• Sonuç bulunamadı

İttihat Terakki ve Yahudi Etkisinde Osmanlı Basını

Abdülhamid’e cephe alan kurumlar içerisinde doruğa erişen basındır. Bu muhalefetini açıktan gösteremeyen birçok çevrenin de basının arkasına saklanarak saldırılarda bulunmayı tercih etmesinden ileri gelmektedir99. Abdülhamid’in devrilmesi ve meşrutiyetin ilanı mücadelesinde İttihat ve Terakki’nin en önemli silahı; Yahudi destekli basın olmuştur.

İttihat ve Terakki’nin Selanik ’de Manastırda, Üsküp ve İşkodra’da Silah, Top, Tüfek, Süngü, Hançer, Bomba gibi adlarla çıkardıkları gazeteler İstanbul’da binlerce nüsha satmıştır100. Bu tür yayınlarla İttihat ve Terakki düşüncelerini halka yayarak belli bir kitle oluşturmaya çalışmışlardır. Bununla birlikte ; İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Yahudiler özellikle, II. Meşrutiyetten önce basını, Abdülhamid’in idaresini yermek ve halkı Abdülhamid’in saltanatını ortadan kaldırmak için halkı galeyana getirmek maksadıyla kullanmışlardır. Ancak Padişah İttihat ve Terakki’nin bu konudaki girişimlerine şaşırmazken; Yahudi teb’anın çıkardığı muhalif gazeteler, Sultan’ı

95 Bessemer; agm, s.40.

96 Mare De Atra: Dini bölge lideridir. Bkz. Shaw; age, s.420. 97 Falaşa: Etyopya’lı zenci Yahudilerdir.

98 Shaw; age, s. 349-350.

99 Orhan Koloğlu, “ Abdülhamid Basın Rejimi Deyimi Üzerine”, Belleten C:LVII, Ağustos 1993, S.219’dan ayrı basım, TTK Basımevi, Ankara 1994, s.35.

ziyadesiyle müteessir etmiştir. Bu sonucu saray erkânının hatıratlarındaki pasajlardan da çıkarmak mümkündür. Sultan Hamid’in Baş Kâtibi Kara Tahsin Paşa hatıratında bu gazetelerden acı acı dert yanar:

Paris Sefareti başta olmak üzere, Amerika-i Cenubi’deki maslahatgüzarlarımız dahi oralarda her gün yenileri çıkan gazeteleri derleyip toparlayarak Yıldız’a gönderirlerdi. Bunlar münhasıran Türkçe değil idiler: Ermeni, Rum, Arnavut, Arap dillerinde neşredilenler vardı. Riyo dö Janeyro’da bir de Musevice gazetenin yayınlanması, Abdülhamid’i fevkalade asabileştirmiş: Başkâtip Paşa… İşte bak, Yahudiler bu işe

karışmaz, karışmıyor derken, onlar da bu selsebil arasına girdiler. Nankörlük diz boyu… Allah encamını hayıra tebdil ede...” demişti. Bu gazetelerden sonra bir Musevi gazetesi’nin de Viyana’da neşredilmesi Padişah’ı çok telaşlandırmış, Viyana Sefaretine, sahibi de Musevi olan bu ceridenin intişarının men’i için ne yapılması icap ediyorsa yapılmasını bildirmişti. Abdülhamid’in öz be öz hemşiresi olan Seniha Sultan’ın oğlu Sabahattin Bey’in neşrettiği “Terakki Gazetesi” vardı. Padişah bu gazeteyi bizzat kendisi okurdu. Bu gazete bazı kısımlarına işaret edilerek Babıâli’ye gönderilir ve gazetenin mevzu olarak aldığı hususlara dair izahat istenirdi. Ekseriyetle bu neşriyat vakıalara ve hakikate mutabık olunca, Padişah asabileşir, vükela ve hükümet erkânını itham edecek şekilde konuşur: Bu âdemler, taa Paris’den bizim kusurlarımızı mahazz-ı

hakikat olarak görüyorlar da bizim vükela ve kudema burada akşama kadar uyuyorlar mı? Bana memleket ve millet için hayırlı olan neyi teklif ettiler de kabul etmedim? Ben eniştem Mahmut Paşa’ya bir zamanlar en yakın ve samimi dost idim. Beni kendisi terkeyledi. Avdeti için ne kadar uğraştım, malumdur. Şimdi oğlu ve benim öz yeğenim benim saltanatıma karşı kastediyor. Bu tavsiyelerini niçin hususi olarak bana yazmıyor ve söylemiyor. Böyle aleniyetle bir saltanata karşı tavsiyelerde bulunulur mu? Diye şikâyetlerini dile getirirdi. Manzara hakikaten böyle idi. Jöntürkler’in çıkardığı gündelik, haftalık, on beş günlük, aylık gazetelerin, büyük kısmı hususi ilaveler, muayyen günlerde özel sayılar neşredecek kadar teşkilatlı idiler. Terakki, Ahali,

Doğrusöz, Hilafet, Türk, Şuray-ı Osmanî, Tuna, Şuray-ı Ümmet, Sancak, Meşveret,

İçtihat ve saire… Önemli gazeteleri arasında idi101. İttihat ve Terakki’nin çıkardığı bu gazetelerde iki toplum arasında bir kader birliği tesisine çalıştığı fark edilmektedir.

101 Cemal Kutay; Prens Sebahattin Bey, Sultan İkinci Abdülhamid, İttihat ve Terakki, Neşreden: Mustafa Unan, İstanbul 1964, s.231-234.

1903 yılı Aralık ayında, hareketin milliyetçi kanadının yayın organı Türk, Siyasi

Hülasa: Türkler ve Yahudiler başlıklı makalede şöyle yazmıştır:

Dünyada adaletsizlik, baskı ve acı çeken halklar arasında belki Yahudiler en başta gelir. Bu adaletsizlikler ve gayri insanilikler, dini fanatizm ve nefretten kaynaklanır. Hıristiyan dünyasının tamamı bu aciz millete karşı derin ve şiddetli bir düşmanlık besler. Görünen sebep (bu davranış için) İsa’ya Yahudilerin ellerinde kötü davranılmasıdır. Acı olan şudur ki: iddia edilen suçun üzerinden yirmi yüzyıl sonra bile bu aciz insanlar hala sorumlu olarak görülmektedir ve düşmanca duygular onlara yönelmektedir. İspanya’dan göç etmek zorunda kalan İsrail’in çocuklarının hem Selanik hem de İstanbul’da yerleşmesini kabul edenler Türklerdir… Ve yine Rusya ve Romanya’dan sürülen Yahudi kitlelerine yerleşme imkânı veren Osmanlılardır. Yahudi vatandaşlarımıza bu hususları dikkatle ve ciddiyetle göz önünde bulundurmalarını bütün samimiyetimizle tavsiye ederiz. Okullarında ve evlerinde Osmanlılar ve Müslümanlar ile olan ortak menfaat fikirlerini neşretmelidirler Bu şekilde her iki tarafta fayda görecektir102.

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi bu dönemde Jöntürk basını Yahudi unsurlara karşı, Müslüman ve Yahudiler arasında genel; Yahudiler ve Türkler arasında da özel olarak karşılıklı menfaat ve doğal bir yakınlık olduğunun altını çizerek genellikle sempatik bir tavır benimsemişlerdir. Örneğin İctihat’ta yazan Abdullah Cevdet, Bulgaristan’daki Türk azınlığın kötü durumu ile Hindistan’daki Müslümanların durumunu Rus Yahudileri ile karşılaştırmıştır. Bu aslında Jöntürkler basını tarafından yaygın olarak kullanılan bir temaydı103.

Cemiyet’in diğer bir yardım kaynağı olan Mısır Cemiyet-i İsrailiyesi ise Mısırda bulunan Yahudilerden oluşuyordu. Cemiyet, Jön Türker’in çıkarmış oldukları yayınların Mısır’da kolayca dağıtılmasına yardımcı olmakta idi 104 .