• Sonuç bulunamadı

İrade Kavramının Düşünsel Arka Planı

III. Aziz Agustinus

III.IV. Aziz Agustinus ve İrade (Voluntas) Kavramı

III.IV.I. İrade Kavramının Düşünsel Arka Planı

Kahn’a göre boulēsis Aristoteles tarafından “iyi ve yararlı olana yönelik akılsal bir arzu” olarak nitelendirilmiştir.215

Aristoteles’in insan eylemine dair tasavvuru bağlamında, ruhun iki temel kısmı bulunmaktadır. Bunlar akılsal ve akılsal-olmayan kısımlardır.216

Akılsal kısım basitçe “akıl” olarak nitelendirilebilecekken, Kahn’a göre, diğer (akılsal-olmayan) kısım da basitçe “çeşitli arzuların alanı” olarak nitelendirilebilir.217

Ruhun arzuların alanı olarak tanımlanan ikinci (ve akılsal-olmayan) kısmı üç tip arzu çeşidine ev sahipliği yapar. Bunlar epithumia (yani duyusal açlık), thumos (yani öfke) ve boulēsis (yani, yukarıda belirtildiği gibi, iyiye yönelik akılsal arzu) olarak belirtilir. Kahn’a göre tam bu noktada

boulēsis’in muğlak konumu ortaya çıkar; zira boulēsis hem ruhun ikinci (yani akılsal-

olmayan, arzulara dair) bölümüne aittir, hem de doğrudan iyiyi hedeflediği için esası itibariyle akılsaldır. Ve Kahn’a göre, bu noktanın ötesi Aristoteles tarafından tam manasıyla asla tartışılmamıştır.218

Frede ise Aristoteles’in kullandığı bu kavramı “akla has ve ait bir arzu olarak” tanımladığını belirtir.219

Buna göre, Aristoteles kişiyi herhangi bir eyleme doğru yönlendirebilecek üç arzu biçimini birbirinden ayırır. Bu arzular sırasıyla boulēsis, thumos ve

epithumia’dır.220 Ve boulēsis (thumos ve epithumia’ya karşın) özellikle aklın bir arzusu olarak ortaya koyulur. Thumos ve epithumia, akılsal olmayan arzular olarak, iyi bir şeye yönelik bir temayül gösterebilseler de, bu onların karakteristik doğası hakkında bir duruma işaret etmez.

215 Kahn, “Discovering the Will,” s. 239. 216 ibid.

217 ibid. 218 ibid.

219 Michael Frede, “Introduction,” Rationality in Ancient Greek Thought içinde, yay. haz. Michael Frede ve Gisela Striker (Oxford: Calerandon Press, 1996), s. 8.

Onların yapısında doğrudan ve yalnızca iyi olanı arzulamak yoktur. Söz konusu bu özellik

boulēsis’e aittir. Fakat boulēsis söz konusu akılsal olmayan arzuların iyiye mi kötüye mi

yönelik olduklarına dair bir karar ya da onay verip, buna göre kendisi de faal hale geçen bir arzu değildir. O (boulēsis), doğrudan (ve yalnızca) iyiye yönelen ve onu isteyen akılsal bir arzudur.221

Sorabji Aristoteles’in boulēsis kavramını büyük oranda Platon’un Akademisi’nde kullanıldığı biçimiyle kullandığını ifade eder. Buna göre Akademi’de boulēsis kelimesi “iyiye yönelik akılsal arzu” durumu için kullanılır.222

Buna karşın, yine Akademi’de, thumos onura yönelik bir arzu iken, epithumia zevke yönelik bir arzuyu ifade eder.223 Sorabji’ye göre de Aristoteles boulēsis’i ruhun akılsal-olmayan kısmına ait olan, fakat aynı zamanda akılsal bir unsur olarak tanımlar. Dolayısıyla boulēsis’in kendisi, Aristoteles’e göre, akılsal bir faaliyette bulunmasa da, her daim aklın buyruklarını dinleyip onları takip ettiğinden, kendisi de akılsal bir şey olarak ifade edilebilir. Sorabji’ye göre, boulēsis’in bu klasik dönem kullanımları (ileride alacağı Latince voluntas karşılığı ile bir fark gözetilmeksizin) irade (will) şeklinde çevrilegelmiştir.224

Aristoteles’in yukarıda belirtilen ruha dair tasnifleri, Platon’un belli diyaloglarında geçen ifadeler sonrasında gerçekleşmiş görünmektedir. Devlet diyaloğunda ruh üç bölüm halinde ele alınır. Bunlar epithumia (yani duyusal açlıklar ile alakalı kısım), thumos (yani şeref ve onur gibi unsurlara yönelik arzuların kaynağını bulduğu kısım) ve logistikon (yani akıl, ya da akılsal kısım) olarak belirtilir.225

Aynı metinde Platon söz konusu kısımlardan

thumos’un akıl ve duyusal açlıklar arasında ortaya çıkan her türlü anlaşmazlıkta her daim

221 ibid.

222

Richard Sorabji, Emotion and Peace of Mind: From Stoic Agitation to Christian Temptation (Oxford: Oxford University Press, 2000), s. 319.

223 ibid. 224

ibid.

aklın tarafında bulunduğunu ve açlıklara karşı aklın buyruklarını desteklediğini vurgular.226 Fakat Sorabji’ye göre burada (thumos’un konumu itibariyle) ahlaki sorumluluk ve özgürlük gibi irade kavramı açısından çok mühim olan unsurlar bulunmamaktadır.227

Platon’da bir kavram olarak boulēsis ifadesi ise Gorgias 466e’de geçer. Kelime

boulontai fiili şeklinde yer alır. Platon burada insan eylemini mümkün kılan ve eylemin

gerçekleşmesini sağlayan unsur olarak aklı işaret eder. Fakat ruh eğer diğer iki alt unsurun (yani thumos ve epithumia) hakimiyetinde ise gerçekleşmesi istenen/gereken eylem gerçekleşemez. Platon burada tiranları-despotları ele alır ve onların eylemlerini inceler. Burada görülür ki, tiran (ruhu söz konusu iki alt unsurun hakimiyetinde olan bir kişi olarak) her ne kadar “en iyi olarak gördüğü şeyi yapıyor olsa da”, aslında hiçbir zaman “istediği (boulontai) şeyi yapamaz”.228 Bu bağlamda, eylem söz konusu olduğunda, buyurmak ve istemek fiilleri asli olarak akla aittir. Fakat ruha akıl değil de arzular ve duygular hakimse, söz konusu boulontai olgusu (yani istek, ya da iradi buyruk) gerçek anlamıyla faal hale gelemiyor demektir; zira boulontai akılsal kısma ait bir şeydir. Kişinin aklını kullanmaksızın, dolayısıyla arzu ve duygularının tahakkümü altında, kendisi için en uygun gördüğü şeyi keyfince yapıyor olması boulontai faaliyetinin bir sonucu olamaz.

Yukarıdaki noktalar ışığında, Platon’un bu metinlerinde bir irade melekesi bulmak mümkün görünmemektedir. Buna ek olarak, aynı durum Aristoteles için de geçerli görünmektedir. Zira Aristoteles’te ruhun arzular ile ilgili kısımları bulunsa da, tüm bu arzulardan (ve bunlarla alakalı onay, karar ve uygulama mekanizmalarından) sorumlu tek bir meleke bulunduğu söylenilemez. Söz konusu olan daha ziyade ruhun hem akılsal hem de akılsal-olmayan unsurları içerdiği; boulēsis kavramı özelinde de kaynağı ve tasnifi itibariyle akılsal kısma ait olmasa da, mahiyeti ve görevi itibariyle yalnızca aklın buyruklarını dinleyen bir unsurunun bulunduğudur. Bu bağlamda benzer ifadeler Platon için de kullanılabilir. Zira

226 İbid, 440b. 227

Sorabji, Emotion and Peace of Mind, s. 323. 228 Gorgias, 466e.

Platon’un thumos’u da akılsal kısımla (logistikon) bir ve aynı şey olarak ele alınmasa da, duyusal açlıklar (epithumia) karşısında her daim aklın tarafında yer alan bir unsur olarak betimlenir. Ayrıca, Aristoteles’te karşılaşılan boulēsis kavramı teferruatlı bir şekilde Platon’da bulunmasa da, kavramın bir türevi olan boulontai akla ait bir güç olarak ortaya konur. Ve önemle altı çizilen nokta, ruhun arzular ve duygular tarafından değil, akıl tarafından idare edilmesinin gerekliliği ve önemidir. Böyle olduğu zaman, akılsal niteliğin ağır bastığı ruh, doğru istekler (boulontai) yönünde ve bu anlamda iyiye doğru eyleme geçecektir.

Bunlara ek olarak, Agustinusçu irade kavramına giden yolda ele alınması gereken önemli bir nokta da Stoacı felsefedir. Frede’nin konuyla ilgili çalışmalarında229

belirttiği üzere, Eski Yunan düşüncesinde Agustinus’un irade kavramına en yakın kullanıma Stoacı felsefe içerisinde rastlanmaktadır. Bu noktada kavram artık boulēsis değil; fakat Latince’ye yine voluntas (ya da arbitrium) şeklinde çevrilmiş bir kavram olan prohairesis’tir. Stoacı düşünür Epiktetos’a göre, akıl prohairesis denen belirli bir hal (disposition) içerisinde bulunmaktadır.230

Aklın içerisinde bulunduğu bu hal ve durum onun aldığı izlenimlerle alakalı olarak verdiği “onaylarda” (assent) belirleyici konumdadır. Aklın söz konusu hal ve durumunun niteliği, onun ilgili onay verme faaliyetini gerçekleştirip aldığı kararları doğrudan belirler. Frede çalışmasında, Agustinus’takinden farklı olarak, “Epiktetos’ta iradenin aklın ayrı bir parçası ya da melekesi oluşuna dair hiçbir ifade bulunmamaktadır” der.231

Bu noktada yeniden Platon ve Aristoteles özelinde karşılaşılan durum ile karşılaşılır. Epiktetos’ta aklın içinde bulunduğu söz konusu durum, yani prohairesis, ruhun tüm faaliyetleri ve seçimleriyle alakalı olarak en belirleyici ve önemli rolü üstlenmektedir. Epiktetos’un prohairesis kavramını kullanışına göre, yalnızca prohairesis’in denetiminde olan şeyler kişinin elinde ya da gücü dahilindedir. Başka bir deyişle, kişinin prohairesis’inden bağımsız hiçbir şey onun

229 Bkz. Michael Frede. A Free Will: Origins of the Notion in Ancient Thought. Yay. haz. A.A. Long (California: University of California Press, 2011). Ve “Introduction,” s.8.

230

Frede, “Introduction,” s. 27. 231 ibid.

gücü dahilinde ve kontrolünde değildir.232

Fakat kavramın ele geçirdiği tüm bu hükmedici pozisyona karşın, Epiktetos’ta da (Platon ve Aristoteles gibi) ruhta ayrı bir meleke olan ve bu anlamıyla irade kavramını önceleyen bir kavramın varlığını iddia etmek tartışmalı olacaktır.

Frede yine de Epiktetos’taki prohairesis kavramının Agustinus’un irade mefhumunun çok daha karmaşık bir orijinali olarak ele alınabileceğini ileri sürer.233

Albert Dihle ise irade kavramıyla ilgili çalışmasında genel tez olarak kavramın Yeni Ahit ve dolayısıyla Hıristiyan kökenlerine vurgu yaparak234 felsefeciler ve düşünürler arasında ilk olarak Aziz Agustinus’un bağımsız bir meleke olarak iradeyi gündeme getirdiğini savunur.235

Dihle’ye göre, Agustinus o zamana kadar Yunan düşüncesinde bulunmayan bir şey yapmış, iradeyi potansiyel ya da faal bütün zihinsel faaliyetlerden ayrı bir unsur olarak ele almıştır.236

Bahsi geçen bu yorumlar ve ifadeler dikkate alındığında, Eski Yunan’daki kullanımları itibariyle irade kavramına yakın görülebilecek kavramların Latince çevirilerinin Yunanca kavramların asıl anlamlarını karşılamakta çok yetersiz kaldığı görülmektedir. Kahn’a göre, Yunan felsefi kavramlarının Latince çeviri süreci büyük sorunlar yaratmıştır ve bunların en önemlilerinden biri voluntas kelimesinin Yunanca karşılıkları ile ilgili yaşanmıştır:

Fakat ister dile ait bir yetersizliği, isterse bir karakter sağlamlığını işaret ediyor olsun, karşı çıkılamaz gerçek şudur ki voluntas ve onunla aynı kökenden gelen diğer kelimeler, Latin düşünce ve edebiyatında öyle bir rol oynar ki, Klasik ya da Hellenistik Yunanca’da buna denk başka herhangi bir kavram yoktur.237

Eski Yunan felsefesiyle bağlantısı, içerdiği süreklilikler ve süreksizlikler ne şekilde tesis edilirse edilsin, kesin olan bir şey var ki voluntas kavramı, Latin düşüncesinde sonraki dönemlerde de belirleyici rol oynayacak özgül anlam ve işlevini Agustinus ile kazanır.

232 Sorabji, Emotion and Peace of Mind, s. 332. 233

Frede, A Free Will, s.157.

234 Albert Dihle, Theory of Will in Classical Antiquity (California; California University Press, 1982) 235 ibid. s. 125.

236 ibid.