Hıristiyanların Teslis’e dair Kitâb-ı Mukaddes’ten getirdikleri delilleri eleştiren Rahmetullah el-Hindi, ayrıca Hz. İsâ’nın İnciller’de geçen sözleriyle de Teslis inancını çürütmeye çalışmaktadır.685 Rahmetullah’a göre:
1. Hz. İsâ dualarında, yakarışlarında, kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplarda, havarileri ile yaptığı sohbetlerinde, hiçbir şekilde Teslis’ten ve kendi ilâhlığından söz etmemiştir.686
2. Hz. İsâ Allah’a hitaben şöyle demektedir: “Ebedî hayat, ancak senin bir ve hakikî
ilâh, ve İsâ Mesih’in de senin gönderdiğin elçin olduğunu bilmektir.”687 Bu âyette Hz. İsâ, ebedî hayatın, ancak Allah’ın tek ve eşsiz varlık olduğunu tanımak ve kendisinin de Allah’ın elçisi olduğunu bilmekten ibaret bulunduğunu açıklamaktadır. Hz. İsâ, burada kendisinin, birbirinden hakikî imtiyazlarla ayrılmış üç ilahtan biri olduğunu îma bile etmemiştir. Eğer bu sözleri Hz. İsâ, Allah’a dua ettiği sırada söylemişse, bunda Teslis’in tamamen iptali söz konusudur. Hıristiyanlar, “Hz. İsâ Yahudiler’den korktuğu için göğe yükseltilmeden önce
kendisinin ilah olduğunu açıklamadı” demektedirler. Dolayısıyla duada Hz. İsâ’nın
Yahudilerden korkma ihtimali de yoktur. Eğer teslis akidesi gerçekten insanların kurtuluşuna
683
El-Hindi; İzhâru’l-hak, c. II, s. 23, 24. 684
El-Hindi; İzhâru’l-hak, c. II, s. 24. 685
İncil metinleriyle Teslis akidesinin reddi, Gazâlî (1059-1111)’nin er-Reddü’l-cemil’de başvurduğu bir metoddur. bkz. Gazâlî, er-Reddü’l-cemîl li ilâhiyeti İsâ bi sarihi’l-İncil, thk. Muhammed Abdullah eş-Şarkâvî, 2. Baskı, Dâru’l-hidâye, Nasr, 1986/1406. Mehmet Aydın, Gazâlî’nin Hıristiyanlığa red mahiyetinde kaleme aldığı er-Reddü’l-cemîl li ilâhiyeti İsâ bi sarihi’l-İncil isimli eseriyle, İslâm-Hıristiyan polemik tarihinde yepyeni bir çığır başlattığını belirtmektedir. bkz. Mehmet Aydın, “Ebu Hâmid Muhammed b. Muhammed el- Gazâlî ve er- Reddü’l-cemîl li ilâhiyeti İsâ bi sarihi’l-İncil”, İslâmî Araştırmalar (Gazâlî Özel Sayısı), c. XIII, Sayı: 3-4, 2000, s. 479.
686
El-Hindi; İzhâru’l-hak, c. II, s. 5-14. 687
158
vesile olsaydı, Hz. İsâ mutlaka bu mesele üzerinde konuşur ve izahta bulunurdu. Bu âyetten de anlaşıldığı gibi, ebedî hayat, ancak Allah’ın birliğine ve Hz. İsâ’nın O’nun resulü olduğuna inanmakla mümkündür, bunun tersi ise, ebedî ölüm ve apaçık dalâlettir. Hz. İsâ, sözleriyle kendisinin sadece bir elçi olduğunu ifade etmiştir. Tevhid, Teslis inancının zıddı olduğu gibi, Hz. İsa’nın elçi olması ilâh olmasının zıddıdır. Elçi ile elçiyi gönderen arasında bir ayrılığın bulunması zarurîdir.688
3. Aynı şekilde, havarileri ile sohbet ederken, yazıcılardan birinin kendisine gelip, “Şeriatta büyük emir hangisidir? diye sorduğunda Hz. İsâ, ‘Dinle, ey İsrâil; Allah’ımız Rab
bir olan Rab’dir. Ve Rab Allah’ını bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün fikrinle, ve bütün kuvvetinle seveceksin’. İkincisi bu, ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’ Bunlardan daha büyük başka emir yoktur”689 diye cevap vermiştir. Matta İncil’inde ise, “Bütün şeriat ve
peygamberler bu iki emre bağlıdır”690 şeklinde Hz. İsâ’nın başka bir ifadesi yer almaktadır. 4. Rahmetullah’a göre “Bütün şeriat ve peygamberler bu iki emre bağlıdır” ifadesinden, ne Hz. İsâ’nın, ne ondan önce gelen bir peygamberin ne de herhangi bir kutsal kitabın, kesinlikle teslis gibi bir inançtan bahsetmediği sonucu ortaya çıkmaktadır. Hz. İsâ bu iki vasiyeti, kendisinden önce gelen bütün peygamberlere ve şeriatlara istinat ederek vermiştir. Eğer gerçekten Teslis akidesi insanların kurtuluşuna sebep olsaydı, Tevrât ve diğer peygamberlerin kitaplarında açıkça beyan edilirdi. Hz. İsâ da insanlara, “Vasiyetlerin ilki,
hakikî imtiyazlara sahip üç uknumlu tek Allah’a inanmaktır” derdi. Ayrıca Benî İsrâil
peygamberleri de Teslis’i açıklardı. Halbuki onlar Tevhit hakikatini ümmetlerine ders vermişlerdir.691
5. Rahmetullah’a göre, İncillerde Teslis akidesini iptal eden önemli âyetlerden biri de şudur; “Fakat o gün yahut o saat hakkında, ne gökteki melekler, ne de oğul, Babadan başka
kimse bir şey bilmez.”692 Hz. İsâ bu sözüyle, kıyamet gününü bilmeyi sadece Allah’a tahsis etmiş, kendisinin de peygamber olduğu halde, diğer insanlar gibi kıyamet günü hakkında bir şey bilemeyeceğini açıkça ifade etmiştir. O halde, Hz. İsâ’nın ilâh olmasına imkan yoktur. Çünkü ulûhiyet vasfıyla, Baba ile aynı ilim, irade ve kudrete sahip bir uknumun, en azından kıyamet gününü bilmesi gerekirdi. Hıristiyanların, “Hz. İsa, ilâh olarak kıyamet gününü
688
El-Hindi; İzhâru’l-hak, c. II, s.5. 689
Markos, 12/28-30; Matta, 23/36-40. 690
Matta, 23/40. 691
El-Hindi; İzhâru’l-hak, c. II, s. 6. 692
159
biliyordu, fakat cismiyeti bakımından bunu söylemedi” şeklindeki tevillerin arkasına
sığınmaları asılsızdır. Hz. İsâ ne cismiyet itibariyle, ne de başka bir yönden ilâh değildi.693 6. Hz. İsâ, kendisine gelip, oğullarından ikisinin sağına ve soluna oturmasını rica eden Zebedî oğullarının anasına da, kıyamet günü ile ilgili soruya verdiği cevaba benzer bir cevap vermiştir: “Sağımda veya solumda oturacak kimseleri belirlemek benim elimde değil,
fakat Babam tarafından hazırlanmış olanlar içindir.”694
7. Matta İncil’inde yazıldığına göre, Hz. İsâ kendisine “sâlih insan”, “iyi kimse” denilmesine bile razı olmamış, kendisine “Ey sâlih kişi” diye seslenen birisine “Niçin bana
iyi diyorsun. Sâlih olan yalnız biri vardır, o da Allah’tır”695 demiştir. Hz. İsâ kendisine sâlih kişi denilmesine bile razı olmazken, ilâh denilmesine nasıl razı olabilir?696
8. Matta İncil’inde, Hz. İsâ’nın çarmıhta ruhunu teslim etme anı şöyle anlatılır: “Ve
dokuzuncu saate doğru, İsâ: Eli, Eli, lama sabaktani? yani: “Allah’ım, Allah’ım, beni niçin bıraktın?” diye, yüksek sesle bağırdı.”697 Luka İncil’inde ise, Hz. İsa’nın, “Baba, ruhumu
ellerine bırakıyorum”698 dediği kaydedilmektedir. Bu sözler, Hz. İsâ’nın ulûhiyetini tamamen nefyetmektedir. Eğer Hz. İsâ ilâh olsaydı, bir ilâh kendini kurtarmaktan aciz olamayacağı için, başka bir ilâha “Allah’ım, Allah’ım, niçin beni bıraktın” diyerek yalvarmazdı ve yine bir ilâh ölümlü olamayacağı için de “Baba, ruhumu ellerine bırakıyorum” gibi sözler sarf etmezdi. Kitâb-ı Mukaddes’in çeşitli bölümlerinde699, Allah; yeri ve göğü yaratan, zayıflamaz, yorulmaz, ölümsüz, zayıflara kuvvet veren, evvel ve âhir, kendisinden başka ilâh bulunmayan, kuddüs, diri, ezelî ve ebedî sıfatlarıyla zikredilmektedir. Teslis ve Hz. İsâ’nın ulûhiyeti inancı, Kitâb-ı Mukaddes’in bu gibi ayetlerine de ters düşmektedir. Rahmetullah, Hıristiyanların Hz. İsâ’nın bir ilâh olarak çarmıhta can verdiğine inanmaları yetmiyormuş gibi, onun ölümünden sonra cehenneme girip orada üç gün kaldığını iddia etmelerini de sert bir dille eleştirmiştir. Rahmetullah’ın naklettiğine göre, Pfander, Hz. İsâ’nın cehenneme girme meselesini Hallu’l-işkâl adlı eserinde ele almış ve bu konu ile ilgili çeşitli yorumlar yapmıştır.700 Pfander, Mizânu’l- hak’ta yer vermediği için, bu konu hakkında yapılan polemiğin teferruatına burada girmiyoruz.
9. Rahmetullah’a göre, Hz. İsâ’nın Mecdelli Meryem’e söylediği şu sözler de Teslis akidesinin bâtıl olduğunu göstermektedir: “Bana dokunma; çünkü ben daha Babanın yanına
693
El-Hindi; İzhâru’l-hak, c. II, s. 7. 694
Matta, 20/20-23. 695
Matta, 19/17. 696
El-Hindi; İzhâru’l-hak, c. II, s. 8. 697
Matta, 27/46. 698
Luka, 23/46. 699
İşaya, 40/28,29; 44/6; Yeremya, 10/10,11; Habakkuk, 1/12,17. 700
160
çıkmadım; fakat kardeşlerime git ve onlara söyle: Benim Babamın ve sizin Babanızın, benim Allah’ımın ve sizin Allah’ınızın yanına çıkıyorum.”701 Hz. İsa, “Benim Babam ve sizin
Babanız”, “Benim Allah’ım ve sizin Allah’ınız” sözleriyle, kendisini insanlarla eşit tuttuğunu
göstermiştir. Yuhanna İncil’inde zikredilen bu olayın, Hıristiyanların iddia ettiği gibi, Hz. İsâ’nın ölümünden sonra, ancak henüz semaya yükseltilmeden önce geçtiğini düşünürsek, onun hayatının hiçbir döneminde kendisinin ilâh oluşundan söz etmediği anlaşılır. İncil’in bu âyeti, Cenâb-ı Hakk’ın Kuran-ı Kerim’de Hz. İsâ’dan hikaye ettiği “Ben onlara sadece
‘Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin’ diye bana emrettiğini söyledim”702 âyetinin manasına da mutabıktır.703
10. İncil’lere göre, Hz. İsâ: “Babam benden daha büyüktür”704 demiştir. Bu söz de Hz. İsâ’nın ulûhiyetini nefyeden sözlerden biridir. Allah her şeyden büyük olduğu gibi, hiçbir şey O’nun eşi ve benzeri olamaz.705
11. “Benden işittiğiniz söz benim değildir, fakat beni gönderen Babanındır”706 diyen Hz. İsâ, böylece risâletini ilan etmiş ve kendisinin bir resûl olarak vahye tabi olduğunu bildirmiştir.707 Elçi olarak gönderildiğini söyleyen Hz. İsâ, İncillerin birçok yerinde kendisinden “insanoğlu” diye bahsetmiştir.708
12. Hz. İsâ’nın ilâh değil ancak bir beşer ve resûl olduğunu, keder ve sıkıntı anlarında Cenab-ı Hakk’a iltica edip yalvardığını, dua ettiğini bildiren İncil âyetlerinden bazıları ise şunlardır:
“Yeryüzünde kimseyi babanız diye çağırmayın; zira babanız birdir, semâvî Babadır.
Ne de efendi diye çağırın; çünkü efendiniz birdir, Mesih’tir.”709
“O zaman İsâ onlarla beraber Getsamani denilen bir yere gelerek, şakirtlerine dedi:
Ben şuraya gidip dua edinceye kadar siz burada oturun. Ve Petrus ile Zebedî’nin iki oğlunu beraber aldı ve kederlenmeye ve çok sıkılmaya başladı. O vakit onlara dedi: Canım ölüm derecesinde çok kederlidir; burada kalıp benimle uyanık durun. Biraz ileri gitti; yere kapanıp: Ey Baba, eğer mümkünse bu kâse benden geçsin; fakat benim istediğim gibi değil, senin istediğin gibi olsun, diye dua etti.”710
701 Yuhanna, 20/17. 702 Mâide, 5/117. 703
El-Hindi; İzhâru’l-hak, c. II, s. 12. 704
Yuhanna, 14/28. 705
El-Hindi; İzhâru’l-hak, c. II, s. 12. 706
Yuhanna, 14/24. 707
El-Hindi; İzhâru’l-hak, c. II, s. 12. 708 Matta, 8/20; 6/9,13; 27/9,12,16; 22/17 vd. 709 Matta, 23/9,10. 710 Matta, 26/36-39.
161