• Sonuç bulunamadı

II Murad’ın Fetva Talebi ve Verilen Fetvalar

Sultan II. Murad’ın dört mezheb imamından Karamanoğullarına karşı fetva almak için gönderdiği mektup şöyledir:

“Osmanoğulları ile Karamanoğulları arasında ortaya çıkan aşağıdaki olayla ilgili olarak âlimlerin fetvası nedir? Frenkler, Osmanoğulları üzerine saldırıp onları katletme ve ülkelerini ele geçirme hususunda birleşmişlerdi. Kâfirlerden büyük bir ordu toplamışlar ve Osmanoğullarına karşı bütün hazırlıklarını yapmışlardı. Osmanoğlu bu durumu haber alınca onlara karşı koymak için hazırlandı ve ülkesinde savaşmaya gücü yeten herkesi ordusuna katarak hazırlığını tamamladı. Düşmanın bu niyetine engel olmak ve onları İslam yurduna sokmamak için harekete geçti. Frenkler ile Osmanoğulları arasındaki bu gelişmeleri haber alan Karamanoğlu, Osmanoğullarının savaşmak üzere çıktıklarını öğrenince onların ülkesini ele geçirmek istedi. Karamoğlunun düşüncesine göre Osmanoğulları ülkesindeki bazı bölge halkı savaşa gittiği için buraları kolayca ele geçirmek mümkündü. Ayrıca Osmanoğulları da kâfirle savaştığından meşgul bulunuyorlardı. Bu da Karamanoğlunun işini kolaylaştırdı. Bu durumu bilen İstanbul’un kâfir hükümdarı Karamanoğluna bir elçi gönderdi. Bu ikisinden biri, bir taraftan diğeri öbür taraftan harekete geçerek Osmanoğlunu ortadan kaldırma hususunda fikir birliğine vardılar. Ayrıca Osmanoğlunun kâfirlere karşı saldırısına engel olacaklardı. Onun ülkesini de ele geçireceklerdi. İşte durumu (niyeti) bu şekilde olan Karamanoğlu hakkında fetvanız nedir? Zira bu şahıs kâfirlerle savaş halinde olan Müslümanlara savaş açtığı gibi İslam beldesini istila etmek isteyen kâfirlerle de ittifak içine giriyor. Durumu bu olan Karamanoğlunun katlinin vücûbiyeti hakkındaki görüşünüz nedir? Kâfirlerle ittifak içerisine girerek şeriattan çıkan bu şahsın öldürülmesi konusunda çabuk davranılması gerekir mi? Hükmü nedir?356

 Kadı’l-kudât Şeyhülislam Şihabüddin İbn Hacer eş-Şafiî el-Askalâni, cevabına Kadı’l ayet-i kerime ile başlayarak sultanın talebine şöyle cevap vermiştir:

“Yüce Allah ayetinde şöyle buyurmuştur: “Ey inananlar! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden onları dost edinenler onlardandır(5/51). İnananlar inananları bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa artık onun Allah katında hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır(3/28). …. İnananları bırakarak kâfirler ile dostluk kuranlar, Allah’ın yüce emrine muhalefet etmiş olacakları gibi büyük bir suç da işlemiş olurlar. Ancak bundan daha kötüsü ve günahı ise inananların öteki inananları arkadan vururcasına kâfirler ile dostluk kurmalarıdır. İnananların kâfirlere karşı İslam ülkesini

354 Hasan Basri Karadeniz, Anadolu’da Meşruiyet Mücadelesi, İstanbul 2008, s.151. 355 İnalcık, 1954: 34.

356 Ramazan Boyacığlu, “Karamanoğlu İbrahim Bey Aleyhine Osmanoğullarının Aldığı Fetvalar”,

savunan öteki Müslümanların aleyhine kâfirler ile işbirliğine gitmeleridir. İşte bu fiileleri yapmak insanı İslam dairesinden çıkarır. İktidar sahibi, bu kimseyi Hakk’a döndürmek için çaba gösterir. Aksi halde kanı heder edilir (öldürülür)357”.

 Kadı’l-kudât Şeyhülislam Sadüddin ed-Deyrî el-Hanefî’nin cevabı şöyledir: “Allah’a hamd olsun şüphe yok ki bu şekilde davranış büyük bir suçtur ve günahtır. İnsanı doğru inançtan uzaklaştırır. Nasıl olur da Müslümanların yenilmesine yardımcı olunur ve amaçları Allah’ın dinini yüceltmek olan mücahitlere engel olmak için kâfirler ile anlaşılabilir! Böyle bir işe girişen helak olur. Bu konuda malının ve rütbesinin de bir yararı olmaz. Soruda şunlar zikredilmiştir: Karamanoğlu, Osmanoğullarına karşı yukarıdaki şekilde bir niyet içerisine girince Rum hükümdarına elçi göndermiş ve onunla daha da fazla kötülükleri birlikte yapmak için anlaşmıştır. Oysa Müslümanların alçalmasına ve yenilmesine yol açacağı için böylesi bir anlaşma gerçekten çok büyük bir günahtır. Bu şekilde yapan çok çetin bir azaba çarptırılır. Alçaltılır. Onunla savaşmak gerekir. Onları yenmek gerekir. Saldırıya uğrayanların onlara karşı savaşmaları da yasaldır. Onlara karşı ordu toplamaları da yasaldır. …358

 Kadı’l-kudât Şeyhülislam Bedrüddin et-Tunusî el-Malikî cevabının sonunda şunları söylemektedir:

“… Müslümanların gizli durumları hakkında kâfirlerle yazışıp bilgilendirmek casusluk olarak nitelendirilebilir. Bu casusluk suçuna ilaveten bir de Müslümanların aleyhine kâfirlerle savaş ittifakı yapmak çok daha büyük bir suçtur. Allah’tan dinimize yardımcı olmasını ve kâfirlerin kökünü kazımada başarılı kılmasını temenni ederiz359

Sultan II. Murad bu seferinde Osmanlı askerleri Karaman topraklarını öyle tahrip eder ki İbrahim Bey veziri Server Ağa’yı ve eşini göndererek anlaşma talep eder360.

Taraflar arasında Yenişehir’de akdedilen sulhta İbrahim Bey, Osmanlı sultanına bir “sevgend-nâme” vermiştir361.

Konya nüshasındaki sevgend-nâme, Paris nüshasındaki ve İ. Hikmet Ertaylan’ın “Fatih ve Fütûhâtı II” kitabında yer verdiği sevgend-nâme ile aynı olup başlangıç kısmının bulunduğu varak noksandır. Konya nüshasında, Paris nüshasından farklı olarak İbrahim Bey’in ikinci bir mektubu bulunmaktadır. İbrahim Bey ve II. Murad arasındaki bu yazışmalar sevgend-nâme öncesi hakkında bilgi vermektedir. Daha önce M. Mesud Koman

357 Boyacıoğlu, 2000: 66. 358 Boyacıoğlu, 2000: 66-67. 359 Boyacıoğlu, 2000: 68.

360 Aşıkpaşazade, 2013: 172; Müneccimbaşı: 231. Müneccimbaşı, müftü Saru Yakub bir başka rivayete göre

Mevlâna’nın torunlarından Arif Çelebi’nin de elçi olarak Osmanlı’ya gönderildiğini yazmaktadır.

“sevkendname” ile iki name iki cevap olduğundan bahsederek ayrıntılı bilgi

vermemiştir362.

Sevgend-nâme öncesine ait bu mektuplardan anlaşılmaktadır ki Karamanoğlu II. İbrahim Bey kadıaskerini ve meşayihten Mevlânâ Muhammed Şükrânî’yi göndererek aralarındaki antlaşmayı yenilemek talebinde bulunmuştur. II. Murad verdiği cevapta, bu talepten memnuniyetle karşılamıştır. Muahedeyi yenilerken İbrahim Bey’den Allah adı üzere ant etmesini istemekte ve muahedeyi görüşmek için iki kişiyi tam yetkiyle (ne derlerse bizim sözümüzdür) göndermiştir. İbrahim Bey’in ikinci mektubundan muahedenin tehir edildiği fakat daha sonra Osmanlı’nın “bir âdeminiz yine gelsün” diye haber gönderdiği ve muahedenin bundan sonra yenilendiği anlaşılmaktadır.

Benzer Belgeler