• Sonuç bulunamadı

F. TEZLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR

1.2. ALLAH-İNSAN İLİŞKİSİNİN AHLAKİ BOYUTU

1.2.1. Allah'ın İnsanla Ahlaki İlişkisi

1.2.1.3. Ceza

İyi veya kötü karşılık anlamına gelen ceza kelimesi, fıkıh literatüründe genellikle ةبوقعلا (ukube), باقعلا (ikab) kelimeleri kullanılmıştır.522

تابوقعل kelimesi بقعي/بقع kökünden gelmektedir. Bu fiil sonuç, bir şeyin peşinden gelmek, bir şeyi izlemek, bir şeyin yerine geçmek anlamlarına gelir.523 ةبوقعلا

ise ister iyi ister kötü olsun bir şeyin karşılığı anlamına gelir. Fıkıh ıstılahında ةبوقعلا: "Kanun koyucunun (şari’) emrine isyan edene toplumsal menfaati sağlamak adına kararlaştırılmış olan ceza"524 şeklinde tanımlanmıştır.

İslâm dîni iman, ibadet, muamelât ve ahlâk alanlarındaki prensiplerin uygulanmasını sağlamak, bunlarla ilgili emir ve yasakların ihlâlini önlemek, ferdî ve içtimaî hayatı bütün yönleriyle ıslah etmek amacıyla gerek dünya gerekse âhiret hayatına yönelik olarak bir takım özendirici veya caydırıcı tedbirler almıştır. Bu tedbîr ve müeyyidelerin tamamı ceza kavramının kapsamı içindedir.525

1.2.1.3.1. Allah-İnsan İlişkisi Açısından Ceza

Allah-insan ilişkisinin bir biçimi de ceza ilişkisidir. Yani mükâfat-mücâzat ilişkisidir. Cenab-i Allah Kur’an’da, kullarına yaptıkları iyi amellerine karşılık hak ettikleri mükâfatın, kat katını vereceğini, kötü amellerine karşılık ise ancak hak ettiklerinin, onun da dilediği kadarını affederek kalanının mücazatını ya dünyada ya da ahirette vereceğini vaat etmektedir. Bunu Kur’an-i Kerim’in şu ayetinde görmekteyiz: “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onu görür; Kim de zerre

ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, o da onu görür.”526

522 Ahmet-Çalış Yaman, Halit, İslâm Hukukuna Giriş, İFAV, İstanbul, 2012, s.165. 523 İbn Manzur, Lisanu’l Arab, c. 9, s. 300 vd.

524Abdülkadir Udeh, , et-Teşriu’l-Cinaiyyi’l-İslâmî Mukarinen bi’l-Kanûnu’l-Vad’î, el-

Mektebetü’t-Tevfikiyye, Kahire, 2013. s.I, 456.

525 Adil Bebek, “Ceza”, DİA., İstanbul, 1993, c.VII, s.469 526 Zilzâl, 99/7-8.

92

Kur’an-i Kerim cezanın hem mükâfat hem de ukubet manasında hem dünyada hem de ahirette gerçekleşeceğini bize haber vermektedir. Şimdi bunun üzerinde durmaya çalışalım.

1.2.1.3.2. Mükâfat Anlamında Dünyada Ceza

Allah, îmân edip itaat eden kullarına türlü nimetler vaat etmiştir. Bunlar sadece âhirete mahsus olmayıp bir kısmı da dünyada verilecektir. Nitekim âyet-i kerîmede; “Allah da onlara hem dünya nimetini (düşmanlarına karşı yardım ve zafer, fetihler ve ülkelerde hükümranlık, ganimet, izzet, şan ve şeref, îmân nuru ile kalplerin ferahlanması, şüphe karanlıklarının giderilmesi, günah ve isyanların affedilmesi)527,

hem de âhiret sevabının en güzelini (cenneti ve cennetdeki nimetlerini, lezzetleri sevinç ve sürurları)528 verdi. Çünkü Allah, güzel davrananları sever.”529

“Haberiniz olsun ki Allah'ın velîlerine (dostlarına) korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. Onlar îmân edip takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında, da âhirette de onlar için müjde(ler) vardır. Allah'ın sözlerinde asla değişme yoktur. Bu, en büyük saadetin ta kendisidir.”530 buyrulmuştur. Yukarıdaki âyette

geçen;

“Dünyada da âhirette de müjdeler (büşrâ) var,” ifadesi hakkında tefsirlerde531 de nakledilen hadisde “büşrâ” “salih rüya”dır.

“Peygamberlik gitti (bitti), geriye mübeşşîrat (müjdeci rüyalar) yani (sâlih rüya) kaldı.”532 “Sâlih rüya Allah'tan bir müjdedir.”533 buyrulmuştur.

527 Taberî, Camiu’l-Beyan, c.III, s.466; Zemahşerî, Keşşaf, c.I, s.469; Râzî, Mefatihu’l-Ğayb, c. IX,

s.31.

528 Taberî, Camiu’l-Beyan, c.III, s.466; Râzî, Mefâtihu'1-Ğayb, c.IX, s.31. 529 Âli İmrân, 3/148.

530 Yûnus, 10/62-64.

531 Taberî, Camiu’l-Beyan, VI, 577-582; Zemahşerî, Keşşaf, c.II, s. 243; Râzî, Mefâtihu'1-Ğayb,

c.XVIİ, s.133,134; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, (Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsiri, c.II, s.422, 423.

532 Buhârî, Ta'bir, 5; Tirmizi, Rüya, 2;İbn Mâce, Rüyâ, l; Dârimî, Rüya, 3; İbn Hanbel, Müsned VI, 381. 533 Buhârî, Tabir, 26; Müslim, Rüyâ, 6; Tirmizî, Rüya, 1,10; Dârimî Rüyâ, 6; İbn Hanbel, Müsned II,

93

“Allah'ın velisi, kalbi ve ruhu zikrullâha gömülmüş kimsedir. Binaenaleyh kim böyle olursa, uyurken de ruhunda sadece marifetullâh bulunur. Bu da ancak hakkı ve doğruyu gösterir. Ama fikri, bulanık ve karanlık âlemin hallerine dağılmış kimse uyuduğu zamanda da böyle dağınık kalır.”534

“Büşr┓Rableri onlara, kendisinden bir rahmet, rıza ve içinde sürekli kalacakları nimeti bol cennetleri müjdeler.”535 âyetinde belirtilen, “Allah'ın rahmeti ve

rızası”dır da denmiştir.536

1.2.1.3.3. Ukubat Anlamında Dünyada Ceza

Allah (c.c) kullarına bazen bir kısım günahları yüzünden onların hayrına dünyada da bazı cezalar verir. “Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizin

yaptığı (işler) yüzündendir. Allah hatalarınızın birçoğunu da affeder”537 bu hitap

mücrimlere mahsustur. Zira sabır ve ecre veya yüksek derecelere mazhar edilmek gibi birtakım sebeplerle mücrim olmayan enbiya, evliya ve çocuklar gibi zümreye de isabet eden musibetler yok değildir.538 Çünkü: “Andolsun, sizi korku, (biraz) açlık, (biraz da)

mallardan, canlardan ve mahsûllerden yana eksiltme ile İmtihan edeceğiz. Sabredenlere (lütuf ve keremimi) müjdele.”539 buyrulmuştur.540 Başa gelen musibetler:

ağrılar, acılar, hastalıklar, kıtlıklar, boğulmalar, yıldırım çarpması ve benzeri hoşa gitmeyen her şeyi kapsamaktadır.541 Bu konuyla ilgili olarak pek çok tefsirde değişik

rivayetlerde hadisler nakledilmiştir. Rasulullah (s.av.) şöyle buyuruyor: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki müminin başına gelen hiçbir dert, zahmet, hastalık üzüntü ve keder yoktur ki, Allah Teala bunu onun hatalarına kefaret kılmasın. (ayağına) batan ve ona acı veren bir dikene varıncaya kadar.”542

534 Râzî, Mefâtihu'1-Ğayb, c.XVII, s.134. 535 Tevbe, 9/21.

536 Taberî, Camiu’l-Beyan, c.VI, s.582; Zemahşerî, Keşşaf, c.II, s.243; Râzî, Mefâtîhu'l- Ğayb,

c.XVII, s.135; Aköz, Allah-Kul İlişkisi, s.291-292.

537 Şura, 72/30

538 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c.VI, s.4245. 539 Bakara, 2/155.

540 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c.VI, s.4245. 541 Râzi, Mefâtihu'1-Ğayb, c.XXV11, s.173.

542 İbn Kesir, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, (Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsiri, c.IV, s. 116; İbn Hanbel,

94

1.2.1.3.4. Mükâfat Anlamında Ahirette Ceza

Allah-insan ilişkisinin en sonuncusu ve en zirvede olanı şüphesiz gerçek hayatın olduğu Ahirette olacaktır. Cenabi Allah Ahirette kulları için mükâfat manasında sayısız nimetler hazırlamıştır. Kur’an-i Kerim’de bu konuyla ilgili olarak:

“rableri onlara, kendisinden bir rahmet, rıza ve içinde sürekli kalacakları nimeti bol cennetleri müjdeler.”543 “Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlar, içinde ebedi

kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve adn cennetlerinde güzel meskenler vaat etti, Allah’ınrızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük saadet budur.” 544 Bunun gibi birçok ayet Allah’u Teâla’nın kullarına bahşettiği nimetlerden bahseder.

1.2.1.3.5. Ukubat Anlamında Ahirette Ceza

Allah Teâlâ mümin kullarının iyiliklerini artıracağını Kur'ân'da bildirmiş ve şöyle buyurmuştur: “Kim iyilik getirirse, ona o (getirdiği)nin on katı vardır. Kim kötülük getirirse, sadece onun dengiyle cezalandırılır, onlar haksızlığa uğratılmazlar.”545

Allah çok bağışlayandır ve engin merhamet sahibidir.”546 İbn Cerir 547ve İbn

Kesîr548 in de kaydettiği hadiste Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdu ki: “Ben

cehennemliklerden, cehennemden en son çıkacak olanı ve cennet ehlinden cennete en son girecek olanı bilirim. Birisi getirilecek ve günahlarının büyüklerini bir kenarda bırakın ve ona günahlarının küçüklerini sorun, buyrulacak. Ona, sen şu ve şu günahları işledin mi? Bunları şu ve şu günlerde yapmadın mı? diye sorulacak. Adam, evet diyecek. Büyük günahlarının gözü önüne çıkarılmasından korkarak bunları inkâr etmeyecek. Sonra, yaptığın bir kötülüğe mukabil senin için bir iyilik vardır, denilecek. Bunun üzerine adam, ey Rabbim, ben daha bir takım günahlar işlemiştim ki onları burda görmüyorum diyecek.” Ebû Zer (r.a.) diyor ki: “Yemin

543 Tevbe, 9/21.

544 Tevbe, 9/72. 545 En'âm, 6/160. 546 Furkan, 25/62-70.

547Taberi, Camiu’l-Beyan, c.IX, s.419.

95

ederim ki bu esnada Rasûlüllah (s.a.v.)ı azı dişleri görünecek kadar gülerken gördüm.”549

Evet, buna rağmen yine de; “Kimin tartıları (sevâbları) ağır gelirse, o, razı olacağı bir hayat içindedir. Kimin tartıları (sevâbları) da hafif gelirse onun anası (bağrına atılacağı) hâviye (uçurum)dur. Onun ne olduğunu sen nereden bileceksin. (O) kızgın bir ateştir.”550 buyrulmuştur.

Azab, müminleri günah işlemekten sakındırmak, günahkârların, nefislerini işledikleri günah kirlerinden temizlemek için yaratılmıştır. Eğer günahkârlar bu âlemde tevbe-i nasuh ile veya kötülükleri silen hasenat ile yahut onları örten belalarla temizlenirlerse Ahirette ateş ile temizlenmelerine ihtiyaç kalmayacaktır. Ve orada onlara bütün iyilerle beraber, “selam size, ne güzel yaptınız ve ne hoşsunuz ebedi olarak oraya yani cennete giriniz.551 denilecektir. Fakat insan, Allah’ın yaratmış olduğu amacın dışına çıkarsa ateş ile arınacaktır.

İslâm düşüncesinde ceza bir amaç olmayıp, insanları belli bir amaca ulaştıracak bir araç olarak görülmektedir.552 İslam’da cezanın amacı, intikam almak yahut

zulmetmek değildir. Allah peygamberlerini insanlara zulmetsinler diye değil, onlara sadece rahmet olarak göndermiştir.553 Ne var ki Allah’ın iyilere ve iyiliklere karşı

mükâfatı bir rahmet olduğu gibi, insanları cehaletten ve sapıklıktan kurtarmak, zulümden, vahşetten ve cinayetten alıkoymak için koymuş olduğu cezalar da insanlılık için bir rahmet ve adalet olmaktadır.554 Bu da Allah’ın kullarını terbiye etmede

kullandığı bir metot, rububiyet sıfatının tecellisi, kulları ile ilişkisinin bir sonucudur.