• Sonuç bulunamadı

Aziz Agustinus’ta “İçsellik” ve “İçe Dönüş” Kavramları

III. Aziz Agustinus

III.II. Aziz Agustinus’ta “İçsellik” ve “İçe Dönüş” Kavramları

Agustinus’un düşüncesinde “içe dönüş” kavramının önemi, nihai hedefi ilahi bilgelik olan Agustinusçu bilgi kavrayışında söz konusu dönüşün kritik bir işleve sahip olmasından ileri gelir. Dahası, Agustinus İtiraflar’ında (Confessiones) kendi entelektüel gelişimini ve yolculuğunu anlatırken bu yolculuğu söz konusu deneyimi yaşamak (yani ilahi bilgiye ulaşmak) isteyen herkes için bir örnek olarak gösterir. Ve bu anlatı içerisinde “içe dönüş” kavramı en önemli yeri tutar.

Agustinus’un düşünsel serüvenine göz atıldığında, onun ilk önce Maniheizm görüşüne mensup kişilerin savunduğu materyalist düşüncelere karşı mücadele verdiğini görürüz. Maniheizm Hıristiyanlık ve Gnostisizm ile ilişkilendirilen, fakat görüşleri ve içerdiği düşünceler itibariyle ayrı bir yapı olarak öne çıkan dini bir oluşumdur. Peygamber Mani’nin

öğretisi beden ve madde odaklı bir öğretidir. Dolayısıyla, Maniheizm öğretisine göre hem Tanrı hem de dünya maddi bir öze sahiptir.185

Agustinus gençlik yıllarında bu oluşumun içine girer; fakat daha sonraları söz konusu dinin öngördüğü maddi gerçeklik ve Tanrı fikri ile sorunlar yaşar.186

Agustinus’un kesin ve nihai bir gerçeklik arayışı artık Maniheist inanç ile tatmin olmamaktadır.187

Bunun akabinde bilinmektedir ki, Agustinus bir dönem Cicero ve Yeni Akademi’nin Skeptik düşüncesi ile meşgul olur.188

Tüm bu unsurlar daha sonraki dönemde Agustinus için birer münakaşa ve eleştiri odağı olacaktır. Zira Agustinus’un hayatındaki asıl düşünsel dönüşüm onun Milano’ya yapmış olduğu gezi vesilesiyle gerçekleşir. Agustinus Milano’da o ana dek hayatının tamamını geçirdiği Kuzey Afrika şehirlerindekinden çok farklı bir düşünsel atmosfer ile karşılaşır. Milano o dönem Platoncu eğilimler taşıyan Hıristiyan düşünürlerin ağırlıkta olduğu bir merkezdir. Bu düşünürler arasında Aziz Ambrose da bulunmaktadır ve Ambrose Agustinus’un daha önce pek değerli ve derinlikli bulmadığı Hıristiyan düşünürlerine dair algısını değiştirir. Ambrose’un çağdaşlarına nazaran derin bir Yunanca bilgisi vardır ve ayrıca özellikle Maniheistlere karşı kullandığı yüksek bir retorik bilgisine sahiptir.189

İşte bu atmosferde Agustinus kendisinin “Platoncuların kitapları” olarak tabir ettiği eserler ile karşılaşır.190

Bu eserlerin tam olarak neler olduğu bilinmemektedir. Fakat bazılarının doğrudan bir şekilde Platon’un diyaloglarından bölümler, bazılarının ise Plotinos’un Enneadlar’ından metinler olduğu kesindir.191 Belli bir süre sonra Agustinus’un Hıristiyanlık’a geçişi-dönüşü gerçekleşir. 387 yılında, söz konusu iklim ve ortam içerisinde, Agustinus’un vaftiz töreni Aziz Ambrose tarafından icra edilir. Bu noktada en önemli nokta Agustinus’un Hırisiyanlık’a geçişinden önce Platoncu düşüncenin belli unsurlarıyla tanışması

185 Henry Chadwick, Augustine. (Oxford: Oxford university Press, 1986), s.12.

186 J.M. Rist, Augustine: Ancient Thought Baptized. (Cambridge: Cambridge University Press, 1994), s.105. 187 Augustine. İtiraflar. çev. Çiğdem Dürüşken (İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2010), 5. Kitap. Bölüm10:19. 188

Chadwick, Augustine, s.10.

189 James Wetzel, Augustine: A Guide for the Perplexed (London & New York: Continuum, 2010), s .xv. 190 İtiraflar. 8.Kitap. Bölüm 2:3.

191

Saint Augustine, Against the Academicians, çev. Sister Mary Patricia Garvey (Wisconsin: Marquette University Press, 1957), Kitap 3 (18.41.)

ve bu konuda bilgili Hıristiyan teologlar ile beraberliğinin gerçekleşmiş olmasıdır. Başka bir deyişle, Agustinus söz konusu Platoncu yorumların varlığı olmaksızın Hıristiyanlık’a geçmeyi düşünmemiş ve gerçekleştirmemiştir. Milano Okulu’nun hem Agustinus hem de genel Hıristiyan düşüncesi üzerindeki etkisini Teske şu şekilde ifade eder:

Agustinus’un zamanından önceki Latin Batı dünyasında, bedensel-olmayan ya da ruhani varlıklara dair açıkça ifadelendirilmiş herhangi bir kavram bulunmamaktadır—tabii Hıristiyan Yeniplatoncular’ın ‘Milano Çevresi’ bunun dışındadır. Agustinus Plotinos’un ruhani metafiziğiyle Ambrose’un da dahil olduğu bu çevre sayesinde temasa

geçmiştir.192

Agustinus bu çevre sayesinde Plotinos felsefesi ile tanışmakla kalmaz; “Platoncuların belli başlı kitapları”nın yardımıyla Hıristiyan öğretisindeki birçok mühim noktayı da anlayabilir hale gelir. Agustinus Platoncularla ilk karşılaşmasını İtiraflar’da şu şekilde anlatır:

İlkin bana kibirlilerin her zaman karşısında olduğunu, alçakgönüllülere ise lütfunu hiç esirgemediğini kanıtlamak istedin, ayrıca insanlığa merhametinin ne kadar büyük olduğunu kanıtladın, çünkü tevazun sayesinde Sözün bedenlenmiş ve insanlar arasına yerleşmişti. O büyük kibiriyle kurum kurum kurulan bir adamı bana aracı kılıp şifa bulmam için Platon’un Yunancadan Latinceye çevrilmiş kitaplarıyla tanıştırdın. Bu kitaplarda okuduklarım kelimesi kelimesine aynı olmasa da, tamamen aynı anlama gelecek, farklı çıkarımlar yapıp farklı yöntemlerle kanıtlayabileceğimiz ifadeler buldum. Şöyle ki: “Başlangıçta Söz vardı, Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Tanrı Sözdü .... O bu dünyadır ve dünya Onun tarafından yaratıldı, ama dünya onu tanımadı.” Ama bu kitaplarda şöyle şeyler okumadım: “O kendi yaratıklarına geldi, ama kendisinin yaratıkları Onu kabul etmediler. Yine de o kendisini kabul eden ve Onun adına iman eden herkese Tanrı’nın çocukları olma hakkını verdi.193

Burada Agustinus’un hangi metinlere gönderme yaptığı bilinmemektedir fakat bu metinlerin üzerindeki etkisi açıklıkla algılanabilmektedir. Agustinus söze felsefenin kibri (superbia-pride)194 ile başlar, fakat daha sonra bazı felsefecilerin belli başlı konularda hakikate ulaşabildiklerini de teslim eder. Ve Agustinus’a göre felsefecilerin bu belli noktalardaki doğru düşünceleri sayesinde kendisi Hıristiyanlık’ın nihai ve gerçek hakikatini kavrayabilmiştir. Agustinus İtiraflar’ın yedinci kitabında “Platoncuların kitaplarıyla” ilk karşılaşmasının üzerindeki kişisel etkilerini şöyle anlatır:

192 Roland Teske, “Augustine’s Theory of Soul,” Cambridge Companion to Augustine içinde,yay. haz. Eleonore Stump ve Norman Kretzmann (Cambridge: Cambridge University Press, 2001), s. 118. (çeviri bana ait) 193

İtiraflar, 7. Kitap. Bölüm 9:13. [italikler bana ait]

194

Saint Augustine, “On the Holy Trinity,” Bölüm 7, “Nicene and Post-Nicene Fathers Series I, Vol 3,” içinde, yay. haz. Phillip schaff, çev. Arthur West Haddan, Christian Classics Ethereal Library, www.ccel.org/

Platoncu kitaplar sayesinde kendi benliğimin derinlerine dönmem gerektiğini anladım ve senin kılavuzluğunda bunu başarabildim, çünkü sen benim yardımcılığımı üstlendin. Benliğimin derinlerine girdim ve adeta gönül gözümle gördüm ki, gönül gözümün üstünde aklımdan çok daha üstün olan, hiç titremeden yanan bir Işık var.195

Önceki bölümde incelendiği üzere, Plotinos’a göre Ruh kişinin akılsal-noetik dünya ile yeniden birlikteliğini tesis edebilmesi için dönmesi gereken yegane yerdir. Bu düşüncenin arka planında Plotinos’un Ruh’un belli bir kısmının (yani Yüksek Ruh’un) Nous’ta daimi olarak ikamet etmesi ve dolayısıyla onunla (Nous’la) sürekli bir iletişimde bulunması öğretisi yatmaktadır. Yukarıda alıntılanan kısa pasaja bakıldığında ise üç nokta öne çıkmaktadır: (i) kişinin “kendine” dönmesi ve içteki Ruh’a girmesi; (ii) Tanrı’nın “lütfu” (Tanrı’nın Agustinus’a kılavuzluk ve yardımcılık etmesi) ve (iii) “aklımın üzerinde” ifadesi. Bu ifadelere istinaden şöyle bir soru ortaya çıkar: neden ilk nokta ikincisine ihtiyaç duyar ve neden ikinci unsurun gelişi üçüncü noktada belirtildiği gibi “yukarıdandır”? Başka bir şekilde sorulursa, neden “içeriye dönüş” tek başına yeterli olmaz ve kişi Tanrı’nın lütfuna ihtiyaç duyar; neden söz konusu lütuf “yukarıdan” gelir ve dönülmüş olan “içeride” tam olarak bulunamaz? Bu noktada, Agustinus’un lütuf kavramı daha sonra inceleneceğinden, ilgili sorularla alakalı olarak, Agustinus’un “içsellik” kavrayışı bağlamında insan ruhunun ilahi olandan ayrı ve farklı bir şey olarak ele alınışı incelenecektir.

Daha önce belirtildiği gibi, Platoncu kaynaklarla tanışmadan önce Agustinus Tanrı’yı maddi-olmayan bir varlık olarak tahayyül edememiştir. Ancak bu tanışmadan sonra Agustinus Tanrı’yı maddi olmayan bir şey olarak düşünebilmeye başlamış ve bu süreç onun vaftiz töreni ile sonlanmıştır.196

Zira “içe dönüş” ve “içsellik” (interiority) deneyimi sayesinde Agustinus ilk defa entelektüel uğraş ile Hıristiyanlık inancının bağdaştırılabileceği fikrine sahip olmuştur. “Tefekkür” deneyimi ve pratiği, Plotinos’ta gördüğümüz şekliyle, Agustinus için çok önemli bir örnek oluşturmuştur. Bu vesile ile Agustinus Tanrı’ya giden yolda yeni bir alanı (yani Ruh’u) keşfeder ve deneyimler. Dolayısıyla, Agustinus kendi “felsefi metodunu”

195

İtiraflar, 7. Kitap, Bölüm 10:16. (italikler bana ait) 196 İtiraflar, 7. Kitap, Bölüm 9:13.

bulmuş olur. Yeni “felsefi metodunun” yardımıyla düşünsel mücadele ve sıkıntılarını aşabileceğini düşünür. “İçe dönüş” yolunu izleyerek Tanrı ve insan arasında bir ilişki inşa edilebilecektir. Dahası bu yeni ilişki Hıristiyanlık dininin inançlarına da karşıt olmayacaktır. Başka bir deyişle, Agustinus’un entelektüel ve dinsel çalışmaları bu şekilde bir uyum içerisinde olabilecektir. Bir sonraki bölümde inceleneceği üzere İsa (Tanrı’nın ilahi hakikati ve sözü olarak) insan ruhunda mevcut bulunabilecektir.

Bu noktada Agustinus için temel sorun söz konusu Plotinosçu “içe dönüşün” en karakteristik özelliğidir (yani Ruh’un ilahi bir varlık olması özelliği). Zira, Hıristiyan inancının ana öğretileri sebebiyle, Hıristiyan Ruh’un doğası Plotinos tarafından işaret edilen Ruh ile aynı olamayacaktır. Başka bir deyişle, Plotinosçu “içsellik” kavramı Agustinus’un düşüncelerinin ilk gelişim döneminde ona büyük faydalar sağlamış olsa da, daha sonra Agustinus Plotinsuçu Ruh kavramında önemli değişiklikler yapmak zorunda kalacaktır. Zira Plotinosçu Ruh kavramı Hıristiyan inancının belli başlı unsurlarıyla çelişmekte ve onlara aykırı bir yapı sergilemektedir.