• Sonuç bulunamadı

1.1.3. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na Girişi

1.1.3.1. İtilâf Devletleri Arasında Yapılan Gizli Antlaşmalar

Birinci Dünya Savaşı devam ederken İtilâf devletleri gizli anlaşmalar ile Osmanlı topraklarını kendi aralarında paylaşmışlardır. İngiltere ve Fransa’nın Çanakkale Boğazı’nı geçmeye çalışması Rusya’yı endişelendirmiştir. İki devletin Çanakkale üzerinden İstanbul’a sahip olması, Rusya’nın etkinliğini büyük ölçüde etkiliyebilirdi. Ayrıca İngiltere’nin himayesinde bulunan bölgenin Yunanistan’a verilme olasılığı da Rusya’yı rahatsız etmekteydi. Bu olasıklar gerçekleştiği takdirde Rusya yüzyıllardır çabaladığı Boğazları ele geçirme politikasından tamamen vazgeçmek durumunda kalabilirdi. Almanya da Boğazların İngiltere ve Fransa’nın eline geçmesini menfaatlerine uygun bulmadığından, İttifak cephesini bölmek amacıyla bu bölgeyi Rusya’ya teklif etmiştir. Rusya’nın girişimlerinden sonra 1915 Mart’ında İstanbul Antlaşması ile Rusya’nın Bogazlar üzerindeki istekleri İngiltere ve Fransa tarafından kabul edildi. Buna karşılık Rusya; İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı topraklarıyla Asya’daki çıkar ve emellerini kabullenecekti.115

Böylelikle Rusya, İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’nın batı kıyıları ile Midye Enez hattının doğusunda kalan Trakya, İstanbul Boğazı’nın doğu kıyılarından Sakarya nehrine kadar olan Karadeniz kıyıları ile bu noktadan güneye İzmit Körfezi’nde sonradan belirlenecek bir noktaya kadar uzanacak hattın arasında kalan bölgeyi ilhâk edecekti. 116

Bu sırada İngiliz Savaş Kabinesi, Türk Boğazlarından derhal açılıp Rusya’ya yardım etmeye karar vermiştir. Harbi kısa zamanda bitirmek amacıyla Fransız ve

114Kemal Turhan, “ Osmanlı Son Döneminde Almanya’ya Gönderilen Türk Öğrencileri ve Eğitim Problemleri”, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, S: 214, Ekim 2004, s. 50-51.

115 Barçın Kodaman, Sevr ve Lozan’da Ermeni Sorunu, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Isparta, 2002, s. 12 ; Seçil Akgün, General Harbord’un Anadolu Gezisi ve Ermeni Meselesine Dair Raporu, İstanbul, 1981, s. 32.

116 Kamil Necdet Ar, Türk-Amerikan İlişkileri Çerçevesinde Ermeni Meselesi ( 1918-1923), Kaynak Yay., İstanbul, 2011, s. 82.

İngilizler, 18 Mart 1915’te Çanakkale’den geçmek istemişlerdir. Yapılan savaşta ağır kayıplar veren İtilâf kuvvetleri çekilmek durumunda kalmakla birlikte 25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yapmış ancak burada hezimete uğramışlardır.117

Osmanlı Devleti, Çanakkale’de gösterdiği başarı ile Rus, İngiliz ve Fransız planlarını altüst etmiştir. Müttefikler, Boğazları zorlayamadıkları gibi Rusya’ya yapılması kararlaştırılan askerî yardımı da gönderememişlerdir. Rus ordusunun harbin daha ilk senesinde cephanesinin tükenmesi, askerî kuvvetinin azalması, neticede Rusya’nın yenilmesinde Çanakkale’deki Türk zaferinin etkisi oldukça büyüktür.118

Doğu Cephesinde Ruslarla çetin muharebeler yapılırken İtalya, Avusturya işgalindeki İtalyan bölgelerinin yanı sıra, Adriyatik kıyıları ve Osmanlı Devleti’nin Ege ve Akdeniz’deki bazı topraklarını istemekteydi. Bunları ise İtalya’ya ancak Üçlü İtilâf devletleri verebilirdi. Onun içindir ki 26 Nisan 1915’te İtalya ile İtilâf devletleri arasında Londra Antlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma ile İtalya’ya, savaştan sonra Antalya bölgesi ile Uşi Anlaşması gereğince 1912 yılından bu yana işgali altında bulunan 12 Ada’ya sahip olabilecekti. 119 İtalya’nın Almanya’nın yanında savaşa girmesini engelleyebilmek amacıyla, Anadolu topraklarının bir kısmı İtalya’ya verildi. Böylelikle İtalya, İtilâf devletlerinin yanında yer alarak yerini belirlemiştir.120Aslında

İtalya, Avusturya-Macaristan’a karşı savaş açmış ve Ağustos 1916’ya kadar Almanya’ya düşmanca bir tavır içinde de olmamıştı.121

İngiltere ve Fransa, Asya topraklarını kendi amaçlarına göre düzenlemeye girişmişlerdir. Arapların ulusal istekelerinin kabul göreceği taahhtütleri karşılığı, Hicaz Emiri Şerif Hüseyi’in Osmanlı Devleti’ne karşı yürüteceği savaşta yardımı sağlanmıştı. Bu düzenlemeler için Rusya’nın onayına ilave bazı ödünler karşılığı alınıdığı Sykes- Picot olarak isimlendirilen 16 Mayıs 1916 tarihli anlaşmaya göre;

Rusya; Erzurum, Trabzon, Van, Bitlis, Muş, Siirt ve Amadiya’yı içeren İran ve sınırına kadar uzanan Karadeniz’den Musul-Urumi’ye kadar 60.000 mil karelik bakır gümüş ve tuz rezervleri açısından zengin bir bölge elde edecekti.122

117 Ergünöz Akçora, a. g. e., s. 71. 118 Akdes Nimet Kurat, a. g. e., s. 420. 119 Haluk Ülman, a. g. e., s. 330. 120

Vahdet Keleşyılmaz, “ Belgelerle Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı’na Giriş Süreci” ERDEM, C: 11, S: 31, Mayıs 1999, s. 140.

121 Keıth Robbıns, I. Dünya Savaşı, Dost Kitapevi, Ankara, 2005, s. 55. 122 Kamil Necdet Ar, a. g. e., s. 83.

Fransa, Suriye olarak isimlendirilen bölgenin sahil kesimi, Adana, Antep, Mardin vilayetleri ile istikbaldeki Rus sınırına komşu olacak şekilde Kayseri, Zara, Akdağ, Yıldız Dağı, Eğin, Harput’u içine alacak şekilde Kilikya olarak adlandırdıkaları bölgeyi elde edecekti.

İngiltere, Bağdat dâhil güney Mezopotamya ile Akdeniz kıyılarında Hayfa ve Akra limanlarını içeren Filistin bölgesini elde edecekti.

İngiliz ve Fransız bölgelerinin arasında kalan bölgede, Arap Konfederasyonu veya bir Arap devleti oluşturulacaktı. Fransız nüfus bölgesi Suriye’nin hinterlandı ile Musul vilayetini içerecekti.

İskendireye serbest liman haline gelecek, Filistin’e uluslararası statü kazandırılacaktı.123

.124

Osmanlı Devleti ile ticarî ilişkileri çok eskiye dayanan Fransa; Suriye, Musul ve Çukurova üzerinde özellikle durmuştur. Ayrıca Fransa’nın Osmanlı Türkiye’sinde yaptığı yatırımlar ve alacaklarının oldukça yüksek meblağlara ulaşması da Fransa’nın hassasiyetini daha da artırmıştır. Fransız ekonomisin hammaddeye duyduğu ihtiyaç nedeniyle Suriye, Fransa açısından stratejik önem arz etmiştir. Bu durum, Fransa’nın bu bölgelerde ısrarcı davranmasına neden olmuştur.125

Rusya, Doğu Anadolu’da Trabzon, Erzurum ve Van çevresini Ermenilere vermek istemediğini belirtmiştir. Rusya’nın bu talebine olumsuz bakmayan İngiltere, Ermeni meselesini bir süre askıya almıştır. Fakat Irak’ı himayesine almak isteyen İngiltere, Rusya’ya komşu olacağından bir tampon devlet kurmayı amaçlamıştır. Bu devlet ya Ermenistan ya da Kürdistan adı altında olmalı ve İngiltere’nin amaçlarına hizmet etmeliydi.126

1915 yılında yapılan uzun müzakerelerden sonra İngiltere ile Şerif Hüseyin arasında 1916 Ocak ayında bir anlaşmaya varılmıştır. Lübnan hariç İngiltere Şerif Hüseyin’in isteklerini kabul etmiştir. Fransa’nın bu durumdan haberi ancak 1915 Kasım’ında olmuştur. Fakat anlaşma şartları içinde Arap devleti, Akka-Kerkük çizgisinin kuzey kısmı Fransız nüfuz alanı olarak güney kısmı da İngiliz nüfuz alanı olarak ayrılmıştır. Ayrıca İskenderun serbest liman ve Filistin de uluslararası bölge

123 Kamil Necdet Ar, a. g. e., s. 84 ;Ali Karakaya, Milli Mücadelede Manda Sorunu Harbord ve King- Crane Heyetler, Ankara, 2001, s. 13.

125 Derviş Kılınçkaya, Osmanlı Yönetimindeki Topraklarda Arap Milliyetçiliğinin Doğuşu ve Suriye, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2004, s. 94.

olarak ele alınmıştır. Bağımsız Arap devletinin nüfuz alanı olması ve Suriye’nin kıyı bölgelerinin Fransa’ya verilmesiyle İngiltere Şerif Hüseyin’e karşı ikiyüzlü bir oyun oynamıştır.127

İngiltere’nin bu işbirliğindeki amacı Arapları Türklere karşı kullanmak olmuştur. Bu anlaşma, Arapların aldatıldığı ve daha sonra çıkan anlaşmazlıkların kaynağı olan bir anlaşmadır. Bu hususu Lawrence, 11 Eylül 1919’da Times Gazetesi’ndeki yazısında belirterek İngiltere’nin Fransızlarla işbirliğine girerek Arapların aldattığını dile getirmiştir.128

Yapılan gizli anlaşmalardan sonuncusu İngiltere, Fransa ve İtalya arasında 1917 Nisan’ında yapılmış olan St. Jean de Marurienne Anlaşmasıdır. İtalya, Rusya’nın onayladığı ve İngiltere ile Fransa arasında imzalanan Skes-Picot anlaşmasının dışında bırakıldığını öğrenince, Müttefikler içinde en az paya sahip olduğunu belirterek yeni yerler istemiştir129

. İtilâf devletleri İtalya’yı yanlarında tutabilmek için bu isteği kabul ederek Antalya’dan sonra, İzmir-Kayseri-Mersin üçgeni arasında bulunan Güneybatı Anadolu bölgesini de İtalya’ya bırakmışlardır.130

Ancak, bu görüşmelere Rusya katılmadığı için anlaşma Rusya’nın onayını aldıktan sonra kesinleşecekti. Fakat bu sırada Rusya’da iç karışıklar çıkmıştır. Rusya’nın devre dışı kalması anlaşmanın yürürlüğe girmesi konusunda sorunların yaşanmasına neden olmuştur. İngiltere, Fransa ve İtalya arasındaki sorunlar Paris Barış Konferansı’nda da devam etmiştir. Bu durum, İtalyanların Kurtuluş Savaşı’nda Millî Mücadeleyi desteklemelerine yol açmıştır.131

1917 yılına gelindiğinde Rusya’da birçok fabrika kapanmış halkın günlük ihtiyacını gören mamul eşya piyasadan kalkmış, var olan mamullerin fiyatları artmıştır. Karaborsacılar ve harp zenginleri dışında Rus halkının ekonomik, sosyolojik durumu oldukça kötü haldeyken ordu içinde de sıkıntılar ve şikâyetler kendini hissettirmeye başlamıştır. 1917 yılında Rus ordusunda asker kaçağı bir buçuk milyona varmıştır.132

Rusya’nın içinde bulunduğu vahim durum karşısında, Bolşevik ihtilali 1917 yılında gerçekleşmiş ve Rus cephelerinden Rus askerlerinin çekilişi İtilâf devletlerini

127

Fahir Armaoğlu, 20. Yüz…., s.125-126.

128 Ömer Osman Umar, Osmanlı Yönetimi ve Fransız Manda İdaresi Altında Suriye ( 1908- 1938), Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2004, s. 219.

129 Barçın Kodaman, Sevr ve Lozan’da Ermeni Sorunu, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Isparta, 2002, s. 14.

130 Haluk Ülman, a.g. e., s. 334. 131 Barçın Kodaman, a. g. t., s. 14

zor durumda bırakmıştır. 1917 Kasım’ında Bolşevikler, Pravda Gazetesi’nde gizli anlaşmaları açıklamışlardır. Gizli anlaşma metinleri İstanbul gazetelerinde de yer almıştır. Bolşevikler, Çarlık Rusya ile yapılan anlaşmaları kabul etmediklerini beyan etmişlerdir133

. İtilâf devletlerini kaygılandıran bu duruma karşılık, gizli anlaşmalar New

York Evening Post’ta, Manchester Guardian’da, London Daily Tribüne’de

yayınlaşmıştır.134

Bolşevik iktidarı Birinci Dünya Savaşı’ndan çekildiğini 3 Mart 1918 Brest- Litovsk Anlaşması ile dünyaya duyurmuştur. Doğu cephesindeki bu gelişme üzerine Almanya’nın buradaki gücünü Batı cephesine çekmesi Fransa ve İtalya’yı ciddi bir tehlike ile karşı karşıya getirmiştir. Bunun üzerine İngiltere Başbakanı Lloyd George, gizli anlaşmaların açıklanmasıyla İstanbul’un Türklerden alınmak istendiğinin bütün dünyanın öğrenmesi üzerine farklı yaklaşımlar içine girmiştir. Lloyd George, “Biz

Osmanlı Devleti’nin ne başkentinden ne de Türklerin çoğunlukta olduğu bilinen Anadolu ve Trakya’daki zengin topraklarından yoksun kılmak için savaşıyoruz. Biz başkenti İstanbul olmak üzere Türklerin anayurdu olan Osmanlı Devleti’ne karşı değiliz” diyerek Türklere barış yolunu göstermeye çalışmıştır.135

Ancak Alman ordularının İkici Marn Meydan Savaşı’nda yenilmesi, 15 Eylül 1918’de Bulgar ordularının yenilgisi ve akabinde 29 Eylül’de imzaladığı ateşkes anlaşması Osmanlı Devleti’nin durumunu kötüleştirmiştir. Bunun üzerine Osmanlı devlet adamları İstanbul düşmeden bir ateşkes136

yapma çabası içine girmişlerdir.