• Sonuç bulunamadı

Üçüncü Kişilerin İyi niyetle Kazanımları

2. İCRANIN İADESİNİN SONUÇLARI

2.3. Üçüncü Kişilerin İyi niyetle Kazanımları

Kanunun 40. maddesinin III. fıkrası gereğince “Ancak üçüncü şahısların hüsnü niyetle kazandıkları haklara helal gelmez.”

Bu hüküm uyarınca, icranın iadesi söz konusu olduğunda üçüncü kişilerin iyi niyetle kazanmış oldukları haklar korunur. Örneğin; taşınır mal teslimine ilişkin ilâma

331 Berkin, İcra, s. 131; Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, s. 639; Burada tahliyenin, icra takip muamelesi olmamasına rağmen, temyiz sonucu ilâmın bozulması nedeniyle m. 40/I ‘e göre durması, icra işlemi olarak kabul edildiğini göstermektedir. Bu doğrultuda, 12. HD. 27. 02.1992, 8258/2174 (Kaçak, İlâmlı İcra, s. 248).

dayanan icra takibinin (m. 24) söz konusu olduğu bir durumda, takip konusu mal icra memuru tarafından borçludan alınıp, alacaklıya teslim edilir ve alacaklı tarafından da bu mal iyi niyetli bir üçüncü kişiye satılıp teslim edilirse, üçüncü kişi malın mülkiyetini kazanır (MK. m. 687). Bu arada ilâm temyiz incelemesi sonucu bozulur ve borçlunun kesin bir ilâmla borçlu olmadığı tespit olunursa bu durumda, borçlunun talebi üzerine, icra müdürü 40. maddenin III. fıkrası gereğince üçüncü kişiden malı geri alıp borçluya veremeyecektir333.

Burada iyi niyetten kast edilen, sübjektif hüsnüniyet (MK. m. 2/II) olup üçüncü kişinin, üzerinde hak kazandığı şeyin ilâmlı icraya konu olduğunu, ilâmın bozulup kendisinden o şeyin geri istenebileceğini bilmemesi ve bilebilecek durumda olmamasıdır334. Zira iyi niyet, bir hakkın ya da hukuki sonucun doğmasına engel bir nedenin varlığını bilmeme veya bilmesinin de gerekmemesi halidir.

Bir hakkın veya hukuki işlemin doğumunda kişilerin iyi niyetli olmaları asıldır (MK. m. 3/I). Dolayısıyla bir hakkın ya da hukuki işlemin doğumunda, kişinin iyi niyetli olup olmadığını karşı tarafın iddia ve ispat etmesi gerekir335. Bu ise genel mahkemelerde açılacak dava ile ileri sürülebilir. Çünkü, icra memurunun üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmadığı tespit edebilme gibi bir yetkisi bulunmamaktadır336.

İcranın iadesi ancak, alacaklı ile borçlu bakımından sonuç doğurur. Takibin tarafları dışındaki kişiler bakımından bu hükmün bir etkisi bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu bir sınırlama getirerek “üçüncü kişinin malı iktisabında iyi niyet” koşulu aramıştır. Üçüncü kişinin malı iktisabında iyi niyetli olmadığının tespit edilmesi halinde, üçüncü kişinin iktisap ettiklerinin verilmesi istenebilir337.

Kanunun 40. maddesinin III. fıkrasının uygulanabilirlik bakımından para ve teminat alacağına ilişkin ilâmların icrası ve konusu para ve teminat alacağı dışında kalan ilâmların icrası bakımından ikiye ayırabiliriz. Zira; konusu para olan ilâmların icrasında, takip konusu meblağ oranında borçlunun yeter malı haczedilip satılarak elde

333 Berkin, İcra, s. 131; Kuru, El Kitabı, s.797-798 ; Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, s. 639-640; Timuçin, s. 923; Tanrıver, İcranın İadesi, s. 292; Uma, s. 33; Uyar, İlâmlı Takip, s. 525.

334 Berkin, İcra, s. 12,131; Muşul, s. 923; Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, s. 640; Uyar, İlâmlı Takip, s. 525.

335 Bilge/Yılmaz, İsbat Yükü, s. 184 vd.; Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, s. 641; Uyar, İcranın İadesi, s. 1029; Zevkliler, s. 168-169.

336 Belgesay, s. 101.

edilen meblağ icra dairesince alacaklıya ödenir. Bu durumda ilâmın bozulmasından önce hacizli malların satılmış olması ve borçlunun sonradan kesinleşen yeni hükümle hiç ya da ilâmda belirtilen kadar borcu olmadığının tespit edilmesi, borçlunun hacizli malları hakkında önceden yapılmış olan satışlara bir etkisi bulunmayacaktır338. Bu mallar 40. maddenin III. fıkrasına dayanılarak alıcılardan geri alınamaz. Bu durumda icra dairesi, hacizli malın satış bedelinden alacaklıya ödemiş olduğu parayı alacaklıdan 40. maddenin II. fıkrası gereğince zorla alarak, borçluya iade eder. Bununla birlikte ilâmın bozulmasından önce haczedilen malların icra dairesince paraya çevrilmesinde, icradan bu malları satın alan üçüncü kişi, takip alacaklısının gerçekten alacaklı olmadığını bilse dahi, malların iadesi ile üçüncü kişiden alınamaz (MK. m. 763). Yani, 40. maddenin III. fıkrasının para alacaklarına ilişkin ilâmlı icra takiplerinde uygulanabilirliği söz konusu olmamaktadır339.

Para ve teminat alacağı dışında kalan ilâmların icrasında ise, özellikle menkul malın teslimine (m. 24) veya taşınmazın tahliyesine ilişkin (taşınmaz üzerindeki bir kişisel hakka ilişkin olan) ilâmların icrasında 40. maddenin III. fıkrasının uygulanabilirliği söz konusu olabilmektedir. Örneğin; tahliye ilâmının icraya konması üzerine borçlu-kiracı tahliye edildikten sonra tahliye ilâmı bozulur, mahkeme tarafından borçlu lehine karar verilir ve bu karar kesinleşirse ve fakat bu arada alacaklı tahliye edilmiş olan taşınmaz malı iyi niyetli bir kişiye kiralamış bulunursa, bu halde icranın iadesi söz konusu olamaz. Ancak üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmadığı hakkında uyuşmazlık varsa bu genel mahkemelerde açılacak bir dava ile çözümlenir340. Bu durumda üçüncü kişiye (yeni kiracı), taşınmaz malın tahliyesi ve teslimi için bir dava açılabilir. Bu davada yeni kiracının kötü niyetli olduğunu, zira kendisinin taşınmaz malın tahliyesine ilişkin kiralayanla arasında bir tahliye davasının bulunduğunu ve ilâm hükmünün henüz kesinleşmemesine rağmen taşınmaz maldan tahliye edildiğini bildiğini ispat edebilir. Bu durumda iyi niyet karinesi ortadan kalkacağından ve 40. maddenin III. fıkrasına ilişkin durum oluşmadığından icranın

338 Kuru, İcra-III, s. 2251; Kuru, Tespit Davaları, s. 165-166. 339 Kuru, El Kitabı, s. 798; Uyar, İcranın İadesi, s. 1029.

iadesi söz konusu olacaktır. Dolayısıyla bunun için borçlunun ayrı bir ilâmlı takip yapmasına gerek yoktur icranın iadesi prosedürü burada da uygulanacaktır341.

Kanımızca da, her ne kadar üçüncü kişiye açılan dava sonucunda kötü niyetli olduğu anlaşılsa ve buna dayanarak mal veya hakkın teslim edilmesi istenirse de bunun için borçlunun tekrar mahkeme hükmünü ilâmlı takibe koyarak yerine getirilmesini istemesinde bir hukuki yararı olmayacaktır. Zira 40. maddenin III. fıkrası ile üçüncü kişinin iyi niyetli olması durumunda mal veya hakka sahip olacağından, bu koşulun bulunmadığının tespit edilmesiyle birlikte üçüncü kişiden, bu hükme dayanarak mal veya hakkın daha önce açılmış olan takip dosyası aracılığı ile iadesinin istenebilmesi mümkün olmalıdır. Zira, icranın iadesinin aynı takip dosyası üzerinden talep edilmesi halinde, harç alınmaz ve borçlu lehine vekalet ücreti takdir edilemez342.