• Sonuç bulunamadı

B. Mektup Yazmanın Kuralları

26. Doğum Tebriği Mektubu

Saadetin göz bebeği ve bahçesinin goncası ayağını yokluk âleminden varlık âlemine koydu, padişahımıza mübarek olsun.

Zü’l-celâl hazretinden sabah akşam yalvararak şöyle talep olunur ki hayırların başlangıcı ve iyiliklerin sonucu süt, bal ve Kurʻân ile beslenip ilim, edep, hilm ve keremle rızıklansın ve her zaman mürüvvetlerini görmeyi nasip etsin. Evliya duası bereketiyle atalarının mertebesine erişip öncekilerin övüncü, geleceklerin saklı hazinesi olması için (Cenab-ı Allah) tevfikini refik etsin242.

27.Doğum Tebriği Mektubu (Farisî)

Alâü’d-devle ve’d-dîn –Yüceliğin devam etsin- iki dünyada da emellerin ve dileklerin gerçekleşsin. Sultanımızın yüzünü görmek arzusu sonsuzdur. Allah biliyor mahdum-zadenin mübarek teşrif haberleri bu samimi bendenizin kulağına ulaştı. Allah’a hamd olsun ki o taze gül ümit bahçemizde açtı. Sultanımın devletinin devamını hazret-i Allah’tan istiyorum. Ebedi mutluluk her iki dünyada, devlet ve bahtiyarlıkla yakın olsun?243 240 v.105b-106a-106b. 241 v.106b-107a-107b. 242 v.107b-108a. 243 v.108b.

28.Doğum Tebriği Mektubu (Türkî)

… onun safasının utancından akarsu akmaya utanır. Özlem haddi aşmıştır. Allahu Teâla görüşmek saadetini en güzel halde nasip etsin. Şöyle duyuldu ki ikbal yıldızı en faziletliler ufkundan en mutlu vakitte doğmuştur. Mübarek misafir gayb âleminden dünyaya gelmiş dostların gözleri cemalinin faziletiyle aydınlanmıştır. Allah biliyor ki bu dostunuz öyle sevindi ki akıl onu anlamakta aciz kaldı. Hakk’a sonsuz şükürler olsun. Hakk celle gözlerin nurunu sonsuz ömür ve sınırsız mutluluklara layık kılıp sizin ve bütün akrabanızın gözlerini ve gönüllerini onunla aydınlatsın244.

29.Cevabı

Yüce zatınızdan gönül okşayan ve çeşitli lütuflar içeren mektubunuz bu samimi dostunuza geldi. Onu okumakla pek çok sevinç gönlümüzü kapladı. Bu samimi dostunuzun çocuğunun doğması haberini işitmekten mutlu olduğunuzu arz etmişsiniz. Sizin o bol lütuflarınızdan daha fazlası rica olunur, her zaman. Çünkü güneşin halkasındaki ışık tuhaf ve hayret verici değildir. Allah biliyor ki bu dostunuzun duası her zaman yüce zatınızla şereflenip mutlu olmaktır. İzzet ve fazilet makamıyla daim olsunlar. Biz muhibbinizi dahi şerefli ve yüce mektubunuzla (haberleşme kapısını) açık tutsunlar ki makam ve ululuk devam etsin245.

30.Düğüne Davet Mektubu

Mektubun başlığı “Nâme-i Handen Be-Arûsî” dir. Farsça bir kelime olan “handen” “okumak, çağırmak, ilan etmek246”demektir. “Eğer sünnet düğünü ise …” ifadesinden

temsilî bir mektup olduğu anlaşılmaktadır.

Ululuğun ve doğruluğun övüncü yüce meclis, ululukları ve muhteşemliği cem eden, güzel huylar ve övgüler sahibi ilh… Selâm, dua, övgü ve bağlılığımızı kabul buyurasınız. Yüce himmetinizle fülan kulunuzun mübarek düğününe (eğer sünnet düğünü ise fülan kulunuzun mübarek sünnet düğününe) buyurunuz. Bütün ihtiyaç ve vasıtaları hazırladık. Başlaması sizin şereflendirmenize bağlıdır. Zerafetinizden rica olunan fülan ayın fülan günü lütfunuz, cömertliğiniz, kerem ve mürüvvetinizle yola çıkarak bu tarafa gelesiniz ki bu mübarek düğün şereflendirmenizle aydınlansın ve süslensin. Biz dostunuz dahi şereflenelim. Sözü uzatmaya gerek yok, saadet, devlet ve izzet daim olsun247.

244 v.108b-109a-109b. 245 v.109b-110a.

246 Mehmet Kanar, Farsça-Türkçe Türkçe-Farsça Sözlük, İstanbul 2015, s.258-259. 247 v.110a-110b-111a.

31.Cevabı

Büyüklerin ve saygıdeğer kimselerin övüncünün güzel kokulu mektubu ilh. Nezaketle dolu, şefkatlerle bağlı (mektubunuz) bin saygıyla yetişip okunmak şerefine ulaştı. Sultanımız her ne söyledi ise anlaşıldı. Sonsuz nezaketiniz ve şefkatinizle biz muhibbinizi düğüne davet etmişsiniz. Yürüyerek de olsa düğüne gelmek lazımdı. Yüz yüze görüşmekle şereflenip hizmette buluna idik. Fakat zamanın engelleri ve memletin uzaklığı sebebinden bu şeref gerçekleşmedi. Fakat fülanca kulunuzu mübarek (düğün) için gönderdik. Sizi görmekle şereflenip ganimetlensin. Düğün mübarekliği için bir oğlan ve bir at gönderdik. Kabul buyurasınız248.

32.Iyadet Mektubu

Iyâdet, “Gidip görme, hatır sorma, hasta ziyareti249 hastanın halini sorma250

anlamını taşımaktadır. Iyadet mektupları, hastalıktan şifa bulmuş kimselere iyileşmesinden duyulan memnuniyetin iletildiği mektuplardır251. “Melikü’l-ümerâ ve’l-ekâbir252” ifadesi

subaşı için kullanılmaktadır.

Senin vücudun sıkıntı ve zahmete layık değildir. Onun gibi hoş boylu neşesizliğe layık değildir.

Subaşıların en faziletlisi ve temeli, övünç vesilelerini ve ululukları toplayan, boyun eğenleri koruyan ki canlara rahat ve sıhhat versin. Faziletleri toplayan o cenaba hediye olsun. Özlem ve arzu o aydınlık yüzlüye ki güzel hasletlerin kaynağıdır ithaf olunsun. Hayatı veren, görüşme vasıtasını sağlık ve gönül muradıyla nasip etsin. Şöyle duyduk ki latif mizacınızda kırılma ve keyifsizlik olmuş. Allah biliyor ki bu kadar ızdırab ve değişmeyi bu samimi dostunuz duydu. Canınızdan son bir nefes kalmış. Dil ile bu kırılmayı sizden giderip kendi bedenimize getirseydik. Hak Teâla’dan ümidimiz siz hazretten o hastalığı giderip asudeliğe layık kılsın253.

33.Iyadet Mektubu ( Diğeri)

Name-i Iyâdet’in büyük bir kısmı, Kırımlı Hafız Hüsam’ın Teressül’ündeki “Iyadetnâme” ile benzerlik göstermektedir.

Menâhicü’l-İnşâ’daki “Nâme-i ʻIyadet” şöyledir:

248 v.111a-111b.

249 www.lugatim.com/S/IYADET. Erişim Tarihi: 20 Nisan 2019. 250 Olgun-Drahşan, 1966:251.

251 Derdiyok, 1999: 739. 252 v. 17b.

“Her sıhhat u şifâ ve ‘âfiyet ü safâ ez-dâruhâne “ Ve nünezzillü mine’l-Kur‘âni mâ hüve şifâ‘un ve rahmetün li’l-mü‘minîne” nâzil mî-şeved. Karîn-i zât-ı şerîf ve vücûd-ı latîf, huzâvend-i a‘zam ve mahdûm-ı mu‘azzam ilh. Vezâyif-i du‘â ve merâsim-i senâ hâliyen ‘ani’r-ru‘ûneti ve’r-riyâ be-mahall-i ‘arz edâ kılmakdan soñra ma‘rûz olınur ki, bu muhibb-i muhlisüñüz sem‘ine şöyle irişdiki mübârek mizâcuñuza hastalık ‘ârız olub inkisâr vâkı‘ olmış. Hakk ‘alîmdür, bu haberi işidicek hâturumuz mecrûh olub eseri cânumuza sirâyet itdi ve melâlet-i bî-hadd üzerimüze müstevlî oldı. Irak sizüñ ‘azîz vücûduñuzdan sağlıklar erzânîdur hâşâ ki siz iñileyesiz, size yâvuz sananlar iñilesüñ. Ammâ münevver zamîrüñüzden mahfî olmaya kim Allâhu Te‘âlâ sevdiği kulınuñ vücudına hastalık virüb sabrın sınar. Nitekim Eyyûb Peygambere ‘aleyhi’s-selâm didi kim “İnnâ vecednâhu sâbiren ni‘me’l-‘abdu254” diyü öğdi. Pes be-her hâl sabrı ve rızâ-yı Hakkı elden

komamak gerekdür ki “İnnemâ yuveffe’s-sâbirûne ecruhum bi-gayr-i hisâbin” zümresinden olub bî-hisâb ecre müstehakk olasız. Ve mübârek cismüñüze şifâlar ve ‘âfiyetler rûzî kıla ki şâfî oldur. Hakk ‘alîmdür ki bu muhibbüñüze vâcib ol idi ki baş üzerine varub hastalık zahmetinden mübârek hâtıruñuzı sorayıduk. Likin ‘alâyık-ı rûzgâr ve ‘avâyık-ı çerh-i sitem-kâr mâni‘ oldı. Ammâ yüz(i) ‘acz toprağına urub Allâhu Te‘âlâ dergâhına tazarru‘yıla husûl-i ‘âfiyet ve şümûl-i sa‘âdet istid‘â olınur. Ümîzdür ki ‘âcilen mübârek vücûduñuza sıhhat-i ebedî ve şifâ-yı sermedî hâsıl olub bu marazı kefâret-i seyyi‘ât ve mâhi-i hatıyyât idivire in-şâ‘-Allâhu Te‘âlâ…255

Teressül’deki Iyadet-name şöyledir:

“Her sıhhat u şifâ ve ‘âfiyet ü safâ ki “ Ve nünezzillü mine’l-Kur‘âni mâ hüve şifâ‘un ve rahmetün li’l-mü‘minîne256” dâruhânesinden nâzil olup

şerîf zâtunuza ve lâtif vücudunuza mukarin ve muavin olsun. Vezâyif-i du‘â ve merâsim-i senâ ki makrun ola muvazabat kılmakdan sonra iʻlâm varur kim şimdiki halde bu muhibb-i muhlis kuluñuz sem‘ine şöyle irişdi ki mübârek mizâcuñuza biraz hestelik ‘ârız olmış. Bu haberi işidicek hâturumuza melâlet-i bî-hadd üzerimüze müstevlî olup eseri canumuza sirayet itdi. Irak sizden ‘azîz vücûduñuza sağlıklar yaraşur. Bu elem ve taʻab düşmenlerinize nasip olsun, size yâvuz sanan gişilere gelsün. Hak Teala nazik vücudunuza sıhhatler ve rahatlar erzani kılıvirsün. Hakk ‘alîmdür ki bu kemine muhibbüñüze vâcib ve lazımidi kim baş üzerine varub mübarek vücudunuzı hestelik zahmetinden sormak. Amma ‘alâyık-ı rûzgâr mâni‘ oldıgıçün kademden kaleme ihitisar ve iktifa olundı. Mazur tutasız. Amma Kâdir-i ber-kemâl dergâhından bi’l- guduvvi ve’l-asâl yüz acz toprağına urup hezaran tazarru ve niyazile şöyle istidʻa ve temenna olunur kim ‘âcilen aziz vücûduñuza sıhhat-i ebedî ve şifâ-yı

254 Sâd: 44. “ Onu (Eyyub’u) sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu.” 255 v. 112b-113a-113b.

sermedî rûzi kılup bu marazı kefâret-i seyyi‘ât ve mâhi-i hatiât idivire, inşâaʻllâhu Te‘âlâ257

Mektubun muhtevası özetle şöyledir:

Her sıhhat ve şifa, afiyet ve safa “ Biz Kurʻan’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir258” eczanesinden iniyor. … Bu samimi dostunuzun

kulağına erişti ki hastalığa yakalanmışsınız kırıklık olmuş. Allah biliyor bu haberi duyunca hatırımız yaralandı, (hastalığın) eseri bize de bulaştı, hadsiz üzüntü kapladı. Meşakkat aziz vücudunuzdan uzak olsun, size sağlık layıktır. Siz değil, sizi “yavuz” bilenler inlesin. Aydınlık gönlünüzden gizli olmasın ki Allâhu Te‘âlâ sevdiği kuluna hastalık verip sabrını sınar. Nitekim Eyyûb Peygamberi (a.s.) “ Onu (Eyyub’u) sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu259” diyerek övmüştür. O zaman her hale sabretmek, Hakk’ın rızasını elden

bırakmamak gerekir ki “ Yalnız sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenecektir260” enilen

kimselerden olup hesapsız mükâfata nail olasınız. Mübarek vücudunuza şifa ve afiyetle rızıklandırsın ki şifa veren odur. Allah biliyor ki bu dostunuzun gelip hatırınızı sorması gerekirdi zamanın meşguliyetleri ve zalim devranın engelleri mani oldu. Fakat yüz acziyetle toprağa sürülüp Allahu Teâla’dan yalvararak afiyet ve saadet dilenir. Ümit olunur ki mübarek vücudunuz acilen ebedi sıhhat ve şifaya erişsin. Bu hastalık günahlarınıza keffaret olsun, hatalarınız silinsin261.

34.Cevabı

Nezaket sanatıyla ve belâgatla süslenmiş (mektubunuz) bu samimi dostunuza ulaştı. Nezaketle ve yakarma ile mizacınızdaki kırılmayı duyurmuşsunuz. Sizin muhabbet ve sevginizden beklenen her zaman mektupla biz dostunuzu teselli etmenizdir. Allah’a hamd olsun. Yüce himmetinizle Allah’ın fazlı yoldaş olup yara hafifledi. Dostların bereketli nefesleriyle Allah sizi şifa ile rızıklandırsın. Saadet daim olsun262.

35.Taziye Mektubu

Taziye “baş sağlığı dileme263” demektir. Muhataba yakının vefatından duyulan

üzüntüyü ifade etmek, acısını paylaşmak maksadıyla yazılan mektuplardır264.

257 Ş. Tekin, 2008: 48-49. 258 İsra:82. 259 Sâd:44. 260 Zümer:10. 261 v.112b-113a-113b. 262 v.113b-114a.

263 www.lügatim.com.tr/S/TAZİYE. Erişim Tarihi: 20 Nisan 2019. 264 Gültekin,2015:264.

Bol övgü, sonsuz selâm, ağlayan göz, yanan yürek, sonsuz ızdırap diye başlayan mektubun muhtevası şöyledir:

Korkunç haberi, sıkıntılı hadiseyi, ciğeri delen hali, cihanı yakan musibeti şimdi öğrendik. Rahmete ermiş, bağışlanmış, mübarek, şehid, cennetin en yüksek makamının misafiri, nazik tenli, gönüllerin sevgilisi fena(yokluk) sarayından beka(ebedilik) sarayına yolculuk yapmış, “Yüce Allah’ın huzurunda hak meclisinde vatan tutmuştur265”. “Biz

Allah’ın kullarıyız ve ona döneceğiz266” ve onun ayrılışıyla acı çektik. Onun katında yok

olanda aşağılanan da hepsi yüce ve büyük Allah’ın hükmündedir. Allah biliyor ki bu haberi işitince hissettiğimiz elem, üzüntü, yanıp yakılma, hüzün sonsuzdur. Fakat sonra düşündük ki bu gaddar dünya kimseye kalıcı değildir. Hiçbir yaratılmışa ebedilik beratı verilmemiş, ebedilik nasip olmamıştır ki bütün kâinatın cüzleri, varlıkların zerreleri, toprak ülkesinde her ne var ise “Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak267” manasıyla yok olma illetiyle

malul olan herkes yok olmaktadır. “Onun zatından başka her şey yok olacaktır268”. Eğer

kaygı ve üzüntü, feryat ve inleme ile ansızın gelen musibet geri çevrilmesi mümkün olsaydı gözümüzden yaş değil kan akardı. Lakin fayda vermez. “Ağlamak ne fayda verir ne de ölüyü hayata döndürür”. O zaman anlaşılıyor ki bu dünyanın kuralı sabitliği kabul etmez. Her hayat ölüme her tatlılık acılığa dönüşür. Ezeli takdir erişince kimseye bir nefes aman vermez. “Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler269”.

Zatınıza nasihat etmeye gerek yoktur. Birkaç kesin delille açıktır. Kahhar Padişahın (Allah’ın) emrine boyun eğmekten, kazasına razı olmaktan başka çare ve derman yoktur ki “Kimse onun kazasını ne reddedebilir ne de hükmünü engelleyebilir”. Allah biliyor ki bu dostunuzun gelip gönlünüzü alması gerekirdi fakat zamanın hadiseleri ve acımasız feleğin olayları mani oldu. Kademden kaleme ihtisar ederek (ayaktan kaleme geçip kısaltarak) mektup yazarak gönderdik, mazur göresiniz. Dua mektubunu taşıyan fülanüddini o tarafa gönderdik. Madem merhum toprağın altında örtülendi Hak Teala size, kalan çocuklarınıza ve ailenize uzun ömür versin. Sabrınızın karşılığı bol mükafatlara layık kılsın. Âmin ey alemlerin Rabbi270. 265 Kamer:55. 266 Bakara:156. 267 Rahman:26. 268 Kasas.88.

269 Araf:34; Yunus:49; Nahl:61. 270 v.114b-115a-115b-116a-116b.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM RESMÎ BELGELER I. Beratlar

Kelime anlamı “yazılı kâğıt” demek olan berat, Osmanlı diplomatiğinde bir göreve tayin edilme, bir gelirden yapılan tahsis, bir şeyin kullanılma izninin verilmesi, bir imtiyaz verilmesi, muafiyet tanınması gibi hususlarda kişilere verilen yetki ve izni gösteren, padişah tuğrası taşıyan belgelerdir271.

Berat teriminin, Osmanlı diplomatiğine Fatih Sultan Mehmed’in saltanatının son, II. Bayezid’in saltanatının ilk yıllarında girdiği sanılmaktadır272. Menâhicü’l-İnşâ’da

beratların başlıklarında Anadolu Selçuklu Devleti’nde kullanıldığı gibi takrîr de denilmiştir273. Osmanlı diplomatiğinde takrîr, beratın muadili olmanın dışına çıkarak bir

işi; padişah, sadrazam veya daha alt bir makama bildirmek amacıyla hazırlanan yazılı belgeler için kullanılır olmuştur274.

Menâhicü’l-İnşâ’da berat ve takrîrin yanı sıra şu terimlerin kullanıldığı görülmektedir:

Tevkiʻ:

“Dârende-i tevki‘-i refi‘275”, “Tevkî‘-i hümâyûn276

Biti:

“Bitîyi mütâla‘a kılanlar277

Kitab:

“Sebeb-i tahrîr-i kitâb-ı meymûn”, “Sebeb-i tahrîr-i kitâb278

Misal:

“Sebeb-i tahrîr-i misâl-i bî-misâl279”, “Dârende-i misâl-i bî-misâl280

271 Gökbilgin, 1992: 85; M. Kütükoğlu, 2018:124. 272 Gök,2002:868.

273 O. Turan, 1988: XI-XII. Anadolu Selçuklu Devleti’ne ait takrîr suretleri için bk. s.6-10, 31-32, 34-35-36,

42-43-44 vd.

274 M. Kütükoğlu, 2018:214.

275 v. 80a (B. Kethüdayi), 81a (Takrîr-i Nezâret ve Tevliyet). 276 v. 82b (Nâme-i İdrârât).

277 v. 81a (Berât-ı Kethüdayi), 82b (Takrîr-i Nezâret ve Tevliyet), 83b (Nâme-i İdrârât), 90a (Berât-ı

Müsellemî).

278 v. 89b (Berât-ı Müsellemi).

279 v. 81a (Takrîr-i Nezâret ve Tevliyet).

Hükm:

“Hükm-i vâcibü’l-imtisâl281”, “Hükm-i nâfiz-i meymûn282”,

“Her yıl mezkûrdan tecdîd-i hükm ü pervâne taleb itmeyeler283”,

“İşbu hükm-i şerîfi virdüm284

Pervane:

“Her yıl mezkûrdan tecdîd-i hükm ü pervâne taleb itmeyeler285

Mektub:

“Dârende-i mektûb286”, “Mektûbı mütâla‘a kılanlar287

Kitab:

“Sebeb-i tahrîr kitâb288”, “Sebeb-i tahrîr-i kitâb-ı meymûn oldur kim289

“Sebeb-i tahrîr-i kitâb-ı hümâyûn290

Hüccet:

“…yılları tamâm olıcak kapumdan hüccet alalar291”

Menâhicü’l-İnşâ’da “nâme” mektup anlamında kullanılmıştır. Konya nüshasında “berat-ı idrârât”ın başlığı “nâme-i idrârât” olarak yazılmıştır fakat başlık dışında “nâme” nin berat anlamında kullanıldığının bir örneği yoktur.

A.Beratın Rükunları

Padişaha ait belgelerden olan berat “dâvet”, “tuğra”, “nişân (başlangıç)

formülü”, “unvan”, “elkâb”, “nakil/iblağ”, “emir/hüküm”, “teʻkid/tehdid”, “tarih”, “mahall-i tahrîr” rükünlerinden oluşmaktadır. Menâhicü’l-İnşâ’da beratların suretlerinin

kaydedilmesinden dolayı “dâvet, tuğra, mahall-i tahrir” rüknü bulunmamaktadır. Ayrıca Osmanlı diplomatiğine Fars inşa geleneğinden geldiği düşünülen ve beratlarda nakil

281 v. 81a (Takrîr-i Nezâret ve Tevliyet). 282 v. 82b (Nâme-i İdrârât).

283 v. 83a (Nâme-i İdrârât). 284 v. 89b (Berât-ı Müsellemî). 285 v. 83a (Nâme-i İdrârât).

286 v. 86a (Takrîr-i Hitâbet); 87b (Takrîr-i İhtisâb).

287 v. 86a (Takrîr-i Tedrîs); 86b(Takrîr-i Hitâbet); 87b (Takrîr-i Niyâbet); 88b (Takrîr-i İhtisâb) 288 v. 80a (Berât-ı Kethüdayi).

289 v. 86a (Takrîr-i Hitâbet); 86b (Takrîr-i Niyâbet). 290 v. 87b (Takrîr-i İhtisâb).

kısmının başlangıcını teşkil eden292 beratın verildiği şahsın mensup olduğu sınıfın

yüceltildiği unvan rüknü293 de bulunmamaktadır. 1. Davet

Beratın ilk rüknüdür. Hüve veya zikrullah ile başlamaktadır. “Hüve’l-bâkî”,

“Hüve’l-muʻîn”, “Hüve’l-muʻizz”,

“Hüve’l-ganiyyü’l-mugni’l-muʻîn”, “Hüve’llahü’l-ʻazîzü’l-muʻînü’l-fettah”,

“Zikru’llahi teʻâlâ aʻlâ ve bi’t-takdîm ehakk u elyakk u evlâ”294. 2. Tuğra

Beratı veren padişahın tuğrasının bulunmasıdır ve berat o padişahın saltanatı müddetince geçerlidir295.

Benzer Belgeler