• Sonuç bulunamadı

II Meşrutiyet’in İlanı ve Rumlar

A- II MEŞRUTİYETİN İLANI VE SONUÇLARI

3- II Meşrutiyet’in İlanı ve Rumlar

Meşrutiyetin ilanının en dikkat çekici ve önemli sonuçlarından birisi de o güne kadar birçok olayda ortak tepki gösterememiş Osmanlı unsurları arasında 23 Temmuz 1908 sonrasında yaşanan yakınlaşmadır. 23 Temmuz 1908 tarihinde Rumeli’de başlayan

31 Feroz Ahmad, a.g.e., s.38-39. 32 Aykut Kansu, a.g.e., s.179-212. 33 Kazım Karabekir, a.g.e., s.375. 34 Aykut Kansu, a.g.e., s.214.

çeşitli Osmanlı unsurlarının katıldığı kutlamalar, kısa sürede imparatorluğun tüm bölgelerine yayılarak günlerce sürdü.

Osmanlı vatandaşı olan Rumlar, meşrutiyetin ilanı sonrasında ortak bir tutum sergileyemediler ve sahip oldukları siyasal konuma göre yaşanan süreci değerlendirdiler. Bağımsız bir Yunan devletinin kurulmasından sonra, 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı Rumları arasında iki ana eğilim ortaya çıkmıştı. Rumların bir kısmı, Yunan Krallığı’nın Osmanlı Devleti aleyhine genişlemesini istiyor ve bu nedenle Atina’nın Türklere karşı düşmanca bir tutum takınmasını destekliyordu35. “Fenerliler” adı verilen ve Osmanlı toplumunun üst tabakasına mensup olan Rumlar ise, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına karşı çıkıyorlar ve Rumların modern, Batı yanlısı ve kozmopolit bir Osmanlı İmparatorluğu içerisinde ekonomik, siyasal ve toplumsal olarak gelişebileceklerine inanıyorlardı. “Hellenottomanizm” olarak isimlendirilen bu görüşün oluşumu ve gelişiminde Ion Dragoumis ve A. Souliotis’in kurmuş oldukları “Konstantinopolis Örgütü”nün36 büyük payı olmuştur37.

Osmanlı ülkesinde yaşayan Rumlar bu siyasal eğilimlere göre meşrutiyetin ilanını yorumladılar. İlk günlerde yaşanan kutlamalara, tüm Osmanlı unsurları gibi, Rumlar da katıldı. Başkent İstanbul’da 25 ve 26 Temmuz 1908 tarihlerinde yapılan gösterilerde Türk ve Ermenilerin yanında Rumlar da yer almış ve ‘özgürlük’, ‘eşitlik’ ve ‘kardeşlik’ sloganları atarak yürümüşlerdir38. Rum öğrenciler de ellerinde Rum ve Osmanlı bayrakları ile yürüyüş yapmışlar, ‘Yaşa’, ‘Zito’, sadalarıyla padişah, millet, hürriyet ve ittihadı alkışlamışlardır39. Ayrıca, sürgün bulundukları bölgelerden memleketlerine dönmek için para bulamayan “biçarelere” yardım etmek için Müslüman kadınlar tarafından kurulmuş olan cemiyete, Ermeni ve Yahudi hanımların yanı sıra Rum

35 Feroz Ahmad, “İttihatçıların, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Rum, Ermeni ve Yahudi Cemaatleriyle Olan

İlişkileri 1908-1914”, İttihatçılıktan Kemalizme, Kaynak yay., İstanbul, 1996, s.85.

36 Konstantinopolis Örgütü hakkında bkz. Thanos Veremis, “The Hellenic Kingdom and the Ottoman

Greeks: The Experiment of the ‘Society of Constantinople”, Ottoman Greeks in The Age of Nationalism, (Ed. Dimitri Gondicas-Charles Issawi), The Darwin Press, Princeton, 1999, s.181-191. 37 Foti Benlisoy - Stefo Benlisoy, “Millet-i Rum’dan Helen Ulusuna (1856-1922)”, Tanzimat ve Meşrutiyet’in Birikimi, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, I, İletişim yay., İstanbul, 2001, s.370-373; Michael Llewellyn Smith, Yunan Düşü, Ayraç yay., Ankara, 2002, s.18. İttihatçılar da Rumlar arasındaki bu iki eğilimin farkındaydılar. Yunanistan’la birleşme yanlılarını “Yunancı”, Bizans İmparatorluğu’nu canlandırma peşinde koşanları ise “Bizanscı” olarak isimlendiriyorlardı. Celal Bayar, Ben de Yazdım, V, Sabah Kitapları, İstanbul, 1997, s.117.

38 Aykut Kansu, a.g.e., s.137-138. 39 Tanin, 24 Temmuz 1324, no 6, s.3.

hanımlar da katkıda bulunmuştur40. Devrim sırasındaki Jön Türk karşıtı tutumlarına rağmen Makedonya’daki Rumlar da hürriyet şenliklerine katıldılar41. Ancak, Atina’dan yönlendirilen Rumların temel tutumları, Jön Türklere karşı olumsuz olarak devam etti. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin başarılı adımları karşısında Manastır Yunan Konsolosu, Jön Türk komitesinin zaferinin Rumlar için ulusal bakış açısından genelde “faydasız ve zararlı” olacağını yazıyordu42. Serez Yunan Konsolosu da, Jön Türklerin başarısının Helenizmin zararına olacağını düşünüyordu. Çünkü ona göre bu durum, Müslümanlar arasında ulusal bilincin uyanmasına neden olabilirdi43.

Önemli bir Rum nüfusun bulunduğu İzmir’de de Rumlar, 30 Temmuz tarihinde büyük bir ayin düzenlediler. Üç gün sonra da İzmir metropoliti başkanlığında ve ruhani heyet eşliğinde hükümet binası önüne gelerek, meşrutiyetin ilanından duydukları memnuniyeti dile getiren konuşmalar yaptılar44. Ancak ilk günlerin coşkusunun ardından İzmir Rumları yeni yönetimden hoşnutsuzluklarını dile getirmeye başladılar. Sir Mark Sykes, İzmir Rumlarının yeni yönetimden rahatsızlık duymalarına neden olan faktörleri şöyle açıklamaktadır: “… gençleşmiş Türkiye ülkesi, taraftar oldukları bir düşünce

değildi. Bir kere bu yemek sonlarının mükemmel konusu, Pan Helenik İmparatorluk temasına kökten darbe indiriyordu; ikincisi zor bir Ermeni rekabeti anlamına geliyordu; üçüncüsü vergiler, dördüncüsü askerlik hizmeti korkusu, beşincisi Yunan kilise mallarının zenginlik ve yönetimiyle ilgili bir soruşturma riski taşımasıydı… [Hürriyet] büyük Yunan ulusunun arzu ve isteklerine engel olmak için bir komplo, Agamemnon’un torunlarına karşı yapılmış alçakça bir adaletsizlikti”45.

Bir başka çağdaş gözlemci de meşrutiyetin ilanından sonra Rumların yaptıkları gösterileri ve sevinçlerini şöyle değerlendirmekteydi: “Rumlar yaptıkları gösterileriyle

bugünün yeni ve beklenmeyen durumuyla kendilerini bağlı gibi göstermeye çalışıyorlarsa da ben buna inanmıyorum. Gerçek duygularını tam olarak yansıtmadıklarından emin olduğumu söyleyebilirim. Uğrunda sayısız altın dağıttıkları, kurban verdikleri ulusçuluk

40 Tanin, 5 Ağustos 1324, no 18, s.3. 41 Mehmet Hacısalihoğlu, a.g.e., s.208-209. 42 Mehmet Hacısalihoğlu, a.g.e., s.190. 43 A. J. Panayotopoulos, a.g.m., s.90-91.

44 H. Siren Bora, “II. Meşrutiyet’in İlanı ve İzmir Rumları”, ÇTTAD, I/2, 1992, s.290.

45 Sir Mark Sykes, The Caliph’s Last Heritage, Macmillan and co, Londra, 1915, s.487’den akt. Kudret

savaşından bir anda vazgeçeceklerini sanmak mümkün mü? Makedonya’nın tamamen Yunan olduğu sloganını terk edeceklerine inanmak mümkün mü?”46.

Rumları, yeni yönetimden kaygılandıran en önemli etken, meşrutiyet öncesinde sahip oldukları ayrıcalıkların kaldırılacağı korkusu idi. Nitekim, meşrutiyetin ilanından sonra Rumlara mahsus ayrıcalıkların geri alınacağı söylentileri ortaya atılmıştı. İttihat ve Terakki Cemiyeti ise, cemiyetin böyle bir amacının olmadığını bildirmek amacıyla bir üyesini Rum Patrikhanesi’ne göndermiş ve Rumları yatıştırmaya çalışmıştır47.

Rumların bir kısmı her ne kadar yeni yönetimden rahatsızlık duysa da, meşrutiyet yönetiminin kendileri için faydalı olacağını düşünen Rumlar da bulunmaktaydı. Örneğin, Makedonya’daki bir Rum, yeni yönetimin kendilerine nasıl faydalı olacağını şu sözlerle açıklıyordu: “Türkiye’nin faaliyet-i sanaiye ve ticariyesi son

derecede tevessü edecektir. Türklerin bu şeylerde pek kabiliyeti yoktur. Bulgarlar ise daha ziyade çiftçi bir kavimdirler. Ticaret ve san’at cihetinde en hazırlıklı Rumlar’dır. Onun için bundan sonra Osmanlı kalmak bizim için Yunan tabiiyetinde bulunmaktan faidelidir”48.

İttihatçılar, diğer gayrimüslim topluluklardan olduğu gibi, Rumlardan da yeni yönetimi sahiplenmesini istiyor ve meşrutiyet öncesinde kendi ulusal davalarının peşinde koşan unsurların “Osmanlılık” ideali etrafında bütünleşmesini bekliyordu. Hüseyin Cahit’e göre Osmanlı unsurları, “Osmanlı” ismi altında eşit haklarla birleştirilmeyecek olurlarsa her biri kendi emellerini ve milli menfaatlerini takip etmeye başlayacak, böylece kendi çıkarlarını diğer unsurların zararında arayacaklardı. Bu nedenle, şimdiye kadar Türk unsurunun, Osmanlı vatanının ve birbirlerinin zararına çalışan unsurlar, Kanun-ı Esasi’nin kendilerine sağlamış olduğu eşitlik ve özgürlükten yararlanarak değişik amaçlar takip etmekten vazgeçmeliydiler. Ona göre, “Türk unsurunun gayri

unsurlar bu hakikati derk etmeyerek yine eskisi gibi birbirlerini mahv ve ifna ile diğerinin zararına tesis ve tevsi-i nüfuz etmek politikasını takip edecek olurlarsa bu halin istikbal-i vatan üzerinde haiz olacağı mazarrat elbette nazardan dur kalmayacaktır.

46 Osmanlı ordusunda müfettiş olarak görev yapan yarbay Cicognani’nin görüşlerini akt. Orhan Koloğlu,

“Mayıs-Eylül 1908 Belgelerine Göre İttihatçılarda Osmanlı Birliği Anlayışı – I”, Toplumsal Tarih, (Temmuz, 1998), s.15.

47 Tanin, 19 Ağustos 1324, no 32, s.3.

Binaenaleyh Türk unsuru hakk-ı bekanın her millete tahmil ettiği icabat-ı hayatiyeye tevessül etmek mecburiyetinde kalır”dı49.

II. Meşrutiyet’in ilk aylarında Rumları tedirgin eden bir diğer neden, Müslümanların gayrimüslimleri itlaf edecekleri ve Rumların mitingler yaparak bir “kıyam-ı umumiye” hazırlandıkları şeklindeki söylentilerdi50. Hatta, İstanbul’da Beyoğlu ve Galata’daki bazı Rum okullarının müdürleri, bayramın birinci günü Müslümanların Rumları katledeceklerini söyleyerek öğrencilerinin okula gelmemelerini ve evlerinden dışarı çıkmamalarını istemişti51. Hüseyin Cahit, bu söylentileri konu aldığı yazısında Müslümanların Hıristiyanları kesmelerinin söz konusu olmadığını, eğer bu yolda bir şey düzenlenecek olsa sadece Hıristiyanları değil, aynı zamanda Müslümanları da “kesecek” olan bir “aksülamel” olabileceğini belirtmişti52.

Aynı günlerde Rumların tepkisini çeken bir diğer gelişme de “Beşiktaş Hadisesi” oldu. 14 Ekim 1908’de, Bedriye adlı bir Müslüman kadınla Todori adındaki bir Rum bahçıvanın evlenmek istemesini şeriata aykırı gören bir kalabalık, karakolu basarak Todori’yi linç etmiş ve Bedriye’yi de ağır yaralamıştı53. Osmanlı zabıta ve askerlerinin olayı önleyememesi Rum basınında ve Türkçe basında eleştirilmiş ve sorumluların cezalandırılması istenmiştir54. Fener Rum Patrikhanesi ise, Beşiktaş’da yaşanan olaydan sonra Rumca basında Müslümanların Hıristiyanları katledeceklerine dair çıkan haberler üzerine, bütün kiliselere göndermiş olduğu bir beyanname ile bu tür söylentilerin gerçek dışı olduğunu ve unsurları kardeşlik fikrinden uzaklaştırmayı amaçladığını bildirmiş ve hükümetçe alınan önlemler ile bu tür olayların önleneceğini duyurmuştur55.

49 Hüseyin Cahit, “Anasır-ı Osmaniye”, Tanin, 17 Ağustos 1324, no 30, s.1. 50 A. Savfet, İstanbul Musahabeleri, Dersaadet, 1324, s.5.

51 “Tasni ve İşaa-i Eracif”, Sabah, 30 Teşrin-i evvel 1908, no 6859, s.3-4. 52 Hüseyin Cahit, “Asılsız Heyecanlar”, Tanin, 17 Teşrin-i evvel 1324, no 89, s.1. 53 Sina Akşin, a.g.e., s.141.

54 “Rum Vatandaşlarımızın İtidali”, Tanin, 6 Teşrin-i evvel 1324, s.3; “Bir Vakaa ki Ne Esefengizdir!”, İkdam, 16 Teşrin-i evvel 1908, no 5171, s.2.

55 “Rum Patriki’nin Beyannamesi”, İkdam, 2 Teşrin-i sani 1908, no 5186, s.3; Sabah, 2 Teşrin-i sani

B- 1908 SEÇİMLERİNDE İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ VE RUMLAR