• Sonuç bulunamadı

2. İLÂMA KARŞI KANUN YOLUNA BAŞVURULMASI

2.2. Mevcut Kanun Yolu Sistemi Açısından İnceleme

2.3.3. İstinaf Yoluna Başvurunun İcra İşlemlerine Etkisi

2.3.3.2. İstinaf Başvurusunun Kabulü

Bölge adliye mahkemelerince yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesince verilen kararda usul veya esas yönünden hukuka aykırılık tespit edilmişse istinaf başvurusu kabul edilecek ve yargılama yapılarak bölge adliye mahkemesince bir karar verilecektir. Bu kararla ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılacaktır.

İstinaf incelemesi sonucunda üç şekilde karar verilebilir.

Bunlardan birincisi, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 426/M maddesinin I. fıkrasında 6 bent halinde sayılan durumlarda, bölge adliye mahkemelerince ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak ilgili mahkemeye gönderilmesine karar vermesidir260. Bu durumda dosya kendisine gönderilen ilk derece mahkemesinde dava yeniden görülecektir. Bu karar teknik anlamda bir bozma kararı olmasa da, nitelik bakımından bozma kararına benzemektedir. Çünkü bu kararla, dosya tekrar ilk derece mahkemesi önüne gitmektedir.

Bu halde, önceden ilk derece mahkemesi kararının icrasına başlanmışsa, bölge adliye mahkemesince verilen bu karar icra işlemlerini durduracaktır. Zira, Kanunun 40. maddesinin I. fıkrası gereğince “bir ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur.” Bu nedenle bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi durumunda icra muameleleri olduğu yerde duracaktır. Kanunun 40. maddesinin I. fıkrasında da icra muamelelerinin durma süresi ile ilgili herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Ancak, herhalde ilk derece mahkemesine gönderilen dosyanın tekrar ilk derece mahkemesince incelenerek yeniden karar verilmesine kadar süreceğinin kabulü gerekir.

Ayrıca ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş ancak icranın geri bırakılması kararı alınmamış veya alınmakla birlikte süresi içerisinde icra dairesine bildirilmemişse bu durumda ilk derece mahkemesi kararına dayanılarak başlatılan icra işlemlerinin durması söz konusu olmayacak, devam edecektir. İcra takibi sona erdikten sonra ise, bölge adliye mahkemesinden verilecek olan kararın (ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dosyanın yeniden davanın

görülmesi için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararı), daha önceden son bulan icra takibine bir etkisi olmayacaktır. Çünkü icra takibi sona ermiştir. Ancak bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi durumunda ilk derece mahkemesine gönderilen dosyanın tekrar incelenerek yeniden karar verilmesi söz konusu olacağından, ilk derece mahkemesi bu durumda ilk kararının tersine, davalının hiç ya da belirtildiği kadar borcu olmadığına karar verebilir. Böyle bir kararın verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi durumunda Kanunun 40. maddesinin II. fıkrası gereğince icranın eski hale getirilmesi söz konusu olacaktır.

İkinci durum ise, bölge adliye mahkemesince işin esasına girerek ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, istinaf incelemesi sonucunda hukuka uygun bulunmayıp, kaldırılarak davanın kısmen ya da tamamen kabulüne karar verilmesidir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi yeniden yargılama yapmaktadır ve ilk derece mahkemesi yerine geçerek bir karar vermektedir261.

Burada ilk derece mahkemesince verilen karar davanın reddine ilişkin olduğundan ve dolayısıyla davacı olan alacaklının alacağı mevcut olmadığı için icra takibi de söz konusu olmayacaktır. Ancak alacaklı-davacı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinafa başvurur ve istinaf incelemesi sonucunda esasa girilerek bölge adliye mahkemesince davanın kısmen veya tamamen kabulüne karar verilirse, bu kararın icrası istenebilecek midir?

Kanımızca, bölge adliye mahkemelerince verilecek bu karar mahiyeti itibariyle onama veya bozma kararına benzememektedir. Dolayısıyla verilen karar, ilk derece mahkemesinde görülen davada ve istinaf isteminde ileri sürülmüş olan istem sonuçlarına göre, bir eda hükmü, inşaî hüküm veya tespit hükmü niteliği taşıyan karar olacaktır. Bu durumda bu kararların niteliği gereği icra edilebilirliği mümkün ise ilâmlı icra yolu ile yerine getirilmesi sağlanabilir. Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması icrayı durdurmayacaktır (HUMK. m.433/I ). Ancak icranın geri bırakılması kararı alınması mümkündür (HUMK. m. 433/I). Temyiz incelemesi sonucunda bölge adliye mahkemesince verilen kararın bozulması durumunda icra takibi devam ediyorsa, bu durumda icra takibi duracaktır (m. 40/I). Buna karşılık

bölge adliye mahkemesinin vermiş olduğu bu karara karşı temyiz yoluna başvurulmuş ve fakat icranın geri bırakılması kararı alınmamış ya da Yargıtay’ca icranın geri bırakılması kararı verilmemişse bu durumda icra takibi devam edeceğinden icra takibi Yargıtay’ın temyiz incelemesi sırasında sona erebilir. Bu arada Yargıtay’ca bölge adliye mahkemesi kararı bozulursa, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 439. maddesinin II. fıkrası gereğince bölge adliye mahkemesine geri gönderilir. Bölge adliye mahkemesi Yargıtay’ın bozma kararına uyar ve bu doğrultuda verilen karar borçlunun kısmen ya da tamamen borçlu olmadığı yönünde olursa ya da Yargıtay’ın bozma kararına karşı bölge adliye mahkemesi kararında direnir ve bu karara karşı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda temyiz yoluna başvurulur ve fakat Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından direnme kararı bozulursa, bölge adliye mahkemesince bozma kararına uyulacağından (HUMK. m. 439/IV), bu doğrultuda yeniden bir karar verilecektir. Verilen karar borçlunun kısmen ya da tamamen borçlu olmadığına ilişkin olur ve bu karar usulüne uygun olarak kesinleşirse bu durumda 40. maddenin II. fıkrası gereğince icranın eski haline iadesi söz konusu olur.

Üçüncü ve son bir durum da, bölge adliye mahkemesince işin esasına girilerek ilk derece mahkemesince verilen davanın kısmen veya tamamen kabulüne ilişkin kararının, istinaf incelemesi sonucunda hukuka uygun bulunmayarak, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddedilmesine ilişkin karar vermesidir. Burada bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesinin yerine geçerek yeniden karar verir. Bu durumda, önceden ilk derece mahkemesi kararının icrasına başlanmışsa, bölge adliye mahkemesince verilen ilk derece mahkemesinin kaldırılması kararı ile birlikte Kanunun 40. maddesinin I. fıkrasına göre icra işlemlerini duracaktır. Zira 40 maddenin I fıkrasına göre, “bir ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur”. Dolayısıyla bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddedilmesiyle duran icra takibi bölge adliye mahkemesini tarafından verilen esasa ilişkin karara kadar durmaya devam edecektir. Bölge adliye mahkemesince verilen esas hakkındaki karar ilk derece mahkemesi kararının aksine takip borçlusunun kısmen ya da tamamen borçlu olmadığı yönünde olması da mümkündür.

İlk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş ancak icranın geri bırakılması kararı alınmamış veya alınmakla birlikte süresi içerisinde icra dairesine bildirilmemişse bu durumda başlamış olan icra işlemlerinin durması söz konusu olmayacak, icra işlemleri devam edecektir. Bu arada icra takibi sona ermiş ve bölge adliye mahkemesi istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak davanın reddine karar vermişe bu nitelikteki bir kararın ise icra takibini 40. maddenin I. fıkrası gereğince durdurması mümkün olmayacaktır. Zira icra takibi tamamlanmıştır. Ancak bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine ilişkin kararı üzerine, ilk derece mahkemesi yerine geçerek yeniden esas hakkında karara verir. Bölge adliye mahkemesince verilen bu karar borçlunun kısmen ya da tamamen borçlu olmadığına ilişkin olur ve usulüne uygun bir şekilde bu karar kesinleşirse bu durumda icranın eski hale getirilmesi söz konusu olacaktır (m. 40/II).

3. İLÂMIN BOZULMASI ve KESİNLEŞMESİ