• Sonuç bulunamadı

F. TEZLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR

1.2. ALLAH-İNSAN İLİŞKİSİNİN ONTOLOJİK BOYUTU

1.2.2. İnsanın Kaderi

"Kader" kelimesi sözlükte; takdir, hüküm, icab, ilzam, yaratmak, bildirmek, bir şeyin miktarını ve değerini açıklamak, hikmete göre yapmak167 gibi anlamlara gelir.

Istılahta ise, "olacak olan şeylerin zaman ve mekanını, nitelik, özellik ve ayrıntılarını Cenab-ı Hakk'ın bilip ezelde takdir ve tahdid etmesi"168 şeklinde tanımlanır. Kader, evrendeki ölçü ve düzenin genel adıdır. Bu kavramın üretildiği "ردق" fiili Kur'an-ı Kerim'de, Allah'ın kainatı bir düzene (ölçüye) göre yarattığını ifade etmek için

165 İsmail Karagöz, Kur’ân’da İbadet Kavramı, s.54. 166 Sarı, Kur’an Işığında İnsanın Yaratılış Gayesi., s.61. 167 İbn Manzur, Lisanu'l-Arab, c.17, s.186-189.

35

ontolojik bir bağlamda kullanıldığı halde169 daha sonraki dönemlerde özellikle Emevi

iktidarı döneminde kendi siyasal tasarruflarını meşrulaştırmak için insan özgürlüğü ile ilgili olumsuz bir içerik yüklendi.170 Daha sonra da insanın işlediği bütün fiillerin Allah

tarafından önceden tayin edildiği, insanın fiilinde hiçbir payı olmadığı görüşü şeklinde bir mezhep haline geldi. (Cebriye)171

Eş'ari ekolunun kurucusu Ebu'l-Hasan el-Eş'ari (ö. 324/935) sorunu adeta- tamamen olmasa da (Cebr-i mutavassıt) Emevilerin ve cebriyenin anladığı anlamda Allah'ın ilmini ve kudretini ispat etmek için hadislerin de desteğini alarak ispat etmeye çalışırken172 Mu'tezile önceden beri var olan bu tutuma karşı çıkmış ve insanın

fiillerinin Allah'ın takdiri ile değil kendi özgür iradesiyle oluştuğunu ispat etmeye çalışmıştır.173 Maturidilik ise kavrama daha dengeli bir anlam yüklemeye çalışmıştır.

Kader, Allah'ın insanın kendi iradesi ile işleyeceği fiilleri ezeli ilmiyle tavsifi olarak (takdiri olarak değil) bilmesidir.174

İnsan fiillerinin yaratılması konusunda Eş'arilik ve Maturidilik birbirine yakın görüşler taşımaktadır. Eş'arilere göre filin yaratıcısı Allah'tır. Çünkü Allah'tan başka halık, kasip ve fail yoktur.175 İnsanın kendi fiilindeki rolü sadece kesbedici olmasıdır.

Eş'ari'ye göre kesbin tanımı şöyledir: "Bir şeyin onu kesbeden tarafından hadis bir kudretle meydana getirilmesidir.176 Bu tanımdaki 'hadis kudret'e hem kişinin irade gücü hem de fiil için lüzumlu olan güç de girmektedir. Dolayısıyla insanın fiilinde benim diyebileceği hiçbir şey kalmıyor. Onlara göre 'benim' demek Allah'a şirk

169 bkz. Kamer, 54/49, Zuhruf, 43/11, Furkan, 25/2.

170 Montgomery Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri, çev. Ethem Ruhi Fığlalı, Ankara, 1987,

s.99.

171 Hüseyin Atay, Ehli Sünnet ve Şia, Ankara, 1983. İrfan Abdulhamid, İslamda İtikadi Mezhepler

ve Akaid Esasları, çev. M.Saim Yeprem, İstanbul, 1981. s.283.

172 Ebu'l-Hasan el-Eş'ari, el-İbane an-Usuli'd-Diyane, Kahire, 1986, s.225; Ebu'l-Hasan. el-Eş'ari,

Kitabü’l-Lum'a, Beyrut, 1952, s.37.

173 Ebu Abdullah b.Ahmet Kadı Abdulcebbar, Usul'u'l-Hamse, Kahire, s. 770; Montgomery Watt,

İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri, (Çev. Ethem Ruhi Fığlalı) Ankara, 1987. S. 291.

174 Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmud Maturidi, Kitabu’t-Tevhid, İstanbul, 1979,

s.305.

175 Eş'ari, el-Lum'a, s.39.

176 Eş'ari, el-Lum'a, s.42; M.Said Yazıcıoğlu, Maturidi ve Nesefi'ye göre İnsan Hürriyeti Kavramı,

36

koşmakla aynı anlama gelir. Eş'ari Ekolu bu izahı Allah'ı tenzih etmek amacıyla yapmaktadır.177

Maturidi'ye (ö. 333/944) göre de fiilin yaratıcısı Allah'tır. Fakat Maturidiler Eş'arilerden farklı olarak fiilde 'yönler' teorisiyle meseleyi çözümlemeye çalışırlar. Fiilde iki yön vardır. Fiil kesb yönünden kişiye aittir. Yaratma yönünden ise Allah'a aittir. Kesb için zorunlu olan cüzi irade Allah tarafından yaratılmamıştır. Yalnız fiil için zorunlu olan güç (istitaat) fiil ile aynı anda Allah tarafından yaratılır. Böylece fiil Allah ile insanın ortak ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.178

Mu'tizeleye göre, kişinin fiilinde Allah'ın rolü, sadece fiil için zorunlu olan gücün (istitaat) fiilden önce insanda yaratmasıdır. Bunun dışında fiilin ortaya çıkarılması için gerekli olan tüm unsurlar (halk, kesb) insana aittir. Dolayısıyla kişi fiiline rahatça 'benim' diyebilir ve bununla da Allah'a herhangi bir saygısızlıkta veya şirk koşmada bulunmaz. Zira fiil için gerekli gücü Allah yaratmaktadır.179

Görüldüğü gibi Mutezile ve Maturidiliğin yaklaşımları, insanı Allah ile ilişkiye girebilecek 'güçte' ve 'bağımsızlık'ta' bir varlık olarak görmeye yönelik olduğu halde Eş'arilik, Allah'ın gücünü ispat etme gayreti ile insana bir şey bırakmamaktadır. Bu görüşe göre, insan kendinden Tanrı'ya ne kadar çok şey verirse Tanrı'nın gözüne o kadar fazla girmektedir.180

Kelam disiplininde Allah ile insan arasındaki (ahlaki) ilişkinin tartışıldığı sorunlardan biri de ecel ve ömür konusudur. Sorun bilindiği gibi insanın yaşam süresinin (ömrünün) veya ölüm anının tespiti meselesidir. Eş'ari ve Maturidi ekollerinin ortak görüşüne göre her bireyin yaşam süresini, ömrünü, ecelini Allah tayin eder.181 Mu'tezile'de ise sorun ihtilaflıdır. Kimi Mutezili bilginler (örneğin Ebu Huzeyl

177 Gölcük, Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, Ankara, 1990, s.197.

178 Maturidi, Kitabu’t-Tevhid, s. 221; Yazıcıoğlu, Maturidi ve Nesefi'ye göre İnsan Hürriyeti

Kavramı, 52 vd; Gölcük, Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, s.170.

179 Kadı Abdulcebbar, Usul'u'l-Hamse, s.321; Yazıcıoğlu, Maturidi ve Nesefi'ye göre İnsan

Hürriyeti Kavramı, s.54, 78, 79.

180 İlhami Güler, Allah-İnsan İlişkisinin Ahlaki Boyutu (Biz Allah'ın Kulları Mıyız)?, AÜİF İslami

Araştırmalar, Ankara, 1991, c.5. Sayı: 3, s.202.

181 Sa'dettin Mesud b. Ömer Taftazâni, Şerhu'l-Akaid, (Çev. Süleyman Uludag, İst. 1980. s.222;

37

Allaf (ö. 235/49-50)) Eş'ari ve Maturidilerle aynı kanaattedir. Fakat Mu'tezile'nin Bağdat Ekolüne göre ölüm süresini Allah tayin etmez. Bunlara göre katil maktulu öldürmeseydi maktul kesinlikle yaşardı. Yani maktulun tabii ecelini katil kısaltmıştır. Diğer bir deyimle ahlaki ve hukuki bir fiil işlemiştir, sorumludur, suçludur. Kadı Abdulcebbar'ın (ö. 415/1025) görüşü ise bu kişi öldürülmeseydi yaşayabilirdi de öldürülebilirdi de.182 Sonuç itibariyle bu görüş de Bağdat ekolunun görüşüyle aynı

neticeyi doğurur.183

Tabii ölümün dışındaki ihmal sonucu veya kasten öldürme olayları ahlaki ve hukuki neticeler doğurduğu için hesabının sorulması gerekir. Tabii olanın dışında her ecel tayin etme zorunlu olarak ölüm nedenini yani şeklini de tayin etmektir. Tabii olmayan bireysel ecelleri Allah tayin ediyorsa o zaman şekillerini de o tayin ediyor demektir. Bu durumda da insanın özgürlüğü ortadan kalktığı için ahlaki açıdan sorumlu, ölüme görünüşte neden olan değil (kendi veya diğer insanlar) Allah olacaktır. Hâlbuki bu görüş Kur'an'ın tasvir ettiği adil Allah anlayışına taban tabana zıttır. Kur'an, Allah'ın tarihte kimi insanların veya toplumların ölümüne karar verdiğini bildirmektedir.184 Fakat her defasında bu infazların ahlaki gerekçelerini

açıklamaktadır. Yine Müslümanlara öldürme emri verilirken kesinlikle ahlaki ve hukuki gerekçeleri göstermektedir.185

Allah ile insan arasındaki ilişkinin tartışıldığı sorunlardan biri de rızık konusudur. Canlıların yaşamları için faydalandıkları her şey anlamına gelen rızkın yeryüzünde Allah tarafından yaratıldığı, hazırlandığı, bu rızkın asıl mülkiyetinin Allah' ait olduğunda kelam ekolleri arasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Yalnız haram olan şeylerin rızık olup olmadığı konusunda Ehlisünnet ile Mu'tezile arasında bir ihtilaf vardır ki186 bu bizi ilgilendirmemektedir. Bizi asıl ilgilendiren, yeryüzünde mülkiyet

olarak insanların sahip oldukları rızkın reel dağılımını kimin gerçekleştirdiğidir. Kur'an-ı Kerim'e göre rızık dağılımında Allah'ın rolü vardır.187 Fakat bu gerçek, güneş,

182 Kadı Abdulcebbar, Usul'u'l-Hamse, s.780.

183 Güler, Allah-İnsan İlişkisinin Ahlaki Boyutu (Biz Allah'ın Kulları mıyız)?, s.204. 184 Hud, 11/40-44; Şuarâ, 26/64, 67, 138-139.

185 Bakara, 2/191; Nisa, 4/92; Mâide, 5/32-33, 95.

186 Taftazani, , Şerhu'l-Akaid,. s.226; Kastelli, Haşiye ala Şerhu'l-Akaid, s.128. 187 Bakara, 2/212; Talâk, 65/3.

38

hava, su gibi şeylerin dışındaki bütün reel rızık (mal, mülk) dağılımlarının Allah tarafından gerçekleştirildiği ve Allah'ın müdahalelerinin ahlaki gerekçelere dayanmadığı anlamına gelmez.