• Sonuç bulunamadı

3.2. ANGLO SAKSON ÜLKELERİNDE OMBUDSMAN KURUMU

3.2.1. İngiltere Ombudsmanı (Parlamento Komiseri)

İngiltere'de ombudsman kurumuna duyulan ihtiyacın kaynağına baktığımızda, diğer ülkelerden çok da farkı olmadığı görülecektir. 20 yüzyılda devlete yüklenen görevlerin artması dolayısıyla idarenin yürüttüğü faaliyetlerin çeşitliğinin ciddi

boyutlara ulaşması, idarenin denetimine ilişkin mekanizmaların yetersiz kalmasına neden olmuştur. Nitekim yargı birliğinin bulunduğu adli ve idari uyuşmazlıkların tamamının adli mahkemelerce görüldüğü İngiltere'de bireylerin idare ile arasındaki uyuşmazlıkların çözümü noktasında mevcut sistemin yetersiz kaldığı anlaşılmıştır.

İngiliz siyasi yapısına baktığımızda, bireylerin idarenin eylem ve işlemlerine karşı hakkını aramak için adli mahkemelerde dava açabildiği ya da kötü yönetim uygulamalarına karşı parlamenterlere şikâyette bulunabildiği görülmektedir. Bireylere tanınan bu iki yolun da kendine göre yetersizlikleri bulunmaktadır.

İngiltere'de, adli mahkemeler, idari uyuşmazlıklarda genel yetkili olarak davalara bakabilmektedir. Ancak kamu kurum ya da kuruluşlarına karşı açılan davalarda, yargılamaların yavaş ilerlemesi, yargılama maliyetlerinin yüksek olması, devlet işlerinde gizlilik geleneği nedeniyle idari işlemin hukuka aykırılığının birey tarafından ispatlanmasının güç olması, bazı durumlarda parlamento denetimine muhatap olmamak için yargı yerinin kendisini yetkisiz görmesi ve yasal düzenlemelerle yetkilerinin kısmen kısıtlanmış olması gibi nedenlerle bireylerin haklarını tam ve zamanında alması güçleşmektedir (Ataman, 1993:219,220).

İngiltere'de bireylerin haklarını aramak için başvurabileceği diğer bir yolun parlamenterlere şikâyet yolu olduğunu belirtmiştik. Söz konusu başvurularda, parlamenterler kendilerine gelen şikâyetleri, parlamentoya karşı sorumlu olan ilgili bakana iletilirler. Bakan, siyasi ve idari güç ayrımı olmaksızın, yetkileri elinde topladığından, idarenin her türlü eylem ve işleminden sorumludur. Ancak bu yol tatmin edici sonuçlar alma bakımından yeterli değildir. Zira parlamenterlerin, gerek yaptığı seçim çalışmalarını, gerekse asıl işlerinin yoğunluğunu düşündüğümüzde, kendilerine yapılan şikâyetlerle ilgili etkili bir denetim faaliyeti yürüterek, sonuç alması pek mümkün olamamaktadır (Ataman, 1993:219,220).

İngiltere'de, 1960'lı yıllarda, bireylerin idareye karşı haklarının korunması noktasında, mevcut sistemin, yetersiz kaldığı yönünde tartışmalar yapılmıştır. Bu döneme denk gelen, 1961 yılında, Sir John Whyatt tarafından, yönetim karşısında denetim sistemlerinin yetersizliklerine ilişkin tespitlere yer verilerek, mevcut denetim sistemlerine ek olarak ombudsman denetiminin sisteme dahil edilmesi gerektiği yolunda önerilerin yer aldığı bir rapor hazırlanmıştır. Ancak, Muhafazakâr parti tarafından bu

öneri kabul görmemiştir. Daha sonraki süreçte ise, İşçi Partisi tarafından, ombudsman denetimi önerisine destek verilerek benimsenmiş, 1967 yılında da “Parlamento Komiserliği Yasası” ile kabul edilerek hukuki statü kazanmıştır (Özer, 1997:59,60). Kurum İngiltere’de kuruluş kanununun adı nedeniyle “Parlamento Komiseri” olarak bilinmektedir. İlk parlamento komiseri 1966 yılının eylül ayında atanmış, ancak, 1967 yılının Nisan ayında, yasanın kabul edilmesiyle görevine başlayabilmiştir (Arslan, 1986:158).

İngiltere’de parlamento komiseri, kraliçe tarafından, parlamentoya yazılan bir mektup ile atanmaktadır. Ancak kraliçe tarafından yapılan atama kararnamesinin yürürlüğe girebilmesi için bakanlar kurulu kararı gerekmektedir. Bu nedenle aslında atamanın hükümet tarafından yapıldığı söylenebilir (Avşar, 1999:148). Diğer yandan kraliçe, atama kararnamesinin hazırlanması sürecinde, parlamento komiseri ile Avam Kamarası arasındaki ilişkileri yürütmekle görevli olan soruşturma komisyonu başkanının da görüşünü almak zorundadır (Tortop, 1998:10).

Parlamento komiseri görevinde başarılı olduğu sürece, İngiltere'deki emeklilik yaşı olan 65 yaşına kadar görevini sürdürebilir. Ancak görevden alınması gereken durumlarda, Lordlar Kamarası ve Avam Kamarasının onayı ile kraliçe tarafından görevine son verilebilir. Parlamento komiseri seçilebilecek kişinin, Avam Kamarası, Lordlar Kamarası, ya da K. İrlanda Avam Kamarası üyesi olmamasına da dikkat edilir. (Arslan, 1986:158,159).

Parlamento komiseri faaliyetlerini, herhangi bir kimseden emir, talimat veya direktif almadan, herhangi bir hiyerarşik üste tabi olmaksızın, bağımsız bir şekilde yürütür. Ayrıca sayısı ve hizmet koşulları hazine bakanlığı tarafından onaylamak kaydıyla, kendi personelini bizzat belirleyebilir (Avşar, 1999:148). Kendisinin hukuk eğitimi almış kişilerden seçilmesinde bir mahsur görülmemekle birlikte, yanında çalıştırdığı kişilerin avukat olmamasına dikkat edilir. Çünkü pratikte avukatların, olaylara sadece hukuki mantıkla bakarak, geniş çözümleme yollarına gitmesinin bireylerin haklarını elde etmesi noktasında sakıncalı olabileceği düşüncesi hâkimdir (Avşar, 1999:148).

Parlamento komiserinin genel olarak görevi, idarenin her türlü eylem ve işlemi neticesinde, hakları zarara uğrayan bireyler tarafından yapılacak şikâyet başvuruları

üzerine gerekli inceleme ve soruşturmaları yürütmektir. Burada hedeflenen gaye idarenin kötü yönetimin iyileştirilmesidir. Kötü yönetimden kasıt ise; idarenin eylem ya da işlemlerini ön yargılı, taraflı, özensiz, keyfi, yavaş ve yersiz tutumlar içinde gerçekleştirmesidir (Örücü, 1993:259). Bu durumda şikâyet konusu idari eylem ve işlemlerin hukuki yönden irdelemesinin parlamento komiserinin yetkisi dışında kaldığını söyleyebiliriz.

Parlamento komiserinin yetki alanına giren ve girmeyen kurum ve kuruluşlar sayma yoluyla tek tek belirlenmiştir. Buna göre yetki alanına giren 44 bakanlık ve kuruluş listelenmek suretiyle tek tek belirtilmiştir. Fakat zamanla yetki alanının çapı genişleyerek öncesinde yetki alanı dışında bırakılan yerel yönetimler, sağlık hizmetleri ile polis hizmetleri de 1967 yılında yapılan yasal düzenleme çerçevesinde yetki alanı kapsamına dâhil edilmiştir (Köksal, 1993:91). Bununla beraber diplomatik ilişkiler, yargısal işlemler, personele ilişkin işlemler ise yetki denetimi dışında tutulmaya devam edilmiştir. Komiser yetkisine giren konularda kendisine yapılan şikâyet başvuruları üzerine yetkili olduğu tüm kurum ve kuruluşlardan gerekli bilgi ve belgeleri isteme noktasında yüksek mahkemelerle aynı yetkilere sahiptir. Ancak Komiserin araştırmalarına kabineye ait belgelerle, kabine zabıtlarını isteme konusunda kısıtlama getirilmiştir (Köksal, 1993:92,93).

Parlamento komiserinin, İskandinav ülkelerindeki ombudsman uygulamalarından farklı olarak resen inceleme ve soruşturma yetkisi bulunmamaktadır. Ayrıca bireyler doğrudan parlamento komiserine ulaşamamakta, ancak bir parlamenter vasıtasıyla şikâyetlerini iletebilmektedirler. Şikayetlerin yalnızca parlamenterler vasıtasıyla yapılabilmesinin, hem parlamenterlerin saygınlığının korunacağı, hem de parlamenterlerin şikayet başvuruları konusunda bir nevi süzgeç vazifesi görmek suretiyle, Komiserin iş yükünü hafifleteceği düşüncesine hizmet ettiği söylenebilir (Tortop, 1974:44).

Bireyler yalnızca Avam Kamarası üyeleri vasıtasıyla şikâyette bulunabilirler. Parlamento komiseri, ülkemizdeki Danıştay benzeri bir kurum olan “The Council on Trubunals”'ın doğal üyesi olma özelliğine sahiptir. Parlamenterlere, hakkında dava açılmış ya da açılabilecek hususlarla ilgili olarak şikâyet başvurusu yapılamaz. Ancak

durumun vahametine binaen takdir hakkı çerçevesinde, yapılan başvurular kabul edilebilir (Avşar, 2007:185).

İdarenin eylem ve işlemleri nedeniyle haksızlığa uğrayan kişinin bizzat kendisi ya da yasal temsilcisi şikâyet başvurusunda bulunabilir. Diğer yandan, şikâyette bulunan kişinin, İngiltere'de ikamet ettiği ya da bulunduğu sırada, idarenin haksız eylem ya da işlemine maruz kalması veyahut da İngiltere'de yaşamamakla birlikte şikâyet konusu eylem ya da işlemin 1964 tarihinde yürürlüğe giren, Kıta Sahanlığı Kanunu'nda yer verilen platform, işletme, gemi veya uçakta gerçekleşmiş olması şartı aranmaktadır (Ataman, 1993:229, 230).

Ayrıca bir diğer hususta şikâyetin, idarenin zarar verici eylem ve işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 12 aylık süre zarfında gerçekleşmesi gerekmektedir. Özel durumlarda haklı sebeplere dayanan gecikmelerde süre konusunda esneklik gösterilebilir (Oytan, 1975:201).

Komiser kendisine parlamenter vasıtasıyla yapılan başvuru üzerine şikayet konusu hakkında yetkili olup, olmadığı hususunda ön inceleme yapar, yetkili olmadığı kanaatine varırsa, durumu parlamentere raporla bildirir, yaptığı inceleme neticesinde değerlendirmesi yetkili olduğu yönündeyse, şikayet konusunun ilgili olduğu dairenin sekreterine durumu izah ederek, bu kişiden olayla ilgili görüş ve düşüncelerini bildirmesini talep eder. Konuyla ilgili cevap için idareye genellikle 14 günlük süre verilir (Arslan, 1986:169,170). İdarenin konuyla ilgili verdiği cevap olumlu ise, haksızlığı kabul etmek suretiyle tazmin yoluna gitmesi durumunda soruşturmaya devam olunmaz. Ancak idare müştekinin başvurusunun haksız olduğunu iddia ediyorsa, parlamento komiseri, şikâyet konusu ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi inceler ve gerek görürse konuyla ilgili inceleme ve soruşturma yapabilir, hatta gerek görürse ilgili kamu personelini de sorgulayabilir. Komiser söz konusu çalışmaları neticesinde düzenlediği raporu ilgili dairenin en yetkili amirine, ilgili kamu personeline ve de ilgili parlamentere verir. Komiser başvurular üzerine yürüttüğü soruşturmalara ilişkin olarak basına, bilgi ya da rapor veremez. Ancak parlamenter ya da şikâyette bulunan kişi dilerse komiser tarafından düzenlenen raporları basına verebilir (Arslan, 1986:169,170).

Parlamento komiserinin, yürüttüğü soruşturmalar neticesinde vardığı kanaatler doğrultusunda, yönetimin eylem ve işlemine karşı; tavsiye, teklif ya da uygun bulma

şeklindeki tespitlerine dayanan tazmin şekillerini üç sınıfta kategorize edebiliriz. Bu kategoriler; idarenin özür dilemesi, verilen zararın maddi yönden tazmini ve son olarak takdir hakkı kapsamında verilen kararların tekrar gözden geçirilmesi şeklindedir. Komiserin, şikâyet konusu ile ilgili tespiti, idari eylem ve işlemin haksızlık içerdiği yönünde olsa dahi, idari eylem ve işlemi; durdurma, yavaşlatma, hızlandırma, ortadan kaldırma, geri alma ya da tazminat ödenmesine hükmetme gibi icrai nitelikte bir karar veremez, yetkisi şikâyet konusu ile ilgili inceleme ve soruşturma yaparak, rapor düzenlemek şeklindedir (Ataman, 1993:236).

Parlamento komiserinin, parlamenterler vasıtasıyla kendisine yapılan başvurular üzerine gerçekleştirdiği soruşturma neticesinde, bağlayıcı nitelikte icrai karar alma yetkisi bulunmamasına rağmen, başvurular kapsamında yapılan çalışmaların yıl içinde yürütülen faaliyetler kapsamında Avam Kamarasına rapor olarak sunuluyor olması etkinliğini artırmaktadır. Öyle ki kötü yönetimin önlenmesi, zararların tazmin edilmesi noktasındaki kanaatler menfi ise, parlamentonun her iki kamarasına da detaylı bir rapor hazırlamaktadır (Avşar, 2007:184,185). Şüphesiz bu durum Komiserin soruşturmalarının önemini oldukça artırmaktadır. Parlamento desteğine sahip olması nedeniyle de yönetim organlarının, Komiserin tavsiye ve tekliflerine karşı kayıtsız kalması zor görünmektedir.