culture/randoseru-buying-guide-send-your-kid-to-school-in-style.html Erişim Tarihi: 27.03.2020)

Örneğin, randoseru denilen 19. yüzyılın ortalarından itibaren gelenek haline gelen okul çantalarını almak üzere ailece alışverişe çıkarlar, hatta bu alışverişlerde büyükanne ve büyükbabalar da olabilir, böylece onlar da geçmiş okul günlerini yâd etmiş olurlar.

Eskiden kızlar için kırmızı, erkekler için siyah tercih edilen çantalar günümüzde yerini

126 farklı renk ve süslemelere bırakmıştır. Renk çeşitleri artmış, çantalar çeşitli işlemeler ile süslenmiştir ancak bu durum okulda kullanılacak çantanın şeklini değiştirmemiştir.

Okula başlamadan önce çanta seçiminden başlayarak, eskiden olduğu gibi öğrencilerin tek tip çanta takması da okula giderken Japonların geleneklerini sürdürdüklerinin en

güzel örneklerinden biridir

(https://www3.nhk.or.jp/nhkworld/en/ondemand/video/2032166/ Erişim Tarihi:

27.03.2020).

Başka bir örnek verecek olursak, önceden de bahsedildiği gibi, Japonlar okullarda dışarıdan geldikleri ayakkabıları değil okul için özel anti bakteriyel ayakkabılar giyerler.

Dışarıda giydikleri ayakkabıları genka denilen yerde çıkarırlar ve daha sonra ayakkabılıklara koyar ve ardından okul ayakkabılarını giyerler. Böylece dışarıdan gelen toz ve pisliğin okula girmesine engel olurlar. Bu durum anaokulları da dahil bütün kademedeki okullar için geçerlidir. Ayakkabılar tek tiptir ancak anaokulları okuma bilmedikleri için onların ayakkabıları ebeveynleri tarafından çeşitli simgelerle süslenmektedir (https://www3.nhk.or.jp/nhkworld/en/ondemand/video/2032188/ Erişim Tarihi: 27.03.2020).

Şekil 4. Genka - Kahoku Ortaokulu

(https://www3.nhk.or.jp/nhkworld/en/ondemand/video/2032188/ Erişim Tarihi: 15.05.2021)

127 Japonlar evlerinde de dışarıdan giydikleri ayakkabıları çıkarıp, terlik giyerler ve bu geleneğin okulda da devam etmesi, öğrencilerin kendilerini evinde gibi hissetmelerine sebep olmaktadır. Böylece eğitim öğretim öğrenciler için daha rahat bir hâl alırken, okul da güvenli bir alan haline gelmektedir. Okul çantalarında olduğu gibi okul ayakkabılarında da çağın değişmesi ile birlikte öğrenciler ‘tek tip’ olmaktan çıkarak, eskiye oranla, daha çok bireyselleşme hareketleri gözlemlenmektedir. Ancak bu durum Japon geleneklerinin temelini kökten değiştirmemiştir.

Şekil 5. Anaokulu Öğrencileri için Ayakkabı Tasarımları

(https://www3.nhk.or.jp/nhkworld/en/ondemand/video/2032188/ Erişim Tarihi: 15.05.2021)

Çocuklar ailede gördükleri ilk eğitimden ve okul hazırlıklarından sonra anaokullarına başlar ancak okul öncesi eğitim zorunlu değildir. Okul öncesi eğitimde çocuğun bedensel ve ruhsal gelişimi sağlanmaktadır. Peki, bu gelişim nasıl sağlanıyor?

Bunun cevabı ise Japan Broadcasting Corporation70 (NHK) -Eğitim televizyonundan verilen örneklerle cevaplandırılması mümkün. NHK-Eğitim televizyonundaki radyo ve televizyon programları anaokullarındaki öğretmenler tarafından kullanılmakta ve çağa

70 Buradan itibaren NHK denilecektir.

128 göre ihtiyaçları yansıtmaktadır. Çocuklar eğlence programlarıyla, müzikli, bilmeceli, oyunlu saatler düzenlenmekte ve arka fonda ritim hep olmaktadır. Katılımcı programı ile çocukların programa etkin olarak katılması sağlanmakta ve böylece oyun ve eğitim ayrılmaz bir parça haline gelmektedir. Müzik programlarıyla, çocuklar piyano eşliğinde kuklalarla dans ederken, şarkı söylerken öğrenim yapılmaktadır. Serbest zamanlarında ise çocuklar kendilerine zarar verecek hareketlerde bulunmadıkları sürece istediklerini yapabilmektedir. Öğretmenler ise çocuklara yardımcı olan yönlendirici görevindedir.

Öğrenciler bu şekilde hareket ederek özgüvenleri gelişmekte, neyi yapmaları neyi yapmamaları gerektiğini iyice kavramaktadırlar. Çocuklar daha çok küçük yaşlarda uzaktan yönetimi, trafik kontrolünü sağlamayı öğrenmektedir ve sorunların çözümlerini üretmektedir. Ayrıca okul öncesi öğrencileri için resimli, doğa ile ilgili kitaplar mevcut ve çocuk nereye gitse yanında bu kitaplardan bir tanesi kesinlikle olmaktadır. Çocuk bu kitaplardan ve ailesi ile haftada en az bir kez çıktığı doğa gezilerinden aile bireylerine sorular sorarak öğrenmekte ve merakını gidermektedir.

Anaokulları zorunlu olmamasına rağmen çocukların büyük çoğunluğu bir anaokulu ya da yuvaya gitmiş olarak ilkokula başlamaktadır. Japon eğitim sistemi incelediğinde, Japon çocukları 6 yıllık zorunlu ilkokul eğitimine ardından da yine zorunlu olarak 3 yıllık ortaokul eğitimine tabi tutulmaktadır. 6 yaşına gelen Japon çocukları annelerinin de katıldığı önemli bir törenle, okul öncesi dönemini tamamlayıp asıl öğrencilik dönemlerine başlamaktadır. Öğrenciler yazı yazmayı öğrenmeye başladıkları andan itibaren, Japonlar için yazı yazmanın ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz. Bu konuyu derinlemesine incelemeden önce kültür ve dil bağlamına değinmek gerekmektedir. Kültürün en önemli araçlarından birisi elbette dildir. Dil ile nesneler ve düşünceler sözcüklere dönüşür. Dil ile nesilden nesile kültür aktarımı sağlamak mümkündür (Haviland vd., 2008: 116). Yazı da dilin vücut bulmuş hali değil midir? İşte bu yüzden yazı Japonlar için çok önemlidir. Öyle ki Japonlar yazı yazmayı normal sert

129 kalemlerle değil, fırça kullanarak -bir nevi sanatsal çalışma- gerçekleştirmektedir. Sınıf seviyesi ilerledikçe ise fırça ile yazı yazma, shodo71 sanatına dönüşmektedir. Japonların en bilindik kültürel unsurlarından biridir. Japonlar yazı yazmayı öğrenirken ve sonrasında yazı derslerinde de fırça kullanmalarını Bozkurt Güvenç “Eğitimin insana kazandırdığı kültür sürekli olarak değişir ve gelişir, ancak özü, ruhu, canlılığı, gücü, yaratıcılığı değişmez. Bu yüzden her türlü sanat ve kültür yazı (fırça) ile başlar, yazı-fırça ile uygulanır, değerlendirilir, eleştirilir ve geliştirilir“ (2002: 364) şeklinde değerlendirir.

Şekil 6. Shodo

(https://www.tsunagujapan.com/the-secret-to-japanese-peoples-beautiful-handwriting-is-shodo/ Erişim Tarihi: 28.04.2020)

Bu da kültür, sanat ve eğitimin ayrılmaz bir bütün olduğunu gösterir. Yazı ile ilgili önemli bir nokta ise Japonların Katakana alfabesini başka dillerden aldıkları –özellikle İngilizce- kelimeleri kendi dillerine çeviriyorken kullanıyor olmalarıdır. Bir ülkenin alfabesi ve yazısı o ülkenin kültürel benliğini gösteren en önemli unsurlardan biridir.

71 Japon yazı sanatı, Japonca aslından çevrilmiştir.

130 Japonların aslında başka dilden aldıklarını kendi alfabelerine uyarlamaları ise onların farklı kültürlerden aldıkları unsurları da kendi kültürel özelliklerine uygun olarak kabul ettiklerini göstermektedir (https://www.tsunagujapan.com/the-secret-to-japanese-peoples-beautiful-handwriting-is-shodo/ 28.04.2020).

Öğrencilerin okul dönemleri yoğun geçse de ardından gelen tatille birlikte tamamen kendi başlarına kalmamaktadırlar. Bu tatil dönemlerinde öğrenciler kamplara ve öğretmenleriyle doğayı tanıma gezilerine katılabilmektedir. Okullar tatil olsa bile çocukların çevre ve doğa eğitimi devam etmektedir. Ayrıca bilim, sosyal bilimler ve resim ve el işi gibi birçok derslerin öğretim programlarına göre müzelerde ya da sanat galerilerinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Böylece Japonya’da müzeler öğrenciler tarafından boş bırakılmamaktadır. Bozkurt Güvenç Japon Kültürü adlı kitabında da, Sapporo (Hokkaidô) Tarih Müzesi'nde yapılan bir tarih dersinde, öğrenciler pikniğe gider gibi hazırlıklı gittikleri, müze çevresinde öğle yemeklerini yedikten sonra içeri girdikleri, mutlu oldukları, sorup araştırdıkları, yapılan açıklamaları dinleyip not aldıkları; yarım saatlik bir toplu çalışmadan sonra tek tek dolaştıkları, istedikleri, beğendikleri köşelere dağıldıkları ve bu müze çalışmasını tümüyle çok sevdikleri, rahat olduklarından söz etmiştir (2002: 333-334). Japonlar bu şekilde eğitim vererek oyunlarla, gezilerle, pikniklerle tarih nasıl öğretilir, müze nasıl sevilir en güzel örneğini bize göstermektedir. Bütün devlet ortaokulları standart öğretim programlarını takip edmektedir. Öğretim programlarında tam öğrenime önem verilmektedir. Yani önceden de belirtildiği gibi Japonlar eğitimin sadece ders kısmını değil eğitimi bir bütün olarak ele almaktadır. Bir bütün olmasından kasıt sadece ders değil, kendi kültürleri, öz bakımları, doğa farkındalığı, çevre temizliği, öğrencilerin alacağı sorumluluklar gibi daha eklenebilecek birçok konuyu da kapsamaktadır. Her bir okul ikiru chikara yani hayat enerjisi ile gelişim göstermelerine, özgürce düşünmelerine ve öğrenme, kendi bilgilerini, kişiliklerini ve yaratıcılıklarını geliştirmelerine yardımcı olmaktadır.

131 Öğrenciler okullarını kendi evleriymiş gibi temiz tutmakta, ders aralarında ise günlük temizliği öğrenciler kendileri yapmaktadır. Yerleri silmek, sıraları temizlemek, tahtayı temizlemek onların günlük rutinlerinin bir parçasını oluşturmaktadır. Böylelikle her bir öğrenci kendi sorumluluğunu almış olur, çevresinden haberdar olur ve diğer arkadaşlarının alanlarına da saygı duyarak kendi kişiliğini de geliştirir. Sınıf ve tuvalet önlerinde sarı renkli durulmaz çizgileri mevcuttur. Her öğrencinin bir sırası, bir kutusu ve bir askısı vardır. Sadece öğrenciler için değil öğretmenler için de kilitli dolaplar, özel çalışma masaları ve öğretmen odasında her türlü teknolojik destek vardır. Öğretmen odalarında kendilerini evlerinde gibi hissedecekleri mutfakları bile vardır. Okul duvarlarında görsel olarak birçok poster, harita gibi araç gereçler vardır. Beden eğitimi derslerinde geleneksel danslar öğretim programlarında yer almakta ve öğrenciler yöresel danslarını ayrıca kurslara gitmeden de öğrenebilmektedir (https://www.hisgo.com/us/destination-japan/blog/schools_in_japan.html Erişim Tarihi:

10.04.2020).Beden Eğitimi dersi sadece ders saati ile sınırlı kalmaz isteyen öğrenciler ekstradan çalışabilmektedir. Gerekirse beden eğitimi öğretmeni de başlarında durup destek olabilir. Ayrıca okulun belli köşelerinde ya da sınıflarda birçok müzik aleti vardır ve öğrenciler istedikleri zaman onları kullanabilir. Dahası birçok ders konusu şarkılarla öğrencilere öğretilmektedir. Okul ile aile arsındaki ilişki ise ders yılı başında öğretmenlerin öğrencilerin ailelerini ziyaret etmesiyle başlamaktadır. Daha sonra annenin okuldaki eğitim etkinlerine katılmasıyla bu ilişki devam etmektedir. Okul ve aile ilişkisi çocuğun başarısındaki artışın önemli etkenlerinden biridir. Sporun ve sanatın Japonların hayatında önemli bir yeri vardır. Peki okullarda bunun için neler yapılmaktadır? 10. yüzyıldan itibaren Japonlar her dönem sporla ilgili bir şeyler yapmışlardır, 1887’den itibaren ise okullarda, Okul Spor Günü adı altında bir sürü etkinlikler düzenlenmektedir. Bu etkinliklerde bayrak koşusu, engelli koşu, jimnastik

132 gibi etkinliklerin yanı sıra halk dansları, kibasen72 gibi geleneksel oyunlara da yer kadar rilmektedir. Okul spor günü sadece öğrenciler için değil aileler için de çok önemlidir.

Hazırlıklar çok önceden başlar, çocuklar ve aileler heyecanlıdır. Anaokulundan liseye bütün öğrenciler katılır, aileler ise çocuklarını izlemeye gider. Geçmişten günümüze devam eden MEXT altında sürdürülen bir gelenektir. Öğrenciler orada geleneksel

oyunlarla hem yarışmakta hem de öğrenmektedir

(https://www.hisgo.com/us/destination-japan/blog/schools_in_japan.html Erişim Tarihi:

10.04.2020). Sadece sporun değil sanatın ve kültürün de Japon eğitimindeki önemini birçok örnekle görebiliriz. Örneğin Japonya’nın Mishima kentinde hasatın daha verimli olması amacıyla zararlı kuşların gönderilmesi için kültürel bir etkinlik yapılmaktadır.

Bu etkinlikte ilkokul çağındaki çocuklar okullarında kuş resmi çizili bayraklar yapar ve akşam hava karardığında dışarı çıkıp kuşları kovan şarkıyı söyleyerek bayrakları çevredeki insanlara dağıtır. Böylece zararlı kuşların ekinlerine zarar vermeyeceğini ve

iyi bir hasat gerçekleşeceğine inanırlar

(https://www3.nhk.or.jp/nhkworld/en/ondemand/video/2007408/ Erişim Tarihi:

10.03.2020).

Şekil 7. Mishima Kentinde İlkokul Öğrencileri

(https://www3.nhk.or.jp/nhkworld/en/ondemand/video/2007408/ Erişim Tarihi: 15.05.2021)

72 Kibasen(Deve Güreşi): Dört kişilik bir takım oyunudur. Bir kişi jokey olur diğerleri ise jokeyi taşıyan at, bütün oyuncular aynı renk bandana giyerler. Her bir takım karşı takımın bandanasını almaya çalışır. Bandanayı alan takım kazanır.

133 Şekil 8. Çocukların Şarkılar Söyleyerek Bayrakları Dağıtması

(https://www3.nhk.or.jp/nhkworld/en/ondemand/video/2007408/ Erişim Tarihi: 15.05.2021)

Bir başka örnek ise, Arita Teknik Lisesi öğrencileri ders kapsamında tasarım yapmaları gerekmektedir. Bunun için şehirlerinde, yakın çevrelerindeki bir problemden yararlanarak çalışmaları istenir. Öğrencilerden biri Arita şehrinin en önemli kültürel

Şekil 9. Küpe Tasarımı, Arita Teknik Lisesi

(Design to Inspire a Generation: What Kashiwa Sato Sees Ahead | NHK WORLD-JAPAN On Demand Erişim Tarihi: 15.05.2021)

134 özelliği olan 400 yıllık seramik boyamanın geleneğinin önemini kaybettiğini fark eder ve bu durumu geri dönüşüm yoluyla seramik küpe tasarımına dönüştürür.

Kullanılmayan seramikleri, kırılmış ya da atılmış olanları küçük parçalar halinde tekrar işleyerek küpeler yapmaktadır (Design to Inspire a Generation: What Kashiwa Sato Sees Ahead | NHK WORLD-JAPAN On Demand Erişim Tarihi: 10.03.2020).

Öğrenciler çevrelerinin farkında ve o çevreye ait problemi bulabilmektedir. Alana gidip sorgulamakta, araştırmakta ve ardından çözüm üretip hem ülkesine hem de kültürel miraslarına sahip çıkmaktadır. Bu örnekten de Japon öğrencilerinin kültürel miras unsurlarına, millî benliklerine ne denli önem verdiklerini görmekteyiz.

Japon eğitim sisteminde okullarda öğle yemeklerinin ayrıca bir önemi vardır ve bu beslenme eğitimine shokuiku denilmektedir. Shokuiku bilgi, ahlak kültürü ve fiziksel aktivitenin temeli olarak tanımlanmakadır. Okullardaki öğle yemeği oldukça eskiye dayanmaktadır. Modern okulların öğle yemekleri okul yönetimi altındaki çocuklara verilen herhangi bir bakım olarak tanımlanırken aslında 19. yüzyılın sonunda yoksul öğrencilere öğle yemeği vermek amacıyla yerel sivil çabalar sonucunda başlamıştır.

1889 yılında Yamagata eyaletinin Tsuruoka şehrinde Budist konfederasyonu tarafından yoksul öğrencilere yardım amacıyla öğle yemeği verilmesiyle okullarda öğle yemeği başlamıştır. Meiji ve Taisho dönemlerinde sadece yoksul öğrencilerle sınırlı olan bu uygulama ile birlikte öğrencilerin okula gitmelerinin de teşvik edildiği görülmüştür.

Ardından başka bölgelerde de bu şekilde uygulamalar görülmektedir. Menü pirinç topları ve sebzeli misodan ya da sıcak çorbadan oluşmaktaydı. 1920’lerde okul öğle yemeğinin beslenmedeki önemi ve değeri arttıkça hükümet Tokyo’da pilot uygulama başlatmıştır ve ardından başka bölgelerde de olumlu etkileri görülmüştür. 1926 yılında bakanlık okul öğle yemeğinin Okul Sağlık İhtisas Konferansı'nda resmî olarak yaygınlaştırılmasını teşvik etmiş ve o zamandan beri okul öğle yemeği hizmetleri Millî Eğitim Bakanlığı’nın Okul Sağlık ve Beden Eğitimi Bölümü yönetimi altında

135 gerçekleşmeye başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndaki ekonomik bunalımda 100.000’den fazla çocuğun yetersiz beslenmesi ciddi bir sorun oluşturmuştur. 1932 yılında Millî Eğitim Bakanlığı öğle yemekleri için özel bir bütçe ayırmış ve böylece çocukların fiziği, sağlığı, okula katılımı ve akademik başarıları üzerindeki olumlu yöndeki etkileri ile ne kadar faydalı olduğu ortaya çıkarılmıştır. 1940 yılından itibaren sadece yoksul öğrencilere değil yetersiz beslenen, sağlık açısından hassas olan öğrencilere de verilmeye başlanmıştır. 1944 yılında savaşın olumsuz etkileri ile birlikte devlet öğle yemeklerini belirli şehirlerle sınırlandırmış daha sonra da iptal edilmiştir.

Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden yapılanma ile okullardaki öğle yemekleri Okul Öğle Yemeği Kanunu ile sadece ilkokullarda -1956 yılında ise zorunlu eğitim içerisindeki bütün okullarda- yasalaşmıştır. Savaş öncesi zamanlarda, okul yemekleri okul çocukları için bir besin takviyesi olarak görülmüş ve okul, öğretim programlarının bir parçası olarak sayılmamıştır. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra okul öğle yemekleri olumlu bir eğitim haline gelmiştir. 1954'teki Okul Öğle Yemeği Kanunu'nda, okul öğle yemeği programı için dört hedef listelenmiştir (https://www.nier.go.jp/English/educationjapan/pdf/201303SLP.pdf Erişim Tarihi:

14.04.2020):

 Günlük yaşamda doğru beslenme anlayışını teşvik etmek ve istenilen yeme alışkanlıklarını geliştirmek,

 Okul hayatını geliştirmek ve sosyalleşmeyi artırmak,

 Uygun beslenme alışkanlıkları ve gelişmiş beslenme yoluyla sağlığı artırmak,

 Gıdaların üretimi, dağıtımı ve tüketimi hakkında bilgi sahibi olmak.

Böylece okullardaki öğle yemekleri sadece beslenmeyi sağlayan bir unsur olmaktan çıkmış aynı zamanda eğitimin bir parçası haline gelmiştir. Yasalaşmasına rağmen 1958 yılına kadar öğretim programlarının içinde yer almamıştır. 1958 yılında öğretim programlarının yenilenmesi ile birlikte Sınıf Öğretimi, Özel Etkinlikler adı

136 altında yer almıştır. Sınıf öğretmeni aylık menüler vermekte, öğle yemeği yerken uyulması gereken davranışlar, öğrencilerin temizlik görevleri, yemekten önce itadakimasu ve yemekten sonra gochisousama diyerek sunulan nimetler için insanlara, topluma ve doğaya şükranlarını belirtmektedirler. Ayrıca birlikte yiyebildikleri için şükretme davranışı kazandırılmamktadır. Öğretim programlarında da öğrencilerin kendilerini geliştirmeleri amacıyla okul öğle yemeklerindeki gibi birçok kazanım mevcuttur. Günümüzde ise, MEXT Okul Sağlık Eğitimi Bölümü Spor ve Gençlik Bürosu okul öğle yemeği programlarını denetlemektedir. Okul öğle yemeği menüleri savaş öncesinde ve sonrasında farklılaşsa da en son Millî Eğitim Bakanlığı ekmek yerine pirinç ağırlıklı beslenmeyi öngörmüş, geleneksel ve yerel yemek yeme gereçleri, çubuklar gibi, öğle yemeklerinin bir parçası haline gelmiştir. Öğle yemekleri sağlıklı menüler içermektedir ve her öğrenci aynı zamanda aynı menüyü kendi sınıflarında yemektedir. Öğrencilerin bütün menüyü yemeleri ve israf etmemeleri gerekmektedir. O yüzden uygun porsiyonlarda tabakları hazırlanmaktadır. Öğrenciler, yemeklerini diğer arkadaşlarıyla paylaşabilmekte ve yedikten sonra toparlama ve temizlik işlerini de yine kendileri yapmaktadır (https://www.hisgo.com/us/destination-japan/blog/schools_in_japan.html Erişim Tarihi: 14.04.2020).

Uluslararası Eğitim Araştırmaları Politikası73 (National Institute for Educational Policy Research-NIER) tarafından yapılmış olan 5. sınıfa giden bir öğrencinin bir günü ile ilgili araştırmaya göre öğrencinin sınıfının 4 gruba ayrıldığı ve 3 grubun sınıfı temizleme geriye kalan grubun ise alt sınıflara yardım etmekte gittiğinden bahsedilmektedir (https://www.nier.go.jp/English/educationjapan/pdf/201403DLE.pdf Erişim Tarihi: 14.04.2020).

2009 yılında Okul Öğle Yemekleri Yasası’nın yeniden düzenlenmesi ile birlikte yeni amaçlar eklenerek öğle yemeklerinin önemi daha da artırılmıştır. Bunlardan

73 Buradan itibaren NIER denilecektir.

137 bazıları şunlardır: doğaya olan saygıyı artırmak ve çevreyi koruma duygusunu aşılamak, Japonya’nın yerel bölgelerinin geleneksel mutfağının anlaşılmasını sağlamak ve gıda üretimi, ulaştırma, tüketim mekanizmalarının doğru anlaşılmasını sağlamak. Ayrıca 2007 yılından itibaren lisanslı beslenme öğretmenleri alınmaya başlamıştır ve bu öğretmenler okul menülerini oluşturmada, shokuiku için gerekli olan gereçleri ayarlamada, sınıf öğretmenlerini bilgilendirme de ev ekonomisi, ahlak eğitimi ile ortak çalışma saatleri ve dersler arası faaliyetler için shokuiku derslerini koordine etme görevlidir. Günümüzde ise öğle yemeklerinin önemi çocukların alerjilerinden ve düzensiz yeme içme alışkanlıklarından kaynaklı daha da artmış ve kişiselleşmiştir.

Beslenme öğretmeni kişiselleşen bu menüleri de ayarlamakla yükümlüdür (https://www.nier.go.jp/English/educationjapan/pdf/201303SLP.pdf Erişim Tarihi:

14.04.2020). NIER tarafından yapılan yukarıda bahsettiğim araştırmaya göre okul öğle yemeklerinde menüde diğer yemeklerin yanı sıra geleneksel pirinç ve miso çorbasının

bulunduğundan bahsedilmektedir

(https://www.nier.go.jp/English/educationjapan/pdf/201303SLP.pdf Erişim Tarihi:

14.04.2020).

Japonya’daki okulların öğle yemeği Tarihî geçmişini ve alışkanlıklarını inceledikten sonra görüyoruz ki ilk ortaya çıkışından itibaren öğle yemekleri ile Japonlara hayat boyu doğru beslenme alışkanlığı kazandırmak amaçlanmaktadır.

Hedeflenen bu amaçlar doğrultusunda Japon milliyetçiliği altında geleneklerin sürdürülmesiyle küçük yaşlardan itibaren bu alışkanlıklar kazandırılmakta ve böylece sağlıklı, güçlü ve sosyal bir toplumun temelleri atılmaktadır.

2.2.4. Japon Eğitim Sisteminde SOKÜM Unsurları

Japonya kültürel açıdan oldukça zengin bir ülkedir ve geleneklerinin birçoğunu hâlâ devam ettirmektedir. Japonya kültürüne sıkı sıkıya bağlı bir ülke olarak SOKÜM listesine 2008 yılından başlayarak 22 adet SOKÜM unsuru kaydettirmiştir. Liste daha

138 çok inançları, tarımı, efsaneleri, Tarihî olayları ve insan ilişkilerini anlatan tiyatro, dans gösterileri ve unutulmaya yüz tutmuş kumaş yapımı, kağıt yapımı ve havai fişek gösterileri gibi unsurlardan oluşmaktadır. SOKÜM listesine girmiş ya da girmemiş birçok somut olmayan kültürün, daha önce de bahsedildiği gibi, korunması gerekmektedir. Kültürün tanımını, öğrenilen ve aktarılan davranışlar bütünü olarak ele alırsak (Keesing, 1958: 16) kültürün sürdürülebilirliğini genç nesillere sargın, örgün ya da yaygın eğitim ile aktararak gerçekleşebiliriz diyebiliriz.

Eğitimde aile ve sosyal çevre önemli rol oynamaktadır çünkü eğitim yaşamın en erken dönemlerinde bebeklikten itibaren ailede başlamaktadır. Birey yaşadığı ortam içerisinde, geleneksel ortamında, deneyimleyerek ve taklit yoluyla birçok şeyi öğrenmektedir. M. Öcal Oğuz’un da vurguladığı üzere SOKÜM unsurları ailede, sosyal çevre ve medya aracılığı ile görülerek ve kendinden gerçekleşen bir öğrenme sürecidir (2018: 104). Kültürel miras unsurlarının çocukluk döneminde öğrenilmesi aslında bu unsurların gelecekte kalıcılığının sağlanması demektir. Geçmiş ile günümüzdeki bağlantı, kültürel miras unsurlarının kalıcılığındaki en büyük etkendir diyebiliriz.

Ayrıca Malinowski’nin “Ailenin işlevi, üyeleriyle birlikte topluluğu yasatmaktır” (1992:

33) söylemi ile bize kültürün var olmaya devam etmesi için aile işlevinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Aile, toplumu yaşatırken; toplumda ulus olabilmenin bilincini oluşturmaktadır. “Multi-Disciplinary Study on Intangible Cultural Haritage’s Contribution to Sustainable Develpment: Foscusing on Education” 2018-2019 yılı raporuna göre örgün eğitimden önce SOKÜM eğitiminin toplumdaki öğrenim ağının genişletilmesi gerektiği belirtilmektedir.74 Ayrıca 2021 yılı Şubat ayında yayınlanan

“ICH’s contribution towards SDGs” proje raporuna göre, bazı SOKÜM unsurlarının, sanat ve el sanatları gibi, erken yaşta öğrenilmesi ve SOKÜM aktarımının yüz yüze

74 Detaylı bilgi için bkz.:

https://www.irci.jp/wp_files/wp-content/uploads/2020/03/fbea6cda2397a6f96ffa23ae80549afb-1.pdf (Erişim Tarihi 10.03.2021)

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 137-200)