• Sonuç bulunamadı

19. yüzyılın son çeyreğine kadar Osmanlı Devleti’nin gündeminde Yahudi bağlantılı bir Filistin meselesi yoktu Filistin’de bir Yahudi Devleti kurmak için koloniler oluşturma fikri 19. Yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da ortaya çıkan antisemitizm hareketleri sebep olmuştur273.

Filistin’de bir Yahudi yurdu kurma amacının gerçekleşmesi için bölgedeki Yahudi nüfusunun artırılması gerekliydi. Bunun farkında olan Yahudiler buraya Yahudi göçünü sağlamaya çalışmışlardır. Bu tehlikeli niyeti sezen II. Abdülhamid Filistin’e göçü 1883’te yasaklamıştır274. Bu kararda Sultan’ın; Rus Hükümetinin uyguladığı katliam sonunda Rusya dışına sürülen büyük bir grup Yahudi’nin Filistin’e yöneleceğini hissetmesi de etkili olmuştur Zira Sultan 29 Haziran 1882 yılında Kudüs Mutasarrıfına Rus Bulgar ve Romen uyruklu Yahudilerin Filistin’e girmesini yasaklamasını bildiren bir mektup gönderdi275. Artık Yahudiler Filistin’e yalnızca hacı olmak için gelecekler ve bu süre üç ay olacaktı. Kendilerine verilen kırmızı teskere’deki ikamet süresi dolunca geri döneceklerdi.

1883’te çıkarılan bir irade-i seniyye ile de Yahudilere mülk satışı da durdurulmuştur. Ayrıca Hazine-i Hassadaki şahsi mal varlığı ile Filistin ‘de mümkün olduğu kadar fazla toprak alınarak Yahudiler’in toprak satın salma yolu kapanmaya çalışılmıştır.1891 yılında çıkarılan bir irade-i seniyye ile de hiçbir Yahudi’nin Osmanlı vatandaşlığına alınmayacağı ve Yahudiler’in Osmanlı topraklarına yerleşmelerine müsaade edilmeyeceği belirtilmiştir. .Daha sonra çıkarılan bir emir ile de başta Filistin olmak üzere tüm Osmanlı topraklarında Yahudilere toprak ve mülk satışı yasaklanmıştır. Filistin’de arazi ve mülk satın alanların hepsi Siyonist değillerdi. Son günlerini ibadetle geçirmek isteyen bazı Museviler de buradan toprak satın alıyorlardı. Sırf bunlara

272 Gündoğdu; agm, s.31.

273 Mehmet Salih Arı; “II. Abdülhamid Döneminde Yahudiler’in Filistin’e Yerleşim Çabaları”, Akademik Araştırmalar Dergisi, Yıl 6, S. 24 Nisan 2005, s.108-123.

274 Ömer Osman Umar; “Osmanlı Döneminde Yahudilerin Filistin’e Yerleşme Faaliyetleri”, Sosyal Bilimler Dergisi, C:12, S:2, Elazığ 2002, s.424.

haksızlık olmasın diye Said Paşa, 1893 ilkbaharına kadar Filistin’de yasal yollarla toprak satın almış olanların Siyonizm ile ilişkilerinin olmadığına dair, konsolosluklarından aldıkları belgeye göre tapuları verilmiştir. Osmanlı bu kararla 1893’ e kadar Siyonistlerin yasal olmayan yollarla almış oldukları toprakları onaylamış olma durumuna düşmüştür. Museviler Filistin’e doğrudan yerleşmenin mümkün olmadığını anlayınca artık hileli yollara başvurmaya başlamışlardır. Rus ve Doğu Avrupa Musevileri önce Almanya Avusturya ve İngiltere’ye uğrayıp bu devletlerin vatandaşlığına geçip sonra Filistin’e sızmışlardır276.

Hüseyin Hilmi Paşa, Filistin’de Museviler için konulan yasakları kaldırmaktan çekinmedi. Önce Filistin’e girişte Kırmızı Tezkere Usulü kaldırıldı. Daha sonra da Siyonistlerin toprak satın almaları serbest bırakıldı. Hatta bir Siyonist bu dönemde:

Artık Filistin ‘in kapıları bize açılmakta ve her yönden oradaki Yahudi iskânı iyiye gitmektedir” demiştir277 .

17 Ocak 1910 tarihli The New York Times Gazetesinin haberinde Yahudiler’in özellikle II. Meşrutiyet’ten sonra Filistin’e akın ederek, yerleşik Arapları topraklarından çıkararak Filistin’de Amerika ve Avrupa’dan aldıkları maddi yardımlarla bayındırlık faaliyetlerine başlamaları ve her türlü gündelik yaşam standardını yakaladıkları anlatılmaktadır. Ayrıca kapitalist Yahudi temsilciler ve Siyonist ticaret örgütlerinin özellikle Ürdün Vadisi olmak üzere bölgeyi keşif çalışmalarından bahsedilmiştir.

KUDÜS ELLERİNDE

Sömürgeler Esdraelon ovasına278 doğru yayılıyorlar ve modern tarım teknikleri ürünü fazlasıyla artırdı.

New York Times’a özel telgraf.

Kudüs’ten gelen mektup, Türkiye’de yeni anayasanın ilanının dünyanın diğer yerlerinden gelen bütün Yahudilere Filistin’in kapılarının açıldığını söylüyor. Yafa’da ,Tiberya da , Safe de ve Halfa da Yahudiler on binlerle sayılırken Kudüs’te nüfusunun 5’te 4’ü olan 100.000’ i Yahudilere ait. Nerdeyse Esdrelon ovasının hepsi onlar tarafından ekilip biçiliyor. Onların müreffeh kolonileri Dan’dan Birşaba’ya kadar hatta Mısır’ın dış mahallerinin güneyine kadar yayıldı. Her bir gemi Odessa’dan yüzlercesini

276 Umar; agm, s.424.

277 Bayramoğlu; age, s.70.

taşırken, binlercesi kutsal topraklarda bir sığınak ve güven bulmak için İran’dan kaçıyorlar. Bir zamanlar sultan Abdülhamid’in mülkü olan Ürdün vadisi Yahudi kapitalistleri ve temsilcileri bütün bölgeye yayılmış Siyonist ticaret örgütleri tarafından hevesli bir şeklide araştırılıyor, devrimden beri gelirleri önemli oranda azalmış Muhammet taraftarlarının malları satın alınıyor.

Kutsal şehir aslında Yahudi kasabasıdır. Zanaatkârlık ve ticaret kadar bankacılıkta Yahudilerin tekelinde. Devlet Yahudi jandarmalarının olduğu bir bölük kurmayı gerekli gördü. Amerika’dan ve Avrupa’dan yüzlerce binlerce pound kolonide yaşayanlara ev, okul, hastane, sakatlar için ev yapması için gönderdiler. Sadece Kudüs’te 100’den fazla Yahudi okulu var ve sinagoglar her yerde yükseliyor. Toprakların değeri dört kat arttı. Cahil ve fakirliğe düşmüş fellahlar, tarımsal aletlerle ve tekniklerle daha önce hayal bile edilemeyecek hasatları elde eden Avrupalı Yahudi yerleşimciler tarafından evlerinden ve köylerinden çıkarıldılar. Filistin karşıtı bir şirket, Siyonist bir bankacılık ve ticari bir yatırım büyük bir azimle İsrail’in hedefini dürtüyor. Yahudilerin ırksal özellikleri keşfetmeleri ve kabile oluşturma eğilimleri Osmanlıların karşı koymalarını artırıyor ve Türk anayasal rejimini yeni ve vatansever hükümetin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri olarak duruyor279.

İşte tablo aynen böyleydi. Filistin tamamen farklı bir yapı kazanmanın kıyısına gelirken; Osmanlı Devleti İttihat ve Terakki yönetiminde ve Yahudi yönlendirmesinde Avrupa devletlerinin korku kıskacında her türlü otoriter vasfını yitirmişti. Olaylar artık İttihat ve Terakki’nin kontrolünden çıkmaya başlamıştı. Ancak diğer yandan, Arap-Yahudi ilişkilerinde kötüleşmenin ve bu çelişmelere mani olmaya çalışan Osmanlı teşebbüslerinin görüldüğü bir dönemdi. Osmanlılar o zaman Siyonistlerin toprak almalarına da büyük güçlerin müdahalesinden çekinerek mani olmuşlardır. Özellikle Talat Paşa’nın Rus ve Yahudi yerleşimcileri Osmanlı vatandaşı olmalarında ısrar etmesi bu yüzdendi. Başka bir mevzuda, Siyonist örgütün kültürel otonomi ve yerel yönetime katılma talebi -kendi ifadeleriyle “offentlich-rechtlich” (alenen ve meşru olarak)- bu hareket Osmanlı parlamentosunda kolonileşme ve bağımsızlık yönünde bir hareket olarak eleştirildiğinde (özellikle Rum-Osmanlı vekili Cosmidi Efendi tarafından).

Sadrazam Hakkı paşa Siyonist emellere karşı önleyici tedbirlerin alınacağını ifade etmiştir280.

İstanbul da Filistin’e yönelen bu Yahudi akını ile ilgili yaşanan bu endişeler “ Christian

Science Monitor “ Gazetesinde şöyle yankı bulmuştur.

FİLİSTİN’Lİ YAHUDİLER TÜRKİYE’Yİ KAYGILANDIRIYOR:

İSTANBUL- Filistin’in Yahudi sömürgesi olması Türk hükümetini kaygılandırmaya

başladı. Yahudiler evlerinden ve topraklarından çıkarılan Filistinlilerden çok daha kabiliyetli. Yahudileri çıkarmak için belki güç kullanmak gerekecek. Kudüs’te nüfusun 5’te 4’ ü Yahudi ve bankacılık, ticaret Yahudilerin ellerinde ve 100’den fazla Yahudi okulu bulunuyor ve her yerde evler ve Sinagoglar yükseliyor. Hükümet bir bölük Yahudi jandarma kurmaya karar verdi281.

Yahudilerin Filistin’e yerleşerek kutsal toprakları kendilerine türlü siyasî senaryolarla vatan yapmalarıyla birlikte Siyonizm’in Filistin hayali kısmen gerçekleşmiştir. Bu gerçekleşmeden Siyonistler cesaret kazanmıştır. Sonrada, Siyonist liderlerden birisi olan Wolffsohn bir hukukçu olan Hakkı Paşa’ya 10 Ağustos 1911 tarihli bir mektup yazmıştır. Mektup şöyle başlamaktadır: Yüceliğinizin anlaşılması için uzun uzadıya

açıklamalar yapmak gereksiz…282.

II. Abdülhamid’in bütün titizliğine ve Osmanlı hükümetinin yoğun çabalarına rağmen Siyonistler binlerce taraftarlarını Filistin’e sokmayı ve orada yerleşmeyi başardılar. II. Meşrutiyet’in ilan edildiği1908 yılında kutsal topraklarda yaşayan Musevi nüfusu göçmen akınları sayesinde II. Abdülhamid’in tahta çıktığı 1876 yılına kıyasla üç misli artmış ve 80000’e yükselmişti. Bu zaman içinde Siyonistler 40.000 dönüm toprak satın almayı ve 33 yerleşim yeri ( koloni) kurmayı başarmışlardır283.