• Sonuç bulunamadı

İstem Geriliminin Düzenlenmesi

Belgede ANAYASA MAHKEMESİ ve SİYASET (sayfa 149-153)

BÖLÜM III KAÇINILMAZ SONUÇ:

II. TÜRKİYE'DE YÜKSEK YARGI ORGANLARININ TOPLUMDAKİ ÖZEL DURUMU

2. İstem Geriliminin Düzenlenmesi

Easton'm varsayımlarına göre istemden doğan baskı, sisteme yönelen istemlerin hacim ve içeriği ile, sistemin bu istemleri kar-şılama ve ele almadaki yanıtlama kapasitesi arasındaki ilişkinin

«fonksiyonudur» (6). Sistem, bütünlüğünü tehdit eden durumlar

kar-(2) A.k., e. 122.

(3) Easton, A Systems Analysis..., s. 57-69 (4) A.k., s. 58.

C5) A.k., s. 59.

(6) A.k., B. 70.

şısmda hareketsiz kalmaz, tersine, bunlarla baş etmek için olumlu ve yapıcı çabalar göstererek kendini savunur (7).

Her şeyden önce, toplumdaki tüm beklentiler, çıkarlar, dilek-ler, dürtüler ve tercihdilek-ler, kısacası çeşitli istekler otomatik olarak istemlere dönüşmezler (8). Öte yandan, istemlere dönüşseler bile, bazısı daha doğduklarında ayıklanabilir; bazısı da, sisteme akarken tasfiye edilir. Easton, isteklerin istemlere dönüşmesinden sonra sis-teme girmeleri ve sonuçlandırılmalarına dek geçirdikleri aşamalar-da çeşitli düzenleme mekanizmaları ile ayıklandıklarını belirtmek-tedir. Bunlar arasında en önemli ikisi, yapısal ve kültürel denetleme mekanizmalarıdır (9). Bu mekanizmalar, sisteme yönelen istemlerin hacmini ve çeşitliliğini etkilerler; istem girdisini azaltmada, sınır-layıcı, caydırıcı, önleyici bir rol oynarlar ve istem girdisini «bastı-rırlar» (10).

B — Yapısal Düzenleyiciler

Her sistemde, istemlerin sisteme düzenli giriş yerleri vardır.

Bunlara «yapı» denilebilir: Eğer siyasal sistemin üyelerinden biri, herhangi bir isteğin açığa vurulmasında, yani isteme dönüştürülme-sinde düzenli bir rol oynuyorsa, bu rolün istem girdileri üzerinde etkisi olduğu açıktır. Başka bir deyişle, siyasal yapıda bu rolleri iş-gal eden kişiler sisteme akan istemlerin düzenlenmesine yardım etmektedirler (11).

Gerçekten, her toplumda, ayrıcalıklı konumlarda bulunan veya gruplarda yer alan bazı kişilerin sistemin öteki üyelerine oranla, sistemden belli şeyleri istemeğe yönelik eylemlere girişme olasılığı daha yüksektir. Bu ayrıcalıklı rol sahipleri, öteki üyelerin çeşitli isteklerinin dile getirilmesinde ve sonra da isteme dönüşmesinde

«aracılık» ettiklerinden, bir çeşit «kapı bekçiliği» (gatekeeping) ya-parlar (12).

Çalışmamız açısından, «kapı bekçileri» ni iki ayrı düzeyde ele almamız gerekiyor: Birincisi genelde, ana siyasal sistem açısından;

ikincisi ise, özelde, AYM, yani siyasal alt-sistem açısından. Örne-ğin, genel siyasal sistemde; partiler, çıkar grupları, yasa

koyucula-(7) A.k., B. 69.

(8) A.k., B. 117.

(9) Bkz. A.k., S. 85-116.

(10) Bkz. Goldman ve Jahnige, The Federal Courts..., s. 109.

(11) Bkz. A Systems Analysis..., s. 86; Tekeli, David Easton'un..., s. 194.

(12) Bkz. Easton, A Framework..„ s. 122.

rı, kamuoyu önderleri, kamu ve özel kesim yöneticileri, Easton'a göre, «sistemin sınırında» isteklerin istemlere dönüşmesinde ara-cılık veya «bekçilik» yapmaktadırlar (13). Ayrıca, sisteme girmiş istemler arasında da bazılarını birleştirerek, bazılarını ayıklayarak bunlara belli bir uyum sağladıkları gibi, hacim ve çeşitlerini azal-tırlar ve böylece sistemin hafifleten bir başka tür düzenleyiciliği gerçekleştirirler (14).

Ne var ki, AYM'ni bir siyasal alt-sistem olarak ele aldığımızda, bu değinilen rol sahiplerinin bazılarının, alt-sistemde aracılık etme olanağını yitirdikleri görülecektir. Buna karşılık, yargıç, savcı, avu-kat gibi alt-sistemin sınırında bekliyen düzenli rol sahiplerini yapı-sal düzenleyicilere eklememiz gerekiyor: Bu kişiler de, çeşitli «hu-kuksal» istekleri önleyebilir, istemlere çevirebilir, değiştirebilir ve-ya tasfiye edebilirler.

1. Ana Siyasal Sistemin Yapısal Düzenleyicileri

Türk siyasal sistemine akan istem akımını denetlemede etkili olan ve toplumun öteki üyelerine oranla daha ayrıcalıklı konum ve rollere sahip gruplar, gayriresmî (enformel) ve resmî (formel) grup-lar ogrup-larak ikiye ayrılabilir.

a) Gayriresmî (enformel) Gruplar

Gayriresmî gruplar toplumda temsil ettikleri çeşitli çıkarlar doğ-rultusunda değişik eylemlerde bulunurlar. Kamuoyunu oluşturma, siyasal iktidarı etkileme ve bunların yanısıra, toplum adına karar vermede yetkili öteki organlar üzerinde çeşitli baskılar uygulama

(13) A Systems Analysis..., s. 86-87.

(14) Easton, isteklerin istemlere dönüştükten sonra bir kanaldan geçişini üç aşamalı bir «akım»modeli'nde gösteriyor: (i) istemlerin belirtilmesi (voicing of demands); (ii) istemlerin değiştirilmesi veya birkaçının birleştirilmesi ve dolayısı ile sisteme giren istem sayısının azaltılması (reduction and com-bining)- «indirgeyici birimler» olarak da; partiler, kamuoyu önderleri, seç-kinler, çıkar grupları, yasa koyucuları ve yöneticiler örnek gösteriliyor; ve

(iii) istemlerin bir davaya dönüşmesi (conversion to issues). Artık birer davaya dönüşmüş olan bu istemler arasında bir bölümü seçilerek «çıktıla-ra» dönüştürülecektir. Bkz. A Systems Analysis..., s., 74-75, Şekii 3. Bu soyut modelin, AYM açısından büyük bir kolaylık sağladığı açıktır. İstemleri «hu-kuksallaştıran», birleştiren, ayıklayan, -onlara tutarlılık- kazandıran ve bir-yerde de hacim ve çeşitlerini azaltanlar arasında, partiler, meclis grupları, yöneticiler ve yargıçların, söz konusu üç aşamadaki rollerine az sonra değinilecektir.

en alışılmış eylem yöntemleridir (15). Yüksek mahkemeler de baskı gruplarının başlıca hedefleri arasında yer almaktadırlar (16). Çün-kü, Jacob'un da vurguladığı gibi, «değerli hizmet ve şeylerin dağı-lımı üzerinde önemli bir etkileri bulunmaları nedeniyle, mahkemeler çekici siyasal hedeflerdir» (17). Bu yüzden de, AYM'nin kimine gö-re bir «engel», kimine gögö-re bir «umut kapısı» olarak algılanması doğaldır. Çünkü ortada belirli çıkarlar çatışması vardır; ve bunların çözümünde bu yargı gruplarının hepsi eşit silâhlara sahip değil-lerdir.

(1) Etkin Baskı Grupları

AYM'ne yapılan başvuruların kaynağında baskı gruplarının rolü büyüktür. Easton'm da belirttiği gibi, toplumun çeşitli kesimle-rinden kaynaklanan isteklerin bir araya getirilmesi ve tutarlı bir bütüne «dönüştürülmesinde» bu tür etkin baskı gruplarının payı büyüktür (18).

Ülkemizde güçlü baskı grupları arasında, işveren veya işçi sen-dikaları konfederasyonları, özel sektörün tarım, ticaret ve sanayi dallarındaki çeşitli kuruluşları, çeşitli meslek gruplarının oluştur-duğu birlikler ve bu arada, kamu personeli örgütleri yer almakta-dır. Ayrıca basın mensupları ve organlarını, moda bir deyimle, «Dör-düncü güç»ü de unutmamak gerekir.

(2) Sınırlı etkinlikte baskı grupları

Her toplumda olduğu gibi Türkiye'de de, örgütlenme düzeyleri sınırlı, maddi olanakları ve üyeleri çok olmayan gruplar vardır.

Top-(15) Örneğin, Türkiye Barolar Birliği 1971 Anayasa değişiklikleri öncesi yapılan hazırlık döneminde parlamento'dan bir dizi istekde bulunuyordu: Bkz. Ana-yasa Değişikliği Öntasarısı Hakkında Türkiye Barolar Birliğinin Görüşleri, Ankara: TBB Yay., 1971. Gene TBB yıllardır kendi varlık ve görevini ilgi-lendiren alanlarda, Anayasa'ya aykırılık savı ile doğrudan iptal davası aç-maya yetkili (örneğin, Yargıtay, Danıştay, YHK, Üniversiteler gibi) kuru-luşların arasına katılmayı istiyor. TBB Başkanı Faruk Erem'e göre, Avu-katlık yasası, TBB üyelerinin görev alanlarını ilgilendirmektedir. Bkz. Milliyet, 8 Eylül 1978.

(16) Örneğin, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), TCK'nun 141. ve 142. maddelerinin kaldırılmasını istemekte, AYM tarafından 1965 yılın-da verilmiş red kararının (AYM, E. 63/173, K. 65/40, KT. 26/9/65; R. G„

25/7/1967) yeni itiraz başvurularını engellemiyeceğini vurgulamaktadır.

Bkz. «Burjuvazinin Dayanağı 141-142. Maddeler Kaldırılmalıdır», DİSK Der-gisi, No. 43 (Temmuz 1978), s. 17-18.

(17) Jacob, Justice in America, s. 9.

(18) Easton, A Systems Analysis..., s. 71-73.

lumdaki çıkar çatışmaları içinde sesleri daha az çıkan bu gruplara örnek olarak emeklileri, kiracıları ve hatta ülkemizin özel durumu içinde, kadınları gösterebiliriz. Bu grupların da sistemden istekler-de bulunmaları doğaldır. Ne var ki, yeterince güçlü olmadıkların-dan, toplumun kaynaklarının otoriteye dayalı olarak bölüştürülme-sinde bunlara düşen pay da sınırlıdır. Yoksul köylülerin veya örgüt-lenmemiş tarım işçilerinin örneğin, büyük toprak sahipleri veya endüstri işçilerine oranla sisteme yöneltecekleri istemlerin baskısı çok sınırlı kalacaktır.

b) Resmî (formel) Gruplar

Parlamenter demokrasimizin çeşitli partileri; yasama, yürütme ve yargı organları ve üniversitelerin yanısıra, «Cumhuriyeti kolla-makla» da görevli Ordu birer resmî gruptur. Bu arada, «ekonomik bürokrasi» olarak tanımlanabilecek Maliye ve Devlet Planlama ör-gütü de anılan gruplara eklenebilir.

Özetle, Türk toplumunda yer alan çeşitli sınıf ve gruplar, bir-birleriyle eşit güçlere sahip olmamaları nedeniyle, toplumdaki de-ğerlerin paylaşılması üzerinde aynı şansa sahip değildirler. Arala-rındaki çıkar çatışmaları da sistemde belli bir gerginlik yaratmak-tadır. Sistem, bunları yanıtlıyabildiği oranda hem üzerindeki istem hacmini hafifletebilecek, hem de kendi varlığını sürdürmesi kolay-laşacaktır.

Resmî ve gayriresmî grupların toplumun tüm kesimlerinden ge-len isteklere aracılık ettikleri ve bunları ayıklayarak, birleştirerek veya değiştirerek sisteme yönelen istemlerin hacim ve çeşitlerini azalttıkları açıktır. Bu nedenle AYM kararlarına karşı belli bir duyarlılık göstermeleri ve onlardan güç alarak yeni istemlerde bu-lunmaları söz konusudur. Ayrıca, bu kararlara etkin bir biçimde karşı çıkmaları ve gerek AYM'ni gerekse yasamayı baskı altında tutan eylemlere girişimleri de olasıdır.

Belgede ANAYASA MAHKEMESİ ve SİYASET (sayfa 149-153)