• Sonuç bulunamadı

BÜYÜK MÜNAZARA RAHMETULLAH EL-HİNDİ’NİN PAPAZ PFANDER İLE

A. Rahmetullah El-Hindi ile Papaz Kay’in Münazarası

II. BÜYÜK MÜNAZARA RAHMETULLAH EL-HİNDİ’NİN PAPAZ PFANDER İLE

Münazara, Rahmetullah el-Hindi ile papaz Pfander arasında H.1270 yılında Agra da yapılmıştır. Bu münazaraya Kadiyül Kuzzat Muhammed Esadullah, müftü Muhammed Riyazüddin, Hindistan maliye bakanlığının başkâtibi Fayız Ahmet ve İngiliz devleti vekili Emced Ali gibi ileri gelen şahsiyetler katılmıştır. Bu münazara Abdullah el-Hindi’nin Vukai- ül Münazara, Vezirüddin b. Şerafeddin’in “el-Bahsil-Şerif fi İspatıl-Nesh vet-Tahrif” risalesinde, Rahmetullah el-Hindi’nin “İzharu’l-Hak” kitabında ve daha birçok eserde de geçmektedir.

Bu münazara, Papaz’ın mağlup olması Hindistanlıların arasında tevatür derecesinde yaygındır. İşte bu hususların Müslüman alimlerce de malum olması, bazı cahillerin yanında itibar gören Mizanu’l-Hak’ın yazarının bu münazarada önemli şahitler huzurunda nesh ve tahrif konusunda mağlup olduğu bilinmektedir.

Seyyit Abdullah el-Hindi, şöyle demiştir: “Bu günlerde (İzharu’l-Hak) kitabının

yazarı Rahmetüllah el-Hindi ile (Mizanu’l-Hak) kitabının yazarı Papaz Pfander arasında dini bir münazara gerçekleşti. Böyle bir münazaranın sebebi, İslam alimi Rahmetullah el- Hindi’nin avam ve havas herkese, Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında ihtilaflı

461 II. Tarihler, 22/2. 462 II. Krallar, 8/26. 463

106

meselelerin halledilmesini ve çözümünü en açık ve net bir şekilde göstermek ve anlatmaktı. Bunun için de en güzel yol, herkes açık bir münazara meclisi kurulup, bu mevzunun karşılıklı konuşulmasıydı. Böyle olmasının şu iki sebebi vardı.

1: Bu münazaranın yazılı olarak anlatılması uzun bir zaman alacaktı, Rahmetullah el-Hindi’nin uzun ve geniş zamanı yoktu. Zira memleketi olan Delhi’ye gidecekti.

2: Yazılı münazarada çoğunlukla konunun karıştırılması söz konusuydu. Dolayısıyla yazılı münazara iyi bir netice vermeyecekti.”

Bu iki sebepten dolayı Rahmetullah el-Hindi, adı geçen papaza teklif etmeyi düşünmüş ve kendisine bu hususu mektup yazarak söylemiştir. Karşılıklı birkaç mektuplaşmadan sonra böyle bir münazaranın yapılmasına karar verilmiştir.

Münazara sırayla şu beş konu (1. Nesh, 2. Tahrif, 3. Teslis, 4. Kuran-ı Kerimin hakkaniyeti 5. Hz. Muhammed (s.a.v) efendimizin nübüvveti) üzerinde kararlaştırılmıştır. münazara tarafları ikişer kişi, bir tarafta Rahmetullah el-Hindi ve Dr. Hakim, diğer tarafta ise Papaz Pfander ile Papa French bulunmuştur. Fakat insanlar içinde çok faydalı olan bu münazara, sonuna kadar devam ettirilememiş, tahrif konusunda kesilmiştir. Zira ikinci gün, münazaraya son verilmiştir. Papaz Pfander, Rahmetullah el-Hindi’ye; siz bu İncilin hak olduğunu kabul etmedikçe biz senin ile teslis konusunda asla münazara etmeyiz demiştir. Zira teslis aklen sabit bir şey değil, sadece muharref dediğiniz İncil ile sabit demiştir.

Rahmetullah el-Hindi: Biz size (İncil ve Tevrat’ta) yedi veya sekiz yerde tahrif olduğunu ispat etmiştik ve siz de bunu kabul etmiştiniz. Yine sizi (İncil ve Tevrat’ta) kırk bin yerde katibin hatası olduğunu da kabul etmiştiniz. Bu durumda bizim ile sizin aranızda manaca yani temelde bir anlaşmazlık yok, lafzi bir ihtilaf var. Hal böyle iken ben bu kitabın hak olduğunu nasıl kabul ederim demiştir. Bu konuşmalar üzerine münazara burada sona erer. Teslis, Kuran-ı Kerimin hakkaniyeti ve Rasullullah (s.a.v.)’in nübüvvet konusuna girilmez. Papaz Pfander’in Rahmetullah el-Hindi Delhi’ye döndükten sonra, Dr. Hakim’e suçlama ve hakaretle dolu mektup gönderiyor ve yapılan münazarayı, Pfander kendi maksadına göre tahrif ederek bastırıyor. Bu baskıdan dolayı Pfander’in yazdıklarını ret etmek ve münazaranın aslını bildirmek amacıyla Rahmetullah el-Hindi, İzharu’l-Hak kitabını yazmıştır.

107

A. BİRİNCİ OTURUM

1. Nesh Konusu

Birinci oturum, Hicri 1270 yılı recep ayının on bir’in de (10. 04. 1854) yapılmıştır. Bu oturumda, adalet bakanlığı hakimi İsmet, maliye bakanlığı müsteşarı karuscen, askeri hakim William, İngiliz devletinin mütercimi Laidly, Papaz William Clean, müftü hafız Riyazeddin, maliye bakanlığı başkatibi Feyz Ahmet, Huzur Ahmet, Benares’te Race vekili Emirullah, Ekberabad büyük Cami’nin imamı kamer İslam, “Matlau’l Ahbar” kitabının sahibi Hadım Ali ve gazeteci Sıracü’l Hak b. Feyz Ahmet ve bunların dışında Müslüman, Hıristiyan ve Hint Mecusilerinden yaklaşık 500-600 kişi meclise katılmışlardır.

Papaz Pfander, katılımcılara yüksek sesle şöyle hitap etmiştir; “Ey cemaat! Biliniz ki

böyle münazarayı Rahmetullah el-Hindi teklif etti. Ben de kabul ettim, aslında böyle bir münazaranın faydalı olacağını zannetmiyorum. Ancak, bu münazara vesilesiyle Müslümanlara Hıristiyanlığın hak din olduğunun delilini açıklama imkanı bulacağım; bu münazara, Nesh, Tahrif, Mesihin ûluhiyeti, Teslis, Muhammed (s.a.v)’in nübüvveti ve Kurân-ı Kerîm’in hak olduğu hakkında olacaktır. Ben ilk dört meseleye cevap vereceğim, bu dört meseleye Rahmetullah el-Hindi ise itiraz edecek. Son iki meseleye ise Rahmetullah el-Hindi cevap verecek ben itiraz eden konumda olacağım.”

Papaz Pfander yerine oturur, onun söylediklerine Rahmetullah el-Hindi “Mizanu’l- Hak” kitabının birinci babı, ikinci fasıldan iki ifadeye itiraz etti.

1) Kuran ve müfessirler bir bapta nesh konusunda şunları iddia ediyor: Tevrat, Zebur’un inişi ile nesh edildiği, Zebur da İncil’in zuhuru ile nesh edildiği gibi, İncil neshi de Kuran’ın inişi sebebiyledir464.

2) Adı geçen Papaz, şöyle der: “Muhammedî şahsın (Hz. Muhammed’e inanan şahsın) Zebur Tevrat’ı, İncil ise her ikisini de nesh etmiştir,465”iddiası asılsızdır, doğru değildir.

Papaz, adı geçen eserde şöyle diyor: Siz, bu iddianızı, Kuran’a ve müfessirlere nisbet ediyorsunuz, hâlbuki ne Kuran’da ve ne de hiçbir tefsirde böyle bilgi mevcut değildir. Bilakis Mühaddis Abdul Aziz ed-dehlevi “Fethül-Aziz” tefsirinde bu iddianın aksini açık bir şekilde

(Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu

464

Pfendar;Mizanu’l-hak, Urducaca,Basım yeri-yok,basım tarihi- 1850, s.14. 465

108

İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?466)diye ifade etmektedir.

Bu ayeti kerimede, “And olsun ki Musa’ya kitabı verdik ondan sonra peygamberler gönderdik…” bu peygamberler; Yuşa, İlyas, Elyesea, Şemüili, Davut, Süleyman, Şi’ya, Ermiya, Yunus, Uzeyir, Hazkil, Yahya ve diğer peygamberlerdir. Bunların sayısı dört bindir, hepside Musa (a.s) şeriatı üzere idiler. Onların gönderilmesinden maksat, Musa (a.s) şeriatının hükümlerini icra etmek ve uygulamaktı. Zira bu sırada İsrail oğullarının gevşekliği sebebiyle bozulmuş ve onların kötü alimleri yüzünden değişikliğe uğramıştır.

“Tefsiri Hüseyni” (Biz, Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz

gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik467) “biz

Davut’a zebur’u” mealindeki ayetini şöyle tefsir edilmektedir: (biz Davut’a ismi Zebur olan bir kitap verdik. Zebur, Allah’u tealaya hamt ve senayı ihtiva etmektedir. Onda emirler yoktu. Davut (a.s)’ın şeriatı, Tevrat’ın şeriatının aynıydı.) Diğer İslami kaynaklarda da böyle bilgiler verilmektedir diyerek, Papaz: Size göre İncil mensuh mu? Yoksa değil mi? Sorusunu sormuştur.

Rahmetullah el-Hindi: Biz İncilin nüshasına ilerde zikredildiği manaya inanıyoruz. Lakin sizden, yaptığınız nakili düzeltmenizi, (Zebur, Tevratı Zebur İncil tarafından nesh edilmemiştir) şeklindeki iddialarınızın yanlış olduğunu itiraf etmenizi istiyoruz demiştir.

Papaz: Bu konuyu münazara ettiğim kimselerin birinden duydum der.

Rahmetullah el-Hindi: Bu insaftan uzak bir sözdür. Zira Müslümanların birinden duyduğunuz sözü, Kuran-ı Kerim’e ve tefsirlere nispet ediyorsunuz. Hülasa, Zebur’un Tevrat’ı nesh ettiği ve İncil tarafından nesh edildiği iddianız yanlıştır der.

Papaz: evet der.

Rahmetullah el-Hindi: Siz Müslümanlar arasında kabul edilen neshin ne olduğunu biliyor musunuz? Diye sormuştur.

Papaz: Öyleyse neshi siz açıklayın demiştir.

Rahmetullah el-Hindi: Nesh, biz Müslümanlara göre, emirler ve nehiylerde olur. Begavinin “Maalimü’t-Tenzil” tefsirinde nesh, şöyle açıklanır; “Nesh, emirlerde ve

nehiylerde olur. Hülasa nesh, kıssalarda ve haberlerde olmaz, bilakis, sadece emirlerde ve yasaklarda olur” bundan dolayı, kıssalarda ve haberlerde nesh olacağına inanmıyoruz aynı

466

Bakara, 2/87. 467

109

şekilde Allahu teala vardır gibi kesin konularda, gündüzün aydın ve gecenin karanlık olduğu gibi his organlarıyla anlaşılan konularda nesh’in olduğunu kabul etmeyiz. Emirler ve yasaklardaki nesh konusu ise geniş bir konudur. Nesh, varlığı ve yokluğu ihtimal olan ameli bir hüküm ile alakalı olmalıdır. O halde Allahu tealaya iman gibi vacip olan şirk ve küfür gibi imkânsız bir hüküm nesh konusu olamaz. Varlığı ve yokluğu ihtimal olan ameli hüküm iki kısımdır.

1) Müebbet (ameli hükümler): Misal “Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da

dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fâsık kimselerdir.”468 Bu ayet-i kerimede nesh, mahalli değildir.

2) Gayri Müebbet (ameli olmayan hükümler): Buda iki kısımdır.

A: Muakkat (bir vakit’e bağlı, geçici): Misal “Kitap ehlinden birçoğu, hak

kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir469.” Bu ayet-i kerimede

muayyen vaktinden önce nesh mahalli değildir.

B: Muakkat olamayan nesih: Buna hükmü gayri muakkat denir, bu kısım da nesh, mahallidir. Şöyle ki: Allahu teala bu hükmün mükellefler üzerinde filanca vakte kadar devam edeceğine, sonra nesh edileceğini, bu hükmün kaldırılacağını biliyordu işte o belli vakit gelince önceki hükme muhalif olan diğer bir hüküm gönderilir bundan önceki hüküm sona erdiğinde ortaya çıkar. Birinci hükmü değiştiren ikinci hükmün gelmesi, biz insanlar hakkında değişiklik ve kusur ifade eder. Fakat Allahu teala hakkında birinci hükmün sona erdiğinin beyanı manasınadır. Mesela, Bila teşbih, Amir, hizmetçisine herhangi bir işi yapmasını emrediyor, emrin niyeti o hizmetçinin o işi filanca vakte kadar yapmasıdır. Amirin murat ettiği o belli süre geçince hizmetçisini o hizmetten alıyor. Bu durum görünüşte hizmetçi hakkında değişikliktir. Fakat Amir hakkında ise değişiklik değildir. (hizmet yine bir başkası ile devam etmektedir.) veya buna benzer zamanın hükümdarları meclis üyelerine yaz mevsiminde sabah vaktinde mecliste hazır olmalarını emreder. Onların maksadı her ne kadar açık söylemese de bu hükmün yaz mevsiminin sonuna kadar devam edeceğidir. Yaz mevsimi sona erince, hükümdardan önceki hükmün aksine diğer bir hüküm sadır olur. İşte bu ikinci hüküm, hakikatte birinci hükmü değiştirmez. Aksine onun zamanının sona ereceğini ifade eder. O halde Müslümanlar arasında kabul edilen ıstılahı manadaki nesh, uygulamada mevcut

468

Nur, 24/ 4. 469

110

olan, bizim devam edeceğini vehmettiğimiz, fakat varlığı devam ettirilmeye ve sona erdirilmeye elverişli olan şer’i hükümlerin süresinin sona erdiğini ifadeden ibarettir470.

Papaz: Öyleyse senin dediğin bu manada İncil’in hangi hükmü nesh edilmiştir diye sorar.

Rahmetullah el-Hindi: Talak ve buna benzerlerinin haram oluşu471diyerek cevap vermiştir.

Papaz: O zaman size göre bu manada İncil’in hepsi nesh edilmiştir der.

Rahmetullah el-Hindi: Hayır hepsi değil, “dinle ey İsrail! Rab ilahimiz tek rabdır.

Rabbini ilahını bütün kalbin ile bütün ruhun ve kuvvetin ile sev.472” İkinci hüküm onun

benzeri ve şöyledir; “kendini nasıl seviyorsan komşunu da sev”. Bu ikisinden daha büyük hüküm yoktur. Biz Müslümanlar bu iki hükmün nesh edildiğini kabul etmiyoruz der.

Papaz: İncil’in nesh edildiği kesinlikle mümkün değildir. Çünkü Mesih “gök ve yerin

ikisi de yok olur, fakat benim kelamım yok olmaz473” demektedir.

Rahmetullah el-Hindi: Bu hüküm umumi değildir. Bu ayetten önce Mesih’in haber verdiği hadise ile ilgili habere mahsustur. Bunun manası şudur; gök ve yer bir sebep ile yok olsa da haber verdiğim hadise ile benim kelamım yok olmaz demiştir der.

Papaz: Bu söz has değil, âmdır der.

Rahmetullah el-Hindi: George D’Oyly ve Richard Mant’ın bu ayet Luka İncil’ine uygundur. Bu ibarenin tercümesi şöyledir: Papaz Pearce şöyle diyor; onun muradı, haber verdiğim şeyler kesin olan vaki olur, “meydana gelir” manasındadır. Dean Stanhope de şöyle diyor; şüphesiz gök ve yer, başka şeylere nispetle değişmeye elverişli olmasa da, haber verdiklerinin muhkemliği ve sağlamlığı gibi muhkem ve sağlam değildir. İşte bütün bunlar (yerler ve gökler) zeval bulur, yok olur, fakat benim haber verdiklerim zeval bulmaz. Aksine benim bu gün söylediklerimden hiç biri maksadını tecavüz etmez (yani maksadın dışında kasıt edilen mananın dışında cereyan etmez. Söylediklerimin hepsi aynen vaki olur herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.)

Papaz: Bu iki şahsın ifadeleri bizim söylediklerimize zıt değildir. Zira her iki müfessir; insanlara ait haber verdiğim şeyler zeval bulmaz, diğerleri zeval bulmaz, demiyorlar demiştir.

Rahmetullah el-Hindi: Bu emrin yazılmasının söz konusu ayet ile alakası yoktur ki, bu iki müfessir onu açıklamış olsun demiştir.

470

Bu birinci hükümdür. İman esasları böyle değildir. Bunda devamlılık esastır. 471

Hıristiyanlıkta talak haramdır. Yahudilik ve İslam dinin de haram değildir. 472

Markos, 12/31, 32. 473

111

Papaz: Hayır! Mesih’in sözü umumi olduğunu söyler.

Rahmetullah el-Hindi: Davanızı ispat için biz, iki delil getirdik. Fakat siz hala Mesih’in sözü umumi diye sözünüzde ısrar ediyorsunuz demiştir.

Papaz, Rahmetullah el-Hindi’nin bu sözüne cevap veremedi ve şöyle devam etmiştir; Pierre “Sizler yok olmayan bir tohumdan hatta Allahu tealanın sonsuz kelimesiyle ikinci defa

doğmuşsunuz işte bu sözden, Allahu tealanın kelamı ebediyen baki olduğu mensuh olmayacağı anlaşılır474.” demiştir.

Rahmetullah el-Hindi: Eş’iya kitabında Pierre (Petrusun) sözünün benzerinin mevcut olduğu. Halbuki sizde “Mizanül-hak” kitabında Pierre (Petrusun) sözüyle birlikte bunu şöyle nakletmiştiniz; “ot kurur, çiçek düşer fakat Rabbimin sözü ebediyen devam eder.475”

“rabbimin sözü ebediyen devam eder” sözünden Tevrat’ın hükümlerinden biri emir veya nehiy, nesh olunmaması lazım gelmez. Hıristiyanlıkta Tevrat’ta bulanan yüzden fazla hüküm nesh edilmiştir der.

Papaz: Evet, Tevrat mensuhtur. Nesh edilmiştir. Lakin biz şimdi Tevrat’tan bahsetmiyoruz demiştir.

Rahmetullah el-Hindi: Bizim anlatmak istediğimiz, Petrusun sözünün sizin için delil olmadığını anlatmak istiyoruz. Çünkü Eşıya (a.s) da Petrus gibi aynısını söylemiş ve sizde Tevrat’ın nesh edildiğini itiraf etmiştiniz. Eşıya (a.s) sözünü de sizin tarafınızdan olan mazeretin aynısı, petrusun sözünde bizim tarafımızdan olan özrün aynısıdır demiştir.

Papaz: Petrusun sözünü ben senet olarak naklettim, delilimiz İsa Mesih’in sözüdür demiştir.

Rahmetullah el-Hindi: Matta İncil’inde Mesih (a.s) ve Tevrat hakkında şöyle buyurmuştur; “Şüphesiz ben hükmü gök ve yer olmadıkça size söylemeye devam edeceğim,

hepsi tamamlanıncaya kadar namustan (muhtemelen İncil’den kasıt ediyor) tek bir harf veya tek bir nokta bile zeval bulmayacak, yok olmayacak.476” Hz. İsa’nın bu sözü Tevrat’ın ahkâmını nesh etmiştir der.

Papaz: Bizim sözümüz Tevrat hakkında değildir demiştir.

Rahmetullah el-Hindi: Bize göre Tevrat ve İncil eşittir. Hem siz de “Mizanül-Hak” kitabının birinci bab ikinci faslında Ahdi atik ve Ahdi cedide ait kitaplar hiçbir zaman nesh edilmezler diye açıkça söylemiştiniz. O zaman adı geçen ayete de tevil yapabilirsiniz, aynı tevile sizin yapıştığınız Mesih’in sözünü tevil edebiliriz demiştir.

474 I. Petrus, 1/ 23. 475 İşaya, 40/ 8. 476 Matta 5/ 18.

112

Papaz: Evet orada böyle yazdım, fakat benim sizin ile konuştuğum şu anda sadece İncil üzerinedir demiştir.

Rahmetullah el-Hindi: Havariler, zamanlarında Tevrat’ın ahkamını nesh ettiklerinde ondan sadece şu dört hüküm kalmıştır.

1. Putlara kurban kesmenin haramlığı. 2. Kanın haramlığı.

3. Boğularak öldüren hayvanın yenmesinin haramlığı. 4. Zinanın haramlığı.

Bu dört konudan sadece zinanın haramlığı devam etmektedir. Bu takdirde İncil’de de nesh vakidir demiştir.

Papaz: Bu bahsettiğin şeylerin haram olması konusunda alimleriniz arasında ihtilaf vardır. Bu ihtilafta bazıları, mensuhtur, bazıları ise mensuh değildir diyorlar. Biz ise şimdiye kadar putlara kurban kesmeyi haram sayıyoruz diyerek cevap vermiştir.

Rahmetullah el-Hindi: Sizin mukaddes saydığınız Paulus’un Rumlara risalesinde, şöyle buyurmuştur: “Ben rabba kesin inanan alim bir kişiyim. Yeşu, hiçbir şey bizzat kendisi

pis değildir, ancak kişi kendisi bir şeyi necis kabul ederse, o şey onun için necis (pis) olur.477”

yine Titus’a gönderdiği mektubunda şöyle demektedir. “temizler için her şey temizdir, fakat

necis olanlara (temiz olmayanlara) ve mümin olmayanlara ise hiçbir şey temiz değildir.478”

Bu iki pasajda bu şeylerin helal olduğu anlaşılır. Hatta bu iki kavil bu hususlarda nastırlar. Öyleyse bu şeylerin helâlliği nasıl ihtilaflı olabilir ve siz putlara kurbanı nasıl haram kılıyorsunuz diye sormuştur. Cevap karşısında şaşkına uğrayan Papaz: Bazı alimler bu ayetlere bakarak, bu şeylerin helal olduğuna fetva vermişlerdir diyerek itiraf etmiştir.

Rahmetullah el-Hindi: Matta İncilinde Havariler hakkında Mesih (a.s) şöyle demektedir. “Milletlerin yoluna gitmeyin, Samirilerin hiçbir şehrine girmeyin, fakat daha

ziyade İsrail evinin kaybolmuş koyunlarına gidin.479” yine Matta incilinde ise Hz. İsa (a.s),

kendi hakkında şöyle demektedir. “Ben ancak İsrail’in evinin kaybolmuş koyunlarına

(topluluğa) gönderildim.480” Hz. İsa (a.s) böyle söylemek ile İsrail oğullarına Peygamber olarak gönderildiği hususunu ifade etmektedir. Markos İncil’inde Hz. İsa (a.s) havarilerine

477

Pavlusun Romalılara Mektubu, 14/14. 478

Pavlusun Titusa Mektubu, 1./15. 479

Matta, 10/5, 6. 480

113

şöyle bildirmektedir. “bütün dünyaya gidin, İncil’i bütün herkese anlatın.481” İsa (a.s)’in

ikinci sözü birinci sözünü nesh etmiştir demiştir.

Papaz: Mesih’in kendisi birinci hükmü nesh etmiştir diyerek cevap vermiştir.

Rahmetullah el-Hindi: Bu durumda İsa (a.s)’in sözünde nesh’in caiz olduğu ve nesh’i bizzat kendisinin yaptığı hususu böylece sabit olmuştur. İsa (a.s)’in nesh’e gücü yetince babasının gücü elbette daha çok yetecektir. Zira baba İsa (a.s)’dan daha büyüktür. Böyle olduğu Yuhanna İncilinde Hz. İsa (a.s) tarafından itiraf ve ifade edilmiştir. İsa (a.s)’in bu ifadesi şöyledir. “Şüphesiz babam benden daha büyüktür.482” Müslümanlar şöyle demektedir;

“Mesih’in kendi şahadetiyle benden daha büyüktür dediği babası İncil’i, Kuran-ı Kerim ile nesh etmiştir. Yoksa Müslümanlar İncil’in ahkamını Muhammed (s.a.v) nesh etti demiyorlar. O halde sizin Mesih’in “gök ve yer yok olur, fakat benim sözüm yok olmaz.” sözünün hükümsüz ve geçersiz olması bu sözün manasının George D’oyly ve Richard Went’in dediği gibi olduğu ve sizin bu husustaki sözlerinizde yanlışlık vardır. İsterseniz açıklayabiliriz demiştir.

Papaz: Buyurun açıklayın der.

Rahmetullah el-Hindi: Siz “Mizanul-Hak” kitabınızın birici bab ikinci faslında söyle yazmışsınız: “Ahdi cedit ve Ahdi atik kitaplarının Kuran’ın ortaya çıkmasıyla nesh edildiği

iddiası iki yandan geçersizdir.”

1: Nesh’in kabulünde iki şey lazım gelir. Birincisi Allah Tevrat’ı vermek ile güzel bir iş yapmayı murat etmiş fakat bunu yapamamış. Bundan dolayı, ondan daha iyisini Zeburu vermiş. Ondan da muradı hasıl olmayınca, onu nesh etmiş, bu defa İncili vermiştir. Sonra onun durumu da önceki kitaplar gibi olunca, ondan da murat edilen fayda hasıl olmayınca sonunda muradı, Kuran-ı Kerim ile hasıl olmuş; olur ki böyle bir şeye cevaz verilirse el- İyazubillah” Allah korusun Allah’ın hikmet ve kudreti batıl olur. Allah insanlardan olan sultan gibi, aklı zayıf anlayışı olmayan manası ortaya çıkar. Böyle bir şey insanlar hakkında mümkündür fakat Allah hakkında asla imkanı yoktur.

2: Birinci kavil gayri mümkün olsaydı, nesh konumundan öyle bir şey hatıra gelirdi: Allah, maslahatına ve iradesine nazaran kasten, maksada ulaştırmayan nakıs (noksan) bir şeyi murat etti. Kemal sıfatlarıyla muttasıf Allah’a hakkında böyle boş ve noksan şeyler nasıl tasavvur edilebilir, düşünülebilir? Sizin nesh kabul edildiğini ortaya çıkacağını söylediğiniz iki mahsurlu durum, müslümanların kabul ettiği, inandığı nesh’in manasında, müslümanlar için mevcut değildir. Yani müslümanların kabul ettiği neshden böyle mahsurlu bir durum

481

Markos, 16/5. 482

114

ortaya çıkmaz. Evet, bu mana, sizin inandığınız nesh sebebiyle, Hıristiyanlar için ve Pavlus