• Sonuç bulunamadı

Ma

Rainey’s Black Bottom (2020) filmindeki küçük orkestranın piyanisti Toledo’yu oynayan Glynn Turman’ın dediği gibi “bir hikayeyi anlatmaya başlamak için Blues’dan daha iyi bir yol yoktur”. Çünkü Blues siyah Amerika’nın yaşadıklarını temsil etmenin haklı ve melodik sesidir. Tarihi, Ma Rainey gibi karakterleri, temsilcileri, büyük göçün müziği olarak umudu ve bir reddedişi beraberinde taşır. Filme ilişkin kamera arkasına, oyuncularına, yapımcısı ve müzisye-nine söz verilen kısa belgeselde de buna vurgu yapılır. Güney’deki pamuk tarlalarından, kölelik-ten, efendilerden, toprağa bağlı olmaktan kurtulan milyonlarca siyah, 1800’lerin sonunda Kuzey’e doğru göç eder, savaş endüstrilerinin yarattığı istihdam alanlarına yerleşmek üzere. Kendi müzik, kültür ve geçmişlerini beraberinde getirerek ve değişime uğrayarak... Ma Rainey tepeden tırnağa siyahtır. Beyaz adamı iyi tanır. Sadece sesini istediklerinin, belki de bu Kuzey şehirlerinde, örneğin Chicago’daki siyahların dinleyecekleri müzik için beyazların stüdyolarında geçici olacağının bilin-cinde istediğini yaptırır. Zaten istediği nedir ki; bir kola, bir terlik ve kekeme yeğeni Sylvester’e iyi geleceğini, özgüvenini destekleyeceğini bildiği plak sunuşunu yaptırmak…

Ma Rainey’s Black Bottom şarkısı bir dönemin ünlü bir Blues şarkısıdır. Filme ismini veren de August Williams’ın Pittsburgh Döngüsü (Pittsburgh Cycle) ya da Yüzyıl Döngüsü (Century Cycle) denilen 1900’lü yılları anlattığı on oyundan biridir. Ma Rainey’s Black Bottom’da 1920’ler anlatılır. Filmde, bir grup Blues müzisyeni 1927 Chicago’suna şarkı kaydetmek üzere gelirler. Blues müziğin anası kabul edilen Ma Rainey ve küçük orkestrasının bu kayıt sırasında yaşadıkları anla-tılsa da hiç değişmeyen siyahlara yönelik ayrımcılık, toplumsal adaletsizlik ve siyah müzisyenlerin uğradığı sömürü görünürdür. Bir dönemin Amerika’sı, Chicago’su, beyaz stüdyo sahipleriyle siyah müzisyenlerin ilişkileri, kendi aralarındaki sohbetleri ve elbette geçmişleri de filme dahil olur. Or-kestranın erken gelen üyeleri stüdyonun bodrum katında provalarını yaparken çatışmalarla dolu sohbetlerine bir siyah olarak maruz kaldıkları da olur. Piyanist Toledo, kiliseye kendini veren ve artık kocasının iyi bir Hristiyan olmadığını düşünen karısını nasıl kaybettiğini anlatır. Trombo-nist Cutler (Colman Domingo) hasta kardeşini görmek için çıktığı yolda treni kaçırmasına neden olan, istasyondan çok uzaktaki gidebileceği tek siyah tuvalete giden ve ırkçıların taciz ve saldı-rısına uğrayan pederin hikayesini anlatır. Aralarından en genç olanı, yakın zamanda aramızdan ayrılan Chadwick Boseman’ın oynadığı trompetçi Levee karakterinin hikayesi en trajik olandır.

Toprak sahibi olması nedeniyle beyaz ırkçı şimşekleri üzerine çeken babasının yokluğunda evleri basılır ve annesiyle birlikte saldırıya uğrar. Babası topraklarını satıp ayrıldıktan sonra geri dönüp karısının ve çocuğunun intikamını alacak ancak yakalanıp linç edilecektir. Siyah müzisyenler bod-rum katında assolist Ma Rainey’i beklerken ya da kayıt sonrasında sadece şakalaşıp, geçmişlerini paylaşmazlar. Ciddi gerilimler de yaşanır aralarında. Genç Levee ve deneyimli Toledo ve Cutler arasında yaşanan gerilim her an yerini dalgaya da bırakabilir, şiddete de. Gidip gelen, dengesiz,

çıkışsız ve kapalı bir alan olarak çarpışan deneyimler, hapsolunan mekan ve temsil ettikleri teatral de olsa canlı bir atmosfer oluşmasını sağlar. Levee ve Cutler arasında şiddete varacak gerilimi tan-rının varlığı konusu oluşturur. Levee, kendisi ve ailesinin yaşadıklarına, siyahların yaşadıklarına kayıtsız kalan tanrının varlığını sorgular. Levee yetenekli, hırslı ve genç bir müzisyen olarak bu ayrımcı-ırkçı-kapitalist dünyada yalnız, kendi başına parlayacağını düşünür. Oysa açılmayan kapı-yı zorlakapı-yıp çıktığında olduğu gibi duvara toslamak dışında çok da seçeneği yoktur. Ma Rainey’den ayrıldığı anda şarkıları, uyarlamaları 5 paralık olmuştur. Müzik stüdyosu sahibi şarkı başına 5 do-lar ödemeyi önerir en fazla. Sahip olduğu tek şey olan müziğini de kaybedince Levee’in öfkesi yeni aldığı pabucuna basan siyah arkadaşına, Toledo’ya yönelir ve gücü ona yeter sadece.

Ma Rainey’in siyah kıçı da kendisi de her anlamda görkemlidir. Görkemli, parıltılı, renkli giy-siler giyer, renkli bir makyajı vardır. Yeteneğinin farkındadır. Ezilmişliğin ve siyah olmanın ne de-mek olduğunu bilir, çadırlardan geldiği müzik stüdyolarında kapitalist müzik endüstrisinin ondan kazanacağını da, gücünü nerede kullanacağını da bilir. Küstahlığı da güzeldir, boyun eğmezliği ve şarkıları da. Biseksüelliğini gizlemez, rekabeti sevmez, Ma Rainey Blues, Blues da Ma Rainey’dir.

Oyuncu Viola Davis de etkileyici bir Ma Rainey olabilmiştir.

Bu film, Ma Rainey, August Wilson ve hayatını kaybeden oyuncu Chadwick Boseman’a itha-fen yapılmış bir film gibidir. Üçü de geride kalanlarca sahiplenilir ve onurlandırılır.

August Wilson, siyah tiyatronun şairi, annesinin soyadını taşımayı tercih eden, oyunlardaki güçlü kadınları annesinden ilham alarak yazdığını söyleyen, 4B; Blues, Borges, Baraka (Amiri Ba-raka) ve Bearden (Romare Bearden)’ a sonrasında Baldwin ve Bullins’i ekleyen, August Williams Black Art Movement’ın mirasını sürdüren, 1968’de memleketi Pittsburgh’da Black Horizon Theat-re’ın kurucularındandır. Bu tiyatro kültürel bir merkez olarak siyah yaratıcılığın, siyah sanatçıların bir araya geldiği bir noktaya dönüşür. Ma Rainey’s Black Bottom’ın da olduğu 10 oyunluk ve 10 yıllık periyotlarla 20. Yüzyıl siyah tarihini, deneyimini anlatan seriye 1980’li yıllarda, 1970’li yılları

anlattığı Jitney (1982) ile başlar, ardından 1920’leri anlattığı Ma Rainey’s Black Bottom (1984) ve 1950’leri anlattığı, sinemaya da uyarlanan Fences (1985) ile devam eder. Çok bilinen bu oyunların-dan başka The Piano Lesson, Joe Turner’s Come and Gone, King Hedley II, Seven Guitars oyunları da vardır. Fences (Çitler) oyunu sinemaya uyarlanmak istendiğinde Wilson oyununu bir siyah yö-netmenin filme çekmesini ister. Ne yazık ki yazar yaşarken bu gerçekleşmez. Ancak 2016’da Den-zel Washington’la bu mümkün olur. DenDen-zel Washington’un yönettiği ve Viola Davis ile oynadığı film gençliğinde siyahlar lige alınmadığı için çok sevdiği beyzboldan ayrı düşen ve çöp toplayıcısı olarak hayatını kazanan Troy Maxson’un hikayesi, 1950’li yılların Amerika’sından, mahallesinden ve bir siyahın haleti ruhiyesinden gerçekçi ve derinlikle geçer. Amerika’yı anlatır August Wilson, Ma Rainey ve Troy Maxson hikayeleriyle... George C. Wolfe’un yönetmenliğini yaptığı Ma Rainey’s Black Bottom filminin yapımcılarından biri yine Denzel Washington’dur. Öyle görünüyor ki siyah sanatçılar bu uyarlamalara devam edecek; Black Arts Movement’a, Blues’a ve August Wilson’a sa-hip çıkmaya devam edecekler.

Ma Rainey: Blues’un Annesi (Ma Rainey’s Black Bottom) Yön.: George C. Wolfe

Sen.: Ruben Santiago-Hudson, August Wilson (oyun) Görüntü Yön.: Tobias A. Schliessler

Kurgu: Andrew Mondshein

Oyuncular: Viola Davis, Chadwick Boseman, Glynn Turman , Colman Domingo

ABD / 94 dk. / 2020