• Sonuç bulunamadı

1.2. İlahi Olmayan Dinlerde Cennet

1.2.4. İslamiyet Öncesi Araplarda Cennet

Her şeyden önce Kur’an insanlığa gelmiş ilahi bir mesajdır. Bu mesajın kendini insanlığa kabul ettirmesi ve insanlarca anlaşılıp kavranabilmesi için, onun geldiği toplum fertlerinin aralarında kullandıkları antlaşma vasıtası olan sembolleri kullanması kaçınılmazdır. Daha açık bir ifade ile Kur’an, ilk olarak Arapça konuşan bir topluma nazil olduğu için, doğal olarak onun dili de Arapça olmuştur. Getirdiği mesajların içeriği de genellikle o topluma yabancı değildir. Ölüm ötesi hayatın varlığı ve orada ödüllendirme ve cezanın bulunması anlayışı da o toplum tarafından bilinmeyen bir olgu olmasa gerektir. Kur’an’ın nazil olduğu ilk dönemlerde onu inkâr eden müşriklerin en fazla direndikleri ve kabullenmek bir yana, anlamak istemedikleri konuların başında kıyamet, öldükten sonra dirilmek, ahiret hayatı ve o hayatın safhaları olduğu ifade edilmektedir (Izutsu: 83; Paçacı, 1994: 62). Kur’an’ın ifadesine göre müşrikler, ahiret ve onun safhaları ile ilgili konulara olan itirazlarını alaycı bir üslupla şu şekilde dile getirirler: “Bu dünya hayatımızdan başka bir şey yoktur; ölürüz ve yaşarız. Bizi öldüren yalnız zamandır derler…” (el-Câsiye, 45/24).

“Dedi ki, şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” (Yâsin, 36/78). “Hayat, bu dünya hayatımızdan ibarettir. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha asla diriltilecek de değiliz.” (el-Mu’minûn 23/37).

“İlk ölümümüzden başka bir şey yoktur. Biz ayağa kaldırılıp diriltilecek değiliz. Doğru söylüyorsanız babalarımızı getirin.” (ed-Duhân, 44/34-35).

Müşrikler bu ifadeleri kullandıktan sonra “doğru söylüyorsanız babalarımızı getirin” diyerek meydan okuyorlar. Meydan okumakla da kalmayıp daha da ileri giderek ilahi mesajlar karşısında alaycı bir tutum takınarak “Evvelkilerin masalları” (elFurkân 25/5) demektedirler.

Mekke müşriklerinin ahireti inkâr etmelerinin pek çok nedeni olabilir. Izutsu onların bu uzlaşmaz tavırlarının temel nedenini; “kabirden sonra hiçbir şey olmaz

düşüncesinden doğan bir nihilizm”6olarak değerlendirmek suretiyle şu yorumu

yapmaktadır: “Bu nihilizm, Mekkeliler arasında bütün gayretiyle bu dünyada refah içinde yaşama arzusu şeklinde kendini göstermişti. Kısacası onlar, zeki, kabiliyetli

6

(Nihilizm: Hiççilik. Hiçbir değeri kabul etmeyen, inkârcı,, her şeye hayır diyen ahlaki anlamda hiçbir kural ve otorite tanımayan her şeyi inkar eden, siyasal anlamda toplumun birey üzerinde hiçbir baskısını kabul etmeyen, yerleşik düzeni bütünüyle yadsıyan ve her türlü siyasal düzeni yok sayan felsefi görüş (Akarsu, 1979: 92; Bolay, 1987: 188) .

tüccar ve dünya arzusuyla dolu iş adamları idiler. Gelecek hayata, ahirete ait hiçbir şey öğrenmek istemiyorlardı. Çünkü onlara göre böyle bir şey olamazdı. Mekkelilerin Kur’an’ın tekrar dirilme fikrine karşı olan bu olumsuz davranışları, ancak bu iş adamı olma zihniyetiyle izah edilebilir. Bu zihniyet onlarda, Kur’an’ın deyimiyle “istiğna” (başına buyruk olma) halini doğurmuştu.” (Izutsu,1985: 83). Kur’anî bir kavram olan “cahiliye”dönemi müşriklerinin, ölüm ötesi hayat hakkındaki itirazlarını belirten ifadelerine ve karşı çıkış nedenlerine işaret ettikten sonra, onların şiirlerinde, ölüm ötesi hayat için kullandıkları örnekleri yorumlamaya çalışalım. Cahiliyye toplumunun entelektüel kesimini oluşturan şairlerin bir kısmının şiirlerinde geçen öte dünyaya ait bu fikirleri, onların zihinsel yapılarının bir mahsulü mü yoksa inançlarının bir gereği mi olduğu hususu, açık değildir. Şiirlerde geçen bu fikirlerin bütün bir toplum tarafından paylaşılıp paylaşılmadığı da net bir şekilde ortaya konmuş değildir (Pak, 2001: 312). Cahiliyye döneminde yaşayan şairleri hanif olanlar ve olmayanlar şeklinde tasnif edip, hanif olmayan şairler arasında cennet cehennem, dolayısıyla öte dünya tasavvurunun kesinlikle bulunmadığını (Cevad Ali, 1993: 496) söyleyenler olduğu gibi, bir kısmında ise, bu düşüncenin var olduğunu ifade edenler de bulunmaktadır (Izutsu,1985: 84).

Kur’an öncesi dönemde yaşayan insanların inançlarının hurafelerle dolu olması, çok tanrılı karmaşık bir İnanç sistemine sahip bulunmaları, sosyal ve hukukî anlamda güçlünün haklı olduğu bir zulüm sisteminin hâkim bulunması vb. pek çok nedenden dolayı, Kur’an o kültürü “cahiliyye” olarak adlandırmaktadır. ( Âl-i İmran 3/154; el- Mâide 5/50; el-Ahzâb 33/33).

Cahiliyye dönemi şairlerinden Züheyr b. Ebî Sülmâ (M.610) bir şiirinde şöyle demektedir:“İçinizde olanları Allah’tan gizlemeye ve gizli kalsın diye saklamaya kalkışmayın. Ne zaman Allah’tan herhangi bir şey gizlenecek olsa Allah onu bilir.’’ (Ergün,2006:19).

Ümeyye b. Ebî Salt ise, cennet ve cehennemden şu ifadeleriyle söz etmektedir. “Bu cehennem, isyankâr değildir. Suç işleyenler ise, cenneti göremezler.” (Cevat Ali, 1993: VI, 498).

“Cennette bal, süt, şarap ve buğday vardır onun bitkilerinin bittiği yer (toprak) ise, (çok) verimlidir.

Cennette elma, nar, muz ve içimi çok hoş, lezzetli ve soğuk sular vardır.” (Cevat Ali, 1993: 498).

Bütün bu örnekler, Kur’an nazil olmadan önce yaşayan Arapların tamamında olmasa bile, bir kısmında ölüm ötesi hayata dair bir fikrin varlığını ortaya koymaktadır.

Bu düşünce onlarda nasıl oluşmuştur? Sorusu çeşitli şekilde yorumlanmıştır. Bir kısım araştırmacılar, cahiliye dönemi şiirlerinde görülen ahiret hayatına dair bu fikirlerin, o dönemde yaşayan Arapların Şam, Mısır, Habeşistan, Yemen, Basra gibi şehirlere veya ülkelere ticaret maksadıyla gerçekleştirdikleri seyahatler vasıtasıyla veya komşuluk ilişkileri çerçevesinde birlikte yaşadıkları. Medine, Taif gibi Arabistan yarımadasındaki Yahudilerden ve özellikle Hrıstiyanlardan alınmış olabileceğini ifade etmişlerdir (Izutsu, 1985: 79). Müşteşriklerin hararetle savundukları bu fikre karşı çıkanlara göre ise, Kur’an öncesi dönemde yaşayan Araplar arasında, gerek Allah inancı, gerekse ölüm ötesi hayat fikri, onlara Hz. İbrahim’in dini olan “hanif” dininden kalma bir fikirdir. Asla Yahudilik ve Hristiyanlıktan alınma bir fikir değildir. İslam öncesi dönemde ve islamdan sonraki dönemde de Hicaz ve Kuzey Arabistan’da Yahudi ve Hrıstiyanların yaşadığı bir gerçektir. Arapların ölüm ötesi hayat hakkındaki fikirleri için dış etkenlerden daha ziyade, kendi inanışlarından yola çıkarak hüküm vermek daha tutarlı olacaktır. Sonuç olarak bu fikrin onlarda haniflikten kalma bir düşünce olduğunu söyleyebiliriz. Eski Ahit (Tevrat) ve Yeni Ahit (İncil) olmak üzere bu konuda yapılan diğer çalışmalardan faydalanılarak incelenecektir.

2. İLAHİ DİNLERDE CENNET