• Sonuç bulunamadı

1.2. İlahî Dinlerde Evlilik Müessesesine Genel Bir Bakış

1.2.3. İslâmiyet’te Evlilik

çarpık iliĢkiler gün yüzüne çıkmıĢtır. Evlilik huzurlu bir ortamla devam ettirilebilen bir müessesedir. Bu yapının zorlanması hem toplumsal hem de bireysel anlamda çeĢitli sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Günümüzde çoğunluğu Hıristiyan olan Batının sosyal sıkıntılarından biri, evlenme yaĢını gecikmesi ve genç nüfusun azlığıdır. Evlenmek yerine beraber yaĢama ve kısa süreli iliĢkiler tercih edilmektedir. Toplum üzerinde dinî değerlerin etkisi giderek azalmaktadır.

Hıristiyanlık‟ta Hıristiyan olmayanla evlenme, uygun görülmemektedir. Ancak bazı durumlarda özel Ģartlarla izin verilebilmektedir. Çocukların Katolik olarak terbiye edilmesi, evlenme ayininin Katolik rahibi tarafından yapılması, Katolik olan eĢin dinini sevdirmeye çalıĢması bu Ģartlardandır. Ancak yabancıyla yapılan evlilik, Hıristiyan olan birisiyle yapılan evlilik kadar hassas değerlendirilmemektedir. Hıristiyan olan eĢ, Hıristiyan olmayan eĢle, onu kutsayıncaya kadar beraber yaĢayabilmektedir. Bununla beraber, Hıristiyan olmayan eĢ, Hıristiyanlığı kabul etmeyecekse; Hıristiyan eĢ, diğeri evlenmek için serbest olunca, tekrar baĢkasıyla evlenebilmektedir. Hıristiyan olan eĢ terk edilirse, evlilik geçersiz olmakta ve boĢanma talebi de gerekmemektedir. Bu durum, Hıristiyan ile Hıristiyan olmayan arasındaki evliliğin zayıflığını açıkça göstermektedir (Ünal, 2009: 86).

1.2.3. İslâmiyet’te Evlilik

Ġlâhi dinlerin sonuncusu Ġslâmiyet‟dır. Ġslâm dinine bağlı olan insanlar dünyanın her yerinde bulunmakta ve bir milyar civarında bir topluluğu ifade etmektedir. Ġslâm‟da evlilik, insanî ve medenî bir iĢlem; dinî bir görevdir (Ġbrahimoğlu, 2010: 28).

Sıcak bir aile yuvası kurma, kurulan bu yuvayı devam ettirme ve ailenin saadetine hizmet etme faziletli ibadetler arasında sayılmaktadır. Evlilik; hem neslin devam etmesi için vesile, hem de kiĢiyi dince günah sayılan çeĢitli kötülüklerden alıkoyan bir vasıtadır. Evlilik, kiĢiye sevinci ve üzüntüyü paylaĢacak bir eĢle hayatı paylaĢmayı temin ederken, yaĢlılıkta koruma bulabilmesi ve sevap kazanması açısından teĢvik edilen bir müessesedir (Yılmaz, 1993: 27).

Kur‟an-ı Kerim‟de “Ġçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin”(NûrSûresi, 32) denilerek, evlilik emredilmektedir. Hz. Muhammed (sav) de

19

“Evlenmek benim sünnetimdir. Benim sünnetimi yerine getirmeyen benden değildir.” (Ġbn. Mâce, Nikâh,1) sözü ile evlenmenin önemine iĢaret etmektedir.

Ġslâm‟da evlenmenin hükmü, kiĢinin evlenme ihtiyacına ve durumuna göre farklı görülmekte, farzdan aĢağıya doğru bir derecelenmeye tabi tutulmaktadır. Ġslâm hukukçularına göre, evlenmeye kudreti bulunan ve evlenmediği takdirde zinaya düĢeceği bilinen kimseye evlenmek farzdır. Evlenme kudretine haiz olan ve evlenmediği takdirde zina edip etmeyeceğini bilemeyen kimseye, evlenmek vacip olmaktadır. Evlenmezse zina etmeyeceğinden emin olan kimseye, evlenmek sünnet-i müekkededir. Evlendiği takdirde evliliğin gereklerini yerine getirememe ihtimali olan kiĢinin evlenmesi, mekruh; bu ihtimal kesin ise, haram kabul edilmektedir (Ünal, 2009: 140).

“Ġçinizden, kendileriyle huzura kavuĢacağınız eĢler yaratıp, aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O‟nun varlığının delillerindendir” (Rum Sûresi, 21). Ayette eĢlerin birbirleri için huzur, muhabbet ve rahmet olduğuna dikkat çekilmektedir. Evlilik meĢru olarak insanların duygularını tatmine götürür. Aksi halde meĢru Ģekilde karĢılanmayan ihtiyaçlar gayr-ı meĢru bir Ģekilde karĢılanmaya çalıĢılır (Topaloğlu, 1966: 35).

Evlilikte neslin devamını sağlamak üzere çocuk elde etmek, birçok dinde olduğu gibi Ġslâm evliliğinin de en önemli gayelerinden biridir. Kur‟an‟da bir âyette, “Allah size kendinizden eĢler, eĢlerinizden de oğullar ve torunlar var eder.” (NahlSûresi, 72) denilmekte; bir baĢka âyette kadınlar, erkekler için birer evlât yetiĢtirme tarlası (Bakara Sûresi, 223) olarak tavsif edilmektedir. Hz. Peygamber (sav)‟in bu konuda “Evlenin, diğer ümmetlere karĢı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” (Ġbn. Mâce, Nikâh, 1) Ģeklinde buyurduğu rivayet edilmektedir.

Ġslâm‟da eĢlerin maddeten ve ruhen bir biçimde tatmin ve sükûnet bulması, vücudu örten elbise gibi birbirlerini tamamlamaları, eĢler arasında sevgi ve Ģehvetin yerleĢmesi, dünyanın imarına vesile olan nesillerin vukubulması Allah‟ın nimetlerinden sayılmaktadır. Kadın erkekle, erkek kadınla yükselir. Erkekler kadınların örtüsü, kadınlar da erkeklerin örtüsüdür (Bakara Sûresi, 187). Ġslâm‟a göre bekârlık, örnek alınacak bir yaĢayıĢ Ģekli değildir. Zira bu, insan neslinin sona ermesine sebep olacağı gibi yaratılıĢına da ters düĢerdi (Kazıcı, 1997: 37).

20

Kadın ile erkek birbirini tamamlayan iki yarım parçadırlar. Öyle ki biri olmadan diğeri olmaz. Kadını erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmıĢ olması da bir bütünün parçaları olduklarını gösterir. Allah ikisini de bir nefisten yaratmıĢtır. Öyleyse birisi ne kadar gerekli ise öbürü de o kadar gereklidir (Ersanlı, 1992 :180).

Ġslâm‟da evlilik, iki Ģahit huzurunda gerçekleĢtirilir ve karĢılıklı rıza anlayıĢı üzerine kurulmuĢtur. Ġslâmî evlilikte, geçicilik değil, devamlılık esastır. Allah eĢlerin iyi geçinmelerini hoĢa gitmeyen bazı durumlar sabırla karĢılamalarını istemiĢ ve o durumlarda hayır olabileceğini bildirmiĢtir (Nisa Sûresi, 19). Ġslâm, kadının erkek, erkeğin de kadın üzerinde hakkı olduğu prensibini yerleĢtirmiĢtir (Küçük, 1990: 60). Kur‟an, insanlık tarihinin en eski kurumu ve toplumsal yapının temelini oluĢturan ailenin doğal ve fıtri bir gereklilik olduğuna iĢaret ederken, bazı ailevi problemleri detaylıca anlatarak bunlara çözüm önerileri getirir. Gayrı meĢru iliĢkileri yasaklayıp, huzur ve mutluluğun aile ortamı içinde aranması ilkesini temel alan Ġslâm Dini‟nin, değiĢen toplumsal Ģartlar karĢısında, bu amaca hizmet edecek her türlü tedbirin alınmasını ifade eder (Ünal, 2004: 7). Zira evlilikle kurulan aile, toplumsal yapının en küçük unsuru olmakla birlikte Ġslâmî toplum düzeninin temel taĢıdır. Toplumsal yapının geliĢip ilerlemesi de, zayıflayıp gerilemesi de aile yapısıyla doğrudan ilgilidir. Bu sebeple Ġslâm, onun korunmasını toplumun korunması olarak değerlendirmiĢtir (Özarslan, 2004: 21).

Ġslâm‟da eĢler arasında denkliğin olması gereklidir. Evlenecek karı kocanın dindarlık, zenginlik, meslek ve sosyal seviye gibi bazı hususlarda birbirine uygun olması tavsiye edilmiĢtir (Erdoğan, 2005: 300). Ġslâm aile hukuku belli dereceye kadar kan, süt ve sıhrî hısımlarla evlenme yasağı koymuĢtur. Bunun yanında kadınların sadece Müslüman erkeklerle, erkeklerin ise yabancı olarak yalnızca Ehl-i Kitap olan Yahudi ve Hıristiyanlarla evlenebilmeleri çok geniĢ anlamda bir evlenmenin var olduğunu gösterir. Evlenme sırasında erkek kadına mehir adıyla belirli bir para veya mal öder veya ödeme borcu altına girer. Kadın diğer mallarında olduğu gibi bunda da istediği gibi tasarrufta bulunabilir (Aydın, 1989: 199).

Ġslâm‟da çocuk terbiyesi ve yetiĢtirilmesi bir imtihandır. Hz. Muhammed (sav)‟in öldükten sonra amel defterinin kapanmayacağını haber verdiği üç grup insandan birisi de hayırlı evlat yetiĢtirenlerdir. Hayırlı evlatın yetiĢtirilmesi, sevgi ve Ģefkatin tadılması

21

ancak sıcak bir aile yuvası ile mümkündür. Bu yuva da evlilikle kurulmaktadır. Topluma iyi nesiller yetiĢtirmek ise evliliğin temel gayelerindendir (Küçük, 1990: 60). Bununla birlikte Ġslâm ailesinde evlatlık müessesesine yer verilmemiĢtir (AhzabSûresi, 4). Çocuk sahibi olmak için nikâhlı birliktelik esastır.

Ġslâm dininde boĢanma yasaklanmamakla birlikte tasvip edilen davranıĢlar arasında değildir. BoĢanmak için eĢlerin haklı mazeretler ortaya koyması gerekmekte ve boĢanma belli kurallar göre gerçekleĢtirilmektedir (Ġbrahimoğlu, 2010: 29). Önemi dolayısıyla evlilik öncesi ve sonrası Ģartlar vazedilmiĢtir: iffetli olmak, eĢler arasında sadakate riayet etmek, aile mahremiyetine ve mukaddesliğine helal getirmemek, karĢılıklı anlayıĢ ve sevgi göstermektir.

Ġslâm fıtrat dinidir. Bir dinin fıtrata dayanması demek, talimlerinin insanın fıtratına, yaratılıĢına ve tabiatına uygun Ģekilde olması; insanın fıtri ve tabii ihtiyaçlarıyla, dinin hükümleri arasında bir uygunluk, bir bütünlük bulunması demektir. Ġslâm‟ın hükümleriyle ademoğlunun ihtiyaçları, incelenecek olursa bunlar arasındaki uygunluk anlaĢılır. Ġslâm, fıtrata ve akl-ı selime dayandığı için, insanı hem ruhu, hem bedeni olan, çift yönlü bir varlık olarak, her Ģeyiyle ele alıp, onun her iki yöndeki ihtiyaçlarına birden cevap vermiĢtir (Cebeci, 1990: 25).

Ġyi bir evlilik, toplumu ahlâkî çözüntü ve çöküntüden koruyan bir kalkandır. Rûhî sükûnet ve huzur ancak iyi bir evlilikle mümkün olur. Ġslâm‟ın Ģümullü bir sosyal karakteri vardır. Evlilikle kurulan aile birliği, toplumun özünü teĢkil eder. Ġlk dinî eğitim, ahlâki karakterin yükseltilmesi, yakın sosyal iliĢkilerin kurulması, fertler arasında ve toplumla ilgili sorumlulukların kazanılması ailede içinde gerçekleĢir. Bu husus bakıma muhtaç olan çocuklar, yaĢlılar, yalnız kimseler, hastalar ve özürlüler açısından da önemlidir (Orum, 2006: 68).

Bütün din ve kültürlerde aile, evlilik yoluyla kurulmakta ve kutsal kabul edilmektedir. Evliliğin temeli, mahremiyet ve sadakat esasına dayanmakta olup zina ve benzeri davranıĢlar hoĢ karĢılanmamaktadır. Bahsi geçen din ve inançların hepsinde nesli devam ettirme ve çoğalma anlayıĢı bulunmaktadır. Nesiller kültürü taĢıyıcı unsurlar olarak görülmüĢtür. Yeni nesillerin kendi din ve kültürlerine göre, iyi bir Ģekilde yetiĢtirilmesi hedeflenmiĢtir.

22